Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1093 E. 2022/899 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1093
KARAR NO: 2022/899
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 7. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 04.03.2022
NUMARASI: 2020/461 Esas -2022/249 Karar
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın usulden reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin uluslararası hava taşıma hizmeti vermekte olduğunu, davalı tarafa da aralarındaki cari hesap ilişkisine istinaden vermiş olduğu taşıma hizmeti sonucu keşide edilen faturalardan; 16.09.2019 tarihli 2.152,78 TL, 24.09.2019 tarihli 2.168,70 TL, 08.10.2019 tarihli 727,84 TL, 14.10.2019 tarihli 3.843,28 TL, 31.10.2019 tarihli 1.351,50 TL, 11.11.2019 tarihli 46,82 TL, 18.11.2019 tarihli 1.177,01 TL, 29.11.2019 tarihli 252,37 TL tutarında fatura bedelinin ödenmediğini, davalı tarafın cari hesapta yer alan fatura bedellerini ödememesi sebebiyle faturalardaki son ödeme tarihinden itibaren ticari faiz uygulanmak suretiyle davalı hakkında Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı tarafın kendisine gönderilen ödeme emrinde belirtilen borca ve ferilerine, itiraz ettiğini, borcu olmadığından bahisle icra takibini haksız ve kötü niyetli bir şekilde durdurduğunu, davalı tarafın yapmış olduğu itirazların yerinde olmadığını, reddi gerektiğini, müvekkili şirketin davalı yan ile aralarında oluşan cari hesap ilişkisine istinaden davalı yana yasa ve uluslararası kurallar çerçevesinde hizmet vermiş ve haklı olarak da verilen hizmetle ilgili olarak oluşan bedelin ödenmesini talep ettiğini, 397 sayılı VUK Genel Tebliğ ve diğer mevzuat hükümlerine uygun olarak faturalar gönderildiğini, yasal süresi içerisinde itiraz edilen/iade edilen fatura söz konusu olmadığından yerleşik Yargıtay kararları ve TTK 21/2 uyarınca davalı tarafça fatura içeriğini kabul etmiş sayıldığını, davalı yana taşıma hizmetinin yapıldığına ilişkin konşimento örneğinin dilekçeleri ekinde ve delillerinde sunulduğunu, davalı tarafa verilen hizmet neticesinde, faturalardan oluşan borcun ödenmemesi üzerine, müvekkili şirketçe takibe konu faturaların ödenmesi için ihtarname gönderildiğini, Yargıtay’ın yerleşmiş içtihatlarına ve TTK.21/2.maddesine göre tebliğden itibaren 8 gün içerisinde itiraz edilmeyen faturalar kabul edilmiş sayıldığını, borç tutarının kesinleştiğini, davalı taraf ile yapılan abone cari hesap anlaşmasının Madde II – Tarafların Hak ve Yükümlülükleri alt başlıklı maddesinde “Faturaların ödeme vadesi, fatura tarihinden başlamak üzere on beş (15) gündür. Vadesinde ödeme yapılmaz ise, müşteri, ayrıca bir ihtar veya ihbara gerek olmaksızın aylık yüzde üç (%3) veya yasal ticari faiz oranından hangisi yüksek ise o oranda vade farkı/gecikme faizi ödeyeceğini beyan, kabul ve taahhüt eder” şeklinde ifade edildiğini, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Ticari hükümlerle yasaklanmış işlemler ile mal ve hizmet tedarikinde geç ödemenin sonuçları alt başlıklı 1530/2. maddesine göre; “Ticari işletmeler arasında mal ve hizmet tedariki amacıyla yapılan işlemlerde, alacaklı, kanundan veya sözleşmeden doğan tedarik borcunu yerine getirmiş olmasına rağmen, borçlu, gecikmeden sorumlu tutulamayacağı hâller hariç, sözleşmede öngörülmüş bulunan tarihte veya belirtilen ödeme süresinde borcunu ödemezse, ihtara gerek olmaksızın temerrüde düşer” şeklinde hüküm altına alındığını, davalının takip konusu alacağın tamamına, faiz ve ferilerine yapmış olduğu itiraz haksız ve mesnetsiz olduğunu, 11.720,30 TL asıl alacaklarından dolayı takibin devamı için işbu davayı açma zorunlulukları doğduğunu, açıkladıkları sebeplerle takip tarihinden önce talep edilen işlemiş faiz tutarından feragat ederek, takibe kötü niyetli bir şekilde itiraz eden davalının takibe konu 11.720,30 TL tutarındaki asıl alacakla ilgili borca, faiz ve feri’lerine yapmış olduğu itirazın iptaline, takibin devamına, takip sonrası asıl alacağa avans faizi uygulanması ile alacağın tahsiline, haksız itiraz için alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere inkar tazminatı ödemesine ve yargılama masrafları ile ücreti vekaletin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin Çorlu 5.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/254 Esas sayılı dosyası ile konkordato davası açmış ve sayın mahkemenin 13.11.2019 tarihli kararı ile müvekkil şirket hakkında geçici mühlet kararı verilmiş olup, 12.02.2020 tarihinde Çorlu 5.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/254 Esas sayılı dosyası ile müvekkili şirket hakkında verilmiş olan geçici mühlet kararının 2 ay süre ile uzatıldığını, akabinde Çorlu 5.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 18.06.2020 tarihli kararı ile müvekkili şirket hakkında kesin mühlet kararı verildiğini, Çorlu 5.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/254 Esas sayılı dosyası kapsamında verilen kesin mühlet kararı gereğince; müvekkili şirket aleyhine hangi nedene dayanırsa dayansın her türlü ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz ve muhafaza işlemleri de dahil olmak üzere tüm takip işlemlerinin yapılmasının ihtiyati tedbir yolu ile durdurulmasına, yapılmış olan takiplerin bugünkü mevcut durumları aynen korunarak olduğu yerde durdurulmasına ve müvekkili şirketin üretim faaliyetlerinin devamı için zorunlu olan bankacılık işlemleri ve alacaklı olduğu 3.kişilerdeki hak ve alacakları üzerine haciz ihbarnamesi gönderilmemesine, gönderilmiş ise kaldırılması yönünde karar verildiğini, dolayısıyla her ne kadar davacı tarafça müvekkili şirket aleyhine Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası kapsamında ilamsız icra takibi başlatılmışsa da, dilekçeleri ekinde sunmuş oldukları konkordato kararları mucibince, müvekkili şirket aleyhine icra takip işlemlerinin yapılamayacağının hüküm altına alındığını, konkordato sürecinde olan müvekkili şirket aleyhine huzurdaki işbu davanın ikame edilmesinin İcra İflas Kanunu hükümlerine aykırı olduğunu, konkordatonun, herhangi bir sebepten dolayı işleri bozulmuş, ödeme gücünü belli ölçüde kaybedip mali durumu bozulmuş iyi niyetli ve dürüst borçluları korumak amacını taşıyan müessese olduğunu, borçlu hakkında ilgili İİK hükümleri uyarınca mühlet kararının verilmesiyle birlikte takip yapılmasının kural olarak yasaklanmasıyla birlikte evvelce yapılan icra takiplerinin bugünkü mevcut durumları aynen korunarak olduğu yerde durdurulması gerektiğini, konkordato mühleti içinde borçluya ödeme emri gönderilemeyeceğini, haciz konulamayacağını, satış yapılamayacağını, zikredilen işlemlerin hukuki nitelikleri itibarıyla birer icra takip işlemi olduğunu, davacı tarafın iddialarının ve taleplerinin kabulü anlamına gelmemek kaydıyla, konkordato sürecinde olan davalı müvekkili şirket aleyhine icra takip işlemleri yapılması konkordato müessesesinin amaç ve niteliğine aykırı olduğunu, faturanın başlı başına alacağın varlığını ispat için yeterli olmadığını, davacı tarafın davalı müvekkilinden alacaklı olduğunu ispat yükümlülüğü altında olduğunu, davanın reddi ile devamında müvekkili şirket aleyhine başlatılan icra takibinin iptaline, davacı aleyhine takip miktarının%20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… İİK md.294 hükmüne göre takip yasağına tabi alacak için takip yasağı bulunan süreçte davalı hakkında başlatılan takip sözkonusu olmakla, usule uygun başlatılmış takipten söz edilemeyeceğinden ve bu husus itirazın iptali davasında mahkemece re’sen her aşamada gözetilmesi gereken özel dava şartı olduğundan, HMK md 114/2 ve 115/2 uyarınca davanın dava şartı yokluğu…” gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davalı yan Çorlu 5.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/254 E. Sayılı dosyası ile konkordato davası açtıklarını, 13.11.2019 tarihli geçici mühlet kararı alındığını, her türlü ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz ve muhafaza işlemleri de dahil olmak üzere tüm takip işlemlerinin yapılmasının ihtiyati tedbir yolu ile durdurulmasına, yapılmış olan takiplerin mevcut durumları aynen korunarak durdurulmasına ve müvekkil şirketin üretim faaliyetlerinin devamı için zorunlu olan bankacılık işlemleri ve alacaklı olduğu 3.kişilerdeki hak ve alacakları üzerine haciz ihbarnamesi gönderilmemesine, gönderilmiş ise kaldırılmasını müvekkili olan şirketin alacaklı görünen tarafa herhangi bir borcu olmadığını beyan etmiştir. 13.08.2021 tarihli mahkemesince aldırılan bilirkişi raporunda alacağımızın varlığının sabit olduğu görülmektedir. Davalı yan Çorlu 1 Asliye Hukuk Mahkemesi 2021/5 talimat dosyasında “davalı vekili adına çıkartılan kesin süre ihtaratlı meşruhatlı davetiyenin usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, davalı tarafça ticari defterlerin mahkememize ibraz edilmediği anlaşıldı.” denilerek dosya mahkemesine iade edilmiştir. Davalı yanın haksız olarak durdurduğu icra takibindeki alacağın varlığı yerel mahkemesince aldırılan bilirkişi raporunda da sabit iken yerel mahkemenin verdiği karar hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, Kaldı ki; davalı yanan kesin mühlet içerisinde başlatılan icra takibini iptal ettirmediğini, Müvekkili şirketin taşıma hizmeti sonucu keşide edilen faturalara ilişkin başlatılan icra takibine yapılan itirazın, iptaline ilişkin karar ihdas etmesi gerekirken usulden reddedilmesi hatalı olup tehir-i icra talepli işbu yerel mahkeme kararının kaldırılarak talebimiz gibi davanın tümden kabulü gerektiği ileri sürülerek Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacı tarafından davalı aleyhinde fatura alacağına dayalı olarak başlatılan icra takibine borçlu tarafından yapılan itirazın İİK. 67 ve devamı maddeleri uyarınca iptali istemine ilişkindir. Bakırköy … İcra Dairesinin … Esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davacının davalı aleyhine faturaya dayalı 11.720,30 TL alacağın, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yürütülecek faizi ile tahsili için takip başlattığı, davalının yasal süresi içerisinde, Çorlu 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/254 Esas sayılı dosyasında konkordato taleplerinin bulunduğu, gerek konkordato geçici mühleti içinde, gerekse de konkordato kesin mühleti içinde, müvekkili şirket aleyhine icra takibi yapılmasının mahkeme kararı ile önlendiği gerekçesi ile takibe itiraz ederek takibi durdurduğu, davanın 1 yıllık yasal süresi içerisinde açıldığı anlaşılmıştır. Davalı hakkında Çorlu 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/254 Esas sayılı dosyasında 13.11.2019 tarihinde 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verildiği, 18.06.2020 tarihli celsede de 18.06.2020 tarihinden itibaren 1 yıllık kesin mühlet kararı verildiği, Davaya esas icra takibinin ise 19.12.2029 tarihinde başlatıldığı yanlar arasında çekişmesizdir. Uyuşmazlık, davalı hakkında verilen konkordato geçici ve kesin mühlet kararlarının takibe etkisi ile davalı hakkında takip yapılmasının mümkün olup olmadığı noktasında toplanmıştır. Konkordatoya ilişkin hükümler İİK’nun 285. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, Geçici mühletin sonuçları, ilanı ve bildirimi başlıklı İİK’nun 288. Maddesine göre; (Değişik madde: 28.02.2018-7101 S.K./16. Md); “Geçici mühlet, kesin mühletin sonuçlarını doğurur.” Kesin mühletin alacaklılar bakımından sonuçları başlıklı İİK’nun 294. Maddesine göre (Değişik madde: 28.02.2018-7101 S.K./22. md); “Mühlet içinde borçlu aleyhine 21.07.1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre yapılan takipler de dahil olmak üzere hiçbir takip yapılamaz ve evvelce başlamış takipler durur, ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz kararları uygulanmaz, bir takip muamelesi ile kesilebilen zamanaşımı ve hak düşüren müddetler işlemez” hükmü getirilmiştir. Somut davada, borçlu şirket aleyhine başlatılan takip tarihinin 19.12.2019 olduğu, Çorlu 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/254 Esas dosyasında davalı şirket hakkında 13.11.2019 tarihinde 3 ay süre ile geçici mühlet kararı verildiği, 18.06.2020 tarihli celsede de 18.06.2020 tarihinden itibaren 1 yıllık kesin mühlet kararı verildiği, bu haliyle takip tarihinin mahkeme mühlet kararından daha sonra olduğu, takibin konkordato geçici mühlet süresi içinde başlatıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda İİK 288. maddesi hükümleri uyarınca verilen geçici mühlet kararı sebebiyle uygulanması gereken İİK’nun 294. maddesine göre borçlu hakkında takip başlatılamayacağı ve alacaklı tarafından başlatılan takip alacağının İİK’nun 206. maddesinde belirtilen nitelikte alacaklardan da olmadığı anlaşılmaktadır. Tüm bu nedenlerle Mahkemece verilen ret kararı usul ve yasaya uygun olmakla, davacı vekilinin istinaf başvuru nedenleri yerinde değildir. Bu açıklamalar ışığında, ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 23.06.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.