Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/470 E. 2021/784 K. 17.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/470
KARAR NO: 2021/784
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/12/2020
NUMARASI: 2020/923E. 2020/805K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle karar verilmesine yer olmadığına dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, davasında özetle; müvekkillerinin davalı şirket ve çalışanları tarafından verilen garantilere inanarak davalı şirkete 01/01/1999 tarihinde 1.100 DM, 29/10/2000 tarihinde 9.600 DM yatırdığını, kendisine ”…” ibaresi bulunan ”Tahsilat Makbuzu” ve ”…” ibaresi bulunan ”Teslim-Tesellüm Belgesi” adlı iki ayrı belge verildiğini, müvekkillerine her an parasını geri çekebileceklerinin, yüksek oranda faiz getireceğinin garanti edildiğini, ancak daha sonra parasını geri tahsil edemediğini, davalılar tarafından yürütülen faaliyetin açıkça kanuna aykırı olması sebebiyle tahsil edilmiş olan paraların iadesi gerektiğini, Bankacılık Kanunu’nun ihlal edildiğini, davalılar tarafından SPK’na aykırı şekilde izinsiz aracılık faaliyetinde bulunulduğunu, davalıların TTK’ ya aykırı olarak basiretli bir iş adamı gibi davranmadıklarını, davalı şirket ve yetkilileri tarafından yürütülen faaliyetlerin usulsüz olduğunun resmi kurumlar tarafından yayınlanan belgeler ile sabit olduğunu, müvekkiline verilen iki ayrı belgenin bir banka makbuzu olmayıp hukuki bir değerinin bulunmadığını, davalı şirket yönetim kurulu başkanı …’in de müvekkillerinin zararından ayrıca sorumlu olduğunu, bu nedenlerle davalı şirket tarafından hukuka aykırı faaliyetlerin resmi kurumlar tarafından yayınlanan verilerle de ortada olması ve müvekkili gibi pek çok mağdurun mevcut alacakları nedeniyle davalı şirketin iflas etmesi olasılığı göz önüne alındığında mal kaçırma tehlikesi bulunduğundan, şirketin mal varlığı üzerine alacak miktarı kadar tedbir konulmasını talep ettiklerini belirterek, TTK, SPK ve bankacılık mevzuatına aykırı şekilde kurulan ilişkinin hükümsüzlüğüne, müvekkillerinden tahsil edilen 10.700 DM. (5.766 EUR) karşılığı 23.064,00 TL’nin, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalmak kaydıyla, tahsil tarihinden itibaren işleyecek en yüksek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, yargılama giderlerinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Yukarıda belirtilen 7194 sayılı yasa ile 3332 sayılı yasaya eklenen, geçici madde 4’ün ikinci fıkrasına göre; Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.’ düzenlemesine göre; mahkememizce dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiş, davacı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilerek ve yargılama gideri davalı üzerinde bırakılması gerektiği, …” gerekçesiyle, davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde: önceki beyanlarını tekrarla; Delileri toplanmadan ve savunma hakkı tanınmadın dosya üzerinden karar verildiğini, Davalı şirketin anılan kanunun kapsamına girmediğini, Resmi Gazete’nin 07.12.2019 tarih ve 30971 sayılı nüshasında yayınlanan 7194 sayılı Dijital Hizmet Vergisi İle Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’ un 41. Maddesi’ne eklenen Geçici 4. maddesinde sadece payları borsada işlem gören şirketler yararlanabilir hükmü bulunduğunu, Borsa İstanbul’un sayfasında yer alan ekli listeden de görüleceği gibi … A.Ş.’ nin payları işlem gören şirketler arasında yer almadığını, İlgili kanun değişikliğinin payları borsada işlem gören sınırlı sayıdaki anonim ortaklıklara uygulanacağını, ancak davalı şirketin paylarının Borsa’ da işlem görmediğini, bu nedenle 7194 sayılı kanun kapsamında olmadığını, SPK ve Borsa İstanbul’a müzekkere yazılarak davalı şirketin paylarının borsada işlem görüp görmediğinin sorulması gerektiğini, mahkeme tarafından bu konudaki delillerinin toplanmadan hukuka aykırı olarak karar verildiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Somut olayda, davacı, davalıların hukuka aykırı fiilleri sonucu davalı şirkete yatırılan paranın sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre faiziyle birlikte tahsili talep edilmektedir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle, karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı taraf, davalılar tarafından, Almanya başta olmak üzere birçok ülkede yüksek faiz garantisi ve paraların her istediği an geri çekilebileceği sözü verilerek, bir banka gibi binlerce insandan mevduat toplanıp, yüksek oranlarda faiz dağıtılacağının vaad edildiğini, bu garantilere inanarak davalı şirkete yatırım yaptığını, karşılığında kendisine … ibaresi bulunan teslim-tesellüm belgesi verildiğini, davalı şirket ve yetkilileri tarafından yürütülen faaliyetlerin usulsüzlüklerinin SPK tarafından çıkarılan haftalık bültenlere konu olduğunu ileri sürerek, uyuşmazlık konusu alacak davasını açmıştır.05.12.2019 tarihinde yürürlüğe giren 7194 Sayılı Kanun’un 41. maddesine eklenen geçici 4. madde ile “31/12/2014 tarihine kadar, pay sahibi sayısı nedeniyle payları halka arz olunmuş sayılan ve payları borsada işlem gören anonim ortaklıklar tarafından doğrudan veya dolaylı olarak nominal ya da primli değer üzerinden pay veya pay adı altında satışı yapılmış olan her türlü araç, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun kaydileştirmeye ilişkin şartlarına tabi olmaksızın 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu ile 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu kapsamında pay addolunur, bu ortaklıklara yapılan ödemeler pay karşılığı yapılmış kabul edilir ve ortaklık ilişkisi kurulmuş sayılır. Bu payların kaydileştirilmemiş olması ortaklık haklarına halel getirmeyeceği gibi ortaklık ilişkisinin kurulmadığı da iddia edilemez. Birinci fıkra kapsamında kurulmuş olan ortaklık ilişkileri hakkında; geçerli bir ortaklık ilişkisi bulunmadığı veya primli pay satışı yapıldığı ileri sürülerek sebepsiz zenginleşme, haksız fiil, sözleşme öncesi görüşmelere aykırılık veya sözleşmeye aykırılık nedenlerine dayalı olarak açılan ve kanun yolu incelemesindekiler dahil görülmekte olan menfi tespit, tazminat veya alacak davalarında, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilir ve yargılama gideri ile maktu vekalet ücreti ortaklık üzerinde bırakılır.” düzenlemesi getirilmiştir. Benzer davalarda Yargıtay 11. HD’nin verdiği kararlar dikkate alındığında, davalı şirketin 7194 sayılı kanunun 41. maddesi ile 25/3/1987 tarihli ve 3332 sayılı Sermaye Piyasasının Teşviki, Sermayenin Tabana Yaygınlaştırılması ve Ekonomiyi Düzenlemede Alınacak Tedbirler İle 5422 Sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu Ve 3182 Sayılı Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanuna eklenen geçici 4. maddesi kapsamında olduğu anlaşıldığından, davalı şirketin anılan yasa kapsamında olup olmadığının araştırılmasına gerek bulunmamaktadır. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebepleri yerinde değildir. Bahsi geçen sebeplerle, ilk derece mahkemesi kararı gerekçesi yerinde olduğundan, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353.1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 17.06.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava değerine göre karar kesindir.