Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/63 E. 2021/139 K. 04.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/63
KARAR NO: 2021/139
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04.12.2020 tarihli ek karar.
NUMARASI: 2020/564 D.İŞ. -2020/567K.
DAVANIN KONUSU: İhtiyati Haciz
Taraflar arasında görülen ihtiyai haciz talebinin ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, kararda yazılı nedenlerle verilen ihtiyati haciz kararına borçlu vekili tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin verilen ek karara karşı, borçlu vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati haciz talep eden alacaklı vekili talep dilekçesinde özetle; müvekkilinin borçlulardan ibraz edilen kambiyo senedi nedeniyle alacaklı olduğunu belirtilerek ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi, ihtiyati haciz talebini değerlendirdiği 02.11.2020 tarihli kararında; ” …ihyati haciz talebinde bulunan alacaklı vekili Mahkememize verdiği dilekçe ile, müvekkilinin borçlulardan ibraz edilen kambiyo senedi nedeniyle alacaklı olduğunu belirtilerek ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir. Talep dilekçesi ve belge asılları ile tüm dosya kapsamına göre talebin İ.İ.K’nun 257. ve devamı maddeleri gereğince yerinde olduğu anlaşılmakla TALEBİN KABULÜ İLE, Alacaklının iddia ettiği yukarıda belirtilen alacak miktarı ile sınırlı olmak kaydıyla, borçluların menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarının İHTİYATEN HACZİNE, 2- Alacağın % 15 oranında 1.444.500,00 TL nakdi veya kesin ve süresiz banka teminat mektubunun alacaklı tarafından 10 gün içerisinde Mahkememiz veznesine teminat olarak yatırılmasına,yatırılmadığı takdirde ihtiyati haczin kalkmasına, 3- Teminat yatırıldığında kararın süresinde infazı için İstanbul İcra Müdürlüğüne tevdiine…” karar verilmiştir. Bu karara karşı, borçlu vekili tarafından, İİK’nın 265. maddesi uyarınca, süresinde itiraz edilmiştir. İhtiyati hacze itiraz eden borçlu vekili, itiraz dilekçesinde özetle; ihtiyati haciz kararı veren mahkemenin yetkisiz olduğunu, bononun keşidecisi hakkında iflas kararı verildiğini, müvekkiline ödememe protestosu çekilmediğini, müvekkilinin aval verirken eşinin rızasının alınmadığını beyanla, esasa ilişkin bazı sebepler ileri sürerek ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi, itirazı değerlendirdiği 04.12.2020 tarihli ek kararında; “…Somut olayda mahkememizce verilen ihtiyati haciz kararına borçlu karşı taraf vekili tarafından yetkisizlik, teminat senedi olması asıl borçlunun iflasına karar verilmiş olması nedeniyle müvekkili hakkında itiraz konu bono nedeniyle ihtiyati haciz kararı verilemeyeceğinden bahisle itiraz edilmiş ise de;Mahkememizce talebe konu bonodan dolayı verilen ihtiyati haciz kararı, avalist sıfatıyla sorumlu olan borçlu hakkında vadesi geçmiş, borç ikrarı mahiyetinde bulunan bonoya dayalı olarak verilmiş olup, senet metninde nakden kaydı bulunup, teminat olarak verildiğine ilişkin bir kayıt bulunmamaktadır. Senedin teminat olarak verildiğine yönelik itirazda borçlu tarafından alacaklıya karşı İİK’nın 72. maddesi kapsamında açılabilecek bir menfi tespit davasında incelenebilecek hususlardan olup, İİK’nın 265. maddesindeki itiraz nedenlerinden sayılmadığından, asıl borçlunun iflasına karar verilmiş olmasının avalist hakkında ihtiyati haciz karar verilmesine engel teşkil etmediğinden, kambiyo senetlerinin özelliği gereği yetki şartının tacir olan lehtar ve keşidecinin yanı sıra tacir olmayan gerçek kişi avalisti de bağlayacağı Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 01/10/2018 tarih ve 2018/13007 E.,2018/8938 K. sayılı içtihatında belirtildiği üzere talebe konu bonodaki yetki şartı mahkememiz yetkili olduğundan, mahkememizce verilen ihtiyati haciz kararının usul ve yasaya uygun…” olduğu gerekçesiyle, itirazın reddine karar verilmiştir. Bu ek karara karşı, ihtiyati hacze itiraz eden borçlu vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati hacze itiraz eden vekili istinaf başvuru dilekçesinde; İhtiyati haciz kararı veren mahkeme yetkisiz olduğundan mahkemenin kararının ve müvekkili aleyhine hükmedilen ihtiyati haczin kaldırılması gerektiğini, İhtiyati haciz talebine konu bonoda keşideci hakkında iflas kararı verildiğinden müvekkili aleyhinde de takip başlatılamayacağını, Müvekkiline ödememe protestosu çekilmediğini, ayrıca müvekkili kefil olurken eşinin rızasının da alınmadığını, İhtiyati haciz talebine konu senedin keşidecisinin sözleşme gereği üstlendiği tüm edimlerini yerini getirdiğini, ancak alacaklı tarafın kendisine düşen edimleri gereği gibi yerine getirememiş olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin itirazın reddine dair ek kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, itirazın reddine dair ek kararın kaldırılmasına, ihtiyati haciz kararına itirazların kabulüne, ilk derece mahkemesinin 02.11.2020 tarihli ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Talep, İİK’nın 265. maddesi uyarınca ihtiyati hacze itiraza ilişkindir. İlk derece mahkemesince, itirazın reddine dair verilen ek karara karşı, borçlu vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönleriyle sınırlı olarak yapılmıştır. İhtiyati haciz talebine konu 07.08.2018 düzenleme tarihli, 31.10.2019 vadeli, 1.000.000 Euro tutarlı senedin keşidecisi .. A.Ş., lehtarı … A.Ş.’ dir. … A.Ş. yetkilisi tarafından avalist sıfatıyla senede imza atıldığı görülmektedir. HMK’nın yetki sözleşmesini düzenleyen 17. maddesinde; “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır” hükmüne yer verilmiştir. Görüldüğü üzere, yetki sözleşmesi düzenleyebilecek şahıslar, sadece tacirler veya kamu tüzel kişileri olarak belirlenmiştir. Yine bonoda yetki şartı bulunması halinde de yetki şartının geçerli olması için HMK 17. maddesine göre, uyuşmazlığın tacirler arasında doğmuş olması şartı aranmaktadır. Somut olay bakımından, itiraz eden keşideci ile alacaklı tacir olduklarından, bonodaki yetki şartı geçerli olduğu gibi, TTK’nın 702/1. maddesi gereğince, aval veren kimsenin, kimin için taahhüt altına girmiş ise tıpkı onun gibi sorumlu olduğu gözetildiğinde, bonoya aval veren yönünden de yetki şartı bağlayıcıdır. Bu sebeple itiraz edenin yetkiye ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddi gerekmektedir. TTK’nın 778/3. maddesi yollamasıyla 701/3. maddesi gereğince poliçenin ön yüzüne atılan her imza aval sayılmaktadır. TTK’nın 702/1. maddesi uyarınca, aval veren kimin lehine aval vermişse, aynen onun gibi sorumlu olur. TTK’nın 701/4. maddesi uyarınca, kimin için verildiği belirtilmeyen aval, düzenleyici için verilmiş sayılır. Bu durumda olayımızda aval veren borçlu, keşideci lehine aval vermiş konumundadır. Keşideciye müracaat hakkının kullanılması için protestoya gerek yoktur. Yine, bono üzerindeki davacı imzasının kefalet olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre bono üzerine kefil ibaresi konulsa dahi bunun avâl olarak nitelendirilmesi gerektiği, avâl verenin bononun diğer borçluları ile birlikte müteselsilen sorumlu olduğu anlaşılmakla eş rızasının alınmaması sebebiyle geçersizliğe dayalı istinaf sebepleri yerinde değildir. ( Bkz ;Yargıtay İBBGK’nun 2017/4 E- 2018/5 K sayılı, 20.04.2018 tarihli içtihadı).Asıl borçlu iflas etmiş olsa bile bu durum, aval verene müracaat hakkını engellemez. Buna dair istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.İhtiyati haciz isteyebilmek için İİK’nın 257/1. maddesine göre, alacağın muaccel olması ve rehinle temin edilmemiş olması yeterlidir. İİK’nın 265. maddesinde ihtiyati haciz kararına karşı itiraz sebepleri sınırlı şekilde sayılmış olup, bu sayılanlar dışında başka bir sebebe dayanılarak ihtiyati hacze itiraz edilmesi mümkün değildir. İtiraz eden borçlu tarafça ileri sürülen itiraz nedenleri ve iddiaları, açılacak menfi tespit davası yoluyla ileri sürülebilecek nitelikte olmakla, itiraz edenin itiraz sebepleri İİK’nın 265. maddesinde sayılan itiraz nedenlerinden olmadığı, ihtiyati hacze itiraz aşamasında değerlendirilemeyeceği istikrarlı yargıtay kararlarında vurgulanmıştır (emsal nitelikte Yargıtay 11. HD 19/09/2016 tarih, 2016/8376-7358 E.K sayılı ilamı).Bahsi geçen sebeplerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu ek kararı isabetli olup istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Borçlu vekilinin vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Borçlu vekili tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Borçlu vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. ve İİK’nın 265/son maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 04.02.2021
KANUN YOLU:HMK’nın 362/1-f ve İİK’nın 265/son maddeleri gereğince karar kesindir.