Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/916 E. 2021/694 K. 03.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/916
KARAR NO: 2021/694
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 30.03.2021
NUMARASI: 2020/558 Esas
DAVA:Banka Teminat Mektubunun Hükümsüzlüğünün Tespiti ve İadesi
Taraflar arasında görülen davanın ilk derece mahkeminde yapılan yargılaması sırasında talep edilen ihtiyati tedbirin kabulüne yönelik itirazın reddine dair ara karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketle davalı arasında akdedilen 30.07.2015 tarihli Çerçeve Protokol ve Bayilik Sözleşmesinden doğan yükümlülüklerin tamamlanmasından ötürü, davalı tarafa verilmiş olan 26.06.2015 tarihli, … Diclekent Şubesi tarafından tanzim edilen, … numaralı, 300.000,00 TL tutarlı teminat mektubunun hükümsüzlüğünün tespitine ve taraflarına iadesi ile davalı tarafça teminat mektubunun paraya çevrilmesi ihtimali doğmasından ötürü, teminat mektubunun kesin ve süresiz olduğu dikkate alınarak, dava sonuna kadar paraya çevrilmesinin önlenmesinin ihtiyati tedbir yoluyla önlenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN İHTİYATİ TEDBİR ARA KARARI İlk derece mahkemesince 14.10.2020 tarihli ara kararıyla, ihtiyati tedbir talebinin %15 teminatla kabulü ile davaya konu teminat mektubunun paraya çevrilmesinin dava sonuna kadar önlenmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili, HMK’nın 394. maddesi uyarınca itiraz etmiştir. İhtiyati tedbire itiraz eden vekili dilekçesinde özetle; ihtiyati tedbire ilişkin kararın HMK düzenlemelerine ve maddi hukuka aykırı olduğu, davacı tarafın iddialarını ispatlayacak delil ortaya koyamadığı, bu nedenle ihtiyati tedbir ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince, ihtiyati hacze itirazın değerlendirildiği 30.03.2021 tarihli ara kararda; “…Eldeki davamız, taraflar arasında düzenlenen protokol ve bayilik sözleşmesi kapsamında davacı tarafından davalıya verilen teminat mektubunun hükümsüzlüğünün tespiti ile davacı yana iadesi istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki protokol ve sözleşmenin sona ermiş olduğu ve işletme hakkının ve taşınmazın ve işletmenin davalı yana teslim olduğu ve bu teslimlerde davacının davalıya borcu olduğuna dair bir ihtirazi kayıtta bulunmadığından, mahkememizce taraflar arasında düzenlenen protokol ve bayilik sözleşmesi kapsamında davacı tarafından davalıya verilen ve dava konusu olan teminat mektubu hakkında dava sonuna kadar paraya çevrilmesinin önlenmesine dair, yaklaşık ispat koşulları oluştuğu kanaatine ulaşılarak ve %15 teminat mukabilinde ihtiyati tedbir kararı verilmiştir. Davalı tarafça, taraflar arasında düzenlenen ürün alım taahhütnamesine göre davacı tarafça eksik ürün alımı yapıldığı, bu kapsamda kar kaybı olduğuna ilişkin iddialar ise yargılama gerektiren hususlar olduğundan…” gerekçesiyle, ihtiyati tedbir kararına itirazın reddine karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, ihtiyati tedbire itiraz eden davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati tedbire itiraz eden davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle: İtirazın reddine ilişkin ara kararın gerekçesinde işletmenin ve taşınmazın teslimi sırasında müvekkilinin alacaklarına ilişkin ihtirazi kayıt koymadığının belirtildiğini, müvekkilinin kararda belirtilen şekilde bir ihtirazi kayıt koyma yükümlülüğü hiçbir şekilde bulunmadığını, Müvekkilinin, davacıdan ürün alma taahhüdünü ihlalden kaynaklı alacakları bulunduğunu, yüksek mahkeme tarafından ürün alım taahhütnamesi bulunması halinde bu hükümlere göre sonuca gidilmesi gerektiğini açıkça ifade ettiğini, Davacının dava konusu teminat tutarlarının oldukça üzerinde borcu bulunduğu ürün alım taahhüdü ile kesin olarak ispatlandığını, davacı tarafın ise iddialarını ispatlayacak en ufak bir delil dahi ortaya koymadığını, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesinin emsal nitelikteki 2020/1355 Esas, 2020/1561 Karar sayılı kararında da belirtildiği üzere, davacının yaklaşık ispat şartını yerine getirmediği durumda ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesi gerektiğini, Dava konusu ile neredeyse aynı konuda tesis edilen ihtiyati tedbir kararına ilişkin yapılan istinaf incelemesi neticesinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2020/1372E. 2020/960 K. sayılı kararında kabul edildiği üzere burada aranacak yaklaşık ispat, seviyesi yükseltilmiş bir yaklaşık ispat olması gerektiğini, İhtiyati tedbir kararının mektup bedelinin sadece %15’i tutarında teminat karşılığı verilmiş olmasının kararın hukuka aykırı bir başka yönü olduğunu, bir an için ihtiyati tedbir şartlarının varlığı kabul edilse bile yukarıdaki itirazlar doğrultusunda müvekkilinin alacağının teminat bedelinin de üzerinde olduğu aşikar olduğundan tedbir için hükmedilecek teminat tutarının mektup bedelinden aşağıda olması müvekkilinin telafisi imkansız zararlara uğramasına neden olabileceğini,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ihtiyati tedbire itirazın reddine 30.03.2021 tarihli ara kararının kaldırılmasına ve itirazın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME RAPORU Talep, esas dava içinde HMK’nın 389 vd. maddeleri uyarınca, teminat mektubunun paraya çevrilmesinin önlenmesi için ihtiyati tedbire ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince yazılı gerekçeyle teminat mektubunun ödenmesinin tedbiren durdurulmasına, davalı vekilinin tedbir ara kararına yönelik itirazının reddine karar verilmiş; itirazın reddine dair ara kararına karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı ile davalı arasında 30.07.2015 tarihinde “Çerçeve Protokol” düzenlenmiştir. Sözleşmenin konusu, davalı tarafından münhasıran kullanım hakkını haiz bulunduğu taşınmaz üzerinde kurulu bulunan akaryakıt ve otogaz satış ve servis istasyonunda 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu ilgili mevzuat hükümleri ile taraflar arasında imzalanacak standart Bayilik Anlaşması hükümlerine uygun olarak … markası altında, otogaz satış ve servis istasyonunda ise 5307 Sayılı Sıvılaştırılmış Petrol Gazları Piyasası Kanunu hükümleri çerçevesinde … Gaz markası veya …in bizzat tayin edeceği marka/logo altında bayilik/ işleticilik faaliyetinde bulunmasına ilişkin tarafların karşılıklı hak yükümlülüklerini düzenlemek amacıyla bayilik sözleşmesi imzalanmıştır. Sözleşmeyle, davacı münhasıran davalıya ait ürünleri davalıdan veya davalının göstereceği yerden satın alarak, vasfını değiştirmeden satmayı bulundurmayı, ve teşhir etme yükümlülüğü altına girmiştir. Bayilik ilişkisi tarafların anlaşamaması üzerine protokolün 9. Maddesi uyarınca 30.07.2020 tarihinde sona erdirilmiştir. Davacının da dava dilekçesinde yer verdiği üzere Çerçeve sözleşmesinin 10. Maddesi uyarınca sözleşme süresi içinde ürün alımlarına, iade yatırım bedellerine ilişkin hür türlü borç, cezai şart, kar mahrumiyeti ve sair her türlü borç ve taahhüdün garantisini teşkil etmek üzere davacı tarafından davalıya dava konusu 300.000,00 TL bedelli teminat mektubunun verildiği sabittir. Taraflar arasındaki bayilik sözleşmeleri kapsamında davalı lehine verildiği ileri sürülen talebe konu teminat mektubunun kesin ve süreli olduğu anlaşılmaktadır. HMK’nın 390/3. maddesi uyarınca tedbir talep eden taraf, davanın esası yönünden haklılığını yaklaşık olarak ispatlamalıdır. Mahkemece talep üzerine yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiği belirlenerek teminat karşılığında ihtiyati tedbir kararı verilmiş olup, tedbirin kaldırılması halinde davacının muhtemel hakkının elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı, yargılamaya göre mektup lehdarının haksız ödeme talebinde bulunması halinde davacı yönünden telafisi zor zararların doğabileceğine ilişkin gerekçe ile tedbire yönelik itirazın reddine karar verilmiştir. İhtiyati tedbir geçici hukuki korumalardandır. Taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi kapsamında davalı lehine verildiği ileri sürülen talebe konu teminat mektubunun kesin teminat mektubu olduğu anlaşılmaktadır. Banka teminat mektubu, bizzat lehtarın veya üçüncü bir kişinin verdiği kontrgaranti karşılığında bankanın muhataba karşı, belli bir paranın, muhatabın ilk yazılı talebi üzerine ödemesi hakkındaki taahhüdüdür. Buna göre, lehtarın muhataba olan borçlarının yerine getirilmemesi halinde bankanın bağımsız olarak yüklendiği bir borçtur. Bankanın bu borcu, üçüncü kişinin fiilini taahhüt niteliğinde olup üçüncü kişinin (lehtarın) borcunu yerine getirmemesi halinde, hatta yerine getirilmediğinin muhatap tarafından beyan edilmesi halinde, salt bu soyut beyan üzerine mektup bedelinin ödenmesi yükümlülüğünü doğurur. Bu nedenle de bankanın borcunun, lehtarın muhatap ile olan borç ilişkisinden bağımsız ve asli bir niteliğinin olduğu kabul edilmektedir. Bununla birlikte, somut olayda olduğun gibi muhatapla lehtar arasındaki uyuşmazlıkta, teminat mektubunun banka tarafından ödenmesinin durdurulması konusunda ihtiyati tedbir talep edilebilir. Böyle bir talep halinde mahkemece, HMK’nın 391/3. maddesi uyarınca yaklaşık ispatın aranması gerekir. Ancak, teminat mektubunun açıklanan bu özelliği nedeniyle, burada aranacak yaklaşık ispat, seviyesi yükseltilmiş bir yaklaşık ispat olmalıdır (Müjgan TUNÇ YÜCEL, “Banka Teminat Mektuplarının İhtiyati Tedbire Konu Olması Üzerine Medeni Usul Hukuku Bakış Açısından Bir İnceleme”, Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C:8, S: 107-108, Temmuz- Ağustos 2013, s.9-18). Somut olayda tedbir talep eden davacının, davalıya karşı sözleşmeyle yüklendiği edimlerini tam ve eksiksiz yerine getirilip getirilmediği, bu surette teminat mektubunun karşılıksız kalıp kalmadığı yargılama sonucu belirlenebileceğinden ve davacının bu iddiaları yönünden yaklaşık ispatın dosyada mevcut delil durumuna göre gerçekleşmediği anlaşılmakla, ilk derece mahkemesinin tedbirin kabulüne ilişkin ara kararıyla itirazın reddi kararında isabet bulunmamaktadır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2 ve 394/son maddeleri uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ihtiyati tedbire vaki itirazın reddine ilişkin ara kararının kaldırılarak itirazın kabulüne ve ihtiyati tedbirin kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; HMK’nın 353/1.b.2 ve 394/son maddeleri uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne; İlk Derece Mahkemesinin ihtiyati tedbire itirazın reddine dair verdiği 30.03.2021 tarihli ara kararın KALDIRILMASINA, ihtiyati tedbire itiraz hakkında Dairemizce yeniden karar verilmesine, bu doğrultuda; 1-HMK’nın 394/4. maddesi uyarınca, davalı vekilinin ihtiyati tedbire vaki itirazları haklı görüldüğünden, ihtiyati tedbire itirazın kabulüne, ilk derece mahkemesinin 14.10.2020 tarihli ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, 2-Davalı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; 59,30 TL istinaf peşin karar harcının talep halinde davalı tarafa iadesine, 3-Davalı tarafından yatırılan istinaf harç gideri ile posta giderinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2.ve 394/son maddeleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 03.06.2021 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 394/son maddeleri uyarınca karar kesindir.