Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/743 E. 2021/977 K. 13.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/743
KARAR NO : 2021/977
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ 22/10/2019
NUMARASI: 2016/333E. 2019/436K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Gemi Ve Yük Alacaklılığından Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, davasında özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 10/07/2015 tarihli ve navlun bedeli 215.000,00 USD olarak belirlenen nakliyat sözleşmesinin imzalanmış olduğunu, sözleşmenin imzalanmasını takiben sözleşme konusu taşımanın sevkiyatının yapılması için … Tic. A.Ş. ile anlaşma imzaladığını, davalı şirket ile yapılan sözleşmede Martaş Limanından yapılacak yükleme tarihlerinin 16-17 Temmuz 2015, Alsancak Limanından yapılacak yükleme tarihlerinin 20-23 Temmuz 2015 olarak belirlendiğini ve bu tarihlerin sırasıyla 20 Temmuz 2015 ve 23-24 Temmuz 2015 olarak revize edildiğini, daha sonra sözleşme ile taraflarca Martaş Limanı için 16-17 Temmuz 2015 olarak belirlenen yükleme tarihinin dava dışı …Tic. A.Ş. ile yapılan görüşmelerde 20.07.2016 olarak revize edildiğini, Martaş Limanından yükleme tarihinde bir değişiklik olsa bile Alsancak Limanından yapılacak yükleme tarihlerinde bir değişiklik olmadığını, davalı şirketin yetkilisi ile yapılan 14.07.2016 tarihli e-mail yazışması ile teklif koşullarına uyulmadığı gerekçesiyle sözleşmenin haksız şekilde feshedildiğini, sözleşmenin feshi sonrasında davacı şirketin gemi donatanı ile yaptığı sözleşmeyi feshetmek durumunda kaldığını ve sözleşmenin feshi dolayısıyla 30.000,00 USD ödemiş olduğunu, davalı şirketin zararı tazmin etmemesi sebebiyle davacının 25.02.2016 tarihinde ihtarname çektiğini, davalının ise ihtarnameye cevaben borçlarını inkâr etmek suretiyle zararı ödemekten kaçındığını belirterek, 30.000,00 USD tutarında alacağın, temerrüt tarihinden itibaren işleyecek TC Merkez Bankasını USD dövizine uyguladığı en yüksek faiz oranı üzerinden hesaplanacak faiz ile birlikte, davalıdan tahsiline karar verilmesine talep ve dava etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; davanın, davacı ile davalı arasında imzalanmış 10.07.2015 tarihli Nakliyat Sözleşmesinin davalı şirket tarafından 14.07.2015 tarihinde feshedilmesine dayalı tazminat istemine ilişkin olduğunu, TTK’nın Deniz Ticareti Kitabı’nda navlun sözleşmelerinden doğan taleplerin bir yıllık zamanaşımına tabi tutulduğunu, taşıma sözleşmesinden kaynaklanan tazminat davalarına TBK’nın haksız fiile ilişkin hükümlerinin değil TTK’nin taşımaya ilişkin hükümlerinin uygulanması gerektiğini, TTK uyarınca zamanaşımı süresinin bir yıl olup sözleşmenin fesih tarihinden itibaren dava tarihine kadar bu sürenin dolduğunu ileri sürerek, davanın zamanaşımı nedeniyle reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Davalının operasyonun iptalin ilişkin maili, taraflar arasındaki sözeşmenin konusunun deniz taşıması olduğu dikkate alındığında, operasyonun iptali ile taraflar arasındaki sözleşmenin de iptali anlamına geldiği, dolayısıyla davacının beyan ve itirazlarının aksine 14/07/2015 tarihli mail ile sözleşmenin iptal edildiği bir diğer söylemle sözleşmenin feshedildiği anlamına geldiği mahkemece kabul olunmuştur. Zira deniz taşımalarında çok zaman mail yazışmaları ve mail ile verilen talimatlar ile taşıma organizasyonlarının ifa edildiği, mail ile verilen talimatlar üzerinden gerekli iş ve işlemlerin ifa edildiği görülmektedir. Yargıtay’ın yerleşik uygulamaları ile de mail yazışmaları ile verilen talimat ve beyanlara sonuçlar yüklenmiştir. Bu hali ile davaya konu zararın doğumu da taraflar arasındaki sözleşmenin feshine dayanmaktadır. TTK 1246 maddesi gereği navlun sözleşmesinden doğan alacakların 1 yılda zamanaşımına uğrayacağı düzenlenmiştir. Buna göre somut olayda sözleşmenin 14/07/2015 tarihinde feshedilmesine karşın davanın 05/08/2016 tarihinde açıldığı anlaşılmakla davalının zamanaşımı defi yerinde görülerek davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.Her ne kadar davacı vekili 11/10/2016 havale tarihli dilekçesi ile talep edilen zararın navlun sözleşmesinden doğmadığını, haksız fesih nedeniyle uğranılan zararın tazmininin talep edildiğini bu nedenle TTK 1246 maddesi gereği sürenin somut olayda uygulanamayacağını beyan etmişse de, esasen talep edilen zarar taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinden kaynaklanmakla, davacının bu yöndeki beyanlarına itibar olunmamıştır. Ayrıca davacı vekili her ne kadar sözleşmenin 14/07/2015 tarihinde feshedilmediğini, taraflar arasındaki görüşmelerin sonrasında da devam ettiğini belirtmişse de buna ilişkin dosyaya somut bir delil davacı tarafça sunulamamıştır. Ayrıca davacı vekili dava dilekçesinde ise 14/07/2015 tarihli mail ile sözleşmenin haksız olarak feshedildiğini belirtimiştir. Son olarak davacı vekili 11/10/2016 tarihli dilekçesi ile taleplerinin haksız feshe dayandığını açıkça belirtmekle, sözleşmenin hangi tarihte feshedildiğine ilişkin de davalı tarafça gönderilen mail tarihinden başka herhangi bir tarih de belirtmemişlerdir. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin zamanaşımı define yönelik beyanlarına itibar olunmadığı,…” gerekçesiyle, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Taraflarınca bildirilen mail tarihinin ilk derece mahkemesince fesih tarihi olarak kabul edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarında itirazlarının değerlendirilmediğini, bilirkişilerin tevdi edilen görev sınırlarını aşarak hukuki değerlendirmede bulunduklarını, Yargılama aşamasında yeni bir heyetten bilirkişi raporu alınması hususunda karar verilmesini talep ettiklerini, ilk derece mahkemesinin bu talebi karşılamadığını, İlk derece mahkemesinin eksik incelemeye dayalı olarak hukuka aykırı bir karar tesis ettiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, navlun sözleşmesinin haksız şekilde feshedilmiş olduğu iddiasına dayalı olarak açılan zararların tazmini talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davalı vekili, zamanaşımı defi ileri sürmüştür. TTK’nın 1246. maddesinin birinci fıkrasında “1188 inci madde hükmü saklı kalmak kaydıyla, gemi kira sözleşmeleri ile zaman çarteri sözleşmeleri ve navlun sözleşmelerinden veya konişmentodan veya onun düzenlemesinden doğan bütün alacaklar bir yılda zamanaşımına uğrar”; ikinci fıkrasında ise ”Bu süre alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlar” şeklinde düzenleme mevcuttur.Davaya konu zarar alacağı; navlun sözleşmesinin davalı yanca haksız fesih edildiği iddiasına dayalı olarak talep edilmekle, bahsi geçen zararın kaynağı navlun sözleşmesidir. O halde somut olayda uygulanması gereken TTK’nın 1246. maddesinin birinci fıkrasında düzenleme bulan 1 yıllık zamanaşımıdır. Dosya içerisindeki e-mail yazışma çıktılarından da anlaşılacağı üzere davacı taraf, sözleşmenin feshedildiğini öğrendiği tarihte, fesihten ötürü dava dışı gemi donatanına yapması gereken ödemenin varlığından bahsederek bu sebeple uğrayacağı zararı davalıdan tazmin yoluna gideceğini açıkça bildirmiştir. Bu halde davacının eldeki davaya konu ettiği malvarlığındaki azalmanın, fesih tarihi itibariyle ortaya çıkmış olduğunun kabulü gerekir. Sonuç olarak, zarara ilişkin olduğu öne sürülen alacak, fesih tarihi itibariyle muaccel olmakla, TTK’nın 1246. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan düzenleme gereği bir yıllık zamanaşımı süresinin başlangıç tarihi, taraflar arasındaki sözleşmenin fesih tarihidir. Davalı vekili, esasa cevap süresi içerinde zamanaşımı defini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili, davalı ile arasındaki sözleşmenin 14.07.2015 tarihli mail gönderimi ile davalı tarafından haksız şekilde feshedildiğine ilişkin beyanda bulunmuş olmakla; ilk derece mahkemesince 14.07.2015 tarihi gözönünde bulundurularak, davanın açılış tarihi itibariyle TTK’nın 1246. maddesinin birinci fıkrasında düzenleme bulan bir yıllık zamanaşımı süresinin geçmiş olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmesinde herhangi bir hukuka aykırılık yoktur.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesinin gerekçeleri Dairemizce de benimsenmiş ve davacı vekilinin istinaf başvuru sebepleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yolu aşamasında yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,5-Karar kesinleştikten sonra dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 13.07.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.