Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/770 E. 2022/1668 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/770
KARAR NO: 2022/1668
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 12. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 20.01.2021
NUMARASI: 2020/273 Esas – 2021/40 Karar
DAVA: Şirkete Kayyım Atanması
Taraflar arasındaki temsil kayyımı atanması davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davacı vekili ve davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davacı olan müvekkilinin davalı şirketin ortağı olmadığının tespiti konusunda açılan İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/814 esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, iş bu davada verilen ara karar uyarınca davacı müvekkilinin İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/1352 esas sayılı dosyası ile davalı şirkete tasfiye memuru olarak atanmış olması nedeniyle aralarında menfaat çatışması bulunduğuna, bu nedenle davalı şirketi temsil etmek üzere şirkete temsil kayyımı tayin edilmesi gerektiğine dair karar verildiğine ve buna ilişkin dava açılması için taraflarına süre verildiğini, iş bu nedenlerle Tasfiye Halinde … Sanayi ve Tic. Ltd. Şirketi’ne temsil kayyımı atanmasını ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Talep, TMK’nın 426. maddesi uyarınca temsil kayyımı atanması istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/818 esas sayılı dosyasının 03/01/2020 tarihli ara kararı gereğince eldeki davada davalı şirketi temsil ve ilzama yetkili yöneticilerin davacı ve davalı sıfatı bulunduğundan, şirketi temsil etmek üzere temsil kayyımı atanması hususunda verilen kesin süre üzerine açılmış bulunan Tasfiye Halinde … Sanayii ve Ticaret Ltd. Şti’ne temsil kayyımı atanması talebinden ibarettir. İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/814 Esas sayılı dosyasının davacı …’ın, davalı Tasfiye Halinde … Sanayii ve Ticaret Limited Şirketini’nin kuruluştan itibaren kurucusu ve ortağı olmadığının tespiti istemine ilişkin açılmış olduğu, davalı Tasfiye Halinde … Sanayii ve Ticaret Limited Şirketini İTO kaydı incelendiğinde ise; davacının şirket ortağı olduğu, ayrıca İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1352 esas sayılı şirket ihyası dosyasında şirkete tasfiye memuru olarak atandığı, bu noktada davanın sürdürülüp sürdürülmemesi konusunda davacı ve şirket arasında menfaat çatışması doğduğuna göre, şirketi münhasıran bu davada temsil etmek üzere bir temsil kayyumu atanması gerektiği sonuç ve kanaatine varılarak…”, davanın kabulü ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı olan Tasfiye Halinde … Sanayii ve Ticaret Limited Şirketini münhasıran İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/814 Esas sayılı dosyasında temsil etmek üzere mali müşavir …’un temsil kayyımı olarak atanmasına, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili ile davalı … vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı … vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkili …’un 24.06.2020 tarihli duruşmaya katıldığını, beyanda bulunduğunu ve kendisi yönünden davanın reddini gerektirir nitelikte kesinleşmiş yargı kararını dosyaya sunmuş olsa da mahkemenin gerekçeli kararında bunların hiçbirine değinilmediğini, “Davalı tarafa usulüne uygun olarak tebligat yapılmış olup davaya cevap dilekçesi verilmemiş ve duruşmalara katılmamıştır.” ifadeleriyle yalnız diğer davalı şirkete ilişkin bir değerlendirme yapıldığını, müvekkilinin de davalı olduğu ve savunmaları kapsamında kesin delil niteliğinde yargı kararını dosyaya ibraz ettiğinin fark edilmediğini, bu hususun müvekkilinin hukuki dinlenilme ve savunma haklarının ihlali sonucunu doğurduğunu, Hem iş bu dava davacısı … ve hem de müvekkil davalı …’un, diğer davalı şirketin ortakları olarak sicil kayıtlarında yer almakla birlikte her ikisi de ilgili şirketle bir ilgileri olmadığını, sahte imza ve evraklar kullanılarak, kimlik bilgilerinden faydalanılarak ilgili şirketin kimliği belirsiz kişilerce kurulduğunu, kendilerinin bundan zarar gördüklerini ortaya koyduğunu, davacının, Yerel Mahkeme kararında da atıf yapılan İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/814 Esas sayılı dosyasıyla şirket ortağı olmadığının tespitini istediği göründüğünü, bununla birlikte, müvekkili davalı …’un kendi bilgisi ve rızası dışında, kimliği meçhul kimseler tarafından sahte imzalar ve kişisel bilgiler kullanılarak şirket ortağı olarak sicile işlenmesi ile Tasfiye Halinde … Sanayii ve Ticaret Ltd. Şti. unvanlı şirketin kurulduğunu, böyle bir şirketin var olduğunu ve kendisinin şirket ortağı/yetlilisi olarak gösterildiğini 2013 yılında ilgili şirketin borcu nedeniyle banka hesabına bloke konulması sonucu haberdar olduğunu, bu durumu öğrenmesinin ardından İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/418 Esas sayılı dosyasıyla şirketin kuruluşunda rol almadığı gibi, adına kullanılan evrakın sahte olduğunu belirterek ilgili şirketin kurucusu ve ortağı olmadığının tespitini talep ettiğini, 05.02.2015 tarihli ve 2015/114 sayılı karar ile şirketin kuruluş belgelerindeki imzaların müvekkiline atfen atılmakla müvekkilinin eli ürünü olmadığı, yine belgelerdeki fotoğrafların müvekkilline benzeşmediği, müvekkiline şirketin vergi borçları nedeniyle tahakkuk ettirilen vergi borçlarının yargı kararıyla iptal ettirildiği, şirketi temsilen atılan imzaların müvekkilin eli ürünü olmadığı, sonuç olarak müvekkilin ilgili şirketin kurucusu ve ortağı olmadığı, kuruluş ve sonraki aşamalarda müvekkile atfen atılan imzaların müvekkile ait olmayıp müvekkilin kimlik bilgilerini kullanan başka kimseler tarafından gerçekleştirildiğinin bilirkişi raporuyla da ortaya konduğunun tespit edildiğini, Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 13.01.2020 tarihli ve 2016/25459 Esas, 2020/155 sayılı Kararında İfadeleriyle bu hususa vurgu yapıldığını, Dava dilekçesinde, davacı ve davalı olarak gösterilen kişiler şeklen taraf ise de hakkın sahibi veya kendisine karşı hakkın himayesi istenmesi gereken kişiler olmadıkları belirlendiğini, bu sebeple davanın müvekkili yönünden sıfat yokluğundan (husumetten) reddi gerektiğini, husumetten ret kararının usule ilişkin bir karar olmayıp; davada taraf olarak gösterilenlerden birinin taraf sıfatının bulunmadığını belirleyen esasa ilişkin bir karar olduğunu, husumet dava şartı olup, kamu düzenine ilişkin bulunduğundan, yargılamanın her aşamasında mahkemece resen gözetilmesi gerektiğini, Tüm bunlardan hareketle müvekkilinin Tasfiye Halinde … Sanayii ve Ticaret Limited Şirketi’nin ortağı olmadığına dair kesinleşmiş yargı kararı mevcutken, müvekkili yönünden davada taraf sıfatı yokluğu söz konusu olduğunu, bu sebeple müvekkili yönünden davanın bu sebeple reddi gerekirken davanın kabulüne karar verilmiş olması açıkça hukuka aykırı olup, istinaf incelemesi sonucunda kararın kaldırılması ve müvekkili yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27.11.2013 tarihli ve 2013/13-439 Esas, 2013/1595 sayılı, Yargıtay 3. Hukuk Dairesi’nin 26.03.2015 tarihli ve 2014/12514 Esas, 2015/5042 sayılı ve Yargıtay 16. Hukuk Dairesi’nin 29.12.2020 tarihli ve 2017/3604 Esas, 2020/6560 sayılı kararlarının ekli olduğunu, husumet yokluğu nedeniyle davanın reddi durumunda yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilemeyeceğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkilinin maddi durumunun olmadığını gösterir fakirlik belgesini, yine aynı şekilde araç ve gayrimenkulü olmadığını gösterir belgeleri de dosyaya ibraz eteklerini, ayrıca müvekkilinin nüfus kayıt örneğini dosyaya sunduklarını, müvekkilinin evli ve çocuklu olup, geçimini zor idame ettirdiğini, kayyım ücretini ödemesinin mümkün olmadığını, tüm bunlar sebebiyle, temsil kayyımı için hükmedilen ücretinin kaldırılmasını gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kayyım ücreti yönünden kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davalı şirketin İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/814 Esas sayılı dava dosyasında temsili için kayyım tayini talebine ilişkindir. İlk derce mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davacı ve davalı … vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi HMK 355 maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı tarafından, davalı Tasfiye Halinde … Sanayii ve Ticaret Limited Şirketini’nin kuruluştan itibaren kurucusu ve ortağı olmadığının tespiti istemiyle İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/814 Esas sayılı dosyasında görülmekte olan dava açıldığı, ticaret sicilde şirket ortağı görünen davacının İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1352 esas sayılı şirket ihyası davasında davalı şirkete tasfiye memuru olarak atandığı, davacı ve şirket arasında menfaat çatışması doğduğundan İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/814 Esas sayılı dosyasında davanın sürdürülmesi ve davalı şirketin davada temsili konusunda davanın kabulü ile temsil kayyumu atanmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Eldeki davayı açan davacının aynı zamanda davalı olan şirketin tasfiye memuru olduğu da gözetildiğinde davalı şirketin iş bu davada da usule uygun temsili gerekmektedir. Bu durumda davayı gören İstanbul 12. Asliye Ticaret mahkemesince iş bu davada şirketin temsili için ara karar ile şirkete temsil kayyımı atanarak, şirketin iş bu davada usule uygun temsili ile taraf teşkili sağlayarak yargılama yapılması gerekir. Ayrıca, davalı gerçek kişi hakkındaki dava bakımından pasif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı da ilk derece mahkemesince değerlendirilmelidir. Yukarıdaki açıklama ışığında, iş bu istinafa konu kararın verildiği yargılamada, davalı şirketin usule uygun temsil edilmediği ve taraf teşkili yapılmaksızın sonuca gidildiği, bu surette yargılamaya ilişkin dava şartı eksikliği giderilmeden yargılamanın sürdürüldüğü anlaşıldığından, tarfların esasa dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca kaldırılmasına dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Davanın, yukarıda açıklandığı gibi taraf teşkili sağlandıktan sonra yeniden görülmesi için, dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Taraflarca yatırılan istinaf peşin karar harçlarının, ilk derece mahkemesince, talep halinde iadesine,4-Taraflarca istinaf kanun yolu aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, İlk Derece Mahkemesi tarafından, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 08.12.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca karar kesindir.