Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1052 E. 2022/795 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1052
KARAR NO: 2022/795
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 21.04.2022
NUMARASI: 2022/138 Esas
DAVA: Tespit
Taraflar arasında görülen esas davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında ilamda yazılı nedenlerle ihtiyati tedbir talebinin reddine dair verilen karara karşı, davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı … Sanayi A.Ş adına kayıtlı menkul ve gayrimenkuller banka hesapları, 3. Kişilerdeki hak ve alacakları ve şirket hisseleri, davalı şirketin … projesindeki hisse ve gelirleri üzerinde dava sonuna kadar teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasına, davalı …’ın bu güne kadar davacıları oyalamaları nedeniyle taahhütlerinden kurtulmak maksadıyla mallarını gizlemeye, kaçırmaya veya kendisinin kaçmaya hazırlanması, yahut kaçmış olması veya bu maksatla alacaklarını haklarını ihlal eden hileli işlemlerde bulunduğunu, terditli talep tutarı olan ve davalıyla verilen 4.856.640 ABD doları tutarında borca ve masraflarına yeterli miktarda borçlu adına kayıtlı taşınır ve taşınmaz malları ile 3. kişilerdeki hak ve alacakları ve şirket hisseleri üzerine dava sonuna kadar teminatsız olarak veya en fazla % 0,1 teminatla ihtiyati haciz konulmasına, TTK’nun 449. Maddesi uyarınca yönetim kurulu üyelerinin görüşü alındıktan sonra davalı …’nin bu güne kadar alıp da henüz uygulamadığı ve bu günden itibaren alacağı genel kurul kararları ve yönetim kurulu kararlarının dava sonuna kadar yürütülmesinin geri bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…asıl uyuşmazlığı çözecek nitelikte ihtiyati tedbir kararı veya ihtiyati haciz kararı verilmesine hukuken imkan bulunmadığı gibi taraflar arasındaki uyuşmazlığın yargılamayı gerektirdiğinden istemde İİK 257 ve devamı madde hükümlerinde ve HMK 389 ve devamı madde hükümlerinde ön görülen koşullar gerçekleşmediğinden davacılar vekilinin ihtiyati tedbir , ihtiyati haciz ve; TTK’nun 449. maddesi uyarınca yönetim kurulu üyelerinin görüşü alındıktan sonra davalı …’nin bu güne kadar alıp da henüz uygulamadığı ve bu günden itibaren alacağı genel kurul kararları ve yönetim kurulu kararlarının dava sonuna kadar yürütülmesinin geri bırakılmasına ilişkin talebinin dosya kapsamı ve davanın mahiyeti itibari ile koşulları oluşmadığı…” gerekçesiyle, ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacılar vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; şirketin %50 ortaklık bedeli olarak 1.506.344 ABD Dolarının ödeneceği kararlaştırıldığını, bunun 375.000,00 ABD Doları dışında kalanı çek ve nakit olarak sözleşme anında ödendiğini, kalan 375.000,00 ABD Doları ortaklık bedeli ise … tarafından, … ve … adına …’a elden teslim edilen; tarihsiz, imzalı ve … San. A.Ş.’ne ait kaşeli belgede elden ödenen 500.000,00 ABD Dolarının içerisinde yapıldığını, Davalıların da “…” projesinin %50 hissesinin davacılar … ve …’na devri yükümlülüğü altına girdiklerini, Müvekkillerinin murisi sözleşmeden doğan edimlerini yerine getirmiş olmasına ve müvekilleri tarafından %50 hissenin devri için defalarca talep edilmesine ve her talep sonunda davalılar tarafından hisse devri yapılacağı taahhüt edilmiş olmasına karşın halen hisse devri gerçekleştirilmediğini, müvekkillerinin murisi … tarafından 29.09.2016 tarihinde; davalı … ve davalı … San. A.Ş.’ne, 11.1.2016 tarihli sözleşmeye konu “…”in yapım işleri için 2.925.296,00 ABD Doları tutarında çek ödemesi yapıldığını, bu ödemelerin “… A.Ş.” şirketinin %50 ortaklığı için verilmiş olan çeklerle birlikte imza altına alındığını, Anılan çeklerle yapılan ödemenin, muris …’nun %22 ortak olduğu …-… A.Ş. Şirketinin …’a satışından dolayı kendi payına düşen ve …’ın borçlu olduğu çeklerin bir kısmının iade edilmesi şeklinde gerçekleştirildiğini, toplam 2.925.296,00 Amerikan Doları tutarlı çeklerin, 29.09.2016 tarihinde … SAN.AŞ.’ne ait …’in yapım işleri için … tarafından oğulları …-… adına …’a teslim edildiğini, …’ın işbu çekleri, … San. A.Ş.’nin yetkilisi olduğu tarihte, … San. AŞ. adına teslim aldığını, merhum … tarafından çocukları … ve … adına, … hesabına ve “… San. A,Ş.’ye borç olarak” 10.10.2018 tarihinde 300.000,00 ABD Doları daha borç olarak verildiğini, sonuç olarak arabulucuya başvuru tarihine kadar davalılara yapılan 4.856.640,00 USD ödemenin üzerinden 5 yıla yakın zaman geçmesine ve yakın zamana kadar yapılan görüşmelere rağmen davalı tarafça edimlerin hiçbiri yerine getirilmediğini, müvekkillerine hisse devri yapılmadığını, alınan borcun geri ödenmediğini ve müvekkillerinin mağdur edildiğini, yine, şirkete borç olarak verilen 300.000,00 ABD Doları iade edilmediğini, Yukarıda açıkça izah edildiği üzere; taraflar arasında hisse devri sözleşmesi yapıldığı, yapılan sözleşmeden sonra ödemelerin kendilerince yapıldığını, ödemelere rağmen hisse devri yapılmadığı gibi, kendilerince ödenen bedellerin geri ödenmediğinin açık olduğunu, taraflar arasındaki hisse devri sözleşmesi, taraflarınca yapılan ödemelere ilişkin makbuzların ilk derece mahkemesi dosyasında mevcut olduğunu, tüm bu hususlar değerlendirildiğinde ”yaklaşık ispat” kuralının bile çok ötesinde bir durumun var olduğunu, 11. Hukuk Dairesi 2017/2036 E. , 2017/3795 K.sayılı Yargıtay kararında açıkça belirtildiği üzere, taleplerin kabulü gerekirken reddinin hukuka ve kanuna aykırı olduğunu, Kaldı ilk derece mahkemesi dosyasında yürütülen davanın dava değeri de taraflarınca yatırılan harç miktarlarından da anlaşılacağı üzere oldukça yüksek olup, yargılamanın çok uzun seneler sürmesi sonucunda müvekkillerinin haklı çıkması halinde alacaklarını tahsil edememesi halinde uğrayacakları zararın görüleceği üzere çok büyük olduğunu, bu durumun da önlenmesi adına taleplerin kabulü gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davalı … A.Ş ve davalı … adına kayıtlı menkul ve gayrimenkuller banka hesapları, 3. Kişilerdeki hak ve alacakları ve şirket hisseleri, davalı şirketin … projesindeki hisse ve gelirleri üzerinde dava sonuna kadar teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Talep, terditli olarak açılan esas dava içinde istenilen ancak reddedilen ihtiyati tedbir kararının istinafına ilişkindir. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacının esas dava içinde ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz isteminin reddine karar verildiği, davacılar vekilince ihtiyati tedbir kararının reddine yönelik karar bölümü yönünden istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmaktadır. ( istinaf dilekçesinin sonuç bölümünde açıkça davalılar adına kayıtlı menkul ve gayrı menkuller, banka hesapları, 3. Kişilerdeki hak ve alacakları ve şirket hisseleri, davalı şirketin … projesindeki hisse ve gelirleri üzerine teminatsız ihtiyati tedbir konulması talep edilmiştir) İhtiyati tedbir talep eden davacılar dava dilekçesinde özetle; davacıların da katılımı ile davacılar murisi ve davalılardan … arasında imzalanan protokol hükümleri uyarınca, davacılar murisi tarafından yapılan ödemeler uyarınca, terditli olarak davacıların davalı şirketin %50 hissesine ortak olduğunun tespitini, ödenen 3.050.296 USD yönünden davacıların davalılardan alacaklı olduğunun tespitini, taleplerinin kabul edilmemesi halinde toplam ödeme 4.556.640 USD nin davalılardan tahsilini, davalı şirkete borç olarak verilen 300.000 USD nin de davalılardan tahsilini talep etmişler, esasa ilişkin açılan iş bu dava içinde ihtiyati tedbir talep etmişlerdir. HMK’nın 389. maddesi uyarınca; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir “. Aynı Yasa’nın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir. HMK’nın 390/1. maddesi gereğince ihtiyati tedbirin dava açılmadan önce esas hakkında görevli ve yetkili mahkemelerde, dava açıldıktan sonra ise asıl davanın görüldüğü mahkemelerden talep edilebileceği ihtilafsızdır. Davacılar eldeki terditli davada davalı şirketin % 50 ortağı olduklarının tespiti ile talep yerinde görülmez ise yapılan ödemelerin ve verilen borç paranın davalılardan tahsilini talep etmişlerdir. Davalı şirket davacıların delil olarak dayandığı protokolün tarafı olmadığı gibi, davalı vekillerinin istinafa cevap dilekçesindeki savunmalarına göre, diğer davalı … da davalı şirketin hiçbir zaman hisedarı dahi olmadığını ileri sürmüşlerdir. Tarafların iddia ve davalıların istinafa cevap dilekçesindeki savunmaları kapsamında davalı şirket hisseleri üzerine ihtiyati tedbir konulması yönünde yaklaşık ispatın dosyanın bulunduğu aşama itibariyle oluşmadığı sonucu ile kurulan hüküm isabetlidir. Kaldı ki yargılama sürecinde değişen delil durumuna göre talep halinde mahkemece her zaman geçici hukuki korumalar hakkında karar verilebilecektir. HMK 390 maddesinin yasal düzenlemesi uyarınca uyuşmazlık konusu hakkında tedbir verilebileceğinden, davacıların terditli alacak talepleri yönünden ise, davalılar adına kayıtlı menkul ve gayrimenkuller banka hesapları, 3. Kişilerdeki hak ve alacakları ve davalı şirketin … projesindeki hisse ve gelirleri dava ve uyuşmazlık konusu olmadığından ihtiyati tedbir kararı verilmemesi isabetlidir. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında ilk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1 ve HMK’nın 391/3. maddeleri uyarınca, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 09.06.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 391/3. maddeleri uyarınca karar kesindir.