Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1087 E. 2022/963 K. 30.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1087
KARAR NO: 2022/963
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 28/04/2022
NUMARASI: 2022/88 Esas – 2022/289 Karar
DAVA: Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın usulden reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı şirket yetkilisinin özen ve sadakat yükümlülüğüne aykırı eylemleri nedeniyle şirket uğradığı zarara yönelik İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/69 Esas sayılı dosyası ile dava açtıklarını, bu dava sonucunda şirketin uğradığı bir kısım zararın davalıdan tahsiline karar verildiğini, bu dosyanın yargılaması sırasında bilirkişilerin uzmanlık alanına girmediğinden tespit edilemeyen zarara ilişkin karar verilmediğini, buna ilişkin olarak İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/69 Esas sayılı dosyasında görevlendirilen bilirkişilerin uzmanlık alanına girmeyen hususlara ilişkin teknik bilirkişiler görevlendirilerek uğranılan zararın tespitine, bu zarara ilişkin ek tazminat davamızın kabulü ile davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacının dava dilekçesinde tam olarak hangi alacaklarını talep ettiğinin anlaşılmadığını, anılan konuya ilişkin daha önce görülen davada bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini, 10. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından yapılan yargılamada gayrimenkul satışı sebebiyle doğduğu ileri sürülen zararın şirketten alınan borç iddialarına ilişkin zararın kapatıldığını, bu hususta davalı tarafından kabul edilmese bile ödemesinin yapıldığını, İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin yaptığı yargılamada 2019 yılı defter kayıtlarını içerecek şekilde yapıldığını, oysaki 2020 ve 2021 yılında davacının banka borçlarını ödeyerek davacının sorunlarını çözdüğünü, şirketin parasını harcamadığını, defter incelemesinde bu durumun ortaya çıkacağını, davalı şirketin finansman sağlamakta ve şirketleri yaşatmaya gayret etmekte olduğunu, davacı tarafın … şirketi ile ilgili olarak yapılan tüm işlemlerin faturalı ve usulüne uygun olduğunu, bu davanın arabuluculuk şartının gerçekleştirilmediğinden ve aynı konuda başka bir dava açılması ve halen görülmesi sebebiyle dava şartı yokluğundan usulden reddini, davanın esasına girilmesi halinde esastan reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacı tarafça eldeki dava yönünden taleplerinin İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/69 Esas sayılı dosyasında tespit edilemeyen zarara yönelik olduğu bu nedenle asıl dosya olan İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesindeki dava açılmadan önce zorunlu arabuluculuğa gittiklerini ayrıca bu dava yönünden zorunlu arabuluculuğa gitmediklerini, davanın ek dava olmasından dolayı gitmelerine gerek de olmadığı ileri sürülmüş ise de; eldeki dava tazminat davası olup aynı konuda açılan İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesindeki davada zorunlu arabuluculuğa gidilmiş ve anlaşma sağlanamamışsa da somut davadaki talep İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/69 Esas sayılı dosyasında tespit edilemeyen ayrı bir zarar kalemine ilişkin olması nedeniyle talep konuları farklı olduğundan dolayı bu dava yönünden de zorunlu arabuluculuğa gidilmesi gerektiğinden ve bunun bir dava şartı olması nedeniyle, eldeki dava yönünden davacı tarafa verilen kesin süre içerisinde de arabuluculuk son anlaşmazlık tutanağı aslının dosyaya sunulmadığı anlaşıldığından davacı tarafça zorunlu arabuluculuğa başvurmadan doğrudan dava açıldığı, davanın ayrı bir tazminat davası olması nedeniyle TTK’nın 5/A-1 maddesi kapsamında arabuluculuğa başvurmanın zorunlu olduğu davalardan olduğu…” gerekçesiyle, dava şartının bulunmaması nedeniyle HMK’nın 114/2. ve 115/2. maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Dava açma şartı olarak arabulucuya başvurulmasının zorunluluk olarak düzenlendiği uyuşmazlıklarda anlaşmaya varılamaması ve dava açılması halinde arabuluculuk son tutanağının aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin de mahkemeye sunulması gerektiği iddiasında ise de sunulmaması halinde mahkeme tarafından davacı tarafa eksikliğin giderilmesi için bir haftalık kesin süre verilmesi gerektiğini, eksikliğin verilen bu kesin süre içerisinde giderilmemesi halinde davanın, dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmadan reddedileceğini, Bu düzenlemenin HMK’nın 30. maddesinde düzenlenen usul ekonomisi ilkesine uygun ve yerinde bir düzenleme olduğunun değerlendirildiğini, zira böylece dava şartı yerine getirilmemiş olan bir dava için hem mahkemenin hem de davalı yanın gereksiz yere zaman ve kaynak ayırmasının önlenmiş olacağını, TTK’nın geçici 12. maddesinin göz ardı edildiğini, TTK’ya Geçiçi Madde 12 eklenerek Kanun’un ilgili hükmünün yürürlüğe girdiği tarih itibariyle ilk derece mahkemeleri ve bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay’da görülmekte olan davalarda dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümlerin uygulanmayacağının belirtildiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, şirket yöneticisinin sorumluluğuna dayalı tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama soncunda, zorunlu arabuluculuk dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. 07.06.2012 tarih ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile bazı hukuki uyuşmazlıklar yönünden, bir yandan tarafların iradeleriyle kendi çözümlerini üretebilmeleri ve daha hızlı sonuç elde edilebilmeleri, öte yandan da mahkemelerin iş yükünün azaltılması amacıyla yine mahkemeler aracı kılınarak bazı tür hukuk uyuşmazlıklarında alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak “Arabuluculuk” müessesesi benimsenmiştir. Hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk yöntemi ile çözülmesi ihtiyari olmakla birlikte, 6325 sayılı Kanun’da 06.12.2018 tarihli ve 7155 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle, mahkemelerin iş yükünün azaltılması için bazı tür uyuşmazlıklar için mahkemeye başvurmadan önce bir dava şartı olarak “zorunlu arabuluculuk” şartı getirilmiştir. Bu bağlamda aynı kanun ile 6102 sayılı TTK’nın 5/A maddesi ile getirilen düzenlemede, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması bir dava şartı olarak kabul edilmiştir. 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesine göre, ilgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak kabul edilmiş olması durumunda, davacının arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılmadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olduğu, bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiyenin gönderilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Yine mahkemece gönderilen ihtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın mahkemece davanın usulden reddine karar verilmesi ayrıca arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Dava açılmadan önce arabulucuya hiç başvurulmamış olması dava şartı yokluğu sebebiyle davanın reddini gerektiren bir husus olup, arabulucuya başvurulmuş olmakla birlikte anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin mahkemece verilen kesin süre içerisinde sunulmamış olması ise davanın usulden reddi yaptırımına bağlanmıştır. Dava şartları kamu düzenine ilişkin olup HMK’ nın 355. ve 115. maddeleri uyarınca, istinaf sebebi yapılmasa bile, resen gözetilir. Somut olayda davacı vekilince daha önce aynı davalıya karşı yönetici sorumluluğu kapsamında, davlının şirkete verdiği zararın tazmini istemli İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/69 E sayılı dosyasında dava açıldığı, mahkemece 2021/927 K Sayılı 24.11.2021 tarihli gerekçeli karar ile davanın ıslah doğrultusunda kabulüne karar verildiği, iş bu kararın istinaf edilmesi üzerine dava dosyasının istinaf inceleme aşamasında olduğu anlaşılmaktadır. Davacı tarafından eldeki davanın ise İstanbul 10. Asliye Ticaret mahkemesinde görülen davada alının bilirkişi raporları kapsamında, bilirkişilerin uzmanlık alanı doğrultusunda belirleyemedikleri zararların tespiti ile davalıdan tahsiline ilişkin olarak açıldığı, davacıya verilen süre kapsamında İstanbul 10. Asliye Ticaret mahkemesine dava açılmadan önce yapılan arabuluculuk son tutanağının ibraz edildiği, davacı vekilince iş bu dava açılmadan önce ayrıca arabulucuya başvurulmadığnın belirtildiği anlaşılmaktadır. Davacı yan beyanları ve dosya kapsamına göre, eldeki davaya konu tazminat talebinin aynı zamanda İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/69 E sayılı dosyasına konu olduğu, bu durumda derdestliğe ilişkin dava şartının da dikkate alınması gerektiği anlaşılmakla birlikte; gerek zorunlu ara buluculuğa gerekse derdestliğe ilişkin dava şartları, davanın konusuna ilişkin dava şartlarındandır. 6325 sayılı kanunun 18/A maddesi uyarınca öncelikle ara buluculuğa ilişkin dava şartının değerlendirilmesi gerekli olup, ilk derece mahkemesince de bu yönde işlem yapılmıştır. Davacı, daha önce açtığı davada uzman bir bilirkişi kurulu oluşturulmasını talep etmek yerine eldeki davayı açtığına göre, öncelikle zorunlu ara buluculuğa ilişkin dava şartını yerine getirmekle yükümlüdür. Bu nedenle ilk derece mahkemesi kararı isabetli olup, davacının istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 30.06.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın davacı vekiline tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.