Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/527 E. 2021/527 K. 22.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/527
KARAR NO: 2021/527
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27.11.2020 tarihli ara karar
NUMARASI: 2020/818 E.
DAVANIN KONUSU:Ticari Şirket (Yöneticilerin Azline İlişkin)
Taraflar arasında görülen şirket yöneticisinin yönetim yetkisinin kaldırılarak kayyım atanmasına ilişkin davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında, davacı vekilinin tedbir talebinin reddine dair ara karara karşı, davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davalı …’nin %51 oranında, davalının ise %49 oranında ortağı olduğunu ve taraflar arasında şirket yönetimine ilişkin bir takım uyuşmazlıklar meydana geldiğini, müvekkilince keşide edilen Beşiktaş … Noterliğinin 10.12.2019 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesiyle genel kurulu toplantıya çağrılması talebinde bulunulduğunu, talebin karşılıksız kalması üzerine Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinde şirketin genel kurula çağrılması talepli dava açıldığını, mahkemece şirketin TTK’nın 412. maddesi uyarınca olağanüstü genel kurula çağrı için kayyım atandığını, atanan kayyımın toplantı gündemi oluşturularak ortakları toplantıya çağırdığını,ancak davalı yöneticinin toplantıya katılmadığını gibi yönetim kurulu karar defterini de uhdesinde tutarak karar alınmasını ve tasdikini engellediğini, ikinci toplantının davacının katılımıyla yapıldığını, ancak karar defterinin davalı ortakça alı konması nedeniyle alınan kararların deftere işlenerek ilan edilemediğini, kayyımın tanık olarak dinlenmesi halinde bu hususun açıklığa kavuşacağını, yaşanan olaylar nedeniyle davalı hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, davalının eylemleriyle şirket genel kurulunun fonksiyonunu yetirdiğini ve bu durumun azil için haklı neden olduğunu, buna rağmen savcılık makamına yanıltıcı beyanlarda bulunarak genel kuruldan haberinin olmadığını ve defterin şirket merkezinde olduğunu beyan ettiğini ileri sürerek, davalı … Ltd. Şti.’nin yetkili müdürü …’ın TTK 630/2 uyarınca haklı nedenlerin varlığı sebebiyle şirket yetkili müdürlüğünden azledilmesine ve genel kurul toplantısını gerçekleştirmesi amacıyla şirkete kayyım atanmasına, yargılamanın sonuçlanmasına kadar şirket müdürünün temsil ve yönetim yetkisinin TTK’nın 235/1 uyarınca kaldırılarak şirkete tedbiren kayyım atanmasına, davalının yetkilerinin atanacak kayyıma devrine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. İlk derece mahkemesince, tedbir isteminin reddine karar verildiği tarih itibariyle henüz cevap delikçesi sunulmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesinin, davacının ihtiyati tedbir talebini değerlendirildiği 27.11.2020 tarihli ara kararıyla; “… Somut olayda davacı vekili, açmış olduğu yönetici azli davasında davalı yerine dava dışı şirkete yönetici kayyımı atanmasına ilişkin ihtiyati tedbir talep etmiş ise de; mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekli olup davalının yönetici olarak şirketi yönetmesinin davacı yönünden hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağı konusunda mahkememizde kanaat oluşmadığı, talep sahibi davacının, hakkını tehdit eden yakın bir tehlike nedeniyle ivedi bir koruma ihtiyacı içinde bulunmadığı, ticaret şirketleri kar elde etme amacıyla bir araya gelmiş kişilerden oluşmuş tüzel varlıklar olup şirketin yönetim kurulunun oluşumu, işleyişi, görevden alınması öncelikle şirketin kendi iç yapısı içinde genel kurulda halledilmesi gereken konulardır. Yargı organları ancak yasanın öngördüğü hallerle sınırlı olarak (organ boşluğu gibi) şirket yönetimine kayyım atayabilecek olup davacının, davanın sonunda elde edilebileceği bir hakkı davanın başında ihtiyati tedbir yoluyla elde etmesinin mümkün olmaması da gözönüne alınarak ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
” gerekçesiyle, ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Bu ara karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Mahkeme gerekçesinin aksine davalının haksız ve hukuka aykırı hareketleri sebebiyle gecikmesinde sakınca bulunan ve ciddi bir zararın doğacağı bir hal ortaya çıktığını, davalının 24.12.2019 tarihinde Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/1037 Esas ve 2020/181 kararıyla yapılan genel kurula katılmadığı gibi yönetim kurulu karar defterini de toplantıya getirmeyerek, toplantıda alınan kararların icrasını engellediğini, davalının daha sonra yapılan 2. genel kurul toplantısında da aynı şekilde hareket etmesi nedeniyle, şirketin en önemli organı sayılan genel kurulun işlevsiz hale geldiğini, olay nedeniyle davalı hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu, davalının savcılıkça alınan beyanında, toplantıdan haberdar olmadığını ve karar defterinin şirkette olduğunu beyan ettiğini, genel kurulun işlevsiz bırakılmasının dahi tek başına ihtiyati tedbir kararı verilmesi için yeterli olduğunu, şirketin yetkili temsilcisinin, kasten ve kötü niyetle şirketin organlarının çalışmasını engellediğini, davalının tek başına bütün yetkilere sahip olması ve genel kuruldan kaçınması nedeniyle genel kurul denetiminden kaçacak şekilde tasarrufta bulunulacağına ilişkin kanaat oluşturduğunu, bir çok mahkeme kararında da şirketin organlarının işlevsiz bırakılmasının haklı neden olarak görüldüğünü, kısaca davalının haksız şekilde genel kurulun toplanmasını engellemesinin azli için haklı neden olduğunu, haklı nedenin varlığı ve davalının genel kurula tabi olmadan yapabileceği tasarruflar dikkate alındığında ihtiyati tedbir talebinin zorunlu olduğunu, bu tür davalarda tedbiren kayyım atanmasının yüksek mahkemece kabul edildiğini belirterek, ilk derece mahkemesinin talebin reddine dair ara kararının kaldırılarak, ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE İstinaf incelemesine konu talep, hukuki niteliği itibariyle, HMK’nın 389 vd. maddeleri uyarınca, şirket müdürünün yönetim ve temsil yetkisinin tedbiren kaldırılarak davalı şirke kayyım atanması, davalı yöneticinin temsil yetkisinin tedbiren atanacak kayyıma devri istemine ilişkindir. Davacı vekili, dava içinde ihtiyati tedbir talep etmiş, mahkemece ihtiyati tedbir talebi, davacının korunmaya değer yakın bir menfaatinin ihlal edileceği konusunda yeterli kanıt sunulmadığı, şirkette organ boşluğu bulunmadığı ve dava sonucunda elde edilecek hakkın ihtiyati tedbir yoluyla elde edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Bu ara karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İstinaf açısından uyuşmazlık konusu; münferiden temsile yetkili şirket müdürü olan davalının, şirketi kötü yönetip yönetmediği ve bu kapsamda TTK’nın 630. maddesinde belirlenen koşulların yaklaşık olarak kanıtlanıp kanıtlanmadığı noktasındadır. TTK’nın 630/2.maddesine göre de her ortak haklı sebeplerin varlığında yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebilir. Maddenin 3. fıkrasına göre de yöneticinin özen ve bağlılık yüküm ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesi haklı sebep olarak kabul olunur. TTK’nın 630. maddesinde, azil davası yönünden özel bir geçici hukuki koruma öngörülmediğinden, bu konuda HMK’nın 389 vd. maddelerinin uygulanması gerekir. İhtiyati tedbir kararı verilebilmesinin en önemli şartı bir ihtiyati tedbir sebebinin mevcut olmasıdır. Kanunda bu husus genel olarak düzenlenmiş, hâkime oldukça geniş bir takdir alanı bırakılmıştır (m. 389/1). Kanun, “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından” söz etmektedir. Bu hüküm dikkate alındığında, mevcut durumun değişmesi halinde, hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması, hakkın elde edilmesinin tamamen imkânsız hale gelmesi, gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması tehlikesi varsa, ihtiyati tedbir sebebi var kabul edilecektir. Ancak, ihtiyati tedbir verilebilmesi için, HMK’nın 390/3.maddesi uyarınca, davacının, yaklaşık ispat koşulunu yerine getirmiş olması gerekir. Somut olayda; ilk derece mahkemesince talep dava açılış tarihi itibariyle değerlendirilmiştir. Tedbir talebinin değerlendirildiği aşama itibariyle dosyada kanaat oluşturmaya yeterli delil bulunmadığı gibi, inceleme tarihi itibariyle de deliller tam olarak toplanmamıştır. Dosyada bulunan mevcut delillerden, davalı ortağın şirketi işlevsiz hale getirdiği konusunda yaklaşık kanaat oluşmadığı gibi ticaret şirketlerinde asıl olan, şirketin seçilmiş yöneticileri eliyle yönetilmesidir. Yargılamanın ilerleyen aşamalarında, iddia kapsamında kanıtların toplanmasından sonra davacı tarafça yeniden tedbir talep edilmesi her zaman mümkündür. Mahkemece ara kararının verildiği aşamada yaklaşık ispat koşulu gerçekleşmediğinden, ilk derece mahkemesinin ret kararı isabetli bulunmuştur. Açıklanan bu gerekçelerle istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 391/3. maddeleri uyarınca reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye irad kaydına, bakiye 4,90 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline. 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.22.04.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 391/3. maddeleri uyarınca karar kesindir.