Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/665 E. 2023/730 K. 27.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/665
KARAR NO: 2023/730
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/01/2021
NUMARASI: 2020/399 E. – 2021/29 K.
DAVANIN KONUSU: Satıma konu ayıplı malın değiştirilmesi- Tazminat
Taraflar arasındaki aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesi olmadığı takdirde tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine dair verilen karara karşı, taraflarca istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin17.06.2014 tarihinde davalı … Tic. A.Ş’den 336.652,77 TL bedelle … plakalı aracı satın aldığını, müvekkilinin muhtelif markalarda aynı yaşta bir çok araç bulunduğunu, araçların benzer iklim koşullarında kullanıldığını ve muhafaza edildiğini, dava konusu aracın muhtelif yerlerinde boya üzerindeki cilanın kalkması sebebiyle aracın Samsun’da bulunan yetkili servise götürüldüğünü, yapılan inceleme sonucunda yazılı olarak bilgi verilmediğini ancak bu durumun iklimden kaynaklandığının sözlü olarak beyan edildiğini, müvekkilince Ordu 1.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2019/44 Değişik İş dosyasında alınan raporda, aracın kaportasının muhtelif kısımlarında boya üzerindeki vernik (cila) kabarma ve dökülmeleri bulunduğu ve bu hasarlara sebep olabilecek kaza, darbe, dış etken ve kullanım hatası tespit edilemediği, hasarın aracın üretiminden kaynaklandığının belirlendiğini, üretim hatasının Ankara …Noterliğinin 03.12.2019 tarihli ihtarıyla davalılara bildirildiğini, satılan araçta üretimden kaynaklanan ayıp bulunması nedeniyle aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesi gerektiğini ileri sürerek, aracın misli ile değişimini, mümkün olmadığı taktirde aracın dava tarihindeki değerinin tespiti ile faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … AŞ vekili, savunmasında özetle; müvekkili ile davacı arasında sözleşme ilişkisi bulunmadığından davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, müvekkilinin ithalatçı olduğunu, 2014 yılında satılan aracın garanti süresinin 2016 yılında dolduğunu, kaldı ki davacının süresinde TTK’nın 23. maddesi uyarınca muayene külfetini yerine getirerek ayıp ihbarında bulunmadığını, iddia edilen hasarın da süresinde ihbar edilmediğini, aracın ilk olarak 16.07.2019 tarihinde 149.704 km’de iken, “aracın muhtelif yerlerinde vernik atması” şikayeti ile yetkili servise götürüldüğünü, arıcın satın alındığı tarihten itibaren 5 yılı aşkın sürece böyle bir şikayet bulunmadığını, serviste yapılan incelemede hasarın üretimden kaynaklanmadığı, başka bir dış etken sonucu meydana geldiğini belirlendiğini, Ordu 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2019/44 D. İş sayılı dosyasından alınan raporun, somut ve bilimsel veri içermediğini, eksik ve yetersiz inceleme ile düzenlenen raporun bağlayıcı olmadığını, aracın boyasında üretimden kaynaklanan hiçbir ayıp olmadığını, kaldı ki aracın boyasında imalat hatası bulunduğu varsayılsa dahi aracın ayıpsız misliyle değiştirilmesinin menfaatler dengesine aykırı olduğunu, talebin zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Davalı … Ticaret AŞ vekili, savunmasında özetle; satım sözleşmesinde TTK’nın 23. maddesine göre süresinde aracın muayene edilerek ayıp ihbarında bulunulmaması nedeniyle hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddi gerektiğini, müvekkilinin mutabık kalınan nitelikteki aracı ayıpsız olarak davacıya teslim ettiğinden müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, satım sözlemesinden kaynaklanan ayıp iddiasının TBK’nın 231. maddesi uyarınca zamanaşımına uğradığını, aracın 17.06.2014 tarihli fatura ile satılarak teslim edildiğini, itiraz edilmiş tespit dosyasının hükme esas alınamayacağını, dava konusu aracın müvekkili şirketin yetkili servisine getirilmediğini, aracın misli ile değişimi talebinin orantısız olduğunu, hile ile gizlenmiş bir ayıp bulunmadığını savunarak, davanın hak düşürücü süre ve zamanaşımı yönünden, aksi halde esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacının 17.06.2014 tarihinde davalılardan … Tic. A.Ş. (… bayii) fırmasından 336.652,77-TL bedelle .. .plakalı aracı satın aldığı, davacının isteminin ticari satımda gizli ayıp sebebiyle ayıplı arabanın misli ile değiştirilmesi mümkün olmadığı takdirde tazminatın davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsili istemine ilişkin olduğu, taraflar arasında 17.06.2014 tarihinde fatura karşılığında dava konusu aracın teslim alındığı, tarih hususunda tarafların mutabık olup, davacı tarafın dava dilekçesinde bu hususu belirttiği, davacı tarafından 17.06.2014 tarihinde teslim alınan araçta ayıplı maldan sorumluluk hususunda belirlenmiş 2 yıllık kanuni zamanaşımı geçmiş bulunduğu, davacı tarafın ayıp iddiasından ötürü ayıpsız misli ile değişim talebi ve bedel iadesi talebinin zamanaşımına uğramış bulunduğu açıktır. 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanununun ‘Zamanaşımı’ kenar başlıklı 231 nci maddesi ile hüküm altına alındığı üzere; ‘satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.’ Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 05.10.2005 tarih ve E: 2005/4-487 , K: 2005/553 ilamında da ‘…Açıkça yasa daha uzun bir süre garanti verilmemişse malın ayıplı olması nedeniyle açılacak davalar, -ayıp daha sonra ortaya çıkmış olsa bile- iki yıllık zamanaşımına tabidir. Bu durum karşısında zamanaşımı süresi davacının teslim aldığı tarih göz önüne alındığında kesinlikle dolmaktadır…’ denmekle ayıp iddialarının hukuken iki yıllık zamanaşımına tabi olduğu vurgulanmıştır. Somut olayda davacı tarafın Türk Ticaret Kanunu’nun 23. maddesi uyarınca sekiz günlük süre içerisinde muayene külfetini yerine getirdiğine dair dosya içerisinde bir bilgi veya belge bulunmadığı gibi bununla birlikte, davacı tarafın, dava konusu olayı müteakip hemen (derhal) aracı aldığı davacısına bir bildirimi bulunup bulunmadığını ispat edilmediği görülmüş ve davalı şirkete de bir ayıp bildiriminde bulunmadığı, anlaşılmış olup dava konusu araç ilk olarak 16/07/2019 tarihinde 149.704 km’de iken, ‘aracın muhtelif yerlerinde vernik atması’ şikayeti ile yetkili servise giriş yaptığı anlaşılmıştır. Gelen kayıtlara göre , davacının aracı satın alındığı tarihten itibaren 5 yılı aşkın süre bu yönde bir şikayet olmadığı görülmüş, Ordu 1. Sulh Hukuk Mahkemesi’nde ilk defa 2019/44 D. İş sayılı rapor alınmış olup talebin içeriği de dikkate alınarak iki yıllık zamanaşımı süresinin dolmuş olduğu, davalı yanın süresinde ibraz ettiği cevap dilekçesinde zamanaşımı def’ini ileri sürdüğü…” gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili ile davalıların vekilleri tarafından ayrı ayrı istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemece ayıbın açık ve gizli olduğu durumlarda mevcut süreler göz önünde bulundurularak bir karar verildiğini, oysa araçta, üretim hatasından kaynaklı, üretici ve satıcı firmanın sorumluluğunda olan ve ağır kusurla gizlenmiş bir ayıp bulunduğunu, bu ayıbın süresinde bildirilmediği gerekçesiyle davalıların sorumluluktan kurtulamayacağını ve iki yıllık zamanaşımı süresinin uygulanamayacağını, müvekkilinin 17.06.2014 tarihinde aracı satın aldığını, bu aracın benzer nitelikteki araçlarla şartlarda kullanılarak muhafaza edilmesine rağmen aracın kaporta ve muhtelif yerlerinde boya üzerinde cilasının kalktığını, bu nedenle 27.09.2019 tarihinde … Tic. A.Ş.’nin yetkili servisine götürülerek tespit talep edildiğini, tespitin sonucu yazılı olarak bildirileceği söylenilmesine rağmen bildirilmediğini, telefonla problemin iklim sebebi ile oluştuğunun bildirildiğini, ancak yurt dışındaki şirket merkezi ile yapılan görüşmede iklim nedeniyle aracın boyasında bu tür hasarın oluşmayacağının bildirildiğini, bunun üzerine Ordu 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2019/44 Değişik İş dosyasında inceleme talep edildiğini, mahkemece atanan bilirkişinin araçtaki boya üzerindeki vernik (cila) kabarma ve dökülmelerinin belirlendiğini, bu hasarlara sebep olabilecek kaza, darbe, dış etken ve kullanım hatası tespit edilemediğini, hasarın üretim hatasından kaynaklandığının belirlendiğini, davalı … İle yapılan görüşmelerden sonuç alınmayanıca 03.12.2019 tarihli ihtarnamenin keşide edildiğini; TBK’nın 225. maddesi gereğince, ağır kusur halinde satıcının ayıbın geç ileri sürülmesi nedeniyle sorumluluktan kurtulamayacağını, satılan aracın ve satıcıların satışa ilişkin donanımları dikkate alındığında müvekkilinin, aracın boyasının hatalı olduğunu ve aracın komple boyandığını bilmemesinin mümkün olmadığını, aracın dökülen cila ve boyasının altından başka bir renk boya çıkmakla aracın komple boyalı olduğunun açık olduğunu, satıcının bu durumu bilmeme ihtimali bulunmadığını, davalıdan sıfır olarak araç alan müvekkilinin bu durumu bilmesinin mümkün olmadığını, araçtaki boyaların ve verniklerin kabarması ile aracın kullanılamaz hale geldiğini, kullanıcı hatası bulunmadan bu şekilde boyası kabaran ve altından başka renk boya çıkan araçtaki ayıbın gizlenmesi nedeniyle satıcının ağır kusurlu olduğunu ve satıcının TBK’nın 219. maddesi uyarınca sorumlu olduğunu, iki yıllık zamanaşımının somut olayda uygulanamayacağını, satıcının ağır kusurlu olması halinde TBK’nın 232. maddesindeki iki yıllık sürenin uygulanamayacağının açık olduğunu, ayıbın teslim sırasında gizlendiğini, mahkemece araçta meydana gelen hasarın kaynağının ne olduğu, ağır kusurlu olarak gizlenilip gizlenilmediği dahi tespit edilmeden, bu hususlara ilişkin bir bilirkişi raporu dahi alınmadan, sonucunda da davanın kaç yıllık zamanaşımına tabi olduğu belirlenmeden karar verilmesinin hatalı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne, karar verilmesini istemiştir. Davalı … Tic. AŞ. vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacı şirkete ait aracın ayıplı olduğu iddiasına dayalı misli ile değişim bu talebin kabul edilmemesi halinde rayiç bedelinin tahsili isteminde mahkemece davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verildiğini, kararda müvekkili yararını Tarifenin 13/1. maddesi gereğince 4.080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsiline karar verildiğini, kararın esasının yerinde olduğunu, ancak müvekkili lenine maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, aracın fatura bedeli üzerinden nispi vekalet ücreti hükmedilmesi gerektiğinin bir çok Yargıtay kararı ile kabul edildiğini, misli ile değişim talebinde nispi vekalet ücreti verilmesi gerektiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın vekalet ücreti yönünden kaldırılmasına ve nisbi vekalet ücretine, karar verilmesini istemiştir. Davalı … AŞ vekili, katılma yoluyla istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davacı tarafından davanın açıldığı asliye hukuk mahkemesince görevsizlik kararı verilerek dosyasın görevli ticaret mahkemesine gönderildiğini, HMK’nın 331/2.maddesine göre görevsizlik kararı verdiğinden müvekkili için vekalet ücreti takdiri gerektiğini, ancak görevsizlik kararı veren mahkemece bu hususta karar verilmediğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, görevsizlik kararının vekalet ücreti yönünden kaldırılarak, vekalet ücretine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, satım sözleşmesine konu olan aracın ayıplı olduğu iddiasına dayalı olarak, TBK’nın 227.maddesi uyarınca, aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesi, olmadığı takdirde bedelinin tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili ile davalılar vekillerince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacının, davalı … AŞ’nin ithalatçısı, diğer davalının satıcısı olduğu … plakalı beyaz renk ticari aracı 17.06.2014 tarihli fatura ile satın aldığı ve aracı kullanmaya başladığı sabittir. Dava konusu aracın boyalarında döküntüler olması nedeniyle servise başvurulduğu, servisçe dökülmenin kullanıcı ayıbından ileri geldiğinin belirtilmesi üzerine davacı tarafından 24.10.2019 tarihinde Ordu 1.Sulh hukuk Mahkemesinin 2019/44 Değişik iş sayılı dosyasında talepte bulunduğu ve mahkemece araçtaki ayıbın belirlenmesi için bilirkişi incelemesi yapıldığı anlaşılmıştır. Bilirkişi raporunda, araç boyası üzerindeki verniğin bazı yerlerde kalktığı belirlenmiştir. Davacı, kalkan boyanın altında başka renk bulunduğunu ve aracın farklı renk ile boyanarak satıldığını belirtmiştir. Bu durumda, bu tür bir ayıbın muayene ile belirlenmesinin mümkün olup olmadığı ile bu tür bir işlemde iki yıllık zamanaşımının uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi gerekir. Taşınır satışında, satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin talepler bakımından zamanaşımı, satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak bir yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Alıcının satılanın kendisine devrinden başlayarak bir yıl içinde bildirdiği ayıptan doğan def’i hakkı, bu sürenin geçmiş olmasıyla ortadan kalkmaz. Ancak satıcı, alıcıyı iğfal etmişse bir senelik zamanaşımından yararlanamaz (TBK m.231). Satıcı, satılanı ayıplı olarak devretmekte ağır kusurlu ise iki yıllık zamanaşımı süresinden yararlanamaz. Ticari satışlarda da satıcı alıcıyı aldatmışsa bu zamanaşımından yararlanamaz (19.HD.12.2.2008, E. 2007/11897 K. 2008/1114 sayılı emsal kararı). Yasalardaki bu hükümlere göre; ağır kusuru, hilesi, kandırması nedeniyle bir yıllık zaman aşımı süresinden yararlanamayacak olan satıcıya hangi zamanaşımı süresinin uygulanacağı, hile durumunda satıcıya karşı açılacak davalarda zamanaşımının ne olacağı yasalarda açıklanmamış ve bu boşluk öğretide yapılan yorumlarla doldurularak TBK’nın 146. maddesindeki on yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanacağı benimsenmiştir. Somut uyuşmazlıkta davalıların satıcı ve ithalatçısı olduğu aracın davacıya sıfır km araç olarak satıldığı ve aracın orijinal renk boyasının altında başka bir renk boya bulunduğu ileri sürüldüğüne göre, bu tür bir eylemin TBK’nın 231.maddesi anlamında ağır kusur veya hileli bir işlem olup olmadığı değerlendirilerek zamanaşımı hususunda bir karar verilmesi gerekirken, yukarıda değinilen ilkeler değerlendirilmeden, sadece satım tarihi ile ayıp ihbarı arasında iki yıllık sürenin geçmesi nedeniyle alacağın zamanaşımına uğradığının kabulü yerinde değildir. Bu nedenle gerekirse araç üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak ayıbın niteliği belirlenip zamanaşımı itirazının bundan sonra karara bağlanması gerekir. Mahkemece yukarıdaki açıklamalara göre yapılacak değerlendirme sonucunda zamanaşımı definin karara bağlanması; zamanaşımı definin reddi halinde TBK’nın 227. maddesindeki koşulların değerlendirilerek davadaki talepler hakkında bir hüküm kurulması gerekir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, tarafların esasa dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Taraflarca yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep hâlinde, ilk derece mahkemesince yatıranlara iadesine, 4-Taraflarca yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.27.04.2023
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.