Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/543 E. 2022/1618 K. 01.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/543
KARAR NO: 2022/1618
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14/01/2021
NUMARASI: 2020/108 E. – 2021/13 K.
DAVANIN KONUSU: Yabancı hakem kararının tenfizi
Taraflar arasındaki tenfiz davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen hükme karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 25.02.2011 tarihinde imzalanan “…” başlıklı sözleşme gereklerinin karşı tarafça yerine getirilmemesinden kaynaklı uyuşmazlığa ilişkin olarak sözleşmedeki tahkim şartı sebebiyle Singapur Uluslararası Hakem Merkezi’ne başvurulduğunu, müvekkili şirketin başvurusunun Tahkim Merkezince (SIAC) incelendiğini 12.05.2017 karar tarihli ve 064/2015 nolu kararı ile uyuşmazlık hakkında verilen kararın hüküm altına alındığını, davalının, … isimli … şirketi için müvekkili ile yapmış olduğu anlaşmadaki edimlerini haksız olarak yerine getirmemesinden dolayı, davalının ortak girişim anlaşmasının 3.2.2,3.2.3,3.2.4,3.2.6,3.6,6 ve 13 sayılı madde hükümlerini ihlal ettiği, davalının yaptığı ihlaller yüzünden davacının 4 Haziran 2015 tarihli … yazısıyla ortak girişim anlaşmasını haklı olarak feshettiğini, davacının, davalının … sermayesindeki %50 ortaklık payını 100 INR karşılığında davacıya satması yönünde bir emir düzenlenmesi talebinin reddedildiğini, davacının ortak girişim anlaşmasının madde 18.7 hükmünde öngörülen şekilde bağımsız bir değerleme uzmanınca belirlenecek bir değer üzerinden davalının … sermayesindeki %50 ortaklık payını satın alma veya davalıdan davacının … sermayesindeki %50 ortaklık payını satın almasını isteme hakkına sahip olduğu, davalının geçici görevle … bünyesinde çalıştırılan personel için 28,71,503.00 INR tutarında bir tazminatı davacıya ödeyeceği, davalının … sermayesindeki ortaklık payından kâr kaybı için 14,10,33,547.00 INR tutarında bir tazminatı davacıya ödeyeceği, davalının 14,39,05,050.00 INR tutarı üzerinden hükmün kurulduğu tarihten ödemenin yapıldığı tarihe kadar %18 oranında işletilecek basit faizi davacıya ödeyeceği, davalının SIAC Kayıt Yetkilisince belirlenen iş bu tahkim masrafları da dahil olmak üzere tahkim ile ilgili olarak uğranılan hukuki süreç ücret ve giderleri için davacıya 500,000.00 SGD ödeyeceği, davalının hükmün kurulduğu tarihten ödemenin yapıldığı tarihe kadar işletilmek üzere, Singapur Mahkemesinin karara bağladığı borç (ilamlı borç) için 500,000.00 SGD üzerinden %5.33 oranındaki basit faizide davacıya ödeyeceği, davacı ve davalı tarafların diğer tüm taleplerinin reddine şeklinde hüküm kurulduğunu, iş bu hakem kararının kesinleştiğini, arabuluculuk başvurusu neticesinde anlaşamama tutanağı düzenlendiğini, Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkında 10 Haziran 1958 tarihli New York Sözleşmesi’nin 8 Mayıs 1991 tarih ve 3731 sayılı kanunla onaylandığını, 2 Temmuz 1992 tarihinde yürürlüğe girdiğini, 20 Mayıs 1982 tarih ve 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun ( MÖHUK)’un 1. maddesinin birinci fıkrasına göre Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu milletlerarası sözleşme hükümlerinin saklı olduğunu, bu nedenle talep edilen tenfiz kararı için MÖHUK hükümleri değil New York Sözleşmesi hükümlerinin uygulanacağını, New York Sözleşmesi’ne göre bir yabancı hakem kararının bu Sözleşme kapsamına girmesi için iki unsurun bir arada olmasının yeterli olduğunu, hakem kararının başka bir devlet arazisinde verilmiş olması (New York Sözleşmesi,m.1) ve hakem kararının toprakları üzerinde verildiği devletin New York Sözleşmesi’ne taraf olması olduğunu, ayrıca hakem kararının akdî veya akit dışı hukuki münasebetlerden kaynaklanan ve Türk Hukukuna göre “ticari mahiyette sayılan uyuşmazlıklar” hakkında verilmiş olması (3731 sayılı kanunun m2 New York Sözleşmesi m.1, fıkra 3 ) gerektiğini, terfizi istenen yabancı hakem kararlarında her iki hususunda mevcut bulunduğunu,New York Sözleşmesi’nin 3. maddesine göre, akit devletlerden her birinin hakem kararının muteberliğini tanıyacağını ve kararın öne sürüldüğü memlekette cari prosedür kaidelerine tevfikan yazılı şartlar dairesinde icrasına hüküm verileceğinin düzenlendiğini belirterek, sonuçta, Singapur Uluslararası Hakem Merkezinin 12.05.2017 karar tarihli ve 064/2015 nolu kararı kararının tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; mezkûr hakem kararının Türkiye’de tenfizinin mümkün olmadığını, tenfizi talep edilen hakem kararı kapsamında davacının tahkim yargılamasındaki avukatı ile hakem heyeti başkanının aynı avukatlık bürosunun ortakları olduklarının ortaya çıktığını, yargılama sırasında kendisi lehine karar çıkacağı konusunda haklı bir beklentiye sahip olan müvekkilini hayrete düşüren ve hiç beklenmedik bir hakem kararının verildiğini, müvekkili şirketin 1947 yılında kurulmuş bir şirket olduğunu, sektöründe 70 yıldır faaliyet gösterdiğini, Türkiye’nin en büyük gömlek üretim tesisine sahip olan müvekkilinin yılda üç milyon adet üzerinde gömlek ürettiğini, müvekkili şirketin 2011 yılında sahip olduğu teknik uzmanlık ve müşteri ağını global platforma taşıyarak rekabetçi olmak amacıyla Hindistan’da yerleşik bir şirket olan davacı ile bir ortaklık kurmak amacıyla 25 Şubat 2011 tarihli Ortak Girişim ve Hissedarlar Sözleşmesi imzalandığını, … veya … isimli bir şirket kurduklarını, davacının üzerine düşen sözleşmesel yükümlükleri yerine getiremediğini ve fabrikayı söz konusu tarihte tamamlayamadığını, ortaklığın kuruluş amacı doğrultusunda fabrikanın üretime belirlenen tarihte başlayamadığını, hedeflenen ihracatın yapılamadığını ve ortak girişim sözleşmesinin gereken üretim kapasitesine ulaşamadığını, davacının müvekkilinin bilgisi ve izni olmaksızın fabrikayı başka bir şirkete kiraladığını, müvekkili şirketin Hindistan’da yapmış olduğu yatırım için yaklaşık 1.200.000 Amerikan doları harcadığını, ancak davacının yükümlülüklerini yerine getirmemesi ve kötüniyetli olması nedeniyle bu yatırımın sonuçsuz kaldığını, son derece haksız ve mesnetsiz iddialarla tahkim yargılaması başlattığını, müvekkili şirketin adil yargılanma hakkının açıkça ihlal edildiği bir yargılama sonucunda hakem heyeti tarafından son derece hatalı ve hukuka aykırı bir karar verildiğini, hakem kararının tenfizinin mümkün olmadığını, müvekkili şirketin adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ve hakem kararının kamu düzenine aykırılık teşkil ettiğini, davacının kesinleşme şerhini verilen süre içinde dosyaya ibraz etmediğini, tahkim yargılaması sırasında müvekkili şirketin adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, tahkim sözleşmesinin yetkisiz kişilerce akdedildiğini, tahkim sözleşmesinin geçersiz olduğu hallerde kararın tenfizinin mümkün olmadığını, müvekkili şirketin 5 Mayıs 2015 tarihinde tahkim taleplerine cevaplarını sunduğunu ve aynı zamanda davacıya karşı dava açtığını, iki yıldan uzun bir sürede 12 Mayıs 2017 tarihinde verilen hakem kararı ile son bulduğunu, Harçlar Kanunu ve Yargıtay kararları uyarınca tenfiz davalarında nisbi harç yatırılması gerektiğini, davacının dava ikame ederken maktu harç yatırdığını, yargılamaya devam edilebilmesi için davacıya süre verilerek harcın tamamlatılmasını talep ettiklerini, tamamlanamaması halinde davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 28 Mayıs 2015 tarihli 2014/9851 Esas , 2015/7815 Karar sayılı kararında tenfiz davalarında nisbi harç alınacağının belirtildiğini, MÖHUK’un 53. maddesi gereğince tenfiz davalarında o ülke makamlarınca usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümesinin sunulması gerektiğini, New York Sözleşmesi’nin 5. maddesinin tenfiz engellerini düzenlediğini, kamu düzenine aykırılığın bir tenfiz engeli olduğunu, MÖHUK’un 62. maddesinde de hakem kararının tenfizi talebinin reddi sebeplerinin düzenlendiğini, hakem kararının genel ahlaka veya kamu düzenine aykırı olmasının tenfiz engeli teşkil ettiğini, tahkim yargılamasında hakemlerin tarafsızlığı ve bağımsızlığı prensibine aykırı davranılmak suretiyle müvekkili şirketin adil yargılanma hakkının esaslı şekilde ihlal edildiğini, bu durumun hakem kararının verilmesinden sonra fark edildiğini, tahkim sözleşmesinin müvekkili şirketi temsile yetkili olan kişiler tarafından imzalanmadığını, yetkisi bulunmayan vekilin imzaladığını, tahkim sözleşmesinin geçersiz olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya kapsamı ve delilllerin değerlendirilmesi sonucunda; tenfizi istenen yabancı mahkeme kararının verildiği ülke kanuna göre kesinleştiği, Türk kamu düzenine aykırı olmadığı, ilamın Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda olduğu anlaşıldığından davanın kabulüne, Singapur’da verilen 12/05/2017 tarihli 064/2015 SIAC Hakem kararının tanınmasına ve Tenfizine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, davanın kabulüne, Singapur Uluslararası Hakem Merkezinin 12/05/2017 tarihli ve 064/2015 nolu kararının tanınmasına ve tenfizine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve bilirkişi raporunda hakem kararının çelişkili ve keyfi olması nedeniyle kamu düzenine aykırı olduğu ve tenfiz koşullarının oluşmadığının tespit edildiğini, davacının rapora itiraz ettiğini, davanın kabulüne karar verildiğini, kararın usule, hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, mahkemenin konunun uzmanlık gerektirmediğini düşünmesi halinde hangi gerekçe ile dosyanın bilirkişiye tevdi edildiğini ve hangi gerekçe ile raporun aksine karar verildiğini, mahkemece tek rapor alınarak ve rapora davacı tarafından itiraz edilmesine rağmen ek rapora gitmeden veya farklı bir bilirkişinin görüşüne başvurmadan bilirkişi raporunun aksi yönünde karar vermesinin usule ve hukuka aykırı olduğunu, çözümü teknik uzmanlığı gerektiren bir konuda bilirkişiye başvuran ilk derece mahkemesinin ek rapora gitmeden veya başka bir bilirkişi görüşüne başvurmadan bilirkişi raporundan ayrılarak davanın kabulüne karar vermesinin usule ve hukuka aykırı olduğunu, bilirkişinin hakemlerin bağımsız ve tarafsız olup olmadığını dolayısıyla hakem kararının kamu düzenine aykırı olup olmadığını tespit etmek amacıyla hakem kararını incelediğini, müvekkili şirketin en temel dayanağının tahkim yargılamasının tarafsız yürütülmediği ve müvekkili şirketin adil yargılanma hakkının ihlal edildiği olduğunu, tahkim yargılamasında davacı vekili ile başhakemin aynı …’a üye olmalarının tek başına hakemin tarafsızlığından şüphe duyulması için yeterli olduğunu, bu hususun öylesine açık olduğunu, Uluslararası Barolar Birliği Etik Kuralları uyarınca başhakemin taraf vekili ile aynı …’a üye ise taraflara bildirmekle yükümlü olduğunu, bu olayda başhakemin bildirmediğini, öte yandan başhakemle aynı …’a üye taraf vekilinin davaya en başından dâhil olmadığını, dilekçeler teatisi bitikten sonra sürpriz şekilde yargılamaya katıldığını, başhekim …’in bildirim yükümlülüğüne aykırı davranmasının tarafsızlığı ve bağımsızlığı konusundaki şüpheleri desteklediğini, başhakem … ile tahkim yargılamasında davacı avukatı olarak görev yapan …‘ın … isimli …’da aynı bölümde, yani tahkim bölümünde çalıştıklarını, dosyaya ibraz edilen hukuki mütalaada aynı …’a üye olan avukatların ekonomik menfaat ilişkisi içinde olduğunu ortaya koyduğunu, tahkim yargılamasına uygulanan SIAC kurallarının “Hakemlerin Nitelikleri” başlıklı 10.4 maddesi uyarınca, atanmış bir hakemin tarafsızlığı veya bağımsızlığı konusunda haklı şüphelere yol açabilecek her türlü durumu taraflara ve yazı işleri müdürüne makul bir süre içerisinde ve herhalde görevlendirilmeden önce açıklamakla yükümlü olduğunu, ancak başhakemin bildirim yükümlülüğüne de aykırı davrandığını, Prof.Dr. …’ın bu açıklama yükümlülüğünün yerine getirilmemesinin yaptırımının yasada belirtilmediğini, ancak bu durumun hakemin tarafsızlığından daha da şüphe edilmesine yol açacağını, culpa in contrahendo teşkil ederek hakemlik sözleşmesinin geçmişe etkili olarak feshine yol açabileceğini ve bununla bağlantılı olarak da 439/2a kapsamında bir iptal sebebi olacağını ifade etmekte olduğunu, gerekçeli kararda farklı gerekçelere ilişkin bir değerlendirme yapılmadığı gibi kanaat oluşturulurken hangi hususların dikkate alındığının da açıklanmadığını, başhakemin bildirim yükümlülüğüne aykırı davrandığını dikkate almadığını, mahkeme bu konuda uzmanlık gerektirmesine rağmen ve bilirkişi ataması yapmış olmasına rağmen aksi yönde karar verdiğinin gerekçeli kararda yer almadığını, taraflar arasındaki Hissedarlar Sözleşmesi’nin 25. maddesi uyarınca tahkime başvurulmasından önce tüketilmesi gereken prosedür tüketilmediğini, bir müzakere usulü öngörüldüğünü, tenfiz davalarında ilamım kesinleştiğini gösteren ve o ülke makamlarınca usulen onanmış yazı veya belge ile onanmış tercümenin sunulması gerektiğini, bir nevi “Aslı Gibidir” onayı olup Türk mahkemelerince aranan kesinleşme şerhi niteliğinde olmadığını, kararın kesinleştiğini gösterir nitelikte bir resmî belge olmadığını, kararın kesinleşip kesinleşmediğinin tereddütsüz ortaya konulması gerektiğini, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini düşünen müvekkilinin hakem kararının verilmesinden sonra tahkim sözleşmesini müvekkili şirketin yetkili olan kişiler tarafından imzalanmadığını fark ettiğini, bu kişilere verilen özel bir yetkinin bulunmadığını, hakem kararının tenfizinin mümkün olmadığını, müvekkili şirket adına … ve … tarafından imzalandığını, imza sirkülerine göre …’un müvekkili şirketi temsile tahkim sözleşmesi akdetmeye yetkili olmadığını, New York Sözleşmesi’nin 5. maddesi gereğince tahkim sözleşmesini imzalayan tarafların haklarında uygulanan kanun gereğince ehliyetsiz ise veya ilgili tahkim sözleşmesi taraflarca tabi kılındığı kanuna göre kurulmamış ise yazılı tahkim sözleşmesinin geçersiz olduğunu, tenfizinin mümkün olmadığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesine karşı beyan dilekçesinde özetle; … sisteminin İngiliz hukuku sistemine özgü bir yapılanma olup … ayrımı bulunan avukatlık kurumunda barrister olan avukatların kayıtlı oldukları oda olduğunu, üyelerinin hukuk bürosunun avukatı veya ortağı olmadığını, her barrister avukatın kayıtlı olduğu …- avukatlık odası içinde ve dışında gerek bağlı olduğu odaya gerekse ve her kuruma karşı mutlak bağımsız olduğunu, tüm hukuki sorumluluk ve kazancın barrister üyenin kendisine ait olduğunu, dosyadaki mübrez 16.06.2020 tarihli hukuki mütalaada taraflardan birinin vekili ve hakemin aynı chamber (oda) üyesi olmasının hakemin tarafsızlığını ve bağımsızlığını tek başına ortadan kaldırmayacağını ifade ettiğini , davaya konu tahkim kararının, aralarında bizzat davalının seçtiği hakemin de yer aldığı heyet tarafından oybirliğiyle verildiğini, davalı tarafın tahkim yargılaması sırasında hakem seçimine itiraz etmediği gibi hakem kararından yaklaşık on ay sonra tenfiz davasından ise yaklaşık iki yıl önce öğrendiğini beyan ettiği bu hususa ilişkin tahkim merkezinde herhangi bir iptale yönelik işlem yapmadığını, uluslararası hukukta bu hususla ilgili verilmiş çok sayıda karar bulunduğunu, tahkim kararının Türk kamu düzenine aykırı olmadığını, New York Sözleşmesi doğrultusunda tenfiz talebinin reddini gerektirecek herhangi bir hususa rastlanmadığının mütalaada belirtildiğini, tenfiz davalarında esasa girme yasağı ( revision au fond yasağı ) söz konusu olduğunu, kamu düzeni kıstasının davalının tenfiz yargılamasında dahi ileri sürmediği hususların esasa girme yasağı ilkesi aşılarak tahkime elverişli bir konuda verilmiş ve tarafların yargılamasına katıldığı ve yasal olarak kesinleşmiş bir yabancı hakem kararının tenfizini engelleyecek şekilde yorumlanmasının mümkün olmadığını, tarafların ihtilafın esasını çözme yetkisini serbest iradeleri ile seçtikleri Hindistan Hukuku çerçevesinde hakeme bıraktıklarından resmî mahkemeler tarafından hakem kararanın esasının incelenmeyeceğini, bilirkişi raporunda esasa girme yasağı ilkesinin ihlal edilerek tahkim öncesi prosedür olan görüşme yolunun tüketilmediği hususunda görüş bildirilmesi üzerine davalı tarafın kısmi ıslah yoluna başvurarak tahkim öncesi hukuki yolun tüketilmediğini iddia ettiğini, rapor sonrasında dosyaya sunulan deliller ile bu iddianın gerçekleri yansıtmadığının kanıtlandığını, kesinleşme şerhinin mahkemeye ibraz edildiğini, Singapur Uluslararası Tahkim Merkezinin (kısaca SIAC) 11.12.2018 imza tarihli belgesinde görüleceği üzere tenfize konu kararın kesin hüküm olarak verildiğinin kararda açıkça yer aldığını, yargılamada esas alınacak New York Sözleşmesi hükümlerine göre tenfiz incelemesinde kesinleşme şerhi ibrazının aranmadığını (HGK E.1999/19-467,1999/489 K,09.06.1999), kaldı ki tenfiz talebine konu kararın kesin hüküm olarak verildiğini, taraflar arasında imzalanan ortak girişim sözleşmesi haricinde ayrı bir tahkim sözleşmesi bulunmadığını, tahkim şartının tarafların imzaladığı ortak girişim anlaşması içerisindeki bir maddede düzenlendiğini, davalının ortak girişim anlaşmasının şirketi bağlamadığı iddasının kötü niyetli olduğunu, imzadan sonra davalı tarafın imza tarihinden sonra tahkim sözleşmesinin ifasına yönelik eylemlerde bulunmuş olması karşısında taraflar arasında geçerli bir tahkim Sözleşmesinin bulunduğunun kabulünün gerektiğini, YHGK 21.06.2000 tarih, 2000/2-1051 Esas, 2000/1068 Karar sayılı ilamında, tanıma ve infaz hâkiminin prensip olarak yabancı hakem kararının doğruluğunu inceleyemeyeceği gerek yabancı kararda uygulanmış usul, gerekse kararda yer alan maddi ve hukuki tespitlerin tanıma ve tenfiz hükmünün inceleme konusu dışında olduğu, bu sistemin (revision aufound) yasağı olarak ifade edildiği, usulde veya kararın hüküm bölümünde yapılmış olan hataların tanıma ve tenfiz kararına kural olarak etkili olmadığının, bir mahkemede hukukun yanlış uygulanmasının o mahkeme veya üst mahkemelere yapılacak itiraza konu teşkil edeceği, ancak davalı Türk vatandaşının bu konuyu yabancı ülkede her derecedeki yargı organı önünde ortaya koymuş, gerekli itirazları yapmış olduğu halde dinletememiş olduğunu ispat ederse ve bu halde Türk kanunlarının esas gayesine başka bir anlatımla kamu düzenine aykırılık (2675 sayılı kanun 38/c md ) söz konusu olabileceği, görüldüğü üzere yabancı hakem kararının tanınması ve tenfizi lehine yoğun ve yadsınamaz bir eğilimin varlığının açık olduğunun belirtildiğini ifade ederek, davalı tarafın istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, yabancı hakem kararının 1958 tarihli New York Sözleşmesi hükümlerine göre tenfizi istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dosya kapsamından, taraflar arasında, 25 Şubat 2011 tarihli Ortak Girişim ve Hissedarlar Sözleşmesi kurulduğu, Hindistan ‘da %50-50 pay sahibi oldukları ortak girişim veya … isimli şirket kurdukları, sözleşmenin 25. maddesinde tahkim başlığı ile anlaşmanın varlığı, geçerliliği, feshi veya uyuşmazlık durumu dâhil olmak üzere taraflar arasında anlaşmadan doğan her türlü hak talebi, uyuşmazlık, anlaşmazlık veya ihtilafın mümkünse tarafların üst düzey yöneticileri arasında dostane görüşmeler yoluyla çözüme bağlanacağı, eğer bu türden hak talepleri,uyuşmazlıklar, anlaşmazlıklar veya ihtilaflar yahut bunların herhangi bir unsuru taraflardan birinin (eğer bir Bağlı Ortaklık söz konusu ise bunun Bağlı Ortaklığı olduğu taraf vasıtasıyla) diğer tarafa yazılı bildirimde bulunmasını müteakip otuz gün içinde çözüme bağlanamaz ise söz konusu hak talebinin uyuşmazlık, anlaşmazlık veya ihtilafı gündeme getiren tarafın konuyu Singapur Uluslararası Tahkim Merkezi Kuralları doğrultusunda kesin çözüme bağlanmak üzere tahkime götüreceği, tahkim sürecinin anılan kurallar doğrultusunda atanan üç hakemden oluşan hakem heyetinin yürüteceği, tahkim sürecinin Singapur’da yürütüleceği, tahkim dilinin İngilizce olduğu, hakemlerin iş bu anlaşmayı Hindistan kanunlarına göre yorumlayıp uygulayacakları, tarafların hakem kurulunun hızlı karar almasını teminen birbirleri ile işbirliği yapacağına yer verildiği, tahkim şartının yer aldığı sözleşmenin, davalı şirket adına imza yetkilisi … olduğu, tanıklık eden olarak …’un yer aldığı, SIAC tahkim No:… ,yılı 2015” kesin hüküm olduğu belirtilen hakem kurulu üyelerinin “…, …, Profesör … ( Başkan ) olduğu ,tarihinin 12 Mayıs 2017 olduğu, davacı şirketin giyim ürünleri üretimi işi ile iştigal eden bir Hint şirketi olduğu, davalı şirketin giyim ürünleri ve aksesuarları üretimi, pazarlaması işiyle iştigal eden ve bu konu ile ilgili ticari ve teknik sırları ve know- how bilgisine sahip bir Türk şirketi olduğu, davacının 02.04.2015 tarihinde SIAC Tahkim Kuralları uyarınca bir tahkim talebinde bulunduğu, Ortak Girişim Anlaşmasının 25. maddesinin SIAC Kuralları çerçevesinde tahkimi konu aldığı, davalının tahkim bildirimine cevabını ve karşı talebini ibraz ettiği, hakem kurulunun, SIAC Kuralları 8.1 hükmü gereğince, davacının … vasıtası ile … kendi hakemi olarak belirlediği, davalının … vasıtasıyla …’i kendi hakemi olarak belirlediği, 26 Mayıs 2015 tarihinde bir başkan yardımcısı … Birleşik Krallık adresinde mukim Profesör … SIAC Kuralları madde 8.3 hükmü uyarınca baş hakem olarak atandığı, duruşmanın 31 Mayıs ve 01 Haziran 2016 tarihlerinde Singapur’da gerçekleştirildiği, tarafların 25 Şubat 2011 tarihinde bir Ortak Girişim ve Hissedarlar Anlaşması (OGA) yaptıkları, amacının Hindistan’da bir üretim tesisi kurarak premium kalite formel gömlekler üretimi işiyle iştigal etmek amacıyla Hindistan’da bir ortak girişim kurmak olduğu, ayrıca bir Teknik Know How Lisans Anlaşması da yaptıkları, 25 Mart 2011 tarihinde tarafların ihracat amaçlı premium kalite giyim ürünleri üretimi amacıyla Hindistan’da …’i (veya şirket) kurdukları, davacının 04 Haziran 2015 tarihinde OGA’yı feshetmek için davalıya bildirimde bulunduğu, davalının cevap yazarak ayrılmayı kabul ettiğini bildirdiği fakat haksız fesih olduğunu iddia ettiği, davacı şirketin tahkime başvurduğu, 12 Mayıs 2017 tarihinde tenfizi talep edilen hakem kurulu kararının verildiği, hakem kararında kararda; davalının Ortak Girişim Anlaşmasının 3.2.2,3.2.3,3.2.4,3.2.6,3.6,6 ve 13 sayılı madde hükümlerini ihlal ettiği, davalının işlediği ihlaller yüzünden davacının 4 Haziran 2015 tarihli … yazısıyla Ortak Girişim Anlaşmasını haklı olarak feshettiği, davacının davalının … sermayesindeki %50 ortaklık payını 100 INR karşılığında davacıya satması yönünde bir emir düzenlenmesi talebinin reddedildiği, davacının ortak girişim anlaşmasının madde 18.7 hükmünde öngörülen şekilde bağımsız bir değerleme uzmanınca belirlenecek bir değer üzerinden davalının … sermayesindeki %50 ortaklık payını satın alma veya davalıdan davacının … sermayesindeki %50 ortaklık payını satın almasını isteme hakkına sahip olduğu, davalının geçici görevle … bünyesinde çalıştırılan personel için 28,71,503.00 INR tutarında bir tazminatı davacıya ödeyeceğine, davalının … sermayesindeki ortaklık payından yaşadığı kâr kaybı için 14,10,33,547.00 INR tutarında bir tazminatı davacıya ödeyeceğine, davalı kayıt yetkilisince belirlenen tahkim masrafları da dahil olmak üzere tahkim ile ilgili olarak uğranılan hukuki süreç ücret ve giderleri için davacıya 500,000.00 SGD ödeyeceği, davalının iş bu hükmün kurulduğu tarihten ödemenin yapıldığı tarihe kadar işletilmek üzere, Singapur Mahkemesinin karara bağladığı borç (ilamlı borç) için 500,000.00 SGD üzerinden %5,33 oranındaki basit faizi de davacıya ödeyeceği, davacı ve davalı tarafların diğer tüm hak taleplerinin reddine karar verildiği, tahkim merkezi tarafından 11.12.2018 imza tarihli noter tasdikli belgesi ile onaylandığı anlaşılmıştır.Mahkemece, 10.09.2020 tarihli celse ara kararı gereğince, yabancı hakem kararının tanınması ve tenfizine yönelik New York Sözleşmesi ve MÖHUK hakkındaki kanun gereğince şartların gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti gerekçesi ile bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiştir. Davacı vekilinin tayin edilen bilirkişinin, davalı yanın mütalaa aldığı ana bilim dalı başkanının olduğu kürsüdeki öğretim görevlilerinden biri olduğu gerekçesiyle bilirkişinin değiştirilmesi talebi ve bilirkişi incelemesine dair ara karardan rücu talebi mahkemenin 18.09.2020 tarihli ara karar ile bilirkişi incelemesine dair ara karardan rücu talebi reddedilerek mahkemece tayin edilen bilirkişinin affına karar verilerek yeni bir bilirkişi tayin edilmesi şeklinde ara karar verilmiştir.Her iki taraf dosyaya hukuki mütalaa ibraz etmiş ve delillerini sunmuştur.27.10.2020 tarihli bilirkişi raporunda; Singapur ve Türkiye’nin Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Hakkında New York Konvansiyonu’na taraf olması ve MÖHÜK’un (2). maddesinde milletlerarası antlaşmaların saklı tutulması nedeniyle SIAC hakem kararının tenfizine ilişkin talebin New York Konvansiyonu uyarınca değerlendirileceği, Singapur ile Türkiye’nin New York Konvansiyonu’na taraf olmaları sebebiyle iki devlet arasında hakem kararlarının tenfizinde antlaşmaya dayanan mütekabiliyetin bulunduğu, New York Konvansiyonu’nun V. maddesinde yer alan tenfiz engellerinden herhangi birinin tek başına varlığının yabancı hakem kararının tenfizini engelleyeceği, Singapur’da verilen hakem kararının Ortak Girişim ve Hissedarlar Sözleşmesi’nden doğan alacaklara ilişkin olması sebebiyle uyuşmazlığın Türk hukukuna göre tahkime elverişli olduğu, dolayısıyla hakem kararı açısından Now York Konvansiyonu’nun 2. maddesinin (a) bendinde yer alan tenfiz engelinin gerçekleşmediği, New Yok Konvansiyonu’nun V. maddesinin (a) bendi uyarınca tahkim şartı içeren Ortak Girişim ve Hissedarlar Sözleşmesi’nin … AŞ’yi temsile yetkili olmayan ve tek başına temsil yetkisi bulunmayan kişilerce imzalanması sebebiyle geçersiz olduğu, ancak tahkim yargılamasında tahkim anlaşmasının geçersiz olduğu itirazının yapılmaması halinde tenfiz aşamasında bu itirazan yapılmasının TMK’nın 2. maddesi uyarınca mümkün olmadığı yönünde görüşlerin de bulunduğu; ayrıca Ortak Girişim ve Hissedarlar Sözleşmesi’nin tahkim başlıklı 25. maddesinin aşamalı veya basamaklı tahkim klozu niteliği taşıdığı, tahkim öncesi zorunlu aşama olarak taraflardan birinin yazılı şekilde başlattığı dostane müzakerelerden üç gün içinde sonuç alınamaması halinde tahkime başvurulmasının öngörüldüğü, tahkim öncesi tüketilmesi zorunlu olan usüle uyulmaksızın tahkime gidilemeyeceği, bu hususun tenfiz aşamasında tenfiz davalısı tarafından ileri sürülmesinin gerektiği, tenfiz davasında davalı tarafından bu yönde bir itirazın ileri sürülmesi halinde tahkim öncesi uyuşmazlık çözüm yolunun tüketilmemesinin New York Konvansiyonu’nun V. maddesinin (c) ve (d) bentleri uyarınca yabancı hakem kararının tenfizine engel olacağı, fakat davalı tarafından tenfiz davası esnasında tahkim öncesi tüketilmesi zorunlu aşamanın tüketilmediğine dair itirazın yapılmadığı, Hakem kararı incelendiğinde STAC tahkim yargılamasında davacının avukatı ile başhakemin aynı …’a üye olması sebebiyle hakemin taraflı davrandığına ve dolayısıyla bu açıdan hakem kararının kamu düzenine aykırı olduğuna dair kesin bir sonuca varılmasının kolay olmayacağı, bununla beraber tahkim yargılamasında tarafların iddialarının nitelikleri dikkate alındığında profesyonel bir hakemin şu veya bu sonuca varması halinde dahi kamu düzenine aykırılık kapsamına değerlendirme yapılmasının kolay olmayacağı, ancak SIAC hakem kararının kendi içinde çelişkiler içermesi, SIAC hakem kararı 127’de “Hakem Heyeti, Ortak Girişim Anlaşması hükümlerine göre, ne …’ın ne … için ihracat siparişlerini temin edeceği ne de …’in İş Planını gerçekleştireceği yönünde bir garanti vermediğini kahul etmektedir ” şeklindeki açık tespite rağmen 491 ‘de 14,10,33,547.00 INR tutarında tazminata karar verirken yalnızca iş planının dikkate alınması, şirket çalışanı oldukları dahi tespit edilemeyen kişiler için tazminata hükmedilmesi başta olmak üzere yukarıda belirtilen şekilde birbiriyle tutarsız ve keyfi hükümler içermesi sebebiyle SIAC hakem kararının kamu düzenine aykırı olduğu, SIAC hakem kararının hüküm kısmı 7’de “davalının davacıya 14,39,05,050 00 INR tutarında tazminatı, hakem kararından ödeme tarihine kadar işleyecek basit faiz ile ödemesine” karar verildiği, faize ilişkin kısmın fahiş olması sebebiyle kur artışları da dikkate alındığında davalı açısından ağır bir ekonomik yük getireceği, dolayısıyla faize ilişkin kısmın tenfizinin de kamu düzenine aykırı olduğu kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır. Davacı vekili bilirkişi raporuna itiraz ederek, tahkim kararı içeriğindeki maddi vakıa ve gerekçelerle ilgili olarak hiçbir iddianın ileri sürülmediğini, tahkimde ve huzurdaki davada vekille temsil edilen davalının itiraz konusu yapmadığı bir hususta savunmayı aşan, esasa girme ilkesini ihlal eden bilirkişi raporuna itiraz ettiklerini belirterek, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde; rapor doğrultusunda davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, hakem kararının tenfizinin mümkün olmadığını, kamu düzenine aykırılık teşkil ettiğini, hakem kararında keyfiliğin söz konusu olduğunu belirterek cevap dilekçelerini kısmen ıslah ettiklerini ve bu sebeple savunmalarının dikkate alınmasını talep ederek davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davanın kabulüne karar verilmiştir. İstinaf incelemesi bakımından uyuşmazlık, tahkim yargılamasında yer alan başhakem ile yargılamada davacı avukatının aynı Chambers’da üye olmalarının hakemin tarafsızlığına dair kuralın ihlali kabul edilip edilmeyeceği, bu hususu yargılama sonrasında fark ettiğini iddia eden davalı yönünden adil yargılama hakkının ihlali niteliğinde olup olmadığı, hakem kararının kamu düzenine aykırı olup olmadığı, yine tahkim sözleşmesini imzalayan kişinin davalı şirketi temsili yetkili olmadığının yine tahkim yargılaması sonrasında fark ettiğini iddia eden davalı şirket yönünden ehliyetsizlik ve yetkisizlik nedeniyle tahkim sözleşmesinin geçersiz olup olmadığı, tenfiz talebine konu hakem kararının kesinleşme ile şekil şartlarının mevcut olup olmadığı, New York Sözleşmesi ve ilgili mevzuata aykırı olup olmadığı, başhakem ile hakem yargılamasında davacı avukatının aynı …’a üye olmalarının hakemin tarafsızlığı, sözleşme kapsamında hakemlerin niteliklerine aykırı olup olmadığı, tenfiz şartları yönünden alınan bilirkişi raporuna davacı vekili tarafından itiraz sonrasında ek rapor veya yeni bir rapor alınmadan rapor aksine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olup olmadığı, konunun bilirkişi incelemesini gerektirir nitelikte uzmanlık gerektirip gerektirmediği mahkeme kararının gerekçeli olup olmadığı, bunun sonucunda ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya uygun olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.Öncelikle, bilirkişi incelemesiyle ilgili usule ilişkin olarak ileri sürülen istinaf nedeni incelenmiştir. Davalı vekili, ilk derece mahkemesince bilirkişi raporuna aykırı karar verildiğini, ek rapor alınmadığı gibi yeni bir bilirkişiden de rapor alınmadığını, mahkemenin bilirkişi incelemesi konusunda usule aykırı işlemler yaptığını belirterek kararı istinaf etmiştir. HMK’nın 266. madde başlığı “Bilirkişiye başvurulmasını gerektiren haller”dir. Maddede, mahkemenin çözümü hukuk dışında özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde ,taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği , ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hakemlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgi İle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamayacağına yer verilmiştir. Aynı yasanın 282. maddesinde ise hâkimin, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendireceği düzenlenmiştir. Somut olayda, tahkim yargılamasına konu kanun ve sözleşme hükümlerinin hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün bir konu olduğundan, mahkeme tarafından bilirkişi incelemesi yaptırılmasına rağmen rapordaki bilirkişi görüşünün aksine karar verilmesinde usule aykırılık görülmemiştir. Hukuki konuda bilirkişinin görüş bildirmesi yasak olduğu gibi bilirkişinin hukuki konuda yaptığı değerlendirmeler de mahkeme hâkimini bağlamaz. Mahkeme karar gerekçesinde, davanın kabulüne dair yeterli gerekçe oluşturulmuştur. Bu nedenle, davalı vekilinin bilirkişi incelemesiyle ilgili usuli istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. 3731 nolu Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkındaki New York Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun 08.05.1991 tarihinde kabul edilerek 21.05.1991 tarihli Resmî Gazetede yayınlanmıştır. Yasanın 1. maddesinde, 10 Haziran 1958 tarihli Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkındaki New York Sözleşmesinin, ikinci maddedeki beyanın yapılması suretiyle onaylanmasının uygun bulunduğuna yer verilmiştir. 2. maddede , Türkiye Cumhuriyetinin sözleşmenin 1. maddesinin 3’cü paragrafına uygun olarak sözleşmeyi sadece karşılıklılık esasına göre bu sözleşmeye taraf olan bir devlet ülkesinde verilmiş olan hakem ve tenfizi hakkında uygulanacağı, ayrıca sözleşmeyi yalnız akdi veya akit dışı hukuki münasebetlerden kaynaklanan ve kendi iç hukukuna göre ticari mahiyette sayılan uyuşmazlıklar hakkında uygulanacağının beyan edildiği belirtilmiş ve Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası İle ilgili Sözleşme hükümlerine yer verilmiştir. Birleşmiş Milletler Milletlerarası Ticaret Hukuku Komisyonu (UNCITRAL)’nun 2 Mayıs 1995 tarihli kararında, Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkında 10 Haziran 1958 Tarihinde New York’ta Yapılan Sözleşme’yi onaylayan devletlerin listesinin belirtildiği, söz konusu listede Hindistan’ın onaylama tarihinin 13 Temmuz 1960, Türkiye’nin 2 Temmuz 1992 olarak yer aldığı, dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Kanunun 1. maddesinde kapsam düzenlenmiştir. Kanun’un 1. maddesinde, yabancılık unsuru taşıyan özel hukuka ilişkin işlem ve ilişkilerde uygulanacak hukukun, Türk mahkemelerinin milletlerarası yetkisi, yabancı kararların tanınması ve tenfizinin bu kanunla düzenlendiği, Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu milletlerarası özel hükümlerin saklı olduğu belirtilmiştir. Bu durumda iş bu davada MÖHUK hükümleri değil, New York Sözleşmesinin uygulanması gerektiği açıktır. Prensip olarak yabancı hakem kararlarının tenfizi istemlerinde tenfizi istenen kararın şeklî ve maddi anlamda kesinleşmesi gerekir. New York Sözleşmesi’nin IV/1-e maddesinde de yabancı hakem kararının tenfizi için, kararın taraflar açısından bağlayıcı hale gelmiş olması şartına bağlanmıştır. New York Sözleşmesi’nin IV. maddesine göre, Türk mahkemelerinde açılacak tenfiz davasında, dava dilekçesi ile birlikte hakem kararının onaylanmış aslı veya aslına uygunluğu onaylanmış bir suretinin, hakem kararının dayandığı tahkim şartı veya sözleşmenin usulüne uygun aslı veya aslına uygunluğu onaylanmış bir suretinin, şayet karar ve tahkim şartı ya da sözleşmesi tenfiz ülkesinin resmi dilinde değilse, hakem kararı ile tahkim sözleşmesi veya şartının usulüne uygun ve onaylı tercümelerinin eklenmesi zorunludur. Davacı tarafça usulüne uygun şekilde onaylanmış kesin olarak verilen hakem kararına dair bilgi ve belgeler dosyaya ibraz edilmiştir. New York Sözleşmesi gereğince, hakem kararının tenfizi talebinin kamu düzenine aykırı sayılabileceği durumlardan biri hakemlerin bağımsız ve tarafsız olmasıdır. Hakemlerin bağımsızlığı ve tarafsızlığı 1987 tarihli IBA’nın (Uluslararası Avukatlar Birliği’nin) Milletlerarası Hakemler İçin Etik Kurallarının 3.1 . maddesinde, hakemlerin taraflı olmasının, uyuşmazlık konusu hakkında önyargı sahibi olmak veya taraflardan birinin lehine davranmak, onu kayırmak, hakemlerin bağımlı olması ise hakemlerle taraflardan biri veya taraflarla yakın bağlantısı olan biri arasında bir ilişkininin olmasıdır. Bunların iddia edilmesi durumunda bunu destekleyecek tutum, davranış, söylem veya belgeler bulunması gerekecektir. Aksi halde ispatı zordur. Hakem veya hakemlerin bağımsızlığı veya tarafsızlığı, taraflar bakımından usuli bir teminattır.Dosya kapsamından, tenfizi talep edilen hakem kararının verildiği tahkim yargılamasında, hakem heyeti başkanı … ile davacı avukatı …’ın bir hukuk bürosunun ortakları olmadığı, sadece bir Chamber’ın, yani bir odanın üyesi oldukları anlaşılmaktadırlar. (…’in Oda anlamına geldiği yönündeki kullanım, Doç. Dr. Süheyla Balkar – Bozkurt , Milletlerarası Ticari Tahkimde Hakemlerin Bağımsızlık Yükümlülüğü, İstanbul-2016 ,sayfa 319). Yazarın açıkladığı üzere, İngiliz sisteminde, muhtelif avukatların kayıtlı oldukları odalar vardır ve bunlara … ( Oda ) denmektedir. …’in , Türkçe anlamı “oda”, “salon”, “meclis”tir. İngiliz sisteminde …’in avukatların bir araya gelerek oluşturdukları bir tür meslek odası olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, aynı odaya mensup avukatlardan birinin hakem, diğerinin taraf vekili olduğu bir yargılamada, sırf bu nedenle hakemin bağımsız ve tarafsız olmadığını söylemek mümkün değildir. Diğer taraftan, hakem ve vekilin aynı …’in üyesi oldukları konusu gizli bir bilgi değildir. Davacı tarafın avukatlığını üstlenen hukuk bürosundan taraf vekillerine ve hakemlere gönderilen yazıda hakem ve davalı vekilinin adlarının geçtiği ve her ikisinin de 20 Essex Street Chamber’e (Odaya) bağlı olduklarının açıkça ifade edildiği 01.07.2016 tarihli yazı ile bildirildiği anlaşılmaktadır. Buna karşılık davalı tarafça …’in hakemliğine itiraz edilmemiştir. Davalı taraf, Singapur Uluslararası Tahkim Merkezi (SIAC) nezdindeki tahkim yargılamasında kendisini Singapur merkezli hukuk bürosuna temsil ettirmiştir. Hakem kararı oybirliğiyle verilmiştir. Bu sebeplerle davalının, baş hakemin tarafsız olmadığı gerekçesiyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine dair savunma ve istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davalının bir diğer istinaf nedeni ise tahkim şartını içeren sözleşmenin davalı şirketi temsile yetkili kişiler tarafından imzalanmadığıdır. Davalı, davalı şirketi temsilen imzalayan kişilerden …’un davalı şirketin imza sirkülerine göre davalı şirketi temsile ve tahkim sözleşmesi yapmaya yetkili olmadığını, tahkim şartının geçersiz olduğunu savunmuş, bu savunmasını, bilirkişi raporundan sonra ıslah suretiyle davada ileri sürmüştür. Tahkim şartı, temel ilişkiyi düzenleyen sözleşme içeriğinde yer almaktadır. Sözleşmenin davacı şirketin fesih tarihine kadar devam ettiği ise tartışılmasızdır. Diğer taraftan, davalı şirketin tahkim anlaşmasının ifasına yönelik tutum ve davranışları, tahkim yargılamasındaki talepleri dikkate alındığında, sözleşmeyi imzalayan kişinin yetkisiz olduğu bir an için kabul edilse dahi devam eden süreç sonucunda örtülü olarak hukuki işlemin onandığı ve davalı temsil olunanı bağlayacağının kabulü isabetlidir. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2003/6774 Esas, 2004/3751 Karar ve 09.04.2004 tarihli emsal kararında, davalı adına tahkim şartını da içeren sözleşmeyi imzalayan vekile verilen vekaletnamede tahkim şartı veya sözleşmeyi imzalama yetkisi mevcut değilse de davalının hakemde defalarca kendisine yapılan tebligata rağmen tahkim şartının kendisi yönünden bu nedene dayalı olarak geçersiz olduğu yönünde bir itirazda bulunmadığı, şayet davalının hakem yargılaması sırasında böyle bir savunmada bulunsa idi davacının bu savunmayı yerinde görerek uyuşmazlığın mahkemede çözümlenmesi cihetine gideceği ve tahkim şartının geçerli olduğu yolunda bir tespit davası açarak gereksiz zaman ve masraf kaybını önleyeceği, tahkim şartını içeren sözleşme hükümlerinin yerine getirilmesinden sonra ve tahkim yargılamasında böyle bir savunmada bulunmayan davalının tenfiz sırasında böyle bir savunmada bulunmasının TMK’nın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralına aykırı olduğu belirtilmiştir. Bu nedenlerle davalı vekilinin, tahkim sözleşmesinin geçersiz olduğuna dair savunma ve istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.Yabancı hakem karalarının Türkiye’de sonuç doğurabilmesi o kararın Türk Mahkemelerinde tanınmasına veya tenfizine karar verilmiş olmasına bağlıdır. New York Sözleşmesi’nin 1. maddesinde uygulama alanı gösterilmiştir. 2. fıkrada ,yabancı hakem kararının tanımı yapılmıştır .Sözleşmenin V . maddesinde tenfiz engelleri ( tenfiz talebinin reddi sebepleri ) sınırlı olarak sayılmıştır. Bunlar; a) Sözleşmeye uygulanacak hukuka göre ehliyetsiz olduğunu ya da anlaşmanın tabi olduğu hukuka göre ve böyle bir seçim yapılmamışsa hakem kararının verildiği yer kanunlarına göre hükümsüz olduğu, b)Hakemin/ hakem heyetinin seçiminden veya hakemlik prosedüründen usulü dairesinde haberdar edilmediğini ya da diğer bir sebeple iddia veya savunma hakkından yoksun bırakıldığını, c) Hakem kararının ,tahkim sözleşmesinde ya da şartında yer almayan bir uyuşmazlığa İlişkin olduğunu ya da tahkim anlaşmasının veya tahkim şartının sınırlarını aşan hükümler içerdiğini ,tahkim anlaşmasının ya da şartının sınırlarını aşan kısmın ayrılması mümkünse ,tahkim anlaşması içinde kalan kısmın tanınmasına ya da tenfizine karar verilebileceği, d)Hakem heyetinin oluşumumun veya hakemlik usulünün tarafların anlaşmasına veya anlaşma olmayan hallerde tahkim yeri kanun hükümlerine uygun olmadığını, e) Hakem kararının taraflar için henüz mecburi olmadığı veya verildiği memleket kanunlarına göre ya da tahkimin tabi olduğu hukuk kurallarına göre yetkili bir merci tarafından iptaline karar verildiği yahut icranın geri bırakıldığı iddiası ve mahkemece; a) Tanıma ve tenfiz talebinin yapıldığı ülke kanunlarına göre hakem kararına konu uyuşmazlığın tahkime elverişli olmadığı, b) Hakem kararının kamu düzeni kurallarına aykırı olduğudur. Görüldüğü üzere sözleşme, iki grup tenfiz engeli düzenlemiştir. Birinci gruptakiler davalı tarafından savunma olarak ileri sürülüp ispat edilmesi gereken tenfiz engelleri, ikinci gruptakiler ise mahkemece resen gözetilecek tenfiz engelleridir. Esasen tanıma ve tenfiz davalarında taraflar, maddi vakıaların yeniden tartışılmasını isteyemez ve tenfiz davasında mahkemece yapılacak inceleme, tanıma ve tenfiz engellerinin mevcut olup olmadığıyla sınırlıdır. Mahkeme, hakem kararının maddi hukuk yönünden isabetli olup olmadığı denetleyemez. Aleyhine tanıma ve tenfiz talep edilen taraf, ancak tenfiz şartlarının bulunmadığını (tenfiz engellerinin mevcut olduğunu) öne sürerek itiraz edebilir. Yani, uyuşmazlığın esasına ilişkin savunma sebeplerine dayanamaz ve bunlara ilişkin olarak delil gösteremez. Bu nedenlerle, davalı vekilinin hakem kararının esasına dair iddialarının dinlenmesi mümkün değildir. Bu husus, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2000/2-1051 Esas, 2000/1068 Karar ve 21.06.2000 tarihli emsal ilamında; “…Tanıma ve tenfiz hakiminin prensip olarak yabancı hakem kararının doğruluğunu inceleyemeyeceği, gerek yabancı karara uygulanmış usul, gerekse kararda yer alan maddi ve hukuki tespitlerin tanıma ve tenfiz hükmünün inceleme konusu dışında olduğu, bu sistemin (revision aufonal) yasağı olarak ifade edildiği, usulde veya kararın hükmünde yapılmış olan hataların tanıma ve tenfiz kararına kural olarak etkili olamayacağı…” şeklinde ifade edilmiştir.Kamu düzenine aykırılık bir tenfiz engeli ise de kamu düzeni kavramının, hakem kararının esasının incelenmesi sonucunu doğuracak genişlikte yorumlanmaması gerekir. Kavram oldukça önemli olmakla birlikte, kanunlarda yapılmış bir tanımı yoktur. Pozitif mevzuatta yapılmış bir kamu düzeni tanımı yoktur. Kavramın içeriği, yargısal ve bilimsel içtihatlarla doldurulmaya çalışılmaktadır. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 2010/1 E.- 2012/1 K. sayılı, 10.02.2012 tarihli kararında, kamu düzeni kavramı şöyle tanımlanmıştır: “…Kamu düzeni, niteliği gereği zamana, yere göre değişen, içeriğinin tespiti zor her bir somut olaya göre değişiklik gösteren bir kavramdır. İlmi açıklamalara ve yargısal kararlara rağmen gelişen hukuk sistemlerinde bile tanımı olmamasına rağmen ‘toplumun temel yapısını ve çıkarlarını koruyan kuralların bütünü’ olarak tanım yapılabilir.Kamu düzeni kavramının müdahale alanı son derece geniş ve yoruma müsaittir. Hükmün gerekçesiz oluşundan dolayı kamu düzeni kavramından hareket ederek, yabancı ilamın verilmesinde işlenen usulün, uygulanan hukukun, ilamın icrasının meydana getireceği sonuçların incelenmesi suretiyle, bir kararın kamu düzenine aykırı bulunarak tenfizi mümkün olmayacaktır demek çok ağır bir neticeyi yaratmak olacaktır. Türk kamu düzeninin ihlalini gerektirecek haller çoğunlukla emredici bir hükmün açıkça ihlali halinde düşünülecektir. Fakat her emredici hükmün ihlali halinde veya her emredici hükmü ihlal eden bir yabancı kararın Türk kamu düzenine aykırı bulunduğunu söylemek olanaklı değildir.O halde, iç hukuktaki kamu düzeninin çerçevesi, Türk hukukunun temel değerlerine, Türk genel adap ve ahlak anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı temel adalet anlayışına, Türk kanunlarının dayandığı genel siyasete, Anayasada yer alan temel hak ve özgürlüklere, milletlerarası alanda geçerli ortak prensip ve özel hukuka ait iyi niyet prensibine dayanan kurallara, medeni toplulukların müştereken benimsedikleri ahlak ilkeleri ve adalet anlayışının ifadesi olan hukuk prensiplerine, toplumun medeniyet seviyesine, siyasi ve ekonomik rejimine, insan hak ve özgürlüklerine aykırılık şeklinde çizilebilir.İç hukukta kamu düzeninin, tarafların uymak zorunda oldukları, kamu hukukundan ve özel hukuktan doğan ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri kurallar olarak anlaşılması gerekir.”. (Kamu düzeni konusunda ayrıca bakınız: (Emsal Yargıtay 15. HD’nin 2014/2183 Esas, 2014/3226 Karar sayılı ve 12.05.2014 tarihli ilamı). Somut olayda, tahkime konu uyuşmazlık tarafların tasarrufuna tabi bir uyuşmazlık olup kararın içeriğinde ve tahkim yargılamasının yürütülmesinde kamu düzenine aykırılık bulunmadığı tespit edilmiştir. Davalının kamu düzenine aykırılık olarak ileri sürdüğü hususların mevcudiyeti kanıtlanmamıştır. Hakem kararının içeriğinde kamu düzenine aykırılık oluşturacak bir çelişki bulunmamaktadır.Davalının tahkim yargılaması sırasında adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine dair somut bir olgunun varlığı da kanıtlanmamıştır. Bu nedenlerle, davalının kamu düzenine ilişkin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Davalı vekili, tahkim şartı içeren sözleşmeye göre, tarafların tahkime başvurmadan önce uzlaşma görüşmeleri yapmaları gerektiğini, tahkim öncesi yapılması zorunlu olan bu aşamanın tamamlanmadığını, bu nedenle hakemlerce uyuşmazlık hakkında karar verilemeyeceğini ileri sürerek kararı istinaf etmiştir. Tahkim sözleşmesinde, tarafların, hakeme başvurmadan önce arabulucuya başvurmalarını ya da uzlaşma görüşmeleri yapmalarını yahut hakem bilirkişiye başvurmalarını zorunlu kılan ve ancak bu yollardan sonuç alınamazsa hakeme dava açılabileceğini öngören tahkim sözleşmeleri geçerlidir. Çünkü, esas olan tarafların uzlaşarak uyuşmazlığı sonlandırmalarıdır. Bu nedenle, hakemde dava açılmadan önce tarafların uzlaşma çabası içerisine gireceklerine ve bu amaçla öncelikle arabulucuya başvurmaları gerektiğine dair tahkim öncesi ihtiyari veya zorunlu aşamalar öngören sözleşme hükümleri (tahkim öncesi uyuşmazlık çözüm klozları), tarafların uyuşmazlığı hakeme götürme iradelerini sakatlamaz (Bu konuda ayrıntılı açıklamalar için bknz: EKŞİ, Nuray, Tahkim Öncesi Uyuşmazlık Çözüm Usulleri ve Bu Usuller Tüketilmeden Tahkime Başvurulmasının Sonuçları, İstanbul, 2015). Sözleşmede öngörülmesine rağmen tahkim öncesi uyuşmazlık çözüm aşamaları tamamlanmadan hakeme dava açamamak gerekir. Aksi takdirde karşı taraf, bu konudaki itirazını, cevap dilekçesiyle dile getirerek hakemin yetkisine itiraz edebilir. Davalının bu istinaf nedeni, yargılamayı yapan hakemin davayı görmeye yetkili olmadığına, yani öncelikle tamamlanması gereken uzlaşma görüşmelerinin tamamlanmamış olması nedeniyle hakemin yetkisinin henüz doğmadığına dair bir itiraz niteliğindedir. Ulusal tahkim düzenlemelerinin temel referanslarından biri olan UNCITRAL Model Kanunu m.16 f.2’de, hakem heyetinin uyuşmazlığı çözmeye yetkili olmadığına dair bu tür itirazların en geç tahkimde açılan davaya cevap dilekçesiyle birlikte yapılması gerekir. Model Kanun’un düzenlemesine paralel bir düzenleme, somut olayda tahkim yargılamasına uygulanan SIAC Tahkim Kuralları (SIAC Rules, 2016) madde 4’te yer almaktadır. Anılan kuralların “Tahkim başvurusuna cevap (Response to notice of arbitration) ” başlıklı 4. maddesinin birinci fıkrasına göre, hakkında tahkim yargılaması başlatılan davalının, kendisine tahkim başvurusunun tebliğinden itibaren on dört günlük süre içinde, hakemin yargılama yetkisinin bulunmadığına dair itirazları dâhil, uyuşmazlığa ilişkin tüm itiraz ve beyanlarını bildirmesi gerekir (SIAC Rules, 2016 metnine, https://…/… adresinden erişilebilir- Erişim tarihi: 01.12.2022). Somut olayda davalı vekili, tahkim yargılaması boyunca böyle bir itirazda bulunmamış, hakemlerin uyuşmazlığın esasını çözmelerine ses çıkarmamış, esasa dair savunmalarını yapmış, tahkime başvurmadan önce tüketilmesi gereken aşamalar bulunduğuna dair hiç bir itiraz ve savunma ileri sürmemiştir. Yargılamanın tabi olduğu kurallara göre yargılamanın başında yapılması gereken itirazın yapılmadığı, bu aşamada bu itirazın dinlenemeyeceği anlaşılmıştır. Diğer taraftan, tenfiz davası aşamasında böyle bir savunmanın ileri sürülmesi, dürüstlük kuralına da aykırı olup dinlenmesi mümkün değildir. Bu nedenlerle davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;1-HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; 21,40‬ TL bakiye istinaf karar harcının davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,3-Davalı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 01.12.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.