Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/931 E. 2021/903 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/931
KARAR NO: 2021/903
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/03/2021
NUMARASI: 2020/28E. 2021/176K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle mahkemenin görevsizliğine ilişkin verilen hükme karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili davasında özetle; müvekkili ile davalı arasında 2014 tarihinde belirsiz süreli hizmet sözleşmesi imzalandığını ve bu sözleşmenin kıdem ve ihbar tazminatı ödenmek suretiyle davalı tarafından yapılan 16.01.2019 tarihli feshe kadar devam ettiğini, taraflar arasında yapılan hizmet sözleşmesinin 9.2. Maddesinde sözleşmenin feshedilmesinden sonra (iş akdi sona erdikten sonraki yükümlülük) rekabet yasağının düzenlediğini, sözleşmenin feshinden sonraki bir yıl süre boyunca belirlenen rekabet yasağına aykırı davranılmaması sonucunda müvekkilinin bu yasağa uyması karşılığında davacının son bürüt aylığının oniki katı iş ilişkisinin bitimi ile ödeneceğinin düzenlendiğini, müvekkilinin fesih tarihi olan 16.01.2019 tarihinden16.01.2020 tarihine kadar rekabet edici işle iştigal etmediğini böylece kendisine düşen edimleri yerine getirdiğini,müvekkilinin 16.01.2019 tarihli fesihle sözleşmedeki rekabet etmeme maddesinin tek taraflı olarak davalı tarafça kaldırıldığını, ivazlı rekabet yasağı sözleşmesinin/hükmünün tek taraflı olarak kaldırılamayacağını bildirerek müvekkilinin 2.598.659,41 TL’lik alacağının şimdilik 250.000,00TL’nin avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; karşı taraf dava dilekçesinde, iş sözleşmesi sona erdikten sonra yürürlüğe giren rekabet etmeme sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle davanın mutlak ticari dava olduğunu iddia etmiş ise de davanın talebi açık bir şekilde iş sözleşmesine dayandığını, somut olayda taraflar arasındaki sözleşmenin 9.2. maddesine göre davacı rekabet etmeme tazminatını talep ettiğini, bu talep ise iş sözleşmesine dayandığını, bu sebeple görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğunu, 01/01/2019 tarihi itibariyle ticari uyuşmazlıklar bakımından dava şartı olarak arabuluculuk başvurusunda bulunma zorunluluğunun getirildiğini, arabulucuya başvurmadan dava açılması durumunda dava usulden reddedilmesini, somut olayda davacı davasını ikame ederken her ne kadar alacağının mutlak ticari uyuşmazlıktan kaynaklandığını iddia ederek davasını asliye ticaret mahkemeleri nezdinde ikame etmişse de alacağın konusunu açıkça işçilik alacakları olarak belirlemiş ve akabinde iş bu alacakların tahsili amacıyla iş hukuku alanında arabulucuya başvurduğunu, dava şartı olan arabulculuk süreci iş hukuk arabulucusu eşliğinde ve işçilik alacaklarının tahsili talebi olarak görüldüğünden arabuluculuk süreci eksik olarak tamamlandığını, bu nedenlerle dava şartı yokluğundan usulden reddini, sözleşmenin 9.2. maddesine göre davacı rekabet etmeme tazminatından feragat ettiğini, davacının gelen teklifler olmasına rağmen alacağı tazminata duyduğu güvenle 1 yıl boyunca çalışmadığını ve kötü niyetli hareket ettiğini, haksız menfaat sağlamak ve müvekkil şirket üzerindeki tacizkar tavırlarını sürdürdüğünü, amacının müvekkil şirketi zor duruma düşürmek olduğunu belirterek, davanın görevsizlik sebebiyle usulden reddini, mesnetsiz ve kötü niyetli davanın esastan reddini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacı vekili dava dilekçesinde özetle müvekkili ile davalı arasında 2014 tarihinde belirsiz süreli hizmet sözleşmesi imzalandığını ve bu sözleşmenin kıdem ve ihbar tazminatı ödenmek suretiyle davalı tarafından yapılan 16.01.2019 tarihli feshe kadar devam ettiğini, taraflar arasında yapılan hizmet sözleşmesinin 9.2. Maddesinde sözleşmenin feshedilmesinden sonra (iş akdi sona erdikten sonraki yükümlülük) rekabet yasağının düzenlediğini ,sözleşmenin feshinden sonraki bir yıl süre boyunca belirlenen rekabet yasağına aykırı davranılmaması sonucunda müvekkilinin bu yasağa uyması karşılığında davacının son bürüt aylığının oniki katı iş ilişkisinin bitimi ile ödeneceğinin düzenlendiğini, müvekkilinin fesih tarihi olan 16.01.2019 tarihinden16.01.2020 tarihine kadar rekabet edici işle iştigal etmediğini böylece kendisine düşen edimleri yerine getirdiğini, müvekkilinin 16.01.2019 tarihli fesihle sözleşmedeki rekabet etmeme maddesinin tek taraflı olarak davalı tarafça kaldırıldığını, ivazlı rekabet yasağı sözleşmesinin/hükmünün tek taraflı olarak kaldırılamayacağını bildirerek müvekkilinin 2.598.659,41 TL lik alacağının şimdilik 250.000,00TL’nin avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davanın yasal dayanağı 6098 sayılı TBK’nın 444-447.maddeleri arasında yer almaktadır. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5/1-a maddesine göre: ‘6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına iş mahkemelerinde bakılır.7036 sayılı yasa 6102 sayılı TTK’ dan sonra yürürlüğe girmiş ve TTK’nın 4/1-c maddesindeki düzenlemeyi değiştirmiş olduğundan iş akdinin sona ermesinden sonra oluşacak rekabet yasağına ilişkin davalarda iş mahkemesinin görevli olduğu anlaşıldığından aşağıdaki şekilde görevsizlik kararı verilmesi gerektiği, …’ gerekçesiyle, dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddine, mahkememizin görevsizliğine, görevli mahkemeninin İstanbul Anadolu Nöbetçi İş Mahkemeleri olduğuna, HMK’nın 20. maddesi uyarınca kararın kesinleşmesinden sonra iki haftalık süre içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu Nöbetçi İş Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Her ne kadar davacı vekili dava dilekçesinde, iş sözleşmesi sona erdikten sonra yürürlüğe giren rekabet etmeme sözleşmesinden kaynaklanması nedeniyle davanın mutlak ticari dava olduğunu iddia etmiş ise de davacının talebi açık bir şekilde iş sözleşmesine dayandığını, Somut olayda taraflar arasındaki Sözleşme’nin 9.2. maddesine göre, davacı rekabet etmeme tazminatını talep ederek bu talep ise iş sözleşmesine dayandığını, iş akdi son bulsa dahi iş sözleşmesine dayanan taleplere bakmakla görevli mahkeme iş mahkemeleri olduğunu, 6098 sayılı TBK’nın 444. maddesinde düzenlenen rekabet yasağının, asli yükümlülük doğuran bir sözleşme niteliğinde olmayıp iş akdine bağlı olarak fer’i nitelikte bir yükümlülük doğurduğunu, doğan rekabet yasağı düzenlemesinin dayanağı da taraflar arasındaki iş ilişkisi ve nihayetinde iş sözleşmesi olduğunu, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 29/06/1960 T., 1960/13 E. ve 1960/15 K. sayılı kararının emsal olduğunu, Dava konusu rekabet yasağı, işçinin hizmet akdinden doğan sadakat borcundan kaynaklanmakta olması nedeniyle hizmet akdinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda görevli mahkeme iş mahkemesi olduğunu, Davanın mutlak ticari dava olduğunun kabulü halinde, tutulan arabuluculuk tutanaklarının işçilik alacaklarına ilişkin olması nedeniyle davanın dava şartı eksikliğinden reddi gerektiğini, İlk derece mahkemesince verilen kararda davalı taraf olarak lehlerine vekalet ücretine hükmedilmediğinden dairenizce bu hususun da hükme bağlanması gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve görevli mahkemenin tespitine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra işçinin rekabet yasağını ihlal ettiği iddiasına dayalı olarak TBK’nın 446. maddesi uyarınca ceza koşulu alacağının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçelerle mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş, bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Rekabet yasağı 6098 sayılı TBK’nın Genel Hizmet Sözleşmesi hükümleri içinde 444 ilâ 447. maddelerinde düzenlenmiştir. İş görme ve sadakat borçları, açıkça kararlaştırılmasa bile her iş sözleşmesinde vardır. Sözleşme ilişkisi sona erdikten sonra rekabet etmeme borcu ise ancak iş sözleşmesinin taraflarının açıkça kararlaştırmaları halinde ortaya çıkar. Bu kapsamda, iş akdinin devamı sırasında işçinin sadakat borcundan kaynaklanan rekabet etmeme yasağına aykırılık halinde, bu tür davalara bakmakla görevli mahkeme iş mahkemesidir (Yargıtay 22. HD 2016/27017 E., 2020/665 K.). Somut olayda, davacının alacak talebi, hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra davacının rakip firmada çalışmaması karşılığında kararlaştırılmış bir bedeldir. Davacının talebinin TBK’nın 444 ve devamı maddelerinde düzenlenen rekabet yasağı sözleşmesi karşılığında işverenin yüklendiği edim olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu yürürlüğe girdikten sonra, hizmet sözleşmesinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin rekabet yasağı anlaşmasına dayalı açılan davalarda iş mahkemesinin mi yoksa asliye ticaret mahkemesinin mi görevli olduğunu ortaya koymak gerekir. İlk derece mahkemesi, görevsizlik kararını 12.10.2017 tarihli, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesindeki görev düzenlemesine dayandırmaktadır. Anılan madde ile iş mahkemelerinin görev alanı düzenlenmiş ve mülga 5521 sayılı Kanun’un 1. maddesinden farklı olarak, İş Kanunu kapsamında kalmayan ve sadece TBK’nın hizmet sözleşmesi hükümlerine tabi hizmet sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklar da iş mahkemelerinin görev alanına alınmıştır. Yani, mülga 5521 sayılı Kanun’un 1. maddesi, “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur.” şeklinde bir düzenleme getirmiş iken 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesinde, “(1) İş mahkemeleri; a) 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına, b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara, c) Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” düzenlemesi getirilmiştir (Basın İş Kanunu ve Deniz İş Kanunu kapsamındaki uyuşmazlıklar, eski Kanun döneminde de iş mahkemelerinin görev alanı içinde kalmaktaydı). Görüldüğü üzere, iş mahkemelerinin görev alanını düzenleyen her iki kanun da iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına bakma görevini iş mahkemelerine vermiştir. Aralarındaki fark ise, İş Kanunu kapsamında kalmayıp sadece TBK’nın hizmet sözleşmesine ilişkin hükümlerine tabi olan sözleşmelerden kaynaklı hukuk uyuşmazlıklarının da iş mahkemesinin görev alınına alınmasından ibarettir. Bu husus, 7036 sayılı Kanun’un 5. maddesinin gerekçesinde gerekçesinde; “Maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde yapılan düzenleme ile, iş mahkemelerinin görev alanı genişletilerek 5521 sayılı Kanunda düzenlenen uyuşmazlıkların yanı sıra 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısım Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerinden (genel hizmet sözleşmesi, pazarlamacılık sözleşmesi ve evde hizmet sözleşmesi) kaynaklanan işçi ve işveren uyuşmazlıkları da kapsama alınmaktadır. Ayrıca sadece 4857 sayılı İş Kanununa tabi işçiler değil 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun kapsamındaki gazeteciler ile 854 sayılı Deniz İş Kanunu kapsamındaki gemiadamları da kapsama alınmakta ve bunlar ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına iş mahkemelerinin bakacağı kabul edilmektedir. Bu düzenlemeler 5953 sayılı Kanunun ek 4 üncü maddesi ve 854 sayılı Kanunun 46 ncı maddesiyle de uyumludur. Böylece iş mahkemeleri, işçi ve işveren arasındaki tüm ihtilafları çözmekle görevlendirilerek tam bir ihtisas mahkemesi olarak kabul edilmektedir. Bu yaklaşımla, işçi ve işveren arasında iş ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda istikrarlı kararların verilmesi sağlanacak, uzmanlık sebebiyle kısa sürede daha güvenilir sonuçlar elde edilecek ve yargı yoluna başvuranların hakları daha iyi korunacaktır” şeklinde ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere, Kanun gerekçesinde, TTK’nın 4/1-c maddesinin yürürlükten kaldırıldığına dair bir iradenin varlığından bahsedilmemiştir. 7036 sayılı Kanun’un genel gerekçesi ve 5. maddesinin gerekçesi göz önünde bulundurulduğunda, bu düzenleme ile kanun koyucunun TTK’nın 4/1-c ve dolayısıyla aynı Kanun’un 5. maddesindeki düzenlemeyi bertaraf etmek gibi bir arzu ve iradesinin bulunmadığı, aksine TTK’nın anılan hükümlerinin 1956 tarihli eTTK’dan bu yana hiç değişmeden gelmesinin kanun koyucunun bu uyuşmazlığın asliye ticaret mahkemesinde görülmesi yönündeki iradesinin ne derece güçlü olduğunu gösterdiği, sonuçta 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile TTK arasında üstünlüğün TTK’ya tanınması gerektiği ve TBK’nın 444 vd. maddelerinde düzenlenen rekabet yasağı anlaşmasından doğan uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu kabul edilmelidir (İbrahim Çağrı Zengin, “Pazarlamacının -ve İşçinin- Taraf Olduğu Rekabet Yasağı Sözleşmesinden Doğan Uyuşmazlıkların Çözümünde Görevli Mahkeme- 7036 Sayılı (Yeni) İş Mahkemeleri Kanunu Bakımından Değerlendirme”, İÜHFM, C: LXXV, S: 2, 2017, s.809). Ticari davaları düzenleyen TTK’nın 4/1-c maddesi gereğince, işçinin rekabet yasağına ilişkin TBK’nın 444 ilâ 447. maddelerinde düzenlenen uyuşmazlıklar mutlak ticari dava olup, bu tür dava ve uyuşmazlıklara ticaret mahkemelerince bakılması gerekir (Yargıtay 9. HD’nin 2015/33389 E- 2019/2979 K sayılı, 07.02.2019 tarihli kararı. Yargıtay 11. HD’nin yerleşik içtihadı da bu yöndedir: Yüksek 11. HD’nin 2014/19137 E- 2015/1379 K sayılı, 06.02.2015 tarihli kararı; aynı Dairenin 2015/4187 E- 2015/5893 K sayılı, 27.04.2015 tarihli kararı; aynı Dairenin 2016/11603 E- 2018/3697 K sayılı, 17.05.2018 tarihli kararı; Yargıtay HGK’nun 29.02.2012 tarih ve 2011/11-781 Esas, 2012/109 karar sayılı kararı). Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesinde yapılan düzenlemenin, TTK’nın 4/1.c maddesini ortadan kaldırdığından söz edilemez. O halde, mutlak ticari dava niteliğinde olan uyuşmazlığa ticaret mahkemesince bakılması gerekirken, göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi yerinde olmamıştır. Açıklanan bu gerekçelerle, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile istinafa konu kararın HMK 353/1.a.3 maddesi uyarınca kaldırılarak dosyasının mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.a.3. maddesi uyarınca, görevsizlik kararını veren İlk Derece Mahkemesinin görevli olduğu anlaşılmakla, ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik karanın KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, ilk derece mahkemesi tarafından, talep halinde davalıya iadesine, 4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 01.07.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.