Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/529 E. 2021/1635 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/529
KARAR NO: 2021/1635
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/06/2017
NUMARASI: 2012/313 Esas – 2017/538 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen hükme karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyasında daha önce verilen hükmün Yargıtay 11.HD tarafından bozulması üzerine HMK’nın 356. maddesi uyarınca duruşmalı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda dosya incelendi, gereği düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilleri aleyhine davalı banka tarafından genel kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasından ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ve aynı zamanda İstanbul … İcra Müdürlüğünün yenilenen … Esas ( … Esas) sayılı dosyasından ilamsız icra takibine girişildiğini, ipotekli takipte taşınmazların satışı sonucunda 34.500 TL tahsilat yapıldığını, icra takibine konu kredi sözleşmesinde kefil olarak gösterilen müvekkillerinin imzalarının kendilerine ait olmama ihtimalinin bulunduğunu, bu ihtimale karşı sözleşme aslı üzerinde imza incelemesi yaptırılması gerektiğini, imzanın müvekkillerine aidiyetinin saptanması durumunda kefalet limitlerinin 50.000 TL ile sınırlı olduğunu, 75.000 TL limit artırımında imzalarının bulunmadığından yalnızca 50.000 TL limitle sorumlu olduklarını, müvekkillerinin usulüne uygun temerrüte düşürülmediğini, ipoteklerin kefalet borcunun teminatı olarak verildiğini, uzman bilirkişi marifetiyle banka kayıtları üzerinde inceleme yaptırılarak kullanılan kredi nedeniyle müvekkillerinin sorumlu oldukları tutarın belirlenmesi gerektiğini, sorumlu oldukları ana para borcundan ipoteğin paraya çevrilmesi sonucunda elde edilen tutarın düşülerek sorumlu olunan tutarın banka kayıtları ile belirlenmesi gerektiğini ileri sürerek, dava konusu İstanbul … İcra Müdürlüğünün yenilenen … Esas (… eski Esas) sayılı dosyasındaki asıl alacak, işlemiş faiz ve ferileri olmak üzere toplam 134.851,00 TL’den müvekkillerinin borçlu olunmadıklarının tespitine, müvekkillerin sorumlulukları tespit edildiği takdirde, ipotekli takipte elde edilen tahsilatların müvekkillerin sorumlu olduğu miktardan düşülmesine ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; sözleşmedeki imzaların davacılara ait olduğunu, kefil olarak borçtan sorumlu olduklarını, ipotekli takipteki tahsilatların asıl borçlu şirketin toplam borcunun faiz ve masraflarından mahsup edildiğini, bu paranın davacıların kefili oldukları ana para borcundan mahsup edilmesinin kabul edilemeyeceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin 11/10/2015 tarihli raporunda, “…Kredi Sözleşmesinin ilk sayfasındaki rakamların teşhise götürecek önemli karakteristik materyal içermeyen, sınırlı sayıda rakamlar olması nedeni ile aidiyetinin ve bu meyanda … ve …’ın eli ürünü olup olmadığının tespit edilemediği, genel kredi sözleşmesinin 64 ve 65. Sayfasındaki yazıların davacıların eli ürünü olmadığı…” belirtilmiş olup, bu nedenle 18/08/2004 tarihli Genel Kredi Sözleşmesindeki kefalet şerhinin geçersiz olduğu, dolayısıyla davacıların dava dışı asıl borçlu … Ltd. Şti.’nin kullanmış olduğu kredilerden dolayı davalı bankaya kefalet borçlarının bulunmadığı, ayrıca davacıların sahip olduğu iki adet gayrimenkulü dava dışı asıl borçlu … Ltd. Şti.’nin bankadan kullandığı kredilerin teminatını oluşturmak için bankaya ipotek verildiği, ancak banka tarafından ipotekli gayrimenkullerin 06/11/2009 tarihinde satılarak borca mahsup edildiği ve bu nedenle davacıların davalı bankaya karşı sorumluluklarının sona erdiği gerekçesiyle davanın kabulüne, davacıların İstanbul … İcra Müdürlüğünün yenilenen … Esas (… Esas) sayılı icra takibinden dolayı borçlu olmadıklarının tespitine, şartları oluşmadığından kötüniyet tazminat talebinin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı banka vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; 29.04.2015 tarihli adli tıp raporunda sözleşmedeki imzaların davacılara ait olduğunun belirlendiğini, ancak alınan 23.12.2016 tarihli adli tıp raporunda aksi yönde değerlendirmelerin olduğunu, davacıların kefalet limitleri dahilinde borçtan sorumlu olduklarını, rapora itirazlarının gerekçede karşılanmadığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK’nın 72. maddesi uyarınca, icra takibinden sonra açılmış bir menfi tespiti davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarıca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava dosyası, Dairemizin 2018/513 esasına kaydedilmiş olup anılan dosyada duruşmalı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda ek tahkikat işlemleri yapılarak, 2019/420 karar sayılı, 21.03.2019 tarihli hükümle; “Davalı banka vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davanın kısmen kabulüne, davacıların İstanbul … İcra Müdürlüğünün yenilenen … (… Eski) Esas sayılı icra takip dosyasında takip tarihi itibariyle 80.161,39 TL asıl borç, 9.921,17 TL işlemiş faiz, 496,05 TL BSMV olmak üzere toplam 90.578,61 TL borçlu olmadıklarının tespitine; icra takibinde istenen ihtarname giderlerinin yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 2-Fazlaya ilişkin menfi tespit talebinin reddine, 3-Davalı banka, fazla talep yönünden icra takibine girişmekte haksız ise de yasal koşul olan kötü niyetin varlığı sabit görülmediğinden, davacıların icra inkar tazminatı taleplerinin reddine,…” karar verilmiştir. Mahkememizin bu hükmünün her iki taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 25.01.2021 tarihli, 2020/2928 Esas – 2021/343 Karar sayılı ilamıyla, mahkememizin anılan hükmü bozulmuştur. Yargıtay bozma ilamında; “…1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının, davacılar vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir. 2- İcra ve İflas Kanununun 68/b maddesi kapsamında yer alan sözleşmede gösterilen adrese yapılan tebligatın geçerli olması durumu sadece asıl borçlu yönünden geçerlidir. Davacıların sözleşmede kefil olduğu gözetilerek takip öncesi hesap kat ihtarının tebliğinin anılan madde kapsamında geçerli olmadığı, bu durumda icra takibiyle davalıların temerrüde düştükleri gözetilerek bu husus çerçevesinde karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin tüm, davacılar vekilinin (2) bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün davacılar yararına BOZULMASINA,” karar verilmiştir. Yargıtay bozma ilamı izerine mahkememizce HMK’nın 373. maddesi uyarınca duruşma açılarak taraf beyanları alınmış, usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay bozma ilamına uyulmasına karar verilmiştir. Uyulan Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda yeniden yargılama yapılmıştır. Yargıtayca sınırlı sebeple bozulan karar gerekçesinde de belirtildiği üzere; Davacılar, kredi sözleşmesindeki imzanın kendilerine ait olmadığını iddia etmiş, davalı banka ise imzanın davacılara ait olduğunu savunarak borçtan sorumlu olduklarından, davanın reddini istemiştir. Dosya kapsamında alınan Adli Tıp raporunda, kredi sözleşmesindeki imzaların davacıların eli ürünü olduğunu ve fakat yazıların eli ürünü olmadığı yönünde tespit ve değerlendirmede bulunulduğu halde ilk derece mahkemesince, davacıların kredi sözleşmesinde kefaletlerinin bulunmadığı yönündeki yanılgılı değerlendirmesinde isabet görülmemiştir. Adli Tıp Kurum raporunu düzenleyen heyetteki adli tıp uzmanı çalışanların KHK ile görevlerinden alınarak haklarında yargılamanın bulunduğu ileri sürülmüş ise de raporun düzenlenmesinde yolsuzluk ve usulsüzlük yapıldığına ilişkin herhangi bir soruşturmanın olduğu iddia edilmediğinden, bu yöndeki itiraz yerinde görülmemiştir. Esasen davadaki talep, dava konusu ilamsız icra takibinden dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin olmasına göre; icra takip tarihi itibarıyla borçluluk durumunun tespiti ile somut olayda davacı kefillerin, 50.000 TL kefalet limiti dahilinde kendi temerrütleri ile sorumlu olmak kaydıyla, sorumlu oldukları tutarın belirlenmesi gerekmektedir. Dosya kapsamında ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporu gerekçeli ve denetime elverişli olmadığından, duruşmalı inceleme yapılmasına karar verilmiş, seçilen uzman bilirkişi eliyle banka kayıtları üzerinde, yerinde inceleme yetkisi verilmek suretiyle yapılan incelemeler sonucunda, uzman bilirkişiden kök ve ek bilirkişi raporları alınmıştır. Davalı banka ile dava dışı kredi borçlusu/lehtarı … Ltd. Şti. arasında 18.08.2004 tarihli 50.000 TL limitli genel kredi sözleşmesi akdedildiği, bu kredi sözleşmesine davacılar … ve …’ın müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzaladıkları, daha sonradan 27.09.2007 tarihinde 75.000,00 TL’lik limit artırım sözleşmesi yapılmak suretiyle limittin toplam 125.000,00 TL’ye yükseltildiği, davacıların 75.000,00 TL’lık limit artırım sözleşmesinde kefalet imzalarının bulunmadığı, dolayısıyla davacıların kefaleten sorumlu oldukları kefalet limitinin 50.000,00 TL olduğu, dava dışı kredi lehtarı şirketine …-Borçlu cari hesap kredisi (eski adı ile …- Senet karşılığı avans ve yeni adı ile rotatif kredi) ile taksitli ticari kredi kullandırıldığı görülmüştür. Davalı banka, genel kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsiline yönelik olarak iki adet hesap katı ihtarı keşide etmiş, asıl borçlu ve davacılar kefilleri muhatap göstermek suretiyle keşide etmiş olduğu 18.07.2008 tarihli noter ihtarnamesinde, 18.08.2004 tarihli Genel Kredi Sözleşmesine istinaden kullandırılan 16.07.2008 tarihi itibariyle … kredisi toplam tutarı 38.314,59 TL nakdi alacağın ödenmesi istemişken, asıl borçlu ve kefiller … ve …’yu muhatap kılarak keşide etmiş olduğu aynı tarihli 2. kat ihtarında ise 27.09.2007 tarihli Genel Kredi Sözleşmesine istinaden kullandırılan 16.07.2008 tarihi itibariyle jest kredisi toplam tutarı 80.474,29 TL nakdi alacağın tahsilini istemiştir. 18.08.2004 Genel kredi sözleşmesinde imzası bulunan davacı kefillerin 27.09.2007 tarihli limit artırım sözleşmesinde imzaları bulunmasa da davalı bankaca kullandırılan kredinin esasen 18.08.2004 tarihli tek bir sözleşmeden kaynaklandığı, dolayısıyla davacı kefillerin 50.000 TL limitleri dahilinde kredi borcunun tamamından sorumlu oldukları kabul edilse de davalı bankaca iki ayrı hesap kat ihtarı keşide etmek suretiyle davacı kefillerin sorumluluğunu yalnızca cari hesap kredi (eski adı ile …- Senet karşılığı avans ve yeni adı ile rotatif kredi) borcu 38.314,59 TL yönünden sınırlandırdığının kabulü gerekir. Davalı banka tacir olup, basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu tespit doğrultusunda, davalı bankaca kullandırılan krediden dolayı davacıların kat ihtarı tarihi itibari ile sorumlu oldukları borç tutarının 38.314,59 TL olduğu sonuç ve kanaatine varılmakla bu miktar üzerinden davacıların sorumlu oldukları borç tutarı belirlenmiştir. Davalı bankaca İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan icra takibinde ve gerekse dava konusu İstanbul … İcra Müdürlüğünün yenilenen … Esas ( … Esas) sayılı icra takip dosyasında, tahsilde tekerrür olmamak kaydının yer aldığı gibi, ipotekli takipte yapılan tahsilatların icra dosyasına yapıldığı gözetildiğinde, davacıların dava tarihi itibari ile borçluluk durumunu talep etmelerinde hukuki yararları görülmediği gibi, dosyaya sunulan 30.07.2004 tarihli ipotek akit senedinde, dava dışı asıl borçlu şirketin davalı bankaya olan borçlarının teminatı olarak davacıların davalı banka lehine taşınmazları üzerinde ipotek tesis ettirmiş oldukları görüldüğünden bu yöndeki itirazı da yerinde değildir. Bu tespit ve değerlendirmeler doğrultusunda, davacıların icra takip tarihi itibari ile borçluluk durumu belirlenmiştir. Şöyle ki; Davacılara hesap kat ihtarının tebliğ edilmediği, Uyulan Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda benimsenmiş ve takip öncesinde davacıların temerrüt faizinden sorumlu olmadıkları, takip tarihine kadar akdi kredi faizinden sorumlu oldukları benimsenmiştir. Bankacı bilirkişi … tarafından düzenlenen 30.01.2019 tarihli kök ve 12.02.2019 tarihli ek bilirkişi raporlarında özetle; davalı banka İle dava dışı kredi borçlusu/kredi lehtarı … Ltd. Şti. arasında Genel Kredi Sözleşmesi akdedildiği, işbu sözleşmeyi davacı kefillerinde müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalamış oldukları, anılan sözleşme kapsamında kullandırılan …-borçlu cari hesap kredisinin (Eski adı …-Senet karşılığı avans) öngörülen süre içinde ödenmemesi nedeniyle, davalı bankanın davacı/kefiller hakkında takip ve dava hakkının bulunduğu, davacı kefillerin sorumluğu, davacı/kefillerin 18.08.2004 tarihli ana genel kredi sözleşmesinde gösterilen kefalet limiti tutarının 50.000,00 TL olduğu, temerrüt tarihi itibariyle hesaplanan asıl borç toplamının 38.627,49 TL olduğu, dolayısıyla hesaplanan asıl borcun (ana para borcunun), kefalet limitinden daha düşük olduğundan davacıların asıl borç tutan 38.627,49 TL ile bunun temerrüdünün sonuçlarından müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları, buna göre, davacıların takip tarihi itibari ile, 38.627,49 TL asıl alacak, 4.168,50 TL işlemiş faiz ve 208 TL bsmv olmak üzere toplam 43.004,42 TL borçtan sorumlu oldukları, oysaki davalı banka icra takibinde 118.788,88 TL asıl alacak, 14.089,67 TL işlemiş faiz, 704,48 TL BSMV ve 1.267,97 TL ihtarname gideri olmak üzere toplam 134.851,00 TL alacağın tahsilini talep ettiği, dava tarihi itibari ile alacağın tespiti durumunda, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takipte 17.06.2011 tarihinde 17.397,13 TL, 19.07.2011 tarihinde 13.655,50 TL ve 19.07.2017 tarihinde ise 1.095,70 TL tahsilat yapıldığı, dava tarihinden (19.11.2012) önce yapılan toplam 31.052,63 TL tahsilatların TBK’nın 100. maddesi uyarınca öncelikle faiz ve ferilerine mahsup edilmek suretiyle dava tarihi itibariyle 100.792,66 TL toplam borç tutarının tespit edildiği, dava konusu icra takibi yönünden ise kısmi tahsilatlar dikkate alınarak yapılan hesaplamada dava tarihi itibari ile toplam borç tutarının 377.185,86 TL olarak belirlendiği belirtilmiştir. Uyulan Yargıtay bozma ilamı gereğince, davacıların icra takibinden önce temerrüte düşürülmedikleri, temerrütün icra takip tarihinde gerçekleştiği, bu durumda davacıların sorumlu oldukları borç miktarının buna göre hesaplanması gerektiği gözetilerek, 07.07.2021 tarihli duruşma ara kararıyla; uyulan bozma ilamı doğrultusunda, davacıların icra takip tarihi itibariyle temerrüde düştüklerinin kabulü ile icra takip tarihine kadar akdi kredi faizi işletilmek, icra takip tarihinden itibaren ise davacıların sorumlu olduğu ana borç üzerinden temerrüt faizi yürütülmek suretiyle ve tüm dosya kapsamı dikkate alınarak dava tarihi itibariyle davacıların bakiye borcunun bulunup bulunmadığı, varsa miktarının ne olduğu konusunda bozma gerekçelerini karşılar şekilde, bankacı bilirkişi …’den ek rapor alınmasına karar verilerek dosya bilirkişiye tevdi edilmiştir. Bilirkişi tarafından düzenlenen 22.11.2021 tarihli raporla, hüküm vermeye yeterli hesaplamalar yapılmıştır. Bilirkişinin düzenlediği bu raporda, davacıların icra takibiyle temerrüte düştüğü, takip tarihine kadar temerrüt faizi değil, akdi kredi faizinin uygulanması gerektiği esas alınarak yapılan hesaplama sonucunda, icra takip tarihi itibariyle davacıların davalıya ana para borcunun 38.677,49 TL, akdi kredi faizi borcunun 3.079,47 TL olduğu; buna göre, takip talebindeki talep miktarları dikkate alındığında, davacıların menfi tespit talebinin 80.161,30 TL asıl alacak talebi, 11.010,20 TL işlemiş faiz talebi ve 704,48 TL BSMV talebi olmak üzere toplam 91.876,07 TL yönünden haklı olduğu, fazlaya ilişkin menfi tespit talebinin reddi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır. Takipte istenen ihtarname gideri yargılama giderleri kapsamında değerlendirilmekle beraber ihtarname gideri ispat edilememiştir. Özetle; davalı banka dava konusu icra takibinde, icra takip tarihi itibariyle 118.788,88 TL asıl alacak, 14.089,67 TL işlemiş faiz ve 704,48 TL BSMV olmak üzere, toplam 133.583,03 TL talepte bulunduğuna göre, bilirkişinin ek raporunda yaptığı hesaplama itibariyle davacıların icra takip tarihindeki gerçek borç miktarları düşüldüğünde davalının fazladan 80.161,39 TL asıl alacak, 11.010,20 TL işlemiş faiz ve 704,48 TL BSMV olmak üzere toplam, 91.967,07 TL fazla alacak talebinde bulunduğu belirlenmiş ve bu miktar yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir. Davacı kefillerin icra takibinden önce temerrüte düşürülmemeleri nedeniyle takip tarihine kadar işleyen akdi kredi faizinin, bankacılık mevzuatına göre ana paraya eklenerek talep edilmesi mümkün ise de davalı alacaklı bunu tercih etmemiş, faizi ayrıca istemiştir. Yargıtay bozması davacılar yararınadır. Bu durumda akdi faizin ana paraya eklenmesi davacıların takip tarihinden sonra sorumlu olacakları temerrüt faizini artıracağından, faiz ayrıca değerlendirilmiştir. Davalı takip alacaklısı BSMV talep etmişse de davacıların sorumlu oldukları faiz temerrüt faizi olmayıp akdi temerrüt faizi olduğundan, davalıların birikmiş BSMV ödemek yükümlülükleri yoktur. Bu nedenle, işlemiş BSMV’ye ilişkin menfi tespit talebi kabul edilmiştir. Takip tarihinden sonra işleyen temerrüt faizine ise icra müdürlüğünce BSMV hesaplanacaktır. Dava, icra takip tarihindeki borçluluk durumuna göre çözümlenmiş olup, takipten sonra yapılan ödeme ve tahsilatlar icra müdürlüğünce dikkate alınacaktır. Bilirkişinin hesaplamasına göre kısmi ödeme ve tahsilatlar öncelikle faiz ve masraflara mahsup edilerek düşümü yapıldıktan sonra da davacıların sorumlu oldukları borç miktarı, iş bu karala yapılan tespit doğrultusunda icra müdürlüğünce hesaplanacaktır. Yargıtay bozma ilamı sadece davalıların temerrüt tarihlerine ilişkin olup uyulan bu bozma ilamı doğrultusunda, davacılar vekilinin bilirkişi raporuna itirazları yerinde görülmeyip tahkikat bitirilmiştir. Yapılan hesaplamalar doğrultusunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü gerekmiştir. Yukarıda açıklanan gerekçelerle, HMK’nın 356. maddesi ve uyulan Yargıtay bozma ilamı uyarınca duruşmalı olarak yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Davalı banka vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüyle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davanın kısmen kabulüne, davacıların İstanbul …İcra Müdürlüğünün yenilenen … (… eski) Esas sayılı icra takip dosyasında, davacıların, davalıya icra takip tarihi itibariyle 80.161,39 TL asıl borç, 11.010,20 TL işlemiş faiz, 704,48 TL BSMV olmak üzere toplam 91.876,07 TL borçlu olmadıklarının tespitine, 2-Fazlaya ilişkin menfi tespit talebinin reddine, 3-Davalı banka fazla talep yönünden icra takibine girişmekte haksız bulunmuş ise de kötü niyetli olduğu sabit görülmediğinden, davacıların icra inkar tazminatı taleplerinin reddine, 4-Alınması gerekli 6.276,05 TL karar ve ilam harcından, peşin alınan 2.002,55 TL’nin düşümü ile bakiye 4.273,50 TL harcın davalıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 5-Davacılar tarafından harcanan 2.002,55 TL harç giderinin davalıdan alınıp davacılara verilmesine, 6-Davacılar tarafından harcanan bilirkişi ücreti ve tebligat gideri olmak üzere toplam 2.140,00 TL yargılama giderinin, davadaki haklılık oranlarına göre belirlenen 1.458,01 TL’lik bölümünün davalıdan alınarak davacılara verilmesine, bakiye kısmın davacılar üzerinde bırakılmasına, 7-Davacılar kendilerini vekille temsil ettirdiklerinden, iş bu hüküm tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca, kabul edilen kısım üzerinden hesaplanan 12.678,23 TL nispi ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacılara verilmesine, 8-Davalı banka kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca, reddedilen tutar üzerinden hesaplanan 6.386,75 TL nispi vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, 9-Taraflarca yatırılan gider avans bakiyelerinin karar kesinleştikten sonra yatıran tarafa iadesine, 10-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a)Davalı banka tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; yatırılan toplam 2.302,90 TL nisbi istinaf karar ve ilam harcının talep halinde davalıya iadesine, b)Davalı banka tarafından harcanan 98,10 TL istinaf başvuru harcı ile bilirkişi, tebligat ve posta gideri toplamı 3.472,00 TL (ayrıntısı UYAP’ta kayıtlı) olmak üzere toplam 3.570,10 TL istinaf yargılama giderinin, haklılık oranlarına göre belirlenen 1.106,47 TL’lik bölümünün davacılardan alınıp davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına, c)İstinaf yargılaması duruşmalı yapıldığından ve birden fazla duruşma icra edildiğinden ve istinaf başvurusu kısmen haklı bulunduğundan; i- Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 5.100,00 TL maktu avukatlık ücretinin davacılardan alınıp davalıya verilmesine, ii-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 5.100,00 TL maktu avukatlık ücretinin davalıdan alınıp davacılara verilmesine, d-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, 10-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 11-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 356.maddesi uyarınca duruşmalı olarak yapılan istinaf yargılaması sonucunda, 16.12.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve davalı yönünden temyiz yolu açık olmak üzere, taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.
KANUN YOLU:HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın davalı vekiline vekiline tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.