Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1167 E. 2022/885 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1167
KARAR NO : 2022/885
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/1210
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit-İstirdat (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki menfi tespit ve istirdat davasında, icra takibinin tedbir yoluyla durdurulmasına dair verilen ara kararının, icra veznesine girecek paranın tedbiren alacaklıya ödenmemesine dönüştürülmesine dair ara karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili davasında özetle; İstanbul Anadolu 14.İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına konu senedin sahte senet olduğunu, icra takip tarihi olan 29.11.2016 tarihinden sonra senet üzerinde tahrifat yapılarak senede bono vasfını kazandırmak için senet üzerine “İstanbul” ibaresinin eklendiğini, bahsi geçen sebeple İstanbul Anadolu Cumhuriyet Savcılığı’nın 2017/29263 ve 2017/2435 Esas sayılı dosyaları üzerinde yürütülmekte olan soruşturmaların bulunduğunu, lehtarın 82 yaşında varlıklı ve Almanya’da yaşayan bir kadının kiracısı olduğunu hatta kiracısı olduğu bu şahıstan Türkiye’deki bazı işlerin takibi için vekalet aldığını, taraflar arasında kiracılık ilişkisi bittikten sonra bu şekilde bir senedin ortaya çıkarıldığını, ayrıca senet keşidecisinin o tarihte borç para almasını gerektirir bir durumda bulunmadığını, esasen senet lehtarının senet tanzim tarihinde ev satın alarak banka kredisi çektiğini, senet üzerindeki ara cirantanın ise, işçi konumunda çalışan birisi olduğunu, yine senet üzerinde alacaklı gözüken diğer bir şahsın ise lehtarın hemşerisi olduğunu, takip dayanağı senet sahte olduğunu, lehtar …’in senet tanzim tarihinde alacaklıya borçlu olduğu hususunda; İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/371 Esas ve 2016/877 Karar sayılı ilamının bulunduğu, söz konusu ilamın kesinleştiği; bu ilama esas borcun dayanağının 01.09.2013 ile 12/2014 tarihleri arasındaki kira borçları olduğunu, senet tanzim tarihinin 20.10.2014 tarihi olduğu göze alındığında esasen müvekkiline borçlu olan senet lehtarının her nasılsa aynı tarihlerde müvekkiline nakit senet tutarı kadar borç verdiğinin ileri sürüldüğünü, ayrıca müvekkilinin, kira sözleşmesine konu gayrimenkulüne verilen hasarlar sebebiyle dava açtığını ,İstanbul Anadolu 10.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/42 Esas sayılı dosyasında bu konuda görülmekte olan bir dava olduğunu, alacaklı vekili …’in önce savcılık soruşturmasında ıslak imzayı kabul edip borçlu tarafından senette tahrifat yapıldığını ileri sürdüğünü, İstanbul Anadolu 10. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016/1022 esas sayılı dosyasının 22.06.2007 tarihli duruşmasında ise önceki savunmasından cayarak imza inkarında bulunduğunu, bilirkişi Mehmet Kocabadak’ın 19.06.2017 tarihli raporunda dayanak senet fotokopisinin sahte ve tahrifat edilmiş bir belge olmadığının anlaşılacağını, anlatılan sebeplerden dolayı İstanbul Anadolu 14.İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı dosyasının icra takibinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini, icra takibinin iptaline, haksız ve kötü niyet icra takibi başlatılmış olduğundan davalıların %20’den aşağı olmamak üzere tazminat ödemesinin hükmedilmesine, müvekkilinin banka hesabından haczen tahsil olunan 98.406,66 TL’nin haciz tarihinden itibaren işleyecek 3095 sayılı kanunun 2.maddesi gereği faiz tatbik edilmek suretiyle istirdatına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili 06.12.2017 tarihli savunmasında özetle; davaya konu kambiyo senedinin, vekil sıfatıyla takibe koyması için … tarafından müvekkiline teslim edildiğini, müvekkilinin kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibi başlattığını, davacının dosyanın alacaklısı ya da borçlusu konumunda olmayan ve sadece alacaklı vekilliğini üstlenen müvekkiline karşı dava açılmasında hukuki yararın olmadığını, nitekim davacı tarafından sonradan oluşturulan belge üzerindeki imzanın müvekkiline ait bulunmadığını, bir an için “İstanbul” ibaresinin senet üzerinde yer almadığı düşünülecek olsa dahi, icra müdürünün 4.900.000-TL bedelli bir senedi incelemeksizin ödeme emrini tebliğ edeceğinin iddia edilmesinin mantık dışı olacağını, davanın usul ve esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili 06.12.2017 tarihli savunmasında özetle; müvekkilinin uzun yıllardır emlakçılık işiyle uğraştığını, davacıyı da önceden tanıdığını aralarında karşılıklı güven ilişkisini bulunduğunu, davacının malik olduğu Üsküdar/İstanbul adresindeki taşınmazın müvekkilinin ortağı olduğu Sahil Gayrimenkul tarafından 2006 yılında kiralandığını, 2009 yılında davacının söz konusu taşınmazı satmak istediğini, bir yabancıya gitmesindense müvekkili … tarafından taşınmazın satın alınmasını davacı tarafından arzu edildiğini, davacı yanca açıkça dile getirildiğini, zaten müvekkilinin taşınmazda kiracı olduğunu, davacının ödemeyi zamana yayarak 2012’ye kadar vadelendirdiğini, taşınmazın bedelinin 2009 senesinde 1300 Euro olarak belirlendiğini, bir kısım ödemelerin ise kira bedeli adı altında yapılmasının taraflar arasında kararlaştırıldığını, aradan iki sene geçtikten sonra davacının taşınmazın satım bedelini arttırdığını ve 1600 Euro olarak belirlediğini, müvekkili tarafından bu bedelin de kabul edildiğini, bazı ödemelerin elden nakit olarak yapılmaya devam edildiğini, 2013 yılında ise davacının tekrar bedel arttırım talebinde bulunduğunu, bunun üzerine müvekkilin taşınmazı satın almaktan vazgeçerek artık taşınmazda kiracı olarak da kalmayı uygun görmediğini ve 2013 yılı Eylül ayında taşınmazı boşalttığını, müvekkili tarafından o güne dek yapılan ödemelerin karşılığı olarak davacının 2014 senesinde huzurdaki davaya konu senedi düzenleyerek müvekkiline verdiğini, İstanbul Anadolu 10.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/42 Esas ve İstanbul Anadolu 5.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016/371 Esas sayılı dosyaları üzerinden görülmekte olan davalar olduğunu, bahsi geçtiği şekilde davacıya ait taşınmazın Eylül 2013 tarihinde boşaltılmış olmasına rağmen davacı yanın avukatı tarafından müvekkilini vermiş olduğu teminat senedinin icraya konulduğunu, cebri icra tehdidi altında söz konusunu senedin ödendiğini ardından İstanbul 29.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/28 esas dosyası üzerinden tahsil edilen senedin bedelinin istirdatı ve menfi tespit davası açıldığını, davacı yanın İstanbul Anadolu 15.İcra Müdürlüğü’nün 2016/1084 esas sayılı dosyası üzerinden 16 aylık kira bedelinin ödenmediğinden bahisle takip başlatıldığını, müvekkilinin borçlarını tahsil amacıyla davacıdan almış olduğu senedi cirolayarak üçüncü şahısa devrettiğini, müvekkilinin kendine başka bir taşınmaz satın alması esnasında müvekkilinin kredi çektiğini, söz konusu kredinin huzurdaki davayla hiçbir ilgisi olmadığını, müvekkiline karşı açılan davanın reddini talep etmiştir. Davalı … vekili 13.12.2017 tarihli savunmasında özetle; somut olayda dosyanın güncel kapak hesabı yapılmadan düşük bir teminat karşılığında takibin durdurulmasına karar verildiğini, teminatın ancak alacağın %1’ini karşıladığını, bahsi geçen sebeple alacağın %120’si tutarında teminata hükmedilmesini, davacının borçlu olmadığı yönündeki savunmalarının çelişkili olduğunu, öncelikle senedin hile ile elde edildiğini söylediğini, bu olmazsa senet bedelinin değiştirilmiş olduğunu iddia ettiğini, hatta böyle bir borcun olmadığına ilişkin beyanı olduğunu, davacının dosyaya senet fotokopisi adı altında sunduğu belgelerin sahte olduğunu, zira belge üzerinde değişiklik yapıldığını ve “İstanbul” ibaresinin çıkarıldığını, davacının İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 2016/179114 soruşturma no’lu dosyasındaki ifadesinde senedi kimseye vermediğine ve icra kasasında muhafaza ettiğine ilişkin ikrarının bulunduğunu, zira icra dosyasına senet sureti adı altında borçlu tarafa sunulan belgede ofis kaşesinden farklı bir kaşe kullanıldığını ve imzanın Av. … eli ürünü olmadığını, kaldı ki İstanbul Anadolu 10.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2016/1022 esas sayılı dosyasında senet aslı üzerinde yapılan incelemede “İstanbul” ibaresinin senede sonradan eklenip eklenmeyeceğinin mümkün olmayacağının bildirildiği, davacı yan ve Av…. hakkında İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2017/671 B.M ve 2016/177262 Esas soruşturma numaralı dosyaları üzerinden başlatılan resmi belge ve sahtecilik sucuna ilişkin soruşturmanın halen devam etmekte olduğunu, bahsi geçen sebeple müvekkiline karşı açılan davanın reddine müvekkilinin alacağını tahsil edememesi ihtimalini göz önünde bulundurularak alacağın %120’si tutarında teminata hükmedilmesine , mahkeme aksi kanaatte ise hakkaniyete uygun bir teminata hükmedilmesine karar verilmesi talep edilmiştir.
İlk derece mahkemesinin 10.11.2017 tarihli tensip zaptının 10. bendinde;
“Davanın her ne kadar İİK’nın 72.maddesine dayalı olarak takipten sonra açılan menfi tespit davası olduğu anlaşılsa da sahtelik iddiası söz konusu olduğundan HMK’nın 208 ve 2011.maddeleri nazara alınarak ihtiyati tedbir talebinin teminat karşılığı kabulü ile İstanbul Anadolu 14.İcra Müdürlüğünün …Esas sayılı dosyasında alacaklının icra takibinde bulunan davalılardan biri olması halinde takibin davacı … yönünden ihtiyati tedbir yoluyla durdurulmasına taktiren 73.500 TL teminat mukabilinde karar verildiği” anlaşılmaktadır. 18.04.2022 tarihli duruşmanın 3 no’lu ara kararında öncesinde sahteliğe dayalı olarak verilen ve HMK’nın 1208.maddesi kapsamında hükmedilen ihtiyati tedbir kararının; icra veznesine girecek paranın yargılama sonuna kadar icra takip alacaklısı …’e ödenmemesi şeklinde İİK’nın 72.maddesi doğrultusunda tedbire çevirmesini ve tedbir kararının uygulanabilmesi için takip miktarının %15 oranında teminata tamamlanacak şekilde teminatın davacı yanca karşılanmasına karar verildiği görülmüştür.
Bu hususta 25.04.2022 tarihinde gerekçeli ara karar yazıldığı anlaşılmaktadır.
İlk derece mahkemesinin 25.04.2022 tarihli ara kararında; “HMK’nın 208.maddesi gereğince sahteliği ileri sürüen senetten dolayı işlem yapılamayacağından bahisle icra takibinin durdurulmasına karar verilmiş ise de İİK’nın 72.maddesindeki düzenlemenin HMK’nın 208.maddesindeki düzenlemeye göre özel nitelikte olduğu, bu nedenle 08.10.2017 tarihinde HMK 208.maddesi kapsamında konulan ihtiyati tedbirin kaldırılmasına ve icra takibindeki toplam alacağın %15’i oranında teminat karşılandığı taktirde İstanbul Anadolu 14.İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında icra veznesine girecek bedelin takip alacaklısına ödenmesinin tedbir yoluyla durdurulmasına” karar verildiği görülmüştür.
25.04.2022 tarihli ara karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
Önceki beyanlarını tekrarla,
Somut olayda senet üzerindeki imzanın müvekkile ait olmadığının Adli Tıp Kurumu raporu ile tespit edildiğini, ortada müvekkilin imzası taklit edilerek oluşturulmuş sahte bir senet olduğunu,
Yukarıda açıklanan sebeplerle; 25/04/2022 tarihli ara kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, davacı hakkında başlatılan icra takibinden dolayı borçlu olunmamasından ötürü icra dosyasına yatan bedelin istirdatı talebine ilişkindir. Dava içerisinde sahtecilik iddiasına dayanılmakla dava açılmasından önce başlatılan icra takibinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi talep edilmiştir. İlk derece mahkemesince tensiple teminat mukabilinde, icra takibinin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmiş sonrasında söz konusu tedbir kararının ara karar ile kaldırıldığı ve bahsi geçen ara kararında aynı zamanda ; icra veznesine giren paranın teminat mukabilinde alacaklıya ödenmemesine ilişkin tedbir kararı verildiği anlaşılmıştır. Davacı vekili tarafından bu ara kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulduğu görülmüştür. İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. HMK’nın 341. maddesinde hangi kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabileceği açıkça belirtilmiştir. Bu maddeye göre, ihtiyati tedbir – ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü halinde itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurulabilir.Talep, HMK’nın 394. maddesi anlamında süresinde yapılan itiraz üzerine verilmiş bir karara ilişkin değildir. Somut olaydaki talep, daha önce verilmiş olan ihtiyati tedbir karanın, değişen koşullara göre kaldırılarak farklı içerikte bir tedbir kararına dönüştürülmesi şeklinde verilen ara kararın istinafına ilişkindir. HMK 396. maddesi uyarınca, durum ve koşulların değiştiği sabit olursa, talep üzerine ihtiyati tedbirin değiştirilmesine veya kaldırılmasına teminat aranmaksızın karar verilebilir. Maddenin ikinci fıkrasına göre, “İtiraza ilişkin 394 üncü maddenin üçüncü ve dördüncü fıkrası, kıyas yoluyla uygulanır”.HMK’nın 396/2 maddesindeki düzenlemeye göre, durum ve koşulların değişmesi sebebiyle tedbirin değiştirilmesi veya ihtiyati tedbirin kaldırılması kararına karşı, 394. maddenin sadece 3 ve 4. fıkralarına atıf yapıldığı, istinaf kanun yolunu düzenleyen 5. fıkraya atıf yapılmadığı anlaşılmaktadır. Bu gerekçelerle, istinafa konu edilen; tensip zaptı ile verilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılarak değiştirilmesi hususuna 24.05.2022 tarihli ara kararına karşı istinaf yolunun açık olmadığı anlaşılmaktadır.HMK’nın, başvuru tarihinde yürürlükte olan (7251 sayılı Kanun’la yapılan değişişiklikten önceki) 341. maddesinde “İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü halinde, itiraz üzerine veilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.” denilerek hangi kararlara karşı istinaf başvurusunda bulunulabileceği hüküm altına alınmıştır..
Bu açıklamalar ışığında, kanun yolu başvurusuna konu edilen kararın, istinafı kabil bir karar olmadığı anlaşılmakla, HMK’nın 352. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan ön inceleme sonucunda, caiz olmayan istinaf başvurusunun usulden reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-HMK’nın 352 maddesi uyarınca, caiz olmadığı tespit edilen istinaf başvurusunun USULDEN REDDİNE,
2- Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının talep halinde iadesine,
3- Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK’nın 352. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan ön inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 23.06.2022
KANUN YOLU : HMK’nın 362/1.f maddesi uyarınca karar kesindir.