Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2022/1018 E. 2022/876 K. 23.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2022/1018
KARAR NO: 2022/876
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/12/2021
NUMARASI: 2020/169 E. – 2021/804 K.
DAVANIN KONUSU:Menfi Tespit ( Bankacılık İşleminden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın esası ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına dair verilen karara karşı, davalı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili aleyhine dava dışı … TAŞ tarafından Adana … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında 28.01.1998 tarihinde takip başlatıldığını, ödeme emrinin 11.05.2011 tarihinde tebliğ edildiğini ve 17.05.2011 tarihinde müvekkilince takibe itiraz edildiğini, aynı tarihte Adana 4. İcra Hukuk Mahkemesinin 2011/439 Esas sayılı dosyası ile ödeme emrinin iptalinin istenildiğini, 28.06.2011 tarihinde takip alacaklısı … TAŞ’nin, müvekkilinin takip konusu genel kredi sözleşmesinde kefil sıfatıyla imzası bulunmadığı ve takibi sehven yapıldığı belirtilerek takipten feragat ettiğini, Adana 4. İcra Mahkemesinin 14.07.2011 tarih ve 2011/439-588 E.K. sayılı kararıyla icra takibinden feragat nedeniyle konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğini, icra takibinin takipsiz bırakılması nedeniyle işlemden kaldırıldığını, esastan kaydı kapatılan takibin daha sonra temlik alan … A.Ş tarafından yenilenerek işleme konulduğunu ve 2016/4093 Esas sayısı üzerinden takibe devam edildiğini, … A.Ş’nin 14.10.2015 tarihli birleşme sözleşmesi ile tüm haklarını davalıya devrettiğini, dosyada feragat bulunmasına rağmen 17.06.2019 tarihinde davalı tarafça müvekkilinin tüm mal varlığına 132.708,79 TL bedelli haciz şerhi eklettiğini, müvekkilinin icra takibinin tarafı olmayıp, ipotekli taşınmazın satın alan üçüncü kişi olduğunu, takibin dayanağı olan 28.01.1998 tarihli genel kredi sözleşmesinin borçlusu veya kefili olmadığını, ipotekli taşınmazın ipotek kurulduğu sırada borçluya ait olduğunu ve müvekkilinin taşınmazı sonradan satın aldığını, sözleşmede ipotekli taşınmazın satın alınmasıyla borçlu sıfatının değişeceğine ilişkin bir hüküm bulunmadığından, müvekkilinin ipotek dışında şahsi borcunun bulunmadığını, İİK’nın 45.maddesi gereğince ipotekle temin edilmiş alacağın öncelikle ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibi gerektiğini ve müvekkilinin şahsi bir sorumluluğu bulunmadığını ileri sürerek, müvekkilinin Adana … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında borçlu olmadığının tespitine, takibin müvekkili yönünden iptaline, %20 oranında kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, talep ve dava etmiştir. Davalı, cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Dava Adana … İcra müdürlüğünün … E. Sayılı dosyasında borçlu olunmadığının tespitine dair menfi tespit davasıdır. Adana … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasından verilen 02/06/2020 tarihli karar tensip tutanağında daha önceden verilen 09/04/2020 tarihli müdürlük kararından dönülmesine, feragat tahsil harcının yatırılması halinde davacı yönünden vazgeçme nedeniyle tüm hacizlerin kaldırılmasına karar verilmiş, davalı vekili 07/01/2021 tarihli dilekçesi ile davacı yönünden takipten vazgeçtiklerini davanın konusuz kaldığını bildirir beyan dilekçesi sunulmuştur. Yukarıdaki bilgiler ışığında, ilgili icra dosyasında davalının icra takibinden feragat etmesi nedeniyle davanın konusuz kaldığı anlaşıldığından, karar verilmesine yer olmadığına dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. Davacının kötü niyet tazminatına ilişkin talebi değerlendirildiğinde, Adana … İcra Müdürülüğü’nün … Esas sy dosyasında 28.06.2011 tarihinde davacının bankacılık sözleşmesine taraf olmadığı gerekçesiyle icra takibinden feragat edildiği, feragat harcının yatırılmamasından dolayı temlik alan davalı tarafından, 25.01.2018 tarihinde davacının, dava konusu icra dosyasına borçlu taraf olarak yeniden eklendiği, iş bu dosyamızın dava tarihi olan 07.03.2020 tarihinden sonra 02.06.2020 tarihinde davalı temlik alan tarafından dava konusu icra dosyasına feragat sunulduğu, bu hali ile davalının, davacıyı menfi tespit davası açmaya zorladığı, davacının borçlu olmadığını bilmesine rağmen (bilmesinin gerekmesine rağmen) davacı hakkında takip yapmasının haksız ve kötü niyetli olduğu yönünde kanaat oluştuğundan ve davacının da bu yönde talebinin olduğu görülmekle, dava değerinin %20’si üzerinden hesaplanan kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, ayrıca davanın açılmasına davalı yanca sebebiyet verildiği ve davacının dava açmakta haklı olduğu anlaşıldığından, davalı aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak ” gerekçesiyle konusuz kalan davanın esasıyla ilgili karar verilmesine yer olmadığına, 39.699,04 TL alacak üzerinden % 20 oranında 7.939,80 TL kötü niyeti tazminatının davalıdan tahsiline, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Kötü niyet tazminatı talebine ilişkin mahkemece yapılan değerlendirmenin hatalı olduğunu, müvekkilince temlik alınan alacak nedeniyle takibe taraf olunduğunu, müvekkili şirketin, alacağı temlik alan olarak davada yer aldığını, bu nedenle borçlu ve dava dışı banka arasındaki iç ilişkiyi bilmesinin mümkün olmadığını, buna rağmen temlik alanın kötü niyetli olduğunun kabul edilemeyeceğini, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2015/4675 Esas. 2015/14542 Karar sayılı ve 11.11.2015 tarihli ilamında da bu hususun belirlendiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, genel kredi sözleşmesi kapsamında davalı hakkında başlatılarak takipsiz bırakılan icra takibinin temlik alan davalı tarafından sürdürülmesi nedeniyle menfi tespit istemine, ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda konusuz kalan davanın esasıyla ilgili karar verilmesine yer olmadığına ve % 20 oranında kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava dışı temlik eden … TAŞ. tarafından 09.05.2011 tarihinde Adana … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında borçlu şirket ve kefiller hakkında genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan toplam 39.699,04 TL alacağın tahsili amacıyla takip başlatılmıştır. … TAŞ vekilinin 28.06.2011 tarihinde takip dosyasına sunulan beyanı ile davacı …’ın genel kredi sözleşmesinde kefil sıfatıyla imzasının bulunmadığı, bu kişi hakkında sehven takip başlatıldığı belirtilerek, takipten feragat edilmiştir. Bu nedenle, davacı tarafından takibin iptalinin talep edildiği Adana 4.İcra Hukuk Mahkemesinin 14.07.2011 tarih 2011/439 – 588 E.K. Sayılı dosyasında konusuz kalan davanın esasıyla ilgili karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Bankaca, takip alacağının daha sonra … Aş’ye temlik edilmiş, temlik alan tarafından takip dosyası 2016/4093 Esas olarak yenilenmiştir. Bu dosyada davacının taşınmazları üzerine sehven konulan hacizlerin kaldırılması, alacaklı vekilince istenmiştir. Daha sonra, takipsiz bırakılan dosya yeniden takibe konu edilmiştir. Davalı şirket ile temlik alan şirketin 14.10.2015 tarihinde birleşmesi sonucu alacağın takip hakkı devir alan davalıya geçmiştir. Davalı tarafça dosya yenilenmiş ve yeniden davacının taşınmazları üzerine haciz konulmuştur. Haczin sehven işlendiği 02.06.2020 tarihinde davaya cevap süresi içerisinde bildirilerek, haczin kaldırıldığı, davalı vekilinin 17.01.2021 tarihli beyan dilekçesinden anlaşılmaktadır. Gerçekten de 28.06.2011 tarihinde davacı yönünden başlatılan takipten feragat edilmesi nedeniyle ilk derece mahkemesince konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına ilişkin karar yerindedir. Ancak, İİK’nın 72/5.maddesinde ” dava borçlu lehine hükme bağlanırsa takip durur. Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine borçlunun dava sebebiyle uğradığı zararları da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın % 20 ‘sinden aşağı olamaz.” düzenlemesi bulunmaktadır. Somut olayda, dava dışı temlik eden banka tarafından sehven başlatılan takipten 28.06.2011 tarihinde feragat edilmiştir. Bu feragat beyanı dosyada bulunmasına rağmen, alacağı temlik alan … AŞ tarafından yenilenen dosyada yeniden davalının mal varlığı haczedilmiş ve davalıya yönelik takibe devam edilmiştir. Bu takip talebinden feragat edilmiş, daha sonra davalı ile … AŞ’nin birleşmesi sonucu yeniden haciz işlemlerine devam edilmiş ve menfi tespit davasından sonra 02.06.2020 tarihinde davacı yönünden takiplerin durdurulmasına ve hacizlerin kaldırılması talep edilmiştir. Bu nedenle, temlik alan davalı döneminde, temlik edenin feragatine rağmen borçlu olmayan davacı hakkında takibin yenilenmesi nedeniyle, alacaklının takipte açıkça haksız ve kötü niyetli olduğu sabittir. İstinaf başvurusunda belirtilen Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 2015/4675-14542 E.K. Sayılı ilamının somut olaya benzerliği bulunmamaktadır. Takibin borçlu olmayan kişiye yönelik yapıldığı açık olmasına rağmen, dosya yenilendikten sonra borçlu olmayan kişi yönünden de takip yenilenip, menfi tespit davasından sonra hacizler kaldırıldığından, kötü niyetli takip nedeniyle mahkemece tazminata hükmedilmesi yerindedir. Haksızlık takip tarihi itibariyle değerlendirilmelidir. Ancak, temlik edenin, davacının borçlu olmaması nedeniyle feragatinden sonra işlemsiz kalan dosyanın sonraki yenilemelerinde borçlu olmadığı açık olan kişiye karşı da takibin yenilenmesi nedeniyle yenilenen takip tarihinde kötü niyet bulunduğu anlaşılmıştır. Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irat kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.23.06.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.