Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/110 E. 2023/381 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/110
KARAR NO: 2023/381
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/10/2021
NUMARASI: 2020/257 E. – 2021/711 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne dair verilen karara karşı, davalı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin elektronik ve bilişim sistemi konusunda birçok markanın distribütörü olarak faaliyet gösterdiğini, davalının belirli dönemlerde müvekkilinden satın aldığı emtiaların bedelini tüm uyarılara rağmen ödemediğini, ödenmeyen 971.406,36 TL fatura alacağının tahsili amacıyla İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan takibe yönelik itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına ve %20 oranında icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkili şirketin İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraklerinden biri olduğunu, şirketin 5393 sayılı Belediye Kanun’unun 70. maddesi kapsamında kurulan ve TTK hükümlerine tabi ve şirket sermayesinin %99,3742’sinin İstanbul Büyük Şehir Belediyesine ait olduğunu, şirketin gelir ve karlılığını arttırmak, kaynaklarını doğru ve verimli kullanabilmek, bilişim ve teknoloji alanında verdiği hizmetlerin niteliğini arttırmak amacı ile işletme politikası geliştirdiğini, bu kapsamda şirket bütçesinin analizi, gelir, gider, hak edişleri, yapılan harcamaların denetlenmesi için mali ve hukuki denetimler yapılarak şirketin son dört yıllık işlemlerinin incelendiğini, bu denetimde tedarikçi şirketler arasında yer alan davacı şirketin ortağı ve yetkili temsilcisinin müvekkili şirketin eski çalışanının kuzeni olduğunun tespit edildiğini, aynı zamanda anılan çalışanın kardeşinin de bir dönem davacı şirkette çalışmakta olduğunun anlaşıldığını, anılan çalışanın davacı şirket ile yakın ilişkisi göz önüne alındığında bu çalışanın hem müvekkili şirket hem de İBB bünyesinde bulunan bilgileri aktarmış olabileceğini, bu sayede davacının ihale süreçlerinde yer alabilme ihtimali olduğunu, dolayısıyla müvekkili şirket üzerinden haksız kazanç sağlandığı hususunda kuvvetli şüphe bulunduğunu, Sayıştay denetimine tabi şirketin uymakla mükellef olduğu 4734 Sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu hükümlerine aykırılık teşkil ettiğini, müvekkili şirketin eski yönetimi döneminde meydana gelen ihaleye fesat karıştırma ya da teşebbüs etme suçunu oluşturan ya da diğer yasak fiil ve davranışlarda bulunulmuş ise tespiti ve bu kişilerin sorumluluklarına gidilmesi amacı ile müvekkili şirket tarafından tekrar denetim başlatılmış başlandığını ve sürecin devam ettiğini, müvekkili şirketin kamu zararı oluşturup oluşturmadığının iç denetim yapılmasını ve yargılamayı gerektirdiğinden davacı tarafından açılan davanın haksız olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… davacı şirket tarafından davalı şirkete değişik tarihlerde malzeme tedariki yapıldığı, buna ilişkin fatura ve bilgilerin tarafların ticari defterlerine kayıt edildiği, taraf şirketlerin bağlı bulunduğu vergi dairesinden celbedilen B/A, B/S formlarında da taraflar arasındaki ticari ilişkinin görüldüğü, yine bilirkişi tarafından düzenlenen 28/05/2021 tarihli rapor ile de, davacı ticari defter kayıtlarına göre, davacının davalıdan alacağı bulunduğunun tespit edildiği gibi, davalı ticari defter kayıtlarında da, davalının davacıya borcu bulunduğuna yönelik kayıtların bulunduğunun tespit edildiği anlaşılmaktadır. Dosya kapsamında toplanan delillere göre davalının, davacıya borcu olduğu tespit edilmesine rağmen, davalı tarafından, bu borcun ödendiği veya başka bir şekilde son bulduğuna ilişkin herhangi bir delilin dosyaya sunulmamış olduğu görülmüştür. Bu itibarla davalının, aleyhinde başlatılan icra takibine itirazının haksız olduğu sonucuna varılmıştır. Davalı tarafça, davalı şirketin eski çalışanı ile davcı şirketin ortağı arasında akrabalık bağı bulunduğu, bu nedenle yapılan işlemlerin şüpheli olduğu yönünde beyanda bulunulmuşsa da, söz konusu durumun davalı şirketin kendi iç yapısı ile ilgisi olması, her iki tarafın da tacir oldukları dikkate alındığında bu şekildeki bir savunmasının eldeki davada dikkate alınamayacağı gözönüne alınarak, bu yöndeki beyana itibar edilmemiştir. 2004 sayılı İcra İflas Kanunu 67/2. maddesi icra inkâr tazminatını düzenlemektedir. Bu maddeye göre, borçlu itirazında haksız görülürse davacı tarafından açıkça talep edilmiş olması şartıyla icra inkâr tazminatına hükmedilecektir. Borçlunun itirazında haklı veya haksız olması ise alacağın likit(belirli) olup olmamasına bağlıdır. Eğer alacak likit(belirli) ise borçlu itirazında haksızdır; alacak likit(belirli) değilse borçlu itirazında haklıdır. Borçlunun inkâr tazminatına mahküm edilebilmesi için onun ödeme emrine kötü niyetle itiraz etmiş olması şart değildir. İtirazının haksızlığına karar verilen borçlu, iyi niyetle itiraz etmiş olsa bile, icra inkâr tazminatına mahküm edilecektir. Eldeki dosyada, davacı alacaklı tarafından taraflar arasındaki faturaya bağlı cari hesaba dayalı alacak isteminde bulunulmuş olup, davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarında da davalı tarafın davacıya borcu olduğu yönünde kayıtların bulunduğu anlaşılmıştır. Bu durumda davalı/borçlu alacağın miktarını bilmektedir, yani icra takibi başlatıldığı sırada ne kadar bir borç miktarını alacaklıya vermesi gerektiğini bilmektedir. Bu itibarla alacak likit(belirli) bulunmaktadır. Bu nedenle kabul edilen alacak miktarı üzerinden davacı tarafın icra inkâr tazminatı talebinin de kabulüne” gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın 961.788,48 TL asıl alacak üzerinden iptali ile takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, davadan sonra 08.10.2020 tarihinden yapılan 10.510,95 TL ödemenin infaz aşamasında dikkate alınmasına, alacağın %20’si oranında 192.357,69 TL icra inkâr tazminatının davalıdan tahsiline, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece savunmada ileri sürülen hususlar incelenmeksizin, salt takibe konu olan faturaların ticari defterlerde kayıtlı olup olmadığının incelenerek karar verildiğini, takibe konu edilen faturaların davacının uhdesinde bırakılan bir kamu ihalesine istinaden, davacı tarafça düzenlendiğini, davacı şirket yetkilisinin birinci dereceden akrabalık ilişkisi olan kişilerin, ihale süreci içerisinde müvekkil şirkette çalıştıklarını, şirketin son dört yılı içerecek şekilde yapılan denetimde, davacı şirketin ortağı ortağı ve yetkilisinin birinci dereceden kuzeninin, ihale tarihlerinde davacı şirkette çalıştığının, ayrıca müvekkili şirket personelinin kardeşinin de davacı şirkette çalıştığının belirlendiğini, bu akrabalık ilişkisi dikkate alınarak müvekkilinin Sayıştay denetimine tabi olması ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanununu hükümlerine uymakla mükellef olması nedeniyle eski yönetim döneminde yapılan işlemlerle ilgili kişilerin sorumluluğuna gidilmesini gerektirecek durumların tespiti amacıyla, takibe konu edilen faturalara itiraz edildiğini ve fatura bedellerinin rayicin üzerinde olup olmadığı yönünde inceleme yapılması talebinde bulunulduğunu, akrabalık ilişkisi nedeniyle İBB bünyesinde bulunan bilgilerin aktarılmış olabileceğini, bu sayede davacının ihale süreçlerinde yer almış olabileceği ve davalı şirket üzerinden haksız kazanç sağlanmış olabileceği hususunda kuvvetli şüphe ortaya çıktığını, ihale kesinleşmiş olsa dahi ilgililerin meydana getirdiği zararı tazmin sorumluluğunun devam edeceğini, birtakım denetimlerin yapılarak, kamu zararının önlenmesi, var ise sorumluların cezalandırılması amacıyla söz konusu icra takibine itiraz edildiğini, 4734 Sayılı Kamu İhale Kanununun ilgili hükümleri ile çıkar sağlama veya başka yollarla sözleşmeye ilişkin işlemlere fesat karıştırılması veya buna teşebbüs edilmesi ve bilgi ve belgeleri idarenin zararına kullanılmasının yasaklanması nedeniyle şirket bünyesinde bu yönde denetim yapılması gerektiğini, bu yöne ilişkin itirazların dikkate alınmadığını ve bu zararlara ilişkin bir inceleme yapılmadan karar verildiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, satım sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne, karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasındaki satım sözleşmesinde davacı tarafından sözleşme konusu emtianın davalıya satılarak teslim edildiği sabittir. Davalı vekili, müvekkilinin çoğunluk hissesinin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığına ait olduğunu, TTK’ya göre tacir olan davalının önceki dönemdeki mali ve hukuki işlemlerinin denetlendiğini, bu kasamda tedarikçi olan davacı yönünden yapılan incelemede, müvekkili çalışanları arasındaki akrabalık ilişkisin ve davacı şirket yetkilisinin bir dönem davalı şirkette çalışması nedeniyle içeriden bilgi almak suretiyle ihaleye fesat karıştırıldığının muhtemel olduğunu, davalının zararının bulunup bulunmadığının belirlenmesi için denetim yapılması gerektiğinden takibe itiraz edildiğini, davalının zararı bulunup bulunmadığının yargılama sonucu ortaya çıkacağını savunmuştur. Davalınını, açıkça zararını göstererek bir takas veya mahsup savunmasında bulunmadığı anlaşılmaktadır. Sözleşme ilişkisinde davacı tarafından satılan emtiaya ilişkin fatura davalıya tebliğ edilmiş ve faturalar davalının ticari defterlerine kayıt edilmiştir. Borç ve alacak konusunda tarafların ticari defterleri mutabıktır. Bu durumda satıcı, emtiayı ayıptan ari bir şekilde alıcıya teslim etmiş olup, alıcının TTK’nın 23.maddesine göre süresi içerisinde ayıp ihbarında bulunulduğu savunulup kanıtlanmamıştır. Dava dilekçesi ile cevaba cevap dilekçesinde, icra takibine davalı şirketin zararının oluşup oluşmadığı hususunda denetim yapılması ve alacağın yargılamayı gerektirmesi nedeniyle itiraz edildiği belirtilmesine rağmen, HMK’nın 25 vd. maddelerine göre ne tür bir zarar oluştuğu ve bu zararın miktar ve kapsamına ilişkin hiçbir açıklama yapılmamıştır. Bilirkişi raporuna yönelik itirazda ise teslim edilen emtianın değerinin, piyasa rayicine uygun olup olmadığının değerlendirilmesi istenmiştir. Davacı teslim edimini yerine getirdiğine göre, ödemenin yapıldığı veya başka bir nedenle yapılmaması gerektiğini kanıtlama yükümlülüğü davalıya aittir. TTK’nın 21/2. maddesinde, bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde fatura içeriği hakkında itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 03/03/2016 tarih ve 2015/18039 Esas, 2016/3759 Karar sayılı kararı). Bu nedenle, itiraz edilmeyen faturanın içeriği kesinleştiğinden bu yönde bir araştırma yapılmasına gerek bulunmamaktadır. Bilirkişi raporundaki tespitlere göre taraflar arasındaki ticari ilişkinin 24.07.2019 ile 16.12.2019 tarihleri arasında devam ettiği davacı tarafından satılan emtia karşılığı davalının kısmi ödemede bulunduğu, bu nedenle davacının bakiye alacağının hüküm altına alınmasına ve likit olan alacağa icra inkar tazminatı uygulanmasına ilişkin ilk derece karar ve gerekçesi yerinde olup, davalı vekilinin yerinde görülmeyen tüm istinaf başvuru nedenlerinin reddi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına, bakiye 49.274,83 TL istinaf karar harcının davalıdan tahsiline,3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 09.03.2023 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.