Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/59 E. 2021/758 K. 10.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/59
KARAR NO: 2021/758
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/11/2020
NUMARASI: 2019/861 Esas – 2020/566 Karar
DAVA: Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan Tazminat
Taraflar arasındaki, davacının mevduat hesaplarında yapılan kısıtlamaların, blokenin ve İnternet bankacılığı erişim engelinin kaldırılması ve tazminat istemli açılan davanın yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle, arabulucuk dava şartı gerçekleşmediğinden davanın usulden reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dilekçesinde özetle; müvekkil şirketin mevduat hesabı bulunduğunu ve yıllardır davalı şirketin Çakmak Şubesinden hizmet aldığını, davalı şirket tarafından müvekkiline mevduat hesabının kapatılması için baskı yapıldığını, davalı Bankanın müvekkilinin hesabına para girişi olduğunda kullanılmasına izin verilmediğini, internet bankacılığının kapatıldığını, davalı bankanın hizmetlerinin ayıplı olduğunu beyanla, müvekkilinin mevduat hesabında yapılan kısıtlamaların, blokenin ve internet bankacılığı erişim engelinin kaldırılmasına karar verilmesini, şimdilik 1.000,00 TL’lik maddi tazminatın ayıplı hizmet tarihinden itibaren hesaplanacak faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderlerinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davacı hakkında yapılan işlemlerin, müvekkilinin internet sitesi üzerinden kamuya açıklanan kara para politikası doğrultusunda yapılmış olduğunu, banka faaliyetlerinin uluslararası mevzuat ile uyumlu yürütüldüğünü, uluslararası alanda başta BM Güvenlik Konseyi yaptırımları olmak üzere gerekli yaptırımları sağladığını, yaptırıma konu faaliyetlere yönelik herhangi bir hizmet sunmadıklarını ve yaptırımları ihlal eden herhangi bir bankacılık hizmetine aracılık etmediklerini, uluslararası yaptırıma tabi ülke uyruklu ortakları olan firmalara ait işlemlerin söz konusu yaptırımlara uygunluğu açısından incelenebilmesi ve gerekli kontrollerin yapılabilmesinin gerekli olduğunu, uluslararası yaptırıma tabi ülke uyruğuna sahip şahısların ortak olarak yer aldığı firma hesaplarına İnternet/Mobil Bankacılık uygulamalarının tanımlanmasının uygun olmadığını, buna ek olarak USD cinsinden hesap açılışının da yapılmadığını, davacıya yönelik söz konusu kısıtlamaların bankanın standart prosedürleri gereğince konulduğunu, davacı özelinde gerçekleştirilen bir uygulamanın bulunmadığını belirterek, davanın reddine ve ve yargılama giderlerinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Somut olayda davacı vekilince Bankacılık faaliyetleri kapsamında oluşan zararın tazminine yönelik iş bu davaya ilişkin arabulucu son tutanak aslını sunmak için süre verilmiş ancak davacı vekili 10.03.2020 tarihinde 16.12.2019 tarihli Arabuluculuk tutanak aslını dosyaya ibraz etmiştir, davanın açılış tarihi 02.12.2019 tarihi olduğu ve Arabulucuya müracaatın dava açılmadan önce tamamlanması gereken dava şartlarından olduğundan; Anılan düzenlemelere göre dava açılmadan arabuluculuga basvurulması gerektigi, is bu dava sartının sonradan tamamlanabilir nitelikte olmadıgı, aksinin kabulü düzenlemenin amacına aykırı olacagı, bu hali ile arabulucuya basvuru sartının dava açılmadan önce yerine getirilmedigi, açıklanan nedenlerle dava sartı yoklugu nedeniyle…” davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara davacı vekili tarafından tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: İlk derece mahkemesinin, arabuluculuk şartının yerine getirilmediğinden bahisle verdiği usulden ret kararının gerçek durumla uyumlu olmadığını, dosyanın bir önceki avukatı Av. … tarafından arabuluculuk tutanak asıllarının 10.03.2020 tarihinde ilk derece mahkemesine sunduğunu, buna dair tüm kayıtların UYAP sisteminde de gözüktüğünü, mahkemece tensipten sonra davaya devam edildiği de gözetildiğinde, artık bu husustan dolayı davanın reddinin doğru olmadığını belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacının mevduat hesaplarında yapılan kısıtlamaların, blokenin ve internet bankacılığı erişim engelinin kaldırılması ve uğranıldığı iddia edilen zararlar nedeniyle tazminat istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, dava konusu uyuşmazlığın ticari nitelikte olması nedeniyle TTK’nın 5/A maddesi uyarınca arabuluculuk dava şartına tabi olduğu, ancak arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Anayasamızın 9. maddesinde yer alan düzenleme uyarınca, ülkemizde yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılacağı ve 36. maddesinde de herkesin, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, mahkemelerin ise görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacakları esası benimsenmiştir. Bununla birlikte, 07.06.2012 tarih ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile bazı hukuki uyuşmazlıklar yönünden, bir yandan tarafların iradeleriyle kendi çözümlerini üretebilmeleri ve daha hızlı sonuç elde edilebilmeleri, öte yandan da mahkemelerin iş yükünün azaltılması amacıyla yine mahkemeler aracı kılınarak bazı tür hukuk uyuşmazlıklarında alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak “Arabuluculuk” müessesesi benimsenmiştir. 07.06.2012 tarih ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile bazı hukuki uyuşmazlıklar yönünden, bir yandan tarafların iradeleriyle kendi çözümlerini üretebilmeleri ve daha hızlı sonuç elde edilebilmeleri, öte yandan da mahkemelerin iş yükünün azaltılması amacıyla yine mahkemeler aracı kılınarak bazı tür hukuk uyuşmazlıklarında alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak “Arabuluculuk” müessesesi benimsenmiştir. Hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk yöntemi ile çözülmesi ihtiyari olmakla birlikte, 6325 sayılı Kanun’da 06.12.2018 tarihli ve 7155 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle, mahkemelerin iş yükünün azaltılması için bazı tür uyuşmazlıklar için mahkemeye başvurmadan önce bir dava şartı olarak “zorunlu arabuluculuk” şartı getirilmiştir. Bu bağlamda aynı kanun ile 6102 sayılı TTK’nın 5/A maddesi ile getirilen düzenlemede, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması bir dava şartı olarak kabul edilmiştir. 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesine göre, ilgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak kabul edilmiş olması durumunda, davacının arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılmadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorunda olduğu, bu zorunluluğa uyulmaması halinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiyenin gönderilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Yine mahkemece gönderilen ihtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın mahkemece davanın usulden reddine karar verilmesi ayrıca arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği hüküm altına alınmıştır. Dava açılmadan önce arabulucuya hiç başvurulmamış olması dava şartı yokluğu sebebiyle davanın usulden reddini gerektiren bir husus olup, arabulucuya başvurulmuş olmakla birlikte anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslının veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğinin mahkemece verilen kesin süre içerisinde sunulmamış olması da davanın usulden reddi yaptırımına bağlanmıştır. Somut olayda davacı vekili tarafından 18.10.2019 tarihinde Tüketici mahkemesinde dava açılmış, yargılama devam ederken 19.11.2019 tarihinde arabulucuya başvurulmuş ve tarafların uzlaşmadığına dair 16.12.2019 tarihinde tutanak düzenlenmiştir. İstanbul Anadolu 6.Tüketici Mahkemesi 2019/850 Esas sayılı dosyasında ticaret mahkemesinin görevli olduğunu belirterek görevsizlik kararı vermiştir. İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/861 Esas sayılı dosyasında 02.12.2019 tarihinde tensip düzenlemiştir. Eldeki dosyada, görevli mahkeme olan ticaret mahkemesinde davanın esasına girilmeden arabuluculuk işleminin tamamlandığı anlaşıldığından Mahkemece esasa girilerek karar verilmesi gerekirken, tekrar davacıdan arabuluculuk Yasası gereklerini “anlaşmazlık tutanağının getirilmesi”ni istemek Yasanın uygulanmasındaki amacına da uygun düşmeyeceği, HMK’nın 115/3. maddesi de gözönüne alındığında, somut olayda dava şartı yokluğundan usulden ret kararı verilmesi doğru görülmemiştir (Emsal nitelikte Yargıtay 17.Hukuk Dairesi 2020/3187 E 2021/762 K 04/02/2021 T.) Diğer taraftan, TTK’nın 5/A maddesi ile getirilen düzenlemede, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması bir dava şartı olarak kabul edilmiştir. Davanın konusunun birden fazla talebe ilişkin olması ve bunlardan bir kısmının bir miktar para alacağına, bir kısmının ise parasal olmayan taleplere ilişkin olması halinde, yani HMK’nın 110. maddesi anlamında bir dava yığılması ve talepler arasında da HMK’nın 166. maddesi anlamında bağlantı bulunması halinde, uyuşmazlığın ne şekilde çözümleneceğine ilişkin bir hüküm bulunmamakta ise de, Anayasamız uyarınca, uyuşmazlığın çözümünde asıl olanın mahkeme yargısı olduğu dikkate alındığında, aralarında bağlantı bulunan ve miktara tabi olan ve olmayan talepleri bir arada içeren, talep yığılmasının söz konusu olduğu davaların arabuluculuğa tabi olmaksızın mahkemece çözüme kavuşturulması gerekir. Somut olayda davacı taraf, bir nispi ticari dava olarak maddi tazminat talebi yanında, mevduat hesabında yapılan kısıtlamaların, blokenin ve İnternet bankacılığı erişimi engelinin kaldırılması taleplerini bir arada ileri sürdüğünden, bu nitelikteki davaların bir bütün olarak ve işin esasına girilerek mahkemece çözüme kavuşturulması gerektiği halde, ilk derece mahkemesince uyuşmazlığın zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi de doğru olmamıştır ( Emsal nitelikte, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 2019/3611 E 2020/4734 K 04/11/2020 T.) Yukarıdaki açıklamalar ışığında ilk derece mahkemesince dava şartlarına aykırı karar verildiği anlaşıldığından, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, ilk derece mahkemesince, talep halinde iadesine, 4-Davacı tarafından istinaf kanun yolu aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, esas hükümle birlikte, İlk Derece Mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Gerekçeli kararın, İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 10.06.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca karar kesindir.