Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/93 E. 2021/919 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/93
KARAR NO: 2021/919
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/09/2020
NUMARASI: 2019/1027 Esas – 2020/304 Karar
DAVA: Menfi Tespit
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının ilk derece mahkemeseince yapılan yargılaması sonunda, davanın arabuluculuk dava şartı gerçekleşmediği gerekçesiyle usulden reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde öztele; müvekkilinin 30.04.2018 keşide tarihli, 8.000,00 TL tutarlı çek keşide ederek dava dışı …’a teslim ettiğini, ödeme günü geldiğinde çek tutarını bankada bulundurarak kendi üstüne düşen sorumluluğu yerine getirdiğini, müvekkilinin bedelini ödediği çekin dava dışı Ciranta … tarafından talep edilen ödeme yasağı kararı nedeniyle ödenmediğini, müvekkilinin aleyhinde ihtiyati haciz kararı alındığını, bu ihtiyati haciz kararının Bursa İcra Müdürlüğünde uygulandığını, müvekkilinin işyerine hacze gelinmesi nedeniyle çeki ikinci kez ödendiğini, Bursa icra müdürlüğünün yetkisine itiraz üzerine icra mahkemesince yetkisizlik kararı üzerine takibin Beykoz İcra Müdürlüğünde açıldığını, müvekkilinin takip alacaklısına hiçbir borcu olmadığını, ödeme yasağı kararı verilen dava dosyasında müvekkili taraf olmadığından, alacaklının parayı çekememesinde kusuru olmadığını, takibe konu çekin İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/4 Esas sayılı, 02.02.2018 tarihli ödeme yasağı kararından dolayı ödenmediğini, takibe konu çek bedeli bankaya ödendikten sonra ikinci kez yetkisiz icra müdürlüğünde açılan takipte ödendiğini, takibe konu çek bedeli birinci seferde bankaya, ikinci seferde yetkisiz icra müdürlüğünde ödendikten sonra bu ödemeler yokmuşcasına üçüncü kez ödenmesi için Beykoz İcra Müdürlüğünde takibe geçildiğini, davaya konu takibin mükerrer olarak ve kötü niyetli olarak açıldığını, takibe konu çekin alacaklıya ödenmemesinde herhangi bir kusuru veya etkisi olmayan müvekkil için borçlu olmadığının tespitine, takipteki paranın alacaklıya ödenmemesi için teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasına, Beykoz. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından takibe konu çek için borçlu olmadığının tespitine, dava konusu çek bedeline ilişkin haciz ve muhafaza baskısı ile ikinci kez ödenmiş olan 8.000,00 TL çek bedelinin istirdadına, kötü niyetli takip yapan alacaklının %20’den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; taraflarınca müvekkilin haklı alacağından dolayı Bursa … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı icra dosyası borçlularından … aleyhinde “… Beykoz Şubesi 30.04.2018 günlü … Seri Nolu 8.000,00 TL (Sekiz Bin Türk Lirası) Bedelli ” çekten dolayı kambiyo yolu ile takip başlatıldığını, borçlu adına gerçekleştirmiş olduğu icra takibi sonrasında, Beykoz icra müdürlüğü … T. sayılı dosyasından alınan talimat ile davacı/borçlu adresinde hacze gidildiğini, haciz neticesince karşı tarafça dosya borcunun yalnızca bir kısmının ödendiğini, icra takibinin faizleri, vekalet ücreti ve takibin ferilerinin ödenmediğini, dosya borcunun tamamı ödenmediğinden, yetkisizlik kararı gereği dosyanın Beykoz İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası tahtında takibe devam olunduğunu, davacı borçlu tarafın dosya borcunun tamamını ödemediği gibi kötü niyetli olarak huzurdaki dava ikame edildiğini belirterek, haksız olarak ikame edilen işbu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ EK KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacı vekili dava dilekçesiyle arabuluculuk son tutanak aslını veya onaylı suretini dosyaya sunmamıştır. Bunun üzerine 31/12/2019 tarihli ara karar ile arabuluculuk son tutanak aslını veya onaylı suretini dosyaya sunmak üzere davacı vekiline 1 haftalık kesin süre verilmiştir. Davacı vekilince arabuluculuk son tutanak aslı veya onaylı sureti dosyaya verilen kesin süre içerisinde sunulmamıştır. Eldeki dava, İcra İflas Kanununun 72. maddesi uyarınca borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir. 6/12/2018 tarihli, 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle TTK’ye eklenen 5/A maddesi uyarınca, ‘(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.’ 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesi uyarınca, ‘(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır. (2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.’ Bu hukuki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davacının istemi bir miktar paranın davalıya ödenmesinin engellenmesine ilişkindir. TTK’nin 5/A maddesine göre, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Menfi tespite konu olan asıl uyuşmazlığın temeli bir miktar para alacağına ilişkin anlaşmazlığa dayanmaktadır. 6102 Sayılı TTK’nın 5. maddesine eklenen 5/A maddesi de arabuluculuğa tabi ticari davaların bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davaları olarak tanımlanmıştır. Bu nedenle, bu davalarda türü itibariyle arabuluculuğa gidilmesi zorunludur. Buna göre dava açılmadan önce zorunlu arabuluculuğa başvurulmuş olması 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle TTK’ye eklenen 5/A ve HMK’nin 114/2. madde1eri uyarınca dava şartıdır. Bu nedenle, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114(2) ve 115. maddeleri gereğince, dava açılmadan önce zorunlu arabulucuya başvurulmadan işbu davanın açılmış olduğu anlaşıldığından, davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılmıştır. Dava şartlarına ilişkin kurallar kamu düzenindendir. ‘Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler'(HMK115.md.). Yasada açıkça dava şartlarının her aşamada mahkemece kendiliğinden araştırılacağı düzenlendiğinden ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin 2. Bendinin son cümlesi uyarınca ‘arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi’ gerekmektedir. Yukarıda yapılan açıklamalar ve gösterilen yasal düzenlemeler uyarınca TTK’nin 5/A, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesinin 2. bendinin son cümlesi, HMK’nun 114/(2) ve 115. maddeleri uyarınca; davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usûlden reddine karar vermek gerekmiştir .” gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkili tarafından arabuluculuk son tutanağının aslının 10.01.2020 tarihinde İstanbul Anadolu Hukuk Mahkemeleri Ön Bürosundan sunulduğunu, akabinde arabuluculuk tutanağının aslının 11.01.2020 tarihinde İstanbul Anadolu Hukuk Mahkemeleri Ön Bürosunda görevli persenol tarafından mahkemeye gönderildiğini, ilgili tutanağın Mahkemede görevliler tarafından teslim alındığını, bu durumun UYAP sistemi 11.01.2020 tarihli beyan dilekçesi isimli … Birim evrak numaralı belge ile de sabit olduğunu, Müvekkili tarafından ilk derece mahkemesince verilen tüm sorumluluk ve yükümlülüklerin yasal süreleri içerisinde tam ve eksiksiz olarak yerine getirildiğini, evrak aslının mahkeme içerisinde kaybolmasında müvekkilinin hiçbir sorumluluğu bulunmadığını belirterek; Yukarıda açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava hukuki niteliği itibariyle, İİK’nın 72. maddesi uyarınca açılmış bir menfi tespit ve istirdat davasıdır. Mahkemece, 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile TTK’nın 5. maddesine eklenen 5/A maddesi gereğince, zorunlu arabuluculuğa ilişkin dava koşulunun gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın usul yönünden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. 6/12/2018 tarihli, 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle TTK’ya eklenen 5/A maddesi uyarınca, “(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesi uyarınca, “(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır. (2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” Bu hukuki açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde: davacının iş bu davadaki talebi, öncelikle menfi tespite ilişkindir. TTK’nın 5/A maddesine göre, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Davanın konusu (müddeabih), dava dilekçesindeki talep sonucuna, yani neticei talebe göre belirlenir. Neticei talebin bir para alacağının tahsili veya tazminat olduğu durumlarda, arabulucuya başvuru yapılmış olması dava şartıdır. Tespit davaları bu kapsamda değerlendirilemez. Çünkü, tespit davalarında, bir miktar alacağın tahsili talebi yoktur. Yani, ticari dava niteliğindeki tespit davalarının açılabilmesi için arabulucuya başvuru zorunluluğu bulunmamaktadır. Davada istirdat talebi varsa da dava dilekçesi menfi tespit talebini de içerdiğinden, talep yığılması halinde, taleplerden biri zorunlu arabuluculuğa tabi değilse, artık davada zorunlu arabuluculuk şartı aranmayacaktır. İlk derece mahkemesinin karar gerekçesi bu nedenlerle usul ve yasaya aykırıdır. Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesince dava şartlarına aykırı karar verildiği anlaşılmakla, HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, ilk derece mahkemesince, talep halinde iadesine, 4-Davacı tarafından istinaf kanun yolu aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, esas hükümle birlikte, İlk Derece Mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Gerekçeli kararın, İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 01.07.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca karar kesindir.