Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/937 E. 2021/1656 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/937
KARAR NO: 2021/1656
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/12/2020
NUMARASI: 2017/182 E. 2020/829 K.
DAVANIN KONUSU:Menfi Tespit-Ceza Koşulu Alacağı(Ticari Satımdan Kaynaklanan)
BİRLEŞEN İSTANBUL ANADOLU 6. ATM’NİN 2017/366 ESAS SAYILI DOSYASINDA
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen menfi tespit ve itirazın iptali davalarının ilk derece mahkemesince birleştirilerek yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle asıl davanın kısmen kabulüne- kısmen reddine, birleşen davanın reddine dair verilen hükme karşı, her iki taraf vekillerince ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
ASIL DAVADA: Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; tarafların zirai ilaçlama alanında faaliyet gösterdiklerini, müvekkilinin Bursa Belediyesince açılan ihaleyi kazanması halinde ihtiyaç duyacağı zirai ilaçların alımı konusunda davalı ile anlaştığını ve taraflar arasında 03.10.2016 tarihinde düzenlenen satım sözleşmesi ile davalıdan “…” isimli ilacın alınmasının kararlaştırıldığını, sözleşmede satıcının emtiayı iki ay içinde tesliminin düzenlendiğini ve ilgili Belediyeden ihale alınmasının sözleşmenin geçerlilik şartı (taliki şart) olarak düzenlendiğini, sözleşmeden kısa bir süre sonra, henüz geçerlilik şartı olan ihale sözleşmesi imzalanmadan ve sözleşmede ödemelerin 36 ay taksitle yapılacağı düzenlenmişken, henüz mal teslim edilmemişken, davalı tarafça sözleşmenin tüm bedeli üzerinden fatura düzenlenerek tebliğ edildiğini, süresi içerisinde keşide edilen Beyoğlu … Noterliğinin 28.11.2016 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarıyla davalı tarafından düzenlenen 10.10.2016 tarihli faturanın iade edildiğini, taraflar arasında 03.10.2016 tarihinde düzenlenen sözleşme ile davalının sözleşmenin imzalanmasından itibaren iki ay içerisinde emtianın teslimini taahhüt ettiğini, TBK’nın 210. maddesi gereğince satıcının, satılanın zilyetliğini alıcıya devretmekle yükümlü olduğunu, teslim gerçekleşmemesine rağmen müvekkilinin iyi niyetinden yararlanarak emtia sanki teslim edilmiş gibi işlem yapıldığını, sözleşme anında verilen irsaliyenin imzalanmasına rağmen emtianın teslim edilmediğini, sözleşme ile irsaliyenin aynı gün imzalanmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, taliki şart ile imzalanan sözleşme ile irsaliye tarihinin aynı olduğunu, sözleşmenin yürürlüğe girip girmediğinin belli olmadığı bir aşamada malların teslim alınmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, emtianın teslim edilmemesi nedeniyle keşide edilen Beyoğlu … Noterliğinin 17.01.2017 tarihli ihtarıyla sözleşme konusu emtianın beş gün içerisinde teslim edilmesi, aksi halde ifa talebinden vazgeçilmiş sayılacağının ihtar edildiğini, verilen kesin sürede emtianın teslim edilmemesi nedeniyle, satıcının temerrüte düştüğünü, bu nedenle sözleşmede yer alan cezai şart alacağının müvekkiline ödenmesi gerektiğini, satılan emtianın cinsi ve miktarı dikkate alındığında bu miktar emtianın üretilmesi veya başka yerden temin edilerek aynı gün tesliminin mümkün olmadığını, emtianın miktarı düşünüldüğünde o tarihte bu miktar bir emtianın fiziken teslim edilmesinin düşünülemeyeceğini, ancak sözleşme anında imzalatılan irsaliye ile adeta malın teslim edilmiş gibi algı oluşturduğunu, emtianın teslim yerinin İstanbul veya İzmir olması gerekirken irsaliyenin taraflarca Bursa’da imzalandığını, bu hususun dahi teslimin gerçekleşmediğini kanıtladığını, irsaliyenin VUK hükümlerine göre düzenlenmediğini ileri sürerek; müvekkilinin davalıya borcunun bulunmadığının tespitine, 10.10.2016 tarihli ve 1.062.000,00 TL bedelli fatura ve irsaliyenin geçersizliğinin tespitine, davalının sözleşmeye aykırı hareketleri ile edimini ifa etmemesi nedeniyle sözleşmenin 4/1. maddesi gereğince 212.400,00 TL tutarındaki cezai şartın davalıdan tahsiline, icra takibinin başlatılması halinde tedbiren durdurulmasına, karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında düzenlenen alım-satım sözleşmesinin 3.2. maddesinde belirtilen ödeme tarihi olan 15.02.2017 tarihinde ödeme yapmaktan kaçınmak amacıyla 13.02.2017 tarihinde davanın açıldığını, dava dilekçesinde hukuk ve ticari örfe aykırı bilgiler verildiğini, davacının sözleşme ve eki belgelere aykırı hiçbir delil sunmadığını, sözleşmeye konu emtianın davacı şirket yetkilisine teslim edildiğinnin el yazılı ve imzalı belge ile sabit olduğunu, davacının Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen ihaleye katılması nedeniyle, ihalede kullanılacak emtia için müvekkili ile 03.10.2016 tarihinde sözleşme imzalanıldığını, tarafların idarece yapılan ihalenin davacı tarafından alınacağını öngörerek sözleşme düzenlediklerini, ancak küçük bir ihtimal de olsa ihalenin alınmaması ihtimaline binaen sözleşmenin 3.3. maddesinin düzenlendiğini, davacının 19.10.2017 tarihinde belediyeyle sözleşme imzalaması nedeniyle geçerlilik koşulunun gerçekleştiğini, davacının sözleşmenin geçerli olduğunu kabul etmesine rağmen, geçerlilik şartını tartışmaya açmasının çelişkili ve kötü niyetli olduğunu, taraflar arasında düzenlenen 03.10.2016 tarihli zeyilname ile emtianın sevk irsaliyesi ile birlikte eksiksiz şekilde davacıya teslim edildiği, sözleşmeye konu ihalenin davacı tarafından alınmaması halinde ilaçların iade edileceğinin düzenlendiğini, davacı şirket yetkilisinin emtiayı teslim aldığına ilişkin ibareyi zeyilnameye şerh düştüğünü, müvekkilinin emtiayı teslim etmiş olması nedeniyle vergi mevzuatı gereğince yedi günlük süre içerisinde fatura düzenlendiğini, faturanın taksit halinde düzenlenmesine ilişkin bir hüküm bulunmadığını, sözleşmede de emtianın tesliminden sonra ödemenin 36 taksitle yapılacağının kararlaştırıldığını, ancak faturanın ödeme tarihlerinde düzenleneceğine ilişkin bir hüküm bulunmadığını, davacının basiretli bir tacir olarak teslim almadığı bu miktarda emtia için irsaliye imzalamasının ve bunun ayrı bir sözleşmeye şerh düşülmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, faturanın 21.11.2016 tarihinde davacıya ulaştığını, tebliğ tarihinde sözleşmenin 3.3. maddesi gereğince geçerlilik kazandığını, ürünlerin Türkiye’de üretildiğini ve satım tarihinde şirkette bulunduğunu, ilaçların satıcının iş yerinde teslim edileceğinin 3.2. maddede düzenlendiğini, sevk irsaliyesi ile emtianın teslim edildiğinin kabul edildiğini, senede karşı ileri sürülen her türlü iddianın kesin delillerle kanıtlanması gerektiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
BİRLEŞEN İSTANBUL ANADOLU 6. ATM 2017/366 ESAS SAYILI DOSYASINDA: Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında düzenlenen 03.10.2016 tarihli alım-satım sözleşmesi ve zeyilname uyarınca davacı tarafından davalıya ilaç satılarak teslim edildiğini, sözleşme konusu ilacın 03.10.2016 tarihinde sevk irsaliyesi ile birlikte eksiksiz ve kusursuz olarak davalıya teslim edildiğini, sözleşmeye konu ihalenin davalı üzerinde kalmaması halinde davalı tarafça teslim alınan ilacın davacıya iade edileceğinin belirlendiğini, sözleşme konusu ihalenin davalı tarafça alındığını, davacının 10.10.2016 tarihli, … sıra nolu faturayı düzenleyerek davalıya gönderdiğini, davalının imzalamış olduğu sözleşme gereği üzerine düşen ve vadesi gelen ödeme yükümlülüklerini yerine getirmediğini, borcunu ödememek amacıyla kötü niyetli ve gerçek dışı iddialarla davacı şirkete çeşitli ihtarlar gönderdiğini, sözleşmenin 4/2. maddesinde, sözleşmede kararlaştırılan ödemelerden üst üste iki taksitin ödenmemesi halinde satıcının, sözleşmede belirlenen toplam ücretin %20’si oranında cezai şarta hak kazanacağının ve üst üste iki taksitin ödememesi halinde tüm alacağın muaccel olacağının düzenlendiği, alacağın tahsili amacıyla davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 16.03.2017 tarihinde ilamsız icra takibi başlattığını, davalının haksız itirazı sonucu takibin durduğunu, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek; takibine vaki itirazının iptali ile takibin devamına, %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, cevap dilekçesinde özetle; müvekkilince davacı aleyhine icra takibinden önce İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasına konu edilen fatura, irsaliye ve sözleşme hakkında İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/182 esasında kayıtlı menfi tespit davasının açıldığını, davalının davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını ve bu hususta davacıya ihtarname keşide edildiğini, davacının sanki geçerli bir alacağı varmış gibi davranarak haksız çıkar sağlama amacında olduğunu, emtianın davacı tarafından teslim edilmediğini savunarak, davanın reddine ve %20 oranından az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacı ile davalı arasında 03/10/2016 tarihinde … isimli ilaç alımına ilişkin alım-satım sözleşmesi yapıldığı, sözleşmede ürünün 10.000 Litre olarak satıcı-davalı … tarafından alıcı davacı … firmasına 2 ay içinde teslim edileceğinin taahhüt edildiği, 900.000,00 TL. Tutarında mal bedelinin KDV ile toplam 1.062.000,00 TL. ye ulaştığı ve bu tutarın satıcıya sözleşme gereği 29.500,00 TL. Taksitler halinde 15/02/2017 tarihinde itibaren başlayarak her ayın 15’inde ve 36 ayda ödenmesine karar verildiği, sözleşmenin 3.2 maddesinde; alıcının söz konusu ihaleyi kazanamaması, kazandığı halde Bursa Belediyesi ile sözleşme imzalayamaması yada akdedilecek sözleşmenin kurum veya 3.şahıslar nedeniyle iptal edilmesi gibi ihale işinin yapılmaması gibi durumlarda alım-satım sözleşmesinin geçerlilik kazanmayacağı ve satıcının bu nedenle zarar iddiasında bulunamayacağının belirlendiği anlaşılmaktadır. Sözleşmenin 4.1 maddesinde ise; alıcının yükümlülüklerinin tam olarak yerine getirmesi rağmen, satıcının sözleşmede kararlaştırılan yükümlülüklerini zamanında yerine getirmemesi durumunda alıcının toplam bedelin %20’si oranında cezai şarta hak kazanacağı, satıcının yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmesine rağmen alıcının ödeme yükümlülüğünün zamanında yerine getirememesi, üst üste 2 taksiti aksatması durumunda satıcının toplam bedelin %20’si oranında cezai şarta hak kazanacağı ve tüm alacağın tahsil edileceği şeklinde düzenleme bulunduğu anlaşılmaktadır. Taraflar arasında sözleşme ile aynı gün bir de zeyilname imzalandığı ve bu zeyilname ile ‘sözleşme konusu malların alıcıya 03/10/2016 tarihinde eksiksiz ve kusursuz olarak teslim edildiği, ihalenin alıcı üzerinde kalmaması durumunda sevk irsaliyesinde belirtilen 10.000 Litre … isimli ilacın satıcıya iade edileceği’ bilgisine yer verildiği anlaşılmaktadır. Zeyilnamede belirtilen ve sözleşmede yazılı olduğu şekliyle yani … tarafından iş yerinde malların … şirketine teslim edildiğini gösteren 03/10/2016 tarih ve … nolu irsaliyenin de zeyilname ile birlikte imzalandığı, davacı tarafın bu irsaliyeyi imzaladığını kabul etmekle birlikte malları almadığını, irsaliyenin oldu bittiye getirilerek imzalandığını, davacı şirketin adresinin İstanbul’da olduğunu, davalının ise İzmir’de olduğunu, sözleşme imzalandığı anda teslimin yapılmasının zaten mümkün olmadığını iddia etmektedir. Davalı tarafın iş yerinde malları teslim ederken kendi irsaliyesini kestiği, davalı tarafından kesinlen bu irsaliyenin Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre yok hükmünde olduğu, yani gerçek bir irsaliye olarak değerlendirilemeyeceği, bu belgenin sadece davacı alıcının ‘malları eksiksiz aldık’ ibaresi ile imzasını taşıması yönünden bir teslim belgesi niteliğinde kabul edilebileceği, ancak malın gerçekten sevk edildiğini gösteren bir belge niteliğinde sayılamayacağı, malların davalıya teslimi için taşıttırılması ile ilgili dosyaya herhangi bir belge yada delil sunulmadığı anlaşılmaktadır. İhalenin alımından 16 gün önce alım-satım sözleşmesinin imzalanması ve ürünlerin aynı gün teslim edildiğine dair zeyilname düzenlenmiş olması ticari hayatın akışına uygun değildir. Sözleşmenin geçerliliğine ait düzenlenen maddede belirtilen 3 şarttan biri olan ihalenin alınmaması durumunda sözleşmenin geçerliliğini kaybedeceği ve ihalenin alınmaması durumunda … şirketinin herhangi bir zarar ziyan iddiasında bulunamayacağı belirtilmiş olduğundan mahkememizce malların fiilen sözleşmenin imzalandığı tarihte teslim edilmediği kanaatine varılmıştır. Bursa Büyükşehir Belediyesine müzekkere yazılarak, … nolu ihalede 4 aylık hak ediş ödemesi yaptıkları yönünde bilgi verdikleri anlaşılmakla birlikte, 01.12.2016 tarihinden sözleşmenin karşılıklı fesh edildiği 31.03.2017 tarihleri arasında alınan hizmetin niteliği, belediyeye fatura kesilip kesilmediği, kesilmiş ise faturaların ödenip ödenmediği, ödenen hakediş tutarının ve yapılan faaliyetlerin ayrıntılı olarak bildirilmesi istenmiştir. Bursa Büyükşehir Belediye’sinden istenen ihale belgeleri ve bilgilerine göre OHAL Kanunu kapsamında hizmet alım işinin değiştirildiği, 24/11/2016 tarihinde Kanunun yürürlüğe girdiği, davacı ile olan 19/10/2016 tarihli Hizmet Alım sözleşmesinin feshedildiği, davaya konu … ürün teminin olmadığı, Belediyenin 2017 yılında başka firmalar ile ihaleye girdiği anlaşılmıştır. Bursa Belediye başkanlığının cevabına göre davacıya ödediği 4 adet hak edişin ilaç alımından değil, hizmet alımından kaynaklandığı, davacı şirketten ilaç almadığı ve hizmet alımının da OHAL nedeniyle sonradan feshedildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı ile davalı arasındaki sözleşmenin artık geçersiz kaldığı anlaşılmaktadır. Yukarıda açıklandığı gibi taraflar arasında düzenlenmiş bir irsaliye olup, irsaliyenin Vergi Usul yasasına uygun olarak düzenlenmediği açıktır. Davalı mal teslimini yaptığını, davacı ise mal tesliminin yapılmadığını, irsaliyenin sözleşmeyle aynı gün düzenlenmiş olduğunu ve gerçek bir teslim yapılmaksızın imzalandığını iddia etmektedir. Ayrıca dosyada malın ne şekilde taşındığına ve sözleşmeye uygun şekilde teslim edilip edilmediğine ilişkin bir delil bulunmamaktadır. Her ne kadar alım satım sözleşmelerinde malın teslimi, edimlerin karşılıklı zamanında yerine getirilip getirilmediği tartışılması gereken hususlar ise de; dava konusu olayda gerçek bir teslimin olup olmadığı hususu yerine Bursa Belediyesinin OHAL nedeniyle ihaleyi feshetmiş olmasından dolayı artık taraflar arasındaki sözleşmenin geçersiz olduğu tespitine göre değerlendirme yapmak gerektiği kanaatine varılmıştır. Taraflar arasındaki sözleşmeye göre davacının belediyeyle olan ihalesi feshedildiğinden davacının malı alma mecburiyetinin ortadan kalktığı anlaşılmaktadır. Kural olarak sonradan geçersiz hale gelen bir sözleşmede taraflar aldıklarını iade etmekle yükümlüdür ve bu kapsamda birbirlerinden verdiklerini geri isteyebileceklerdir. Davalı tarafın malı teslim ettiği kabul edilse dahi feshedilen sözleşmeye göre verdiği malın iadesini isteme hakkı mevcuttur. Bu durumda fatura bedelinin tahsilini talep edemeyeceği kanaatine varılmıştır. Her ne kadar davacı taraf sözleşmeden kaynaklı cezai şart talep etmiş ise de; feshedilmiş olan bir sözleşmeye dayanarak cezai şart istenmesi mümkün olmadığından davacının cezai şart talebi yerinde görülmemiştir. Davacının sözleşmenin geçersizliği nedeniyle davalıya fatura bedelini ödeme yükümlülüğü olmadığına, bu nedenle menfi tespit isteminin yerinde olduğuna, davalının ise teslim ettiğini iddia ettiği malın iadesini istemek yerine fatura bedelini ve icra takibinde talep ettiği cezai şartı isteyemeyeceği kanaatine varılarak asıl davada menfi tespit isteminin kabulüne, cezai şart talebinin reddine, birleşen davada itirazın iptali talebinin tümden reddine…” gerekçesiyle; asıl davanın kısmen kabulü ile davalı tarafından düzenlenen 10.10.2016 tarihli ve 1.062.000,00 TL tutarlı faturadan dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacının cezai şart talebinin reddine; birleşen davanın reddine, birleşen davada davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, her iki taraf vekillerince ayrı ayrı istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Asıl davada davacı- birleşen davada davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; birleşen davada kötü niyet tazminatına karar verilmesi gerektiğini, davacının borcunun bulunmadığını bildiği halde takip başlatmasının kötü niyetli olduğunu, birleşen dava davacısının, en başından beri alacaklı olmadığını bildiği halde ve dolandırmak kastı ile hareket ettiğini, icra takibinin haksız ve kötüniyetli olduğunu, takiple ihtiyati haciz talep edilerek müvekkilinin zor durumda bırakıldığını, takip anında borcun olmadığını bilerek takip başlatan kişinin esasen kasıtlı olarak karşı tarafa zarar vermek amacıyla hareket ettiğinin açık olduğunu, düzenlenen raporlarda irsaliyenin usulsüz olduğunun belirlendiğini, buna rağmen kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesinin usulsüz olduğunu; asıl davadaki cezai şart talebinin reddinin hatalı olduğunu, menfi tespit ve itirazın iptali davalarında müvekkilinin haklılığının kanıtlanmasına rağmen karşı tarafa yüklenen 212.400,00 TL cezai şartın hüküm altına alınmamasının hukuka aykırı olduğunu, yargılama sırasında davalının dayanıksız şekilde fatura düzenlediğinin belirlendiğini, haksız şekilde fatura düzenlenerek alacak oluşturulmasının karşısında cezai şarta hükmedilmesi gerektiğini, faturanın mevzuat, ticari teamüllere ve gerçeklere aykırı düzenlenerek müvekkili ile yargı makamlarının yanıltıldığını, davalının haksız ve hukuka aykırı faturası nedeniyle müvekkilinin maddi ve manevi zarara uğratıldığını belirterek, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının, asıl davada cezai şart talebinin reddine ve birleşen davadaki kötü niyet tazminatı talebinin reddine ilişkin kısımlarının kaldırılmasına ve asıl davada cezai şart alacağı talebinin ve birleşen davada kötü niyet tazminatı talebinin kabulüne karar verilmesini istemiştir. Asıl davada davalı- birleşen davada davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; taraflar arasında düzenlenen 03.10.2016 tarihli alım satım sözleşmesi ile müvekkilinin alıcıya … ilaç satışı ve şartlarının düzenlendiğini, sözleşmenin 3.2 maddesinde ilaç bedelinin 36 eşit taksitle ödeneceğinin kararlaştırıldığını, alıcının isteği üzerine taralar arasında düzenlenen zeyilname ile sözleşme konusu ilaçların eksiksiz ve kusursuz olarak karşı tarafa teslim edildiğini, sözleşmeye konu ihalenin alıcı taraf üzerinde kalmaması halinde alıcı tarafından teslim alınan ilacın müvekkiline iade edileceğinin düzenlendiğini, buna göre dava dışı idare ile sözleşme yapılmaması halinde teslim alınan emtianın iade edileceğinin kararlaştırıldığını, zeyilnameye konulan bu şerh ile taraflar arasındaki sözleşmenin geçerliliğinin Bursa Büyükşehir Belediyesi ile alıcı arasında sözleşme yapılması şartına bağlandığını, 19.10.2016 tarihinde alıcı ile Bursa Büyükşehir Belediyesi arasında ihale sözleşmesi imzalandığını, müvekkilince düzenlenen 03.10.2016 tarih ve … sıra numaralı sevk irsaliyesi ile sözleşmenin 3.2 maddesi gereğince emtianın teslim yeri olan İzmir’deki müvekkili fabrikasından alıcıya teslim edildiğini, teslim nedeniyle 10.10.2016 tarihinde faturanın düzenlenerek alıcıya gönderildiğini, ancak alıcının kötü niyetle borcunu ödememek için müvekkiline ihtarlar gönderdiğini ve ihtarlara süresinde cevap verildiğini, sözleşmenin 4.2. maddesine göre, satıcının edimini yerine getirmesine rağmen alıcının ödeme yükümlülüklerini zamanında yerine getirmemesi halinde, bedelin ödenmemesinden doğan tüm ticari zararları hariç olmak üzere ve kararlaştırılan ödemelerden üst üste iki taksitin ödenmemesi durumunda cezai şart alacağın oluşacağını ve tüm alacakların muaccel olacağını, davalının 15.02.2017 ve 15.03.2017 tarihinde üst üste iki taksiti zamanında ödememesi nedeniyle tüm alacağın muaccel hale geldiğini ve davalı aleyhine 16.03.2017 tarihinde İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatılarak alacak ve cezai şartın talep edildiğini, ancak davalının sözleşmeden 3,5 ay sonra taksitin ödenmesine az bir süre kala menfi tespit davası açtığını, davalının iddiasının ispat için hiçbir belge sunmayarak mahkemeyi yanıltmaya çalıştığını, sevk irsaliyesi ve zeyilnamenin imzalanılarak emtianın teslim alındığının belirtilmesine rağmen, soyut olarak emtianın teslim alınmadığının savunulmasının hukuka aykırı olduğunu, senede karşı her türlü iddianın senetle ispatı gerektiğini, buna rağmen ilk derece mahkemesince talepler hakkında hukuka aykırı karar verildiğini; ilk derece mahkemesinde sözleşme ile aynı günde mal tesliminin hayatın olağan akışına ters bulunduğunu, ancak malın teslim alan davalının bu beyanın basiretli bir tacirden beklenecek davranış olup olmadığının değerlendirilmediğini, davalının sektörde önemli firmalardan birisi olduğunu, buna rağmen basiretli bir tacir olarak emtiayı teslim aldığının yazılı belgeyle kanıtlanmasına rağmen teslimin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu değerlendirilemeyeceğini, bu bedelde bir sözleşmenin ve mal tesliminin oldu-bittiye getirilerek davalı tarafından imzalandığının kabul edilemeyeceğini, basiretli bir tacir olan davalının sözleşmeyi imzalayarak emtiayı teslim aldığını ve idareyle sözleşme kurulmaması halinde emtiayı iade edeceğini kabul ettiğini, taraflar arasında sözleşme öncesi görüşmeler yapıldığını, görüşmelerin bir kısmına davalının avukatının da katıldığını, sözleşmeyle aynı günde mal teslimini engelleyen bir hüküm bulunmadığını; davalının sözleşmede belirtilen ihaleyi 19.10.2017 tarihinde Bursa Büyükşehir Belediyesi ile imzaladığını, buna rağmen mahkemece davalının iddia ve savunmalarını esas alarak ihale sözleşmesinin imzalanmasından on altı gün önce, davanın tarafları arasından alım-satım sözleşmesinin imzalanmasını hukuka aykırı bulunmasının hatalı olduğunu, mahkemece teslime rağmen emtianın ne şekilde taşıtıldığına ilişkin ispat yükünün müvekkiline yüklendiğini, oysa sözleşmenin 3.2 maddesinde, emtianın satıcının işyerinde teslim edileceğinin düzenlendiğini, buna göre müvekkilinin ediminin sadece emtiayı iş yerinde teslim etmek olduğunu, nakliye veya taşıma işi satıcıya ait olmadığından, emtianın İzmir’de alıcıya teslimi ile satıcının sözleşmesel yükümlülüğün sona erdiğini, taşıma işinin TIR ve Forkliftler dahil alıcı tarafından organize edildiğini, teslim sonrası emtianın alıcı tarafından İstanbul’a götürülüp götürülmediğinin (taşıma işleminin) ispatınının satıcıdan beklenemeyeceğini, sevk irsaliyesine düşülen notta emtianın İzmir’de alıcıya teslim edildiğinin açık olduğunu, mahkemece Bursa Büyükşehir Belediyesinin 19.10.2016 tarihli sözleşmesinin davaya konu … ürün temini olmadığı, Bursa Belediyesinin alıcı şirketten ilaç almadığı gerekçesiyle taraflar arasındaki sözleşmenin geçersiz olduğu sonucuna ulaşıldığını, sözleşmeye konu ilacın Bursa Büyükşehir Belediyesinin 19.10.2016 tarihli ihalesi için alındığını, ancak ihale kapsamında bu ilacın yer almadığı gerekçe gösterilerek kendilerinin bu sözleşme sebebiyle sorumlu tutulamayacaklarını iddia ettiğini, sözleşmede ilacın Bursa Bursa Büyükşehir Belediyesinin ihalesi için satın alındığını ve bu ihalede kullanılacağını gösteren en ufak bir hüküm bulunmadığını, kaldı ki keşide edilen ihtarla da emtianın tesliminin istenildiğini, bu hususun dahi başlı başına kötü niyeti gösterdiğini, ilacın nerede ve ne şekilde kullanılacağının dava konusu olmadığını, alıcının ihaleden alacağı parayı hesap ederek müvekkili ile davaya konu sözleşmeyi imzaladığını, taksitlerin buna göre aylık olarak düzenlendiğini, Bursa Büyükşehir Belediyesinin OHAL nedeniyle ihaleyi feshetmiş olmasından dolayı artık taraflar arasındaki sözleşmenin geçersiz olduğuna ve bu nedenle taraflar arasındaki sözleşmeye alıcının malı alma mecburiyetinin ortadan kalktığına ilişkin mahkeme gerekçesinin hatalı olduğunu, ihalenin idare ile davalı arasında karşılıklı anlaşılarak feshedilmesinin her iki davadan sonra gerçekleştiğini, davalı ile idare arasında bir nevi ikale sözleşmesi düzenlendiğini, idarece sözleşmenin 3.3. maddesi anlamında bir ihale iptali bulunmadığını, idarenin 28.03.2017 tarihli yazısında toplam 17 ilçesi bulunan Bursa ilinin sadece “Karacabey, Harmancık, Mudanya ve Keles” ilçelerinde, yani toplam dört ilçede uçuşun yasaklandığını, diğer yerlerde ise uçuşun yasaklanmadığının açıkça belirtildiğini, ortada sözleşmenin sona erdirilmesini gerektirir bir neden olmaksızın, idare ve davalı arasındaki karşılıklı anlaşma ile ihale sözlmeşmesinin davadan sonra karşılıklı olarak sona erdirilmesinin davalının kötü niyetli davranışı olduğunu, ihalenin karşılıklı feshi sonra da işlerin davalı şirket tarafından yürütüldüğünü, sözleşme alacağının muaccel hale gelmesinden sonra belediye ile yapılan ihale sözleşmesinin karşılıklı olarak anlaşılarak iptalinin bu sözleşmenin geçerliliğini etkilemeyeceğini, mahkemece benzer bir uyuşmazlık hakkında verilerek kesinleşen karardaki hususların dikkate alınmadığını belirterek; ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve menfi tespit davasının (asıl davanın) reddine, birleşen itirazın iptali davasının kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl dava, satım sözleşmesi kapsamında davalı satıcı tarafından emtianın teslim edilmemesi nedeniyle İİK’nın 72.maddesi uyarınca davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ve satıcının temerrütü nedeniyle sözleşmede kararlaştırılan cezai şart alacağının tahsili; karşı dava ise satım sözleşmesine konu teslim edilen emtia bedeli ve cezai şart alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatının tahsili taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, asıl davanın kısmen kabulü ile davacının satım bedeli için düzenlenen fatura nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, cezai şart alacağı talebinin reddine; birleşen itirazın iptali davasının reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, yasal süreler içerisinde, her iki taraf vekillerince ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında 03.10.2016 tarihinde düzenlenen “Alım Satım Sözleşmesi”nin incelenmesinde; sözleşmenin konusunun, sözleşmede belirlenen ilaçların asıl davada davalı tarafından, asıl davada davacıya satımı ve tesliminin olduğu; sözleşmenin 3. maddesinde, imza tarihinden itibaren iki ay içerisinde … ilaç 10000 Litre *90 TL/ Litre emtianın davacıya satılacağı, alıcının toplam 1.062.000 TL bedeli aylık 29.500 TL taksitlerle 36 ayda satıcıya ödeyeceği, taksitlerin 15.02.2017 tarihinde başlayarak her ayın 15’inde ödeneceği ve emtianın satıcının iş yerinden alıcıya teslim edileceği kabul edilmiştir. Sözleşmenin 3.3. maddesinde geçerlilik şartı (infisahi şart) düzenlenmiş olup, buna göre alıcı, bu ilaç alımlarını halen aday olduğu kamu kurumunda ihale alabileceği inancı ile tedarik amacıyla yapmakta olup, Bursa Büyük Şehir Belediyesi tarafından yapılan ihaleye çıkarılan vektör mücadele hizmet işi ile ilgili ihaleyi kazanması ve idare ile sözleşme akdedilmesi halinde sözleşmenin geçerli olacağı, aksi halde ayrıca bir fesih ihbarına gerek kalmaksızın sözleşmenin kendiliğinden geçersiz olacağı ve yürürlüğe girmeyeceği, satıcının bu maddenin alım satım için geçerlilik şartı olduğunu kabul ve beyan ettiği, alıcının sözü geçen ihaleyi kazanmaması, kazanıp da sözleşmeyi akdetmemesi veya akdedilecek sözleşmenin kurum ve üçüncü kişiler nedeniyle iptal edilmesi gibi ihale işlemini yapmaması halinde iş bu alım sözleşmesinin geçerli olmayacağı ve satıcının bundan kaynaklı herhangi bir zarar iddiasında bulunmayacağı kabul edilmiştir. Sözleşmenin 4. maddesinde alıcı lehine cezai şart, 4.2. maddesinde ise satıcı lehine cezai şart düzenlenmiştir. Buna göre satıcı, sözleşme konusu yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmesine rağmen, alıcının sözleşmede kararlaştırılan ödeme yükümlülüklerini zamanında yerine getirmemesi halinde, bedelin ödenmemesinden doğan tüm ticari zararlar hariç olmak üzere ve sözleşmede kararlaştırılan ödemelerden üst üste iki taksitin ödenmemesi durumunda, satıcının sözleşmede belirtilen toplam tutarın % 20’si oranında cezai şarta hak kazanacağı, üst üste iki taksitin ödenmemesi halinde sözleşme konusu tüm alacağın muaccel olacağı düzenlenmiştir. Sözleşmenin altına alıcı tarafından yazılarak imzalanan notta; sözleşmenin alıcı ile belediye arasında yapılacak ihale sözleşmesinin akdedilmesi halinde yürürlüğe gireceği, aksi halde fesih ihbarına gerek kalmaksızın sözleşmenin kendiliğinden geçersiz olacağı ve yürürlüğe girmeyeceği kabul edilmiştir. Aynı beyan satıcı tarafından da imzalanmıştır. Sözleşme ile aynı tarihte düzenlenen zeyilname başlıklı belgenin incelenmesinde; 03.10.2016 tarihinde sözleşme konusu emtiaların alıcıya eksiksiz ve kusursuz olarak teslim edildiği, sözleşme konusu idare tarafından açılan ihalenin alıcı üzerinde kalmaması halinde sözleşme konusu emtia için düzenlenen sevk irsaliyesinde belirtilen … ilaç 10000 Litre cinsindeki malların satıcıya iade edileceği, satıcının da bu malları alacağını kabul ettiği, sözleşmede sevk irsaliyesi tarih ve numarasının yazıldığı anlaşılmıştır. Dosyada bulunan 03.10.2016 tarih … nolu sevk irsaliyesi ile … ilaç 10000 Litre emtianın satıcının adresinde alıcıya teslim edildiği anlaşılmaktadır. Sözleşme, zeyilname ve sevk irsaliyesi altındaki asıl davada davacı alıcı tarafından inkar edilmemiş, ancak belgelere rağmen emtiaların fiilen teslim edilmediği ileri sürülmüştür. Davalı tarafından teslim edilen emtiaya ilişkin olarak 10.10.2016 tarihli 1.062.000,00 TL bedelli fatura düzenlenerek alıcıya gönderilmiştir. Asıl davada davacı tarafından keşide edilen Beyoğlu …Noterliğinin 22.12.2016 tarihli ihtarında; gönderilen faturaya itiraz edilerek iade edildiği, mal ve hizmet teslim edilmediği bildirilmiştir. Satıcı tarafından keşide edilen 13.12.2016 tarihli ihtarla; sözleşme konusu emtianın sevk irsaliyesi ile teslim edildiği, faturanın Beyoğlu … Noterliğinin 28.11.2016 tarihli ihtarıyla iade edildiği, malın teslim alınmasına rağmen faturaya ve borca yapılan itirazların hukuka aykırı olduğu, geçerli sebep sunulmaması halinde alıcının taksit ve sözleşmeyle bağlı olduğu bildirilmiştir. Asıl davada davacı (alıcı) tarafından keşide edilen Beyoğlu … Noterliğinin 17.01.2017 tarihli ihtarıyla; sözleşme gereğince emtianın iki ay içerisinde teslimi gerektiği, ancak sözleşmenin düzenlenmesi sırasında alıcının iyi niyeti ve güveni suistimal edilerek sözleşmeye ekli sevk irsaliyesi ve zeyilname imzalatıldığı, oysa sözleşmenin kesin şekilde idareden alınacak ihale taliki şartına bağlandığı ve taliki şartın gerçekleşmemesi nedeniyle sözleşmenin yürürlüğe girmeyeceği, teslimin ve yapılacak ifaya arzın kabul edilmeyeceğinin açık olduğu, ancak alıcı tarafından kötü niyetle imzalatılan sevk irsaliyesi ile sanki sözleşmenin imzalandığı gün teslim gerçekleşmiş gibi fatura düzenlenerek tüm bedelin talep edildiği, emtianın teslim alınmadığı, faturanın 28.11.2016 tarihli ihtarla iade edildiği, cevabi ihtarla emtianın teslim edildiğini belirterek beş günlük süre içerisinde emtianın teslimi aksi halde cezai şartın ödenmesi talep edilmiştir. Birleşen davada davacı (satıcı) tarafından, 16.03.2017 tarihinde İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasıyla; 1.062.000 TL sözleşme bedeli, 212.400 TL cezai şart, 275,96 TL ihtar gideri, 220,64 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 1.274.896,60 TL alacağın % 9,75 oranında avans faiziyle birlikte tahsilinin talep edildiği, ödeme emrinin 17.03.2017 tarihinde tebliği üzerine, süresinde borç ve ferilerine itiraz edilmesi sonucu takibin durduğu, davanın süresinde olduğu anlaşılmıştır. Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından 20.03.2018 tarihinde sunulan yazı cevabında; … İKN nolu ihalenin başlangıcı olan 01.12.2016 tarihinde sözleşmenin karşılıklı olarak fesih edildiği tarih olan 31.03.2017 tarihine kadar iş bu ihale sebebiyle … & … iş ortaklığının 4 aylık hak ediş ödemesinin yapıldığı, ihale kapsamındaki işin feshedildiği, 31.03.2017 tarihinden sonra hizmet alım işinin davacı … Ltd. Şti. tarafından yapıldığı, teknik şartname gereği insansız hava aracı kullanılmadığı, 2017 yılında … adlı … ürün ilaç alım ihalesine iki firmanın katıldığı bildirilmiştir. İdare tarafından gönderilen belgelerden, davacıya hizmet alım ihalesi nedeniyle dört aylık hak edişle ödeme yapıldığı anlaşılmıştır. Anılan idarenin 23.05.2018 tarihli yazısında ise idare ile davacı arasında düzenlenen 19.10.2016 tarihli hizmet sözleşmesi, 6758 sayılı KHK’nın 24.11.2016 tarihinde yürürlüğe girmesiyle karşılıklı olarak feshedildiği, sözleşmede … ürün temini bulunmadığı, bu ürünlerin 2017 yılında başka şirketlerden alındığı anlaşılmıştır. İdare ile davacı alıcı arasında düzenlenen 12.10.2016 tarihli hizmet alımına ilişkin sözleşme dosya içerisinde bulunmaktadır. Mahkemece mali müşavir bilirkişiden alınan 03.04.2019 tarihli raporda; emtianın iş yerinde alıcıya teslim edildiğinin iddia edildiği, ancak ihale sözleşmesinden on altı gün önce emtianın teslim alınmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, idarece satım konusu emtianın başka kişilerce temin edilmesi nedeniyle asıl davada davacının borçlu olmadığı belirtilmiştir. Talimat yoluyla alınan bilirkişi raporunda; alıcı ile idare arasındaki sözleşmenin tarafların mutabakatı ile 31.03.2017 tarihinde fesih edildiği, satıcının emtiayı teslim etmesi nedeniyle alacağı bulunduğu, alıcının 16.03.2017 tarihinde temerrüte düşmesi nedeniyle faiz alacağının oluştuğu, cezai şarta hak kazanıldığı belirtilmiştir. Mahkemece itiraz üzerinde 13.02.2020 tarihli bilirkişi ek raporu alınmıştır. Dava dosyasına dair bu tespitler ışığında, taraf vekillerinin istinaf nedenleri aşağıda incelenmiştir. Taraflar arasında yazılı şekilde satım sözleşmesi düzenlendiği ve sözleşme konusu emtianın alıcıya teslim edildiği belgelerle sabittir. Davalı satıcı, emtianın alıcıya teslim edildiğini sözleşme ile aynı gün imzalanan sevk irsaliyesi ve zeyilname ile kanıtlamış olup, düzenlenen zeyilnamede sevk irsaliyesine atıf yapılmış ve emtianın satıcının adresinde teslim edildiği/ teslim alındığı belirtilmiştir. Sözleşmenin 3. maddesinde de malların satıcının iş yerinde teslim edileceği yazılıdır. İmzası davacı alıcı tarafından ikrar edilen zeyilname ve sevk irsaliyesi ile emtianın teslim edildiği sabit olup, alıcı emtiayı iade ettiğini savunup kanıtlamamıştır. Teslime ilişkin düzenlenen zeyilnamede de emtianın teslim alındığı, ancak alıcıyla idare arasında ihaleye ilişkin sözleşme kurulmaması halinde emtianın iade edileceği yazılmış olup, emtianın iade edilmediği de sabittir. Sözleşmede emtianın satıcının iş yerinde teslim edileceği belirtilmiş olup, emtia teslim edildiğine göre, artık sözleşmedeki emtianın iki ay içerisinde teslim edileceğine ilişkin hükmü uygulanma yeri bulunmamaktadır. Satıcı sözleşme tarihinde emtiayı teslim ettiğini kanıtlamıştır. Sevk irsaliyesinin VUK hükümlerine uygun düzenlenmemiş olması teslim olgusunun ortadan kaldırmaz. VUK hükümlerine uygun düzenlenmese dahi yazılı belge olan sevk irsaliyesi ve zeyilname ile teslim kanıtlanmıştır. Alıcının bu belgelerin aksini kesin delillerle kanıtlaması gerekir. İhale alımından on altı gün önce satım sözleşmesinin imzalanması ve sözleşmenin infisahi (bozucu) şarta bağlı olmasına karşın emtianın aynı gün teslim alınması karşısında, artık teslim olgusunun hayatın olağan akışına aykırı olduğundan söz edilemez. Taraflar arasında düzenlenen sözleşme ve teslim belgelerinde davacının iradesinin bozulduğuna ilişkin TBK’nın yanılma, aldatma ve korkutma hükümleri ile aşırı yararlanma durumlarının bulunduğu usulüne uygun delillerle alıcı tarafından kanıtlanmamıştır. Her iki taraf tacir olup TTK’nın 18/2. maddesi uyarınca tedbirli ve özenli davranma yükümlüğü altındadırlar. Teslim konusunda hiç bir tereddüte yer vermeyen irsaliyeyi ve zeyilnameyi imzalamış olan tacir, belge içeriği ile bağlıdır. Bu durumda satıcının, satım konusu ilaç emtiasını alıcıya teslim ettiğinin kabulü gerekirken, ilk derece mahkemesince aksi yöndeki gerekçeyle sonuca gidilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Diğer yandan dava dışı Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından verilen cevabi yazıda, idare ile alıcı arasındaki sözleşme ilişkisinin 01.12.2016 tarihinde kurulduğu ve sözleşmenin bir süre yürürlükte kaldıktan sonra 31.03.2017 tarihinde karşılıklı olarak fesih edildiği, fesih tarihinden sonra da aynı işin davacı tarafından yapılmaya devam edildiği anlaşılmıştır. Belirtilen durumda, TBK’nın 173. maddesi uyarınca bozucu şartın gerçekleşmediği, alıcının dava dışı belediyeden ihaleyi aldığı, bu nedenle sözleşme ile bağlı olduğu anlaşılmaktadır. Sözleşmedeki ve özellikle zeyilnamedeki ifadelere ve satıcının kendi edimini yerine getirmiş olmasına göre, tarafların kararlaştırdığı şartın TBK’nın 173.maddesi anlamında infisahi şart niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. Çünkü taraflar karşılıklı iradeyle sözleşmeyi imzalamış, satıcı kendi edimini yerine getirmiş, alıcının edimi vadelere bağlanmış; ancak, satımdan sonra Belediye tarafından yapılacak ihalenin alıcıya verilmemesi hali, bozucu şart olarak kararlaştırılmıştır. Asıl davada davacı- birleşen davada davalı alıcının, dava dışı Belediyeden ihaleyi almasıyla da bozucu şart ortadan kalkmış olup taraflar sözleşmeyle bağlıdır. Sözleşmedeki şart bozucu değil, geciktirici şart olarak yorumlansa bile TBK’nın 170/2. maddesi uyarınca, belediyeden ihalenin alınması koşulu gerçekleştiğinden, taraflar sözleşmeyle bağlıdır. Nitekim, dosyadaki belgelerle satıcının mal teslim edimini yerine getirdiği sabit görülmüştür. Buna karşılık alıcı, sözleşmeden kaynaklanan bedel ödeme borcunu sözleşmede öngörülen vadelerinde yerine getirmemiş durumdadır. Alıcı tarafından teslim alınan emtianın ihale ile alının işte kullanılmaması veya idarece bu ürünün başka kişilerden temin edilmiş olmasının sözleşmenin geçerliliğine ve bedele bir etkisi bulunmamaktadır. Esasen satıcı emtiayı teslim ettikten sonra alıcının, emtiayı hangi amaçla kullandığı, sözleşme ilişkisine etkili değildir. Alıcı ile idare arasındaki sözleşmenin kurulup bozcu şart ortadan kaldıktan (ya da taliki şart gerçekleştikten) bir süre sonra alıcı ile Belediye arasındaki karşılıklı mutabakatla feshedilmesi durumunda iş bu davanın tarafları arasındaki satım sözleşmesinin geçersiz hale geldiğinden söz edilemez. Davacı alıcı tarafından sözleşme konusu emtianın iki ay içerisinde teslim edileceği kararlaştırılmasına rağmen, iki aylık süreden sonra ancak davadan kısa bir süre önce keşide edilen Beyoğlu …Noterliğinin 17.01.2017 tarihli ihtarıyla emtianın beş gün içerisinde teslim edilmesini istenilmesinin dosya kapsamındaki belgelere uygun olmadığı, ihtarın davaya delil yada kanıt oluşturma mahiyetinde olduğu, bu gerekçeye göre de sözleşme konusu malın tesellüm belgesi ile teyit edildiği gibi davacıya teslim edildiği kanaati oluşmuştur. Emtianın teslim alınmadığının ispat yükü asıl davada davacı alıcıya aittir. Bu kapsamda, emtianın aynı gün teslim alınmasının olanaksızlığı ve bu miktar emtianın ne şekilde taşındığını ispatlama yükümlülüğünün davalı satıcıya yüklenemeyeceği tartışmasızdır. Taraflar arasındaki sözleşmede satıcı, emtiayı kendi iş yerinde teslim etmeyi üstlenmiş olup, emtianın teslim edildiği kanıtlandığına göre artık bu miktar emtianın ne şekilde taşındığının satıcı tarafından kanıtlanması beklenemez. Çünkü taşıma, sözleşmedeki teslim yerine göre alıcı tarafından yapılacaktır. Satıcı tarafından mal teslimi yazılı belgelerle kanıtlanmıştır. HMK’nın 201. maddesi gereğince alıcı, teslime dair yazılı belgelerin aksini yazılı belgelerle kanıtlamalıdır. Bu durumda, birleşen davada davacı satıcının sözleşme bedeline hak kazandığı açık olup, asıl davada davacı alıcının, satım nedeniyle borçlu durumda olması nedeniyle, asıl davanın (menfi tespit davasının) reddine karar verilmesi gerekirken ilk derece mahkemesince kısmen kabul kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunduğundan, asıl davada davalı- birleşen davada davacı (satıcı) vekilinin asıl davaya yönelik istinaf başvurusunun kabulüne; asıl davada davacı- birleşen davada davlı (alıcı) vekilinin asıl davaya yönelik istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir. Birleşen itirazın iptali davasında davacının satım bedeline hak kazandığı, sözleşmede kesin olarak belirlenen vadelerde borcun ödenmemesi nedeniyle takip tarihi itibariyle tüm borcun muaccel olduğu ve takip tarihi itibariyle takipteki faiz alacağının oluştuğu anlaşılmıştır. Taraflar arasındaki sözleşmenin 4/2. maddesinde alıcının ödemelerini zamanında yapmaması halinde satıcının sözleşme bedelinin % 20’si oranında cezai şart alacağı bulunduğu belirlenmiştir. TTK’nın 22. maddesinde tacir sıfatı olan borçlunun aşırı ücret veya ceza kararlaştırılmış olduğu iddiasıyla ücret veya sözleşme cezasının indirilmesini isteyemeyeceği düzenlenmiştir. Ancak, cezanın tacirin, iktisadi olarak mahfına sebep olabilecek nitelikte olması halinde tacir olan borçlu yönünden de cezai şartın tenkisini talep edilebileceği Yargıtay uygulamalarıyla kabul edilmiştir. Birleşen davada davalı (alıcı) vekili, cezanın aşırı olduğu yönünde bir savunma yapmadığı gibi ceza koşulunun tacirin mahvına sebebiyet vereceğine dair bir kanıt da sunulmamıştır. Belirtilen gerekçelerle asıl davada davalı, birleşen davacı vekilinin birleşen davaya yönelik istinaf başvurusunun kabulü gerekmiştir. Dairemizce davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmuştur. Davcının icra takibindeki alacağının miktarının sözleşme hükümlerine uygun olduğu belirlenmiştir. Ayrıca, icra takibine konu satım bedelinin miktarı sözleşme ile belirlenmiş likit bir alacak olduğundan, birleşen davada davacı satıcı yarına , İİK’nın 67/2. maddesi uyarınca, sadece satım bedeli üzerinde takdiren % 20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmiştir. Ceza koşulu alacağı likit kabul edilmediğinden, inkar tazminatına sadece sözleşmedeki satım bedeli üzerinden hükmedilmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, asıl davada davacı-birleşen davada davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine; asıl davada davalı- birleşen davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; I)ASIL DAVADA DAVACI- BİRLEŞEN DAVADA DAVALI VEKİLİNİN İSTİNAF BAŞVURUSU YÖNÜNDEN: 1-Asıl davada davacı- birleşen davada davalı vekilinin asıl ve birleşen davalara yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine, 2-Asıl davada davacı- birleşen davada davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Asıl davada davacı- birleşen davada davalı vekili tarafından sarfedilen istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, II- ASIL DAVADA DAVALI- BİRLEŞEN DAVADA DAVACI VEKİLİNİN İSTİNAF BAŞVURUSU YÖNÜNDEN: Asıl davada davalı- birleşen davada davacı vekilinin asıl ve birleşen davalara yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda, A- Asıl Davada: 1-Asıl davanın reddine, 2-Alınması gerekli 59,30 TL harcın peşin olarak yatırılan 18.136,31 TL’den mahsubu ile artan 18.077,01 TL harcın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince asıl davada davacıya iadesine, 3-Asıl davada davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Takibin durdurulması yönünde infaz edilmiş bir ihtiyati tedbir kararı bulunmadığından ve takibin itiraz üzerine durduğu anlaşıldığnıdan, yasal koşulların oluşmaması nedeniyle, asıl davada davalı yararına icra inkar tazminatı takdirine yer olmadığına, 5-Asıl davada davalı şirket kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT göre belirlenen 77.404,00 TL nispi vekalet ücretinin, asıl davanın davacısından alınıp asıl davanın davalısına verilmesine, 6-Gider avans bakiyelerinin, karar kesinleştikten sonra iadesine, B- Birleşen İstanbul Anadolu 6. ATM’nin 2017/366 Esas Sayılı Davasında: 1-Birleşen davanın İİK’nın 67/1. maddesi uyarınca kabulüne, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı ilamsız icra takibine davalı takip borçlusu tarafından yapılan itirazının iptali ile takibin takip talebindeki miktar ve koşullarla aynen devamına, 2-Alacağın satım bedeline ilişkin kısmının likit olması nedeniyle, satım bedeli olan 1.062.000,00 TL’nin %20’si oranında hesaplanan 212.400,00 TL icra inkar tazminatının, birleşen davada davalıdan alınıp birleşen davada davacıya verilmesine, 3-Harçlar Kanunu gereğince tahsili gereken 87.088,14 TL nispi karar ve ilam harcından, dava açılırken peşin yatırılmış olan 15.398,05 TL ile takip sırasında yatırılan 6.374,48 TL harcın mahsubu sonucu belirlenen bakiye 65.315,61 TL karar ve ilam harcının, birleşen davada davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, 4-Davacının yargılama sırasında yapmış olduğu 1.750,00 TL bilirkişi gideri, 277,90 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.027,00 TL yargılama giderinin, birleşen davada davalıdan alınıp birleşen davada davacıya verilmesine, 5-Davacının başlangıçta yatırdığı 15.398,05 TL peşin harç ve 31,40 TL başvurma harcının, birleşen davada davalıdan alınarak birleşen davada davacıya verilmesine, 6-Birleşen davada davacı şirket yargılama sırasında kendini vekille temsil ettirdiğinden, hüküm tarihinde yürülükte bulunan A.A.Ü.T. uyarınca 77.421,38 TL nispi avukatlık ücretinin birleşen davada davalıdan alınarak birleşen davada davacıya verilmesine, 8-Birleşen davada davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 9-Karar kesinleştiğinde artan gider avansının taraflara iadesine, 10-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden; a-Asıl davada davalı- Birleşen davada davacı vekili tarafından, asıl ve birleşen davalar için yatırılmış olan istinaf kanun yoluna başvuru harçların Hazineye gelir kaydına; aynı tarafça asıl ve birleşen davalar için yatırılmış olan istinaf peşin karar harçlarının ise karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, b-Asıl davada davalı- Birleşen davada davacı vekili tarafından, asıl ve birleşen davalar için yatırılmış olan istinaf başvuru harçları ile ayrıntısı UYAP’ta kayıtlı olan 65,20 TL posta giderinin toplamından ibaret 227,30 TL kanun yolu giderinin, asıl davada davacı- birleşen davada davalı şirketten alınarak asıl davada davalı- birleşen davada davacı şirkete verilmesine, 11-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 12-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 23.12.2021 tarihinde, oy birliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.