Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/9 E. 2021/1126 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/9
KARAR NO: 2021/1126
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI: 2018/1342 Esas – 2020/573 Karar
TARİHİ: 15/10/2020
DAVA: Menfi Tespit
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalı tarafından, müvekkili hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile kambiyo senedine mahsus haciz yoluyla icra takibi başlatıldığını, ödeme emri tebliği üzerine, İstanbul 24.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2017/831 esas sayılı dosyasında ödeme emrinin iptaline yönelik dava açıldığını, mahkemece ödeme emrinin iptaline karar verildiğini, bunun üzerine alacaklı tarafından müvekkiline yeniden ödeme emri tebliğ edildiğini, İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1170 D. iş sayılı dosyasında alınan ihtiyati haciz kararına 09.11.2017 tarihinde itiraz edildiğini, ancak söz konusu şikayetin usulden reddedildiğini, müvekkilin davalı …’nin diğer borçlularla akdettiği Genel Kredi Sözleşmesine kefil sıfatı ile imza attığını, ihtiyati haciz kararına ve takibe dayanak gösterilen bononun bu Genel Kredi Sözleşmesinin teminatı olarak davacıya verildiğini, bononun bu yönüyle teminat bonosu olmasına rağmen, davalı banka tarafından aradaki anlaşmaya aykırı bir şekilde bir nakit borç senedi gibi düzenlendiğini, müvekkilin bu krediden sorumlu tutulamayacağına ilişkin savunmalar saklı kalmak kaydıyla bir an için kredi borcundan sorumlu olduğu kabul edilse bile, bu senedin icraya konulmasının takibi haksız ve hukuka aykırı hale getirdiğini, Genel Kredi Sözleşmelerinin bankalar tarafından kredi vermek için daha önceden hazırlanan genel işlem koşullarını havi sözleşmeler olduğunu, uygulamada bankaların bu sözleşmenin sağladığı haklar ile yetinmeyip zaten ekonomik olarak zor durumda olan ve bir nevi kendisine muhtaç durumda bulunan Kredi borçlularını daha da zor duruma sokan uygulamalara yöneldiklerini, bu uygulamalardan birinin de teminat senedi düzenlenmesine ilişkin olduğunu, uygulamada bankaların Genel Kredi Sözleşmesine ek olarak borçlulara henüz doldurulmamış boş teminat senetleri imzalattığını, davalının da bu uygulama doğrultusunda aradaki güven ilişkisini kötüye kullanmak suretiyle müvekilinin açığa imza atmasını sağlayıp ve aradaki güven ilişkisini kötüye kullanarak açığa atılmış bu imzayı yüksek meblağlı bir nakdi borç senedi olarak düzenlendiğini, müvekkil aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile başlatılan takipte borç miktarının 757.663,00 TL olarak belirtildiği ve takibe dayanak kambiyo senedinin dosyaya sunulmasından imtina edildiğini, ödeme emrinin iptaline yönelik İstanbul 24. İcra Hukuk Mahkemesinin 2017/831 esas sayılı dosyasıyla dava açılmasının akabinde kendilerine gönderilen yeni ödeme emri ekinde 760.000 TL miktarlı bir bono sureti kunulduğunu, takip talebinde asıl alacağın 757.663 TL olarak belirtilmesi ve işlemiş faiz ile komisyon alacağının eklenmesi suretiyle toplam takip tutarının 760.340,77 TL olmasının söz konusu bononun boş kısımlarının takip hazırlandıktan sonra doldurulduğunun kanıtı olduğunu, takip dayanağı bononun suretinin sunulmaması sebebiyle iptal davası açılmasaydı ve ödeme emri iptal edilmeseydi bu bono suretinin dosyaya sunulmayacağının ve takibin devamında en yüksek miktarının boş senede yazılacağının aşikar olduğunu, müvekkilin rızası hilafına olan bu davranışın TCK’nın 209. maddesi uyarınca suç teşkil ettiğini belirterek, açıklanan nedenlerle 17.12.2014 düzenleme tarihli 24/10/2017 vade tarihli 760.000 TL bedelli senedin iptaline, müvekkilinin takibe konu bu senet nedeniyle borçlu olmadığınını tespitine, öncelikle teminatsız olarak ve mahkeme aksi kanaatte ise uygun bir teminat belirlenerek takibin tedbiren durdurulmasına ve vezneye yatırılacak olan bu teminatın davalıya ödenmemesi yönünde İİK’nın 72/3. maddesi uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilmesini, kötü niyetle hareket ederek müvekkilin ticari faaliyetlerini telafisi güç zararlar veren davalı bankanın %20 oranından aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; dava dışı … Anonim Şirketi tarafından borçlu sıfatı ile imzalanmış olan bononun, davacı …, dava dışı … ve dava dışı … Limited Şirketi tarafından avalist sıfatı ile imzaladığını, mezkûr bononun vadesinde ödenmemesi sebebiyle bankaca İstanbul … İcra müdürlüğünün … E. sayılı dosyasından kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip başlatıldığını, davacının şikayeti üzerine ödeme emri iptal edilmiş ise de kendilerince davacı borçluya yeniden ödeme emri gönderildiğinden, davacı iddialarının dinlenebilir olmadığını, dava konusu olan bononun teminat senedi olduğu iddiasını kabul etmediklerini, bahsi geçen bononun davacının avalist sıfatı ile imzaladığı kredi borcunun geri ödenmesi için bankaya ciro ve teslim etmiş olduğu bir bono olduğunu, bononun sonradan anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddialarının Yargıtay kararları gereğince yazılı delil ile ispatının gerektiği belirterek, açıklanan nedenlerle haksız ve mesnetsiz davanın ve ihtiyati tedbir talebinin reddine, davacının % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Benimsenen bilirkişi raporunda da açıklandığı gibi senedin teminat senedi olduğuna ilişkin itirazın yazılı delil ile kanıtlanması gerekmektedir. Davalı bu savunmasını doğrular nitelikte ileri sürdüğü deliller olarak kredi sözleşmesini ihtarnameyi mahkememize ileri sürmüş ise de bunun yazılı delil kapsamında kabul edilmesinin mümkün olmadığı zira söz konusu senette 760.000 TL ‘nin nakten borç olarak verildiği belirtilmiştir. Bir an için bononun açık bono olarak düzenlenmiş olduğu ve sonradan doldurulduğu ileri sürülmüş ise de bu bononun açık bono olmasının kambiyo niteliğini etkilemediği ve anlaşma koşullarına aykırı doldurulduğunun yine davalı tarafça yazılı delil ile ispatlanması gerektiği sonucuna ulaşıldığından, davacının açmış olduğu davasının sabit olmadığından reddine karar vermek gerekmiştir. Ayrıca davalı tarafın talep ettiği % 20 tazminat istemi de söz konusu davada davacı lehine tedbir kararı verilmiş ise de bu tedbirin infaz edilmediği anlaşılmakla, koşulları oluşmayan davalı tarafın % 20 tazminat talebinin reddine …” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesinin davacı iddialarını hiçbir şekilde dikkate almayarak delilleri toplamadan, tanık dinletme talepleri karşılanmadan ve yemin delilini hatırlatmadan adil yargılanma hakkının alt başlığı olan savunma haklarını ihlal ettiğini, yemin deliline dayanmış olmalarına rağmen mahkeme tarafından ispat koşulunu yerine getiremedikleri düşüncesiyle karar verilmeden önce yemin deliline dayanıp dayanmadıkları sorulmadan davanın reddine karar verildiğini, adil yargılanma hakkını ihlal eden ilk derece mahkemesinin usule ve yasaya aykırı bu uygulamasının kabulünün mümkün olmadığını haksız ve hukuka aykırı mahkeme kararının kaldırılması gerektiğini, Banka tarafından müvekkili ve asıl borçlulara karşı aynı tarihte ardı ardına açılan iki ayrı icra takibinin (İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … Esas ile … esas), takibe konu senedin teminat senedi olduğuna delalet ettiğini, Yine duruşmalarda ve dilekçelerde 27/11/2015 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi (GKS)’nin dosyaya sunulmasını talep etmelerine ve bu sözleşmenin bilerek dosyaya ibraz edilmediği ifade edilmesine rağmen banka yetkilisinin duruşmaya çağrılarak isticvap edilmesi gerektiği halde, mahkemece bu husus da atlanarak usul ve yasaya aykırı bir karar verildiğini, dosyaya giren evrakların hiçbir şekilde duruşmada içerikleri okunmamış olup sadece evrakın dosyaya girdiği ifade edilmekle yetinildiğini, Davalı banka ile asıl borçlular arasında daha sonra akdedilen genel kredi sözleşmesinin hukuki niteliği tecdit (yenileme) olduğundan, müvekkilinin eski GKS’den doğan sorumluluğunun sona erdiğini, dava konusu bononun 17/12/2014 tarihli GKS’nin teminatı olduğuna dair dosyadaki savunma, beyan ve deliller dikkate alınmayarak davanın usul ve yasaya aykırı bir şekilde reddedildiğini, müvekkilinin kefili olduğu GKS’nin, davalı banka ile asıl borçlular arasında akdedilen 27/11/2015 tarihli GKS ile yenileme nedeniyle son bulmuş olup, tahsil edilemeyen krediler yeni tarihli GKS’ye istinaden kullandırılan krediler olduğunu, eski tarihli GKS’ye istinaden aldığı senedi icraya koyarak haksız çıkar elde etmeye çalıştığını, asıl borçlular ile davalı banka arasında akdedilen GKS tarihleri ve bilirkişi raporundaki ödeme tablosu ve tarihleri incelendiğinde, daha sonra akdedilen ve müvekkilinin kefil olmadığı 27/11/2015 tarihli GKS borçlarından müvekkilin hukuka aykırı bir şekilde sorumlu tutulmaya çalışıldığının açık ve net olduğunu, Davalının yanın cevap dilekçesinde taraflar arasındaki ilişkinin bir kredi ilişkisi olduğu ve müvekkilinin de bu senedi kredinin geri ödenmesi noktasında dava konusu bonoya avalist sıfatıyla imza attığı ikrar ettiğini, her ne kadar sözleşmede takip konusu bonoya atıf yok ise de bononun taraflar arasındaki sözleşme gereğince verildiğini beyan eden alacaklı vekilinin kabul beyanıyla senedin sözleşme gereğince verildiği sabit olduğuna göre TTK’nın 688/2. maddesinde öngörülen kayıtsız şartsız bedel ödeme vaadi taşımadığından, alacağın miktarının yargılamayı gerektirdiğini, üzerinde durulması gereken bir diğer husus bononun hesabın kat tarihinden önce kredi sözleşmesinin teminatı olarak mı, yoksa hesabın kat’ından sonra kredi borcuna mahsuben mi verildiği hususu olduğunu, bononun tanzim tarihi ve ihtarname tarihine göre bononun kat ihtarından önce düzenlendiği anlaşıldığından bononun hesabın kat’ından önce teminat olarak verildiğinin kabulü gerekirken, bu hususlarla ilgili savunmalarına dikkat edilmediğini, Davalı bankanın açığa imzayı kötüye kullanarak kanuna karşı hile yaparak senedi icraya koyduğunu, genel işlem koşulları içeren GKS’ nin müvekkili yönünden hükümsüz olduğunu, Hatalı ve eksik inceleme içeren bilirkişi raporu Yargıtay denetimine elverişli olmadığından usule ve yasaya aykırı rapora dayanılarak verilen kararın bu yönüyle de kaldırılması gerektiğini, asıl borçlular ile davalı banka arasında daha sonra akdedilen 27.11.2015 tarihli yeni gks somut bir delil başlangıcı olmasına rağmen bilirkişi bu hususa hiç değinmeden hatalı sonuç tespiti yaptığını, yine davalı banka tarafından, dava konusu bonoya, 17/12/2014 tarihli GKS ile aynı tarih yazılmış olup 17/12/2014 tarihli bu GKS ‘nin müvekkili açısından açık ve net bir şekilde ‘ delil başlangıcı olarak kabul edilmesi gerektiğini, bilirkişinin bu hususu atladığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinaf incelemesine konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacının İstanbul … İcra müdürlüğünün … E sayılı dosyasında kambiyo takibine konu bonodan ötürü davalıya borçlu olunmadığının tespiti istemiyle İİK’nın 72. madesi uyarınca açılmış bir menfi tespit davasıdır. İlk derece mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava ve takibe konu 17.12.2014 düzenleme tarihli, 24.10.2017 vadeli, 760.000,00 TL tutarlı bononun keşidecisinin … A.Ş. , lehtarının … Bankası (davalı) olduğu, davacının bonoyu aval veren sıfatıyla imzalamış olduğu ve bononun nakden kaydı taşıdığı anlaşılmaktadır. Davacı bononun dava dışı şirkete kullandırılan kredilerin teminatı olarak verilmiş teminat bonosu olduğunu ileri sürmüştür. İncelenen bonoda, bononun teminat amacıyla verildiğine ilişkin her hangi bir ibare bulunmadığı anlaşılmaktadır. Yargıtay HGK’nun 14.03.2001 tarih ve 12-233/257 sayılı ve yine 20.06.2001 tarih ve 12-496/534 sayılı kararlarında da benimsendiği üzere; dayanak belgenin teminat senedi olduğu iddiası, hangi ilişkinin teminatı olduğu senet üzerine yazılmak suretiyle ya da ayrıca hazırlanmış bir yazılı belge ile kanıtlanmalıdır. Yazılı belge sunulduğu takdirde, belgede takip dayanağı senede açıkça atıf yapılması zorunludur. Davacı tarafından bononun teminat bonosu olduğu kanıtlanmadığından aksi yöndeki isitnaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Diğer taraftan, bonolara da uygulanması gereken TTK’nın 680. maddesi uyarınca, kambiyo senetlerinin açık şekilde düzenlemesi mümkündür. Açık senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasının da yazılı delillerle kanıtlanması gerekir. Diğer taraftan banka kayıtları üzerinde yapılan bilirkişi incelemesinde asıl kredi borçlusunun daha sonra kullandığı 700.000,00 TL kredi borcunun takipte olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla bononun banka elinde bedelsiz olduğundan söz edilemez. Davacı bononun münhasıran ilk kredinin teminatı olduğu iddiasını da kanıtlayamamıştır. Davacı, kredi sözleşmesinin kefili olduğunu, bu nedenle bonoyu avalist olarak imzaladığını, asıl borçlu ile sonradan yeni kredi sözleşmesi imzalandığını, iş bu bononun yenilenen sözleşme uyarınca kullandırılan kredi için verilmediğini, bu nedenle bonodan ötürü davacıya sorumlu olmadığını ileri sürmüştür. Kefalet sözleşmesi iki taraflı bir sözleşme olup, söz konusu sözleşmeden bir tarafın tek taraflı irade beyanı ile dönmesi mümkün olmamakla birlikte, icra takibinin kredi borcundaki kefalete ilişkin olmadığı, kambiyo senedi olan bonoya dayalı olduğu da gözetildiğinde davacı vekilinin bu yönündeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Yine takibin bonoya dayalı olduğu dikkate alındığında, davacının kefil olduğu genel kredi sözleşmesi hükümlerinin genel işlem koşulları kapsamında haksız şart oldukları iddiası, iş bu davanın sonucuna etkili olmayıp, davalı tarafından genel kredi sözleşmesine dayalı olarak ileri sürülecek alacak iddiası kapsamında değerlendirilip tartışılacak hususlardan olmakla, aksi yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Kıymetli evrak olan bononun ticari defter ve belgelerde kayıtlı olmamasının bononun geçerliğini etkilemeyeceği gibi, uyuşmazlığın niteliği ve miktarı itibariyle tanık dinlenemeyeceğinden, davacı vekilinin bu konularda aksi yöndeki istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir. Konusu suç teşkil edebilecek iddia ve savunmaların ispatı için yemin teklif edilemez (HMK m.226 f.1, c bendi). Bu nedenle, davacı vekilinin bononun anlaşmaya aykırı doldurulduğu, açığa atılan imzanın kötüye kullanılarak bedelsiz olduğu yönünde yemin deliline dayanılmasına karşın yemin hatırlatılmadan karar verildiği yönündeki istinaf nedeni de yerinde değildir. HMK’nın 282. maddesi uyarınca, hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir. Buna göre bilirkişi raporları takdiri delil mahiyetinde olup, mahkemece dosyaya sunu deliller icra dosyası, takibe konu bono ile tüm deliller değerlendirilerek ve gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu anlaşılmakla, davacı vekilinin yetersiz ve denetime elverişli olmayan bilirkişi raporuna dayalı karar verildiği yönündeki istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir. İlk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık görülmediğinden, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yolu aşamasında yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 5-Karar kesinleştikten sonra dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 23.09.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.