Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1144 E. 2023/660 K. 12.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1144
KARAR NO: 2023/660
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/11/2021
NUMARASI: 2021/491 E. – 2021/795 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kesin hükme ilişkin dava şartı yokluğundan reddine dair verilen karara karşı, davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 2000 yılından bu yana davalı şirketin Zonguldak ve Bartın illerindeki bayiliğini yaptığını, taraflar arasında en son imzalanan 21.12.2009 tarihli bayilik sözleşmesinin, davalı tarafından keşide edilen Üsküdar … Noterliğinin 20.11.2014 tarihli ihtarıyla 21.12.2014 tarihi itibariyle sonlandırılacağının bildirildiğini, fesihte hiçbir gerekçe bildirmediğini, yaklaşık 15 yıl boyunca devam eden ticari ilişki nedeniyle müvekkilin harcadığı emek ve davalıya sağladığı katkıların göz ardı edilmesi nedeniyle İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/351 Esas sayılı dosyasında fazlaya ilişkin hakkı saklı tutularak 1.000,00 TL denkleştirme tazminatı alacağının talep edildiğini, yargılamada alınan 20.05.2016 tarihli bilirkişi raporu ile denkleştirme tazminatı alacağının üst sınırın 899.090,74 TL olduğunun tespiti üzerine fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla dava değerinin 42.000 TL’ye yükseltildiğini, mahkemece davanın reddine karar verildiğini, müvekkilinin istinaf başvurusu üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 20.12.2018 T., 2018/418 E., 2018/1657 K. sayılı kararı ile mahkeme kararını kaldırarak ve “Somut olayın özellik ve şartları değerlendirildiğinde portföy tazminatı ödenmesi hakkaniyete uygun düşmektedir” gerekçesiyle müvekkilinin talebi ile bağlı kalınarak 42.000 TL üzerinden davanın kabulüne kesin olarak karar verildiğini ileri sürerek, bilirkişi raporuyla belirlenen 899.090,74 TL’den 42.000 TL’nin ödenmesi sebebiyle üst sınırın %50’sine denk gelen 407.545,37-TL’nin sözleşme sona erdikten sonraki ticari avans faizi ile birlikte verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin 21.12.2014 tarihinde sonlandığını, dava konusu taleplerin tümünün bir yıllık yasal süre içerisinde ileri sürülmesi gerektiğini, işbu dava ile İstanbul 7 Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/351 Esas 2017/1012 Karar sayılı dosyası ile görülen ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 2018/418 Esas 2018/1657 Karar sayılı kararı ile kesinleşen davanın taraflarının, konusunun, sebebinin ve yöneltilen taleplerin aynı olduğunu, zamanaşımı ve kesin hüküm nedeni ile davanın reddi gerektiğini, taraflar arasında bir bayilik ilişkisinin mevcut olmasının davacının mutlak suretle denkleştirme tazminatına hak kazandığı anlamına gelmediğini, birtakım koşulların sağlanması gerektiğini, ispat yükü kendisinde olan davacının iddia ve taleplerini ispat edemediğini, tütün sektörünün kendisine has özellikleri dikkate alındığında davacının bulmuş olduğu veya davacı tarafından kazandırılmış herhangi bir müşterinin söz konusu olmaması nedeniyle davacının denkleştirme tazminatına hak kazanmasının mümkün olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… taraflar arasında aynı hukuki sebep ve taleple ilgili olarak İstanbul 7. ATM’nin 2015/351 esas, 2017/1012 karar sayılı dosyası kapsamında yargılamanın yürütüldüğü, davacı vekilinin ıslah dilekçesi ile netice-i talebini arttırdığı, anılı mahkemece davanın reddine karar verilmiş ise de istinaf kanun yolu incelemesi neticesinde ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden hüküm tesis etmek sureti ile davanın kabulüne, ıslah ile talep edilen 42.000-TL’nin davalıdan tahsiline dair karar verildiği, kararın 10/11/2020 tarihinde kesinleştiği, huzurdaki davanın aynı hukuki sebebe dayalı olarak açıldığı, davacı tarafça 407.545,37-TL denkleştirme tazminatı isteminin ileri sürüldüğü anlaşılmıştır. İstinaf kanun yolu incelemesi neticesinde ise; bilirkişi kurulu tarafından yapılan hesaplamanın üst sınırı ile markanın tanınırlığı ve davacının tekel konumunda yaptığı satışlar göz önünde bulundurularak üst sınırın %4’üne tekabül eden miktarın tahsiline yönelik hüküm verildiği ve Yargıtay kanun yolu incelemesinin kesin karar olması nedeni ile icra edilmediği, hükmün 10/11/2020 tarihinde kesinleştiği görülmüştür. Bu hali ile ıslah hakkı da kullanılmak sureti ile ilk açılan dava dosyasının istinaf kanun yolu incelemesinin gerçekleştirildiği, heyet raporu ile belirlenen üst sınır yönünden değerlendirme yapılması sureti ile davacının hak kazandığı denkleştirme tazminatının kesinleşen mahkeme hükmü ile kesin olarak belirlendiği, nihai kararların tümü kesin hüküm haline geleceğinden somut olayda olumsuz dava şartının bulunduğu anlaşılmakla; HMK’nın 114/1-i ve 115/2 maddeleri gereğince..” gerekçesiyle, davanın usulden reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin, davalıya uzun süre bayilik hizmeti verdiğini, sözleşmenin haksız feshi sonrası İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/351 Esas sayılı dosyasında fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak denkleştirme tazminatı talep edildiğini, dosyada alınan bilirkişi raporu ile belirlenen denkleştirme tazminatı alacağının fazla kısmı saklı tutularak o davada 42.000,00 TL’sinin talep edildiğini, mahkemece davanın reddine ilişkin verilen kararın, istinaf mahkemesince taleple bağlı kalınarak kabul edildiğini, kesin hüküm oluşturduğu belirtilen davanın HMK’nın 109.maddesi kapsamında kısmi dava olarak açıldığını, ıslah dilekçesinde, yargı yollarının açık olması ve kararın hukuki denetimden geçmesini temin bakımından dava sonunda esas talebin 41.000 TL artırıldığını, bu dilekçede de fazlaya ilişkin talebin saklı tutulduğunu, ıslahta belirtilen tutarın sadece yargı yollarının açık olması ve hukuki denetimden geçmesi amacıyla yapıldığı, kararın verildiği 29.12.2017 tarihinde Yargıtay temyiz sınırının 40.000 TL olduğunu, ıslah dilekçesinde bakiye alacağımız yönünden fazlaya ilişkin hakların saklı tutulduğunun açıkça belirlendiğini, önceki davada taleple bağlı kalınarak hükmedilen tazminat miktarının huzurdaki dava bakımından kesin hüküm teşkil etmeyeceğini, kısmi dava açılmasının bazı durumlarda davacının lehine olduğunu, hiç kimsenin lehine olan bir davaya açmaya zorlanamayacağını, açıkça feragat edilmedikçe, kısmi dava açılmasının fazlaya ilişkin haklardan feragat anlamına gelmediğini, ıslah dilekçesinde fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasının da bu kapsamda değerlendirilmesi gerektiğini, bu nedenle İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/351 Esas sayılı dosyasında alınan 20.05.2016 tarihli bilirkişi raporunda TTK’nın 122/2. maddesi gereğince denkleştirme tazminatının üst sınırı olarak belirlenen 899.090,74 TL’den 42.000 TL’nin ödenmesi sebebiyle üst sınırın %50’sine denk gelen 407.545,37 TL’nin sözleşme sona erdikten sonraki ticari avans faizi ile birlikte talep edilmesinin mümkün olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, önceki ilamla tahsil edilen dışındaki bakiye denkleştirme tazminatı alacağının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın usulden reddine, karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Taraflar arasında 2000 yılında başlayan bayilik sözlemesinin, davalının 24.11.2014 tarihli ihtarıyla, 21.12.2014 tarihinden geçerli olmak üzere feshedilmesi üzerine davacı tarafından 02.04.2015 tarihinde davalı aleyhine fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak şimdilik 1.000,00 TL denkleştirme alacağının tahsili amacıyla dava açılmıştır. Davacı vekilinin istinaf başvurusunda belirtildiği üzere, ilk açılan dava HMK’nın 109.maddesi uyarınca kısmi dava niteliğindedir. HMK’nın 24/2.maddesi uyarınca, kanunda açık belirtilmedikçe, hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya veya hakkını talep etmeye zorlanamaz. Bu nedenle, esasında daha fazla hakkı olduğunu düşünen davacının, alacağını kısmi dava yoluyla talep etmesi ve alacağın belirlenmesinden sonra zamanaşısı süresi içinde bakiye alacağı için talepte bulunması mümkündür. Bu tür davalarda, zamanaşımı sadece dava konusu edilen alacak bakısından kesilecek, dava konusu edilmeyen alacak bakımından ise zamanaşımı işlemeye devam edecektir. Davacı tarafından açılan davada İstanbul 7.Asliye Ticaret Mahkemesince alınan bilirkişi raporu ile denkleştirme tazminatının üst sınırı belirlenmiş, bilirkişi raporu sonrası davacı vekili dava değerini 42.000 TL’sına yükselterek ıslah dilekçesi sunmuştur. Sunulan dilekçede fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmuş, ancak mahkemece davacının denkleştirme tazminatına hak kazamadığı gerekçesiyle 29.12.2017 tarihinde davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin 20.12.2018 tarih ve 2018/418 Esas,2018/1657 Karar sayılı ilamı ile davacının istinaf başvurusu kabul edilerek, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılmış ve davanın kabulüne karar verilmiştir. Anılan kaldırma kararının özellikle son paragrafında, davalı şirketin faaliyet gösterdiği alan itibariyle bayinin yeni müşteri teminin söz konusu olamayacağı savunmasına rağmen, bayilik süresince yapılan işlemler nedeniyle portföy tazminatının ödenmesinin hakkaniyete uygun olduğu, davalı markasının tanınırlığı ve tekel konumunda satış yapıldığı dikkate alındığında üst sınırın %4’ü oranında denkleştirme tazminatının makul ve hakkaniyete uygun olduğu kesin olarak belirlenmiştir. Anılan karar gerekçesinde, davacının ıslahı aşan miktarda bir alacağı bulunduğu kabul edilmediği gibi, ilamın gerekçesinde de buna ilişkin bir ibare bulunmamaktadır. Aksine, ilamda, davalının marka değeri ile tekel pozisyonunda satış yapması nedeniyle belirlenen üst sınırın %4’ü oranında denkleştirme tazminatının tahsili taraflar arasındaki hak ve menfaat dengesi hakkaniyete uygun bulunarak taraflar arasındaki uyuşmazlık kesin olarak çözülmüştür. Başka bir anlatımla, istinaf dairesince yapılan incelemede davacının toplam denkleştirme tazminatı alacağının en fazla 42.000,00 TL olabileceği belirlenerek, bu miktarın tahsiline karar verilmiş ve taraflar arasındaki denkleştirme tazminatından kaynaklanan alacak kesin olarak çözülmüştür. İlk derece mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; HMK’nın 114/1-i maddesi uyarınca, aynı davanın, daha önce kesin hükme bağlanmamış olmasının dava şartlarından olduğu, HMK’nın 303/1. maddesi uyarınca, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması sebebiyle kesin hüküm bulunmasından ötürü dava şartı yokluğundan usulden red kararı vermiştir. HMK’nın 303. maddesi uyarınca, bir davaya ait şekli anlamda kesinleşmiş olan hükmün, diğer bir davada maddi anlamda kesin hüküm oluşturabilmesi için, her iki davanın taraflarının, dava sebeplerinin ve ilk davanın hüküm fıkrası ile ikinci davaya ait talep sonucunun aynı olması gerekir. Bu hukuki açıklamalara göre, İstanbul 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/3519 Esas sayılı dosyasında verilen kararın eldeki dava açısından maddi anlamda kesin hüküm teşkil ettiği, her iki davadaki tarafların, sözleşmenin ve talep sonucunun aynı olduğu, davacının talep edebileceği azami denkleştirme tazminatı miktarının o davada belirlenerek tahsiline karar verildiği anlaşılmaktadır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 99,20 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 12.04.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.