Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/448 E. 2023/1710 K. 26.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/448
KARAR NO: 2023/1710
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/01/2021
NUMARASI: 2020/38 Esas – 2021/23 Karar
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen menfi tespit davasının ilk derece mahkemesice yapılan yargılaması sonucunda davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvrulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; dava dışı … TİCARET AŞ ile dava dışı … arasındaki gayrimenkul alım satımı işinde; … aracısı olarak müvekkili olan …, … aracısı olarak davalı … hareket ettiğini, bu iş için alıcılar tarafından 618.000,00TL kapora bedeli ödeneceğini; bu bedelin 268.000,00TL’sının elden verileceğini kalan 350.000,00TL’sının müvekkilinin kızı … hesabına gönderileceği hususunda taraflar arasında anlaşma sağlandığını, kapora bedeline teminat olması için müvekkili tarafından işbu teminat senedi imzalanıp veridiğini, lakin taraflarca kararlaştırıldığı üzere 268.000,00TL elden verilmediğini ve 350.000,00TL müvekkilinin kızı …’ın hesabına gönderilmediğini, anlaşılacağı üzere hamil teminat senedi olarak elinde bulundurduğu bonoyu kötü niyetli olarak icra takibine konu ettiğini, kaldı ki bahse konu senet tanzim tarihi yazılmadan davalı yana verildiğini, işbu senet, verildiği anda tanzim tarihi içermediğinden bir bono vasfı taşımayan adi senet hükmünde olduğunu, davalı tarafın tanzim tarihini sonradan ekleyerek senedi bonoya çevirdiğini ve İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası ile kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip başlatıldığını, bu hususta İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına (Soruşturma No:2019/180266) özel belgede sahtecilik suçu ile ilgili suç duyurusunda bulunulduğunu, ayrıca huzurdaki davaya konu teminat senedi her ne kadar tanzim tarihi yazılmaksızın düzenlenmiş olsa da işbu senette vade tarihinin 14/06/2016 olduğunu, davalı tarafın kendi el yazısı ile kayıt düştüğü senet fotokopisinde senedin fiziken üç yıl önce, tanzim tarihi içermeksizin verildiğini, davalının kötü niyetli bir şekilde senedi doldurup huzurdaki davaya konu icra takibini başlattığının sabit olduğunu, davalının müvekkilininden haklı bir alacağı olsa, üç yıl boyunca bononun zamanaşımına uğramasına bir gün kalaya kadar beklemeyeceği hususunun açık bir gerçek olduğunu, üstelik davalı yanca sonradan senede eklenen tanzim tarihinin 13/06/2016 olduğunu, hiç kimsenin bir gün vade ile 618.000,00TL bedelli bono düzenlemeyeceği ve bir gün vade ile bu tutarda bir senedin düzenlenmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirterek, tüm bu nedenlerle, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasından icra takibine konan bono nedeniyle müvekkilinin davalıya 618.000 TL borçlu olmadığının tespitine, dava sonuçlanıncaya kadar icra takibinin durdurulması konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmesine, davalı tarafın kötü niyetli hareket ederek müvekkilinin mağduriyetine neden olduğundan % 20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatının davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacı-borçlu hakkında İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasıyla icra takibine geçildiğini, yasal süre içinde itirazda bulunulmadığını, bu nedenle itirazın reddine karar verildiğini, davacı tarafın zorunlu olarak arabuluculuk bürosuna başvurduğunu ve 02.12.2019 tarihinde anlaşamama son tutanağı tutulduğunu, daha sonra işbu menfi tespit davasını açtıklarını, davacı tarafın tamamen haksız ve kötü niyetli olduğunu, davacı tarafın kapora bedeline teminat amacıyla senedin verildiğini, kapora bedelinin alınmadığını ve senedin tanzim tarihi içermediğinden bono vasfı taşımadığını ve bu nedenle borçlu olmadığının tespitini istemekte olduğunu, tüm bu iddia ve beyanların hukuka aykırı, haksız ve gerçek dışı olduğunu, davacı … AŞ’nin Kadıköy …. Noterliğinin 11.05.2016 tarihli ve … yevmiye nolu vekaletnamesiyle satış için vekil tayin edildiğini, davalı tarafın ise alıcı … vekili olduğunu, … … Mah. … ve … parsel’de bulunan ….AŞ’ye ait taşınmazdaki hisselerinin satışı konusunda anlaşıldığını, satış gerçekleşmeden önce davacıya ve kızı … icra hukuk mahkemesinde de kabul ettiği üzere söz konusu paranın verildiğini, ancak davacının aldığı paraları, vekili olduğu satıcı …AŞ’ ye vermediğini, bunun üzerine 31.05.2016 tarihinde davacının Kadıköy …. Noterliğinin azilnamesi ile azledildiğini, satıcı …AŞ adına … daha sonra, 02.06.2016 tarihinde … isimli şahsa vekalet verdiğini, satış bedelinin davacıya verilen paralardan satıcıya vermediği 618.000 TL de dahil olmak üzere yeniden yeni vekil … verilerek satıcı …AŞ’ye ödendiğini ve vekil … tarafından 03.06.2016 tarihinde tapu satışı yapıldığını, tapu satışlarında görüleceği üzere, azledildiği için satışı vekil olarak davacı tarafın yapmadığını, daha sonra davacı ile görüşüldüğünü ve davacının yurt dışında olduğunu söylediğini, davacı tarafın döndüğünde davacı ile oturularak bu satış için hem davalı hem de taşınmazı satın alan … tarafından davacının kızına veya kendi adına olan hesaba yatırılan paraların hesabının görüldüğünü, davacının satıcı … ödemediği ve davalının ikinci kez ödemek zorunda kaldığı dava konusu 618.000 TL’lik senedin davacı tarafından kendisine verildiğini; davacı tarafın şu anda 618.000 TL’yi almadan dava konusu senedi verdiğini iddia etmekte olduğunu, bu durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirterek, haksız davanın reddine, davacı haksız ve kötü niyetli bulunduğundan % 20 oranında icra inkar tazminatının davacıdan tahsiline, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “Dava hukuki niteliği itibariyle, İİK’nın 72.maddesi uyarınca, icra takibinden sonra açılmış menfi tespit davasıdır.Menfi tespit davalarında ispat yükü kural olarak alacaklıdadır. Ancak davalının alacağı senede dayanıyorsa ispat yükü yer değiştirerek senetten dolayı borçlu olmadığını iddia eden davacı tarafa düşer. Kambiyo senetleri sebepten mücerret olduğundan borçlu olunmadığının ispat yükümlülüğü davacı borçluya aittir. Karine olarak bir kambiyo senedinin mevcut bir borcun ifası veya itfası amacıyla verildiği kabul edilir. Kambiyo senetleri birer ödeme aracıdır. Borçlu, bononun teminat bonosu olduğu yönündeki iddiasını yazılı delil ile ispatlamalıdır. Bu konuda tanık dinletilmesi de mümkün değildir. (Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 2018/2939 Esas, 2019/4786 Karar sayılı 2017/3521 Esas, 2019/1844 Karar sayılı kararları) YHGK’nun 14.3.2001 tarih ve 2001/12-233 sayılı ve yine 20.6.2001 tarih ve … sayılı kararlarında da benimsendiği üzere; dayanak belgenin hangi ilişkinin teminatı olduğu yazılı belge ile kanıtlanmalıdır. İİK’nun 169/a maddesi uyarınca belgede takip dayanağı senede açıkça atıf yapılması zorunlu olup, açıkça atıf yapıldığının kabulü için senedin, vade ve tanzim tarihleriyle miktarlarının belirtilmesi gereklidir.Takip dayanağı senedin teminat senedi olduğu iddiasının; hangi ilişkinin teminatı olduğu senet üzerine yazılmak suretiyle ya da yazılı bir belge ile ispatlanmasının gerektiği, İİK’nun 169/a maddesi uyarınca, belgede, takip dayanağı senede açıkça atıf yapılması zorunlu olup, açıkça atıf yapıldığının kabulü için senedin, vade ve tanzim tarihleriyle miktarlarının belirtilmesinin gerekli olduğu hususu açıktır. Ancak İstanbul Anadolu … İcra Dairesi’nin … esas sayılı icra takibine konu senet metninde senedin teminat niteliğinde olduğuna dair herhangi bir ibare bulunmadığı, teminat senedi olduğu iddia edilen belge incelendiğinde takibe konu benet fotokopisinin yer aldığı kağıt üzerinde “… arasındaki gayrimenkul alım satımına ilişkin … ödenen Kaparo bedelinin teminatıdır.” şekilinde bir ibare bulunduğu ancak söz konusu belgede davacı ve davalı imzası bulunmadığı, şahit adı altında dava dışı iki şahsın imzasının yer aldığı, yine aynı belgenin alt kısmında da “… göndermiş olduğumuz 350.000 TL ve elden vermiş olduğum 268.000 TL’nin karşılığı senet olarak alınmıştır” şeklindeki ibare altının da davalı tarafından imzalanmış olduğu, ancak davalının senedin teminat senedi olduğuna dair bir beyan ve imzası olmadığı gibi belgede takip dayanağı senede açıkça atıfta bulunulmadığı, davacı tarafça teminat senedi iddiasını ispatlar nitelikte, 2004 Sayılı İİK’nun 169/a-1 maddesinde belirtilen yazılı belgelerden herhangi biri ibraz edilemediği, davalı alacaklı tarafça da senedin teminat senedi niteliğinde olduğu kabul edilmediği anlaşılmaktadır.Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacı tarafın dava konusu senedin teminat senedi olduğu ve senet nedeniyle borçlu olmadığı yönündeki iddiasını yazılı ve kesin delil ile ispatlayamadığı, YİBGK 2015/2 E. 2017/1 Karar ve 03.03.2017 tarihli ilamında belirttiği üzere davacı açıkça yemin deliline dayanmadığından yemin delili de hatırlatılamadığından açılan davanın reddi yönünde aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir. Ayrıca İİK 72/4. maddesi uyarınca menfi tespit davasının alacaklı lehine sonuçlanması halinde tazminata hükmedilebilmesi için ihtiyati tedbir sebebi ile alacaklının alacağına kavuşmasının geciktirilmiş olması koşulunun gerçekleşmesi gerekmektedir. Eldeki tahsil edilecek paranın alacaklıya ödenmemesi hususunda bir ihtiyati tedbir kararı alınmış ise de teminat yatırılmadığından ihtiyati tedbir kararının uygulanmadığı, dolayısıyla alacaklının alacağını geç almasına sebebiyet verilmiş olmadığı kanaatiyle kötüniyet tazminatı şartları da oluşmadığından, bu yöndeki davalı talebi de reddedilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, davanın reddine, davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine, karar verilmiştir.Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İSTİNAF BAŞVURU NEDENLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; taraflar arasında uzun zaman içinde oluşan bir güven ilişkisi bulunduğunu, davaya konu senedin de … … Mahallesi, … ada … no’lu parsel ile … ada … no’lu parseldeki hissedarlardan …AŞ’nin hisselerinin dava dışı … tarafından satın alınması kapsamında düzenlendiğini, bu ilişkide müvekkilinin satıcı … vekili olarak, davalının ise alıcı … vekili olarak hareket ettiğini, tarafların anlaşmasına göre davalının satın alma işlemi karşılığında 618.000,00 TL’yi kapora olarak davacıya göndermeyi kabul ettiğini ancak henüz satın işlemi gerçekleşmeden ödeme yapacakları için bu ödemeye teminat oluşturması amacıyla davaya konu senedin davacı tarafından imzalandığını yani dava konusu senedin alıcının vekili sıfatıyla hareket eden davalıya kapora bedelinin davacıya verileceği düşüncesiyle verildiğini, senedin tanzim tarihinin boş bırakıldığını ve kaporanın ödeneceği düşüncesiyle senedi imzalayarak davalıya verdiğini, senedin teslimi sırasında alınan senet fotokopisi üzerine davalı tarafından ıslak imza atılmak suretiyle yazılan ibare ile senet tutarının 350.000,00 TL’sinin banka aracılığıyla, geri kalan 268.000,00 TL’nin elden teslim yoluyla ödeneceğinin yazıldığını, davacının taraflar arasındaki güven ilişkisine dayanarak senedi kaporayı almadan imzalayıp verdiğini, kapora kendisine ödenmediği için davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, davalı tarafında senedin veriliş sebebinin davacıya kapora olarak verilen paraların karşılığı olarak açıklandığını, bu hususun dava dilekçesinde açıkça ifade edildiğini, davalının cevap dilekçesinde davacıya ödediğini iddia ettiği 618.000,00 TL’yi bankadan gönderdiğini, gönderdiği hesabın davacının kızına veya davacının kendisine ait olduğunu iddia ederek buna delil olarak da … Bankası Bostancı Şubesi’ndeki davacının kızı adına olan hesaba 04.05.2016 tarihinde yapılan 50.000,00 TL’lik havalenin gösterildiğini, davalının bankadan ödeme yaptığına ilişkin iddialarının doğru olmadığının banka kayıtlarıyla ispatlandığını, bu durumun tek başına davalı tarafından ödeme yapılmadığını kanıtlamaya yeterli olduğunu, bu nedenle ilk derece mahkemesinin kararının ve gerekçesinin isabetli olmadığını; eğer savunulduğu gibi kapora bedeli ödenseydi, alıcı … böyle bir senedin verilmesi halinde takip başlatmasının hayatın olağan akışı gereği olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte davalıya bu kadar borç bulunduğu kabul edilse bile bu kadar yüklü miktardaki alacağın tahsili için bu kadar uzun süre beklenmeyeceğini, davalının takip için masrafları karşılayamadığına dair iddiasını gerekçeye yansıtmadığını, başka bir ticari iş ilişkisi çerçevesinde müvekkilinin kızı tarafından davalının hesabına yapılan ödemelerin davacının iddia ettiği alacaktan daha fazla olduğunu; takip konusu senedin ihtas nedeni davacı tarafından ispat edilmiş olup bu hususun davalı tarafça da kabul edildiğini, bu nedenle çift talil sebebiyle alacaklının alacağın varlığını ve dayandığı temel ilişkiyi ispat etmekle yükümlü olduğunu ancak bu ispat yükünün davalı tarafından yerine getirilmediğini, Yargıtay içtihadının bu yönde olduğunu, senet fotokopisi üzerinde teminat amacıyla ve sonradan gönderilecek paralar için senedin verildiğinin açıkça yazılı olduğunu, menfi tespit davalarında yerleşik Yargıtay içtihadına göre ispat yükünün davalı alacaklı da olup davalının alacağın varlığını ispat etmekle yükümlü olmasına karşın davalının ispat yükünü yerine getiremediği; senedin teminat olarak verildiği ve varlığın anlaşmanın yazılı şekilde izah edildiğini, davalının tanzim tarihi bulunmayan ve el yazısıyla açıklama yapılan fotokopideki ifadelere dayanarak tevil yollu ikrarıyla senedin tanzim tarihinin sonradan doldurulduğunun ispat edildiğini, bu hususun savcılık soruşturması kapsamında davalı tarafından emniyette verilen 23.01.2020 tarihli ifadede ikrar edildiğini, senedin teminat senedi olduğunu, senet fotokopisinin üzerine açıkça yazıldığını, tarafların anlaşmasına göre kapora davacıya ödendiğinden senetteki tanzim tarihinin tamamlanarak fotokopinin davacı tarafından imzalanacağını ancak ödemenin gerçekleşmemesi nedeniyle müvekkilinin imza atmadığını, senet üzerinde “malen” kaydı bulunduğunu, taraflar arasında mal alışverişi bulunmadığını, dosyaya sunulan belgelerden senedin mücerretliğinin ileri sürülemeyeceğini, verilecek kapora bedeli için düzenlendiğinin kanıtlandığını; davalının kollukta verdiği ifadenin dava dışı ikrar niteliğinde olması nedeniyle ispat yükünün davalıya geçtiğini, davalının senet tutarını banka yoluyla ödediğini kanıtlayamadığını, davalının kolluktaki ifadesinde davacıya veya kızına havale yapmadığını ikrar ettiğini oysa davalı vekilinin davaya cevap dilekçesinde parayı davacının veya kızının banka hesaplarına gönderdiğini savunduğunu, bu ifadelerin çelişkili olduğunu, gerek bu ifadeler gerekse senet fotokopisi üzerindeki yazılar dikkate alındığında ispat külfetinin davalıya geçtiğini, davalı ispat yükünü yerine getiremediğini, diğer yandan davalının dosyaya davacının sunduğu senet fotokopisini kabul etmiş olmasının da senedin teminat amacıyla verildiğinin ikrarı niteliğinde olduğunu; bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararın hukuka aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili, dava dosyası Dairemizde inceleme sırası beklerken verdiği 20.10.2023 tarihli dilekçesinde, davadaki iddialarını ve istinaf dilekçesindeki sebepleri tekrarlayarak İİK’nın 72/3. maddesi uyarınca icra veznesine girecek paraların takip alacaklısına ödenmemesi yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiş olup bu talep nedeniyle incelenen dava dosyasının esas incelemesi de öne alınarak istinaf incelemesi sonuçlandırılmıştır.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, teminat senedi iddiasına dayalı olarak icra takibinden sonra İİK’nın 72.maddesi uyarınca açılmış bir menfi tespit davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarfından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı, davaya konu senedin, tarafların aracılık ettikleri bir taşınmaz alım satımı sırasında, tapu devri gerçekleşmeden önce davacıya ödenecek kapora bedelinin teminatı olarak davalıya verildiğini ancak davalının davacıya kaporayı ödememesi nedeniyle senedin davalı nezdinde bedelsiz olduğunu iddia ederek eldeki menfi tespit davasını açmıştır. Davalı savunmasında, senedin davlıya taşınmaz alım satımı öncesi ödenen kapora karşılığı alındığını, davalının bu kaporayı satıcıya vermediğini, daha sonra davalının vekaletten azledildiğini, satışın başka vekille yapıldığını, satış bedelinin satıcıya hiç kapora verilmemiş gibi bütünüyle ödendiğini, davalıya ve kızına yapılan ödemelerin geri tahsili için tarafların bir araya gelerek dava konusu senedin düzenleniğini, senedin teminat senedi olmayıp ödenen ancak satıcıya verilmeyen kapora bedelinin geri ödenmesi amacıyla verildiğini, dolayısıyla davanın haksız olduğunu savunmuş ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Davaya konu senet metlinde “malen” kaydı bulunmakta olup davcı ve davalı taraf bu kaydı talil etmişlerdir. Senedin, tarafların vekil olarak hareket ettikleri bir taşınmaz alım satımı öncesinde davacıya göre ödenecek, davalıya göre ise ödenmiş olan kapora karşılığı alındığı tarafların beyanlarından anlaşılmaktadır. Davacı taraf kapora karşılığı senedin verildiğini ancak kaporanın kendisine ödenmediğini; davalı ise kaporanın ödendiğini ancak davacının bu kaporayı satıcıya vermediği için kaporanın geri tahsili için bu senedin düzenlendiğini savunmuştur. Senedin veriliş sebebi talil edildiğinden, ispat yükünün davalıda olduğunun kabulü gerekir. Yani davalı, tarafların üzerinde mutabık olduğu kaporayı davalıya ödediğini, senedin de bu kaporanın geri ödenmesi için düzenlendiğini, yani teminat senedi olmadığını kanıtlamakla yükümlüdür. Dosya kapsamındaki delillere ve taraf beyanlarına göre davalının bu ispat yükünü yerine getirip getirmediğinin açıklığa kavuşturulması gerekir. Davacı, teminat senedi iddiası bakımından dosyaya senet fotokopisi sunmuştur. Bu senet fotokopisinin üstünde bilgisayardan yazılmış “… İLE … ARASINDAKİ GAYRİMENKUL SATIMINA İLİŞKİN … ÖDENEN KAPORA BEDELİNİN TEMİNATIDIR” ibaresinin yazılı olduğu; senet fotokopisinin altında ise elyazısıyla “İş bu almış olduğum senet, … göndermiş olduğumuz 350.000 TL ve elden vermiş olduğum 268.000 TL’nin karşılığı senet olarak alınmıştır” ibaresinin yazılı olduğu ve hemen altında davalının imzasının bulunduğu görülmektedir. Görüldüğü üzere, davacının sunduğu bu belgede, kaporanın ödendiği belirtilmektedir. Bu belge üzerindeki kayıtlar, kaporanın davacıya ödendiğine dair davalı savunmasını desteklemektedir. Her ne kadar davacı, senedin tanzim tarihinin boş olduğunu, fotokopide elyazısıyla yazılan kısmı kendisinin imzalamadığını, kapora alındıktan sonra imza atacağını idida etmişse de buna dair bir belge sunmamıştır. Diğer taraftan, davcının daha önce İstanbul Anadolu 17. İcra Hukuk Mahkemesinin 2019/985 E- 2019/1018 K sayılı dosyasındaki dava dilekçesinde; senedin kapora bedelinin teminatı olarak verildiğini, senet fotokopisi üzerine davalının yazıp imzaladığı ibarenin senedin mücerretliğini ortadan kaldırdığını, ödenen bedelin alıcı ve satıcı arasındaki taşınmaz satımının kaporası olarak alındığı için ve taşınmaz satışı da sorunsuz olarak gerçekleştiği için teminat vasfındaki bu bedel bakımından borcunun kalmadığını, bedelin kapora bedeli olarak verilmesi sebebiyle ve satışın gerçekleşmemesi halinde kaporanın iadesinin temini amacıyla alınmış olması nedeniyle ve satış gerçekleştiğinden, senedin kambiyo senedi vasfını yitirdiğini savunmuştur. Görüldüğü üzere davacı, senet tutarını kapora olarak davalıdan aldığını bu beyanıyla ikrar etmektedir. Davcı vekili, icra mahkemesine verilen dilekçedeki bu beyanların, senet fotokopisi üzerine davalının yazdığı beyan nedeniyle kaporanın alındığını sehven düşünerek yani hata sonucu yazdığını iddia etmişse de dilekçedeki bu beyanın hatadan kaynaklandığı yönündeki iddiayı destekler somut bir olgu ortaya konulmamıştır. Gerek bu ikrar içeriğinden gerekse davacının kendisinin sunduğu senet fotokopisi üzerindeki açıklamalardan, kapora bedelinin davacıya ödendiğinin dosya kapsamıyla kanıtlanmış olduğu kanaatine varılmıştır. Davacı vekili, davalının davaya cevap dilekçesinde ödemeleri banka havalesiyle yaptığını savunduğunu, ancak banka hesaplarında böyle bir ödeme kaydının bulunmadığını, dolayısıyla ödeme savunmasının kanıtlanmadığını idida etmiş ise de ödemenin yapıldığı davacının açık ikrarıyla ve senet fotokopisine yazılan açıklamayla sabittir. Davalı vekili, davaya cevabında ödeme şeklinin tam hatırlanmadığını açıkça belirtmiştir. Davacı vekili, davalının hazırlık soruşturması aşamasında karakolda verdiği 23.01.2020 tarihli ifadesinde, davacıya banka yoluyla para göndermediğini, kaporayı ödemediğini ve ayrıca senetteki tanzim tarihini sonradan doldurduğunu ikrar ettiğini belirtmiş ise de anılan ifade içeriğinde; davacıdan aracılık yapılan bir taşınmaz satış işi nedeniyle davacıdan 618.000 TL alacağının olduğunu, bu borç nedeniyle senedin düzenlenip kendisine verildiğini, bir hafta içinde ödeneceğinin söylendiğini, senedin tarih (keşide tarihi) kısmının boş olduğunu, davacının bugün- yarın ödeyeceğini söyleyerek kendisini oyaladığını, yaklaşık üç yıl geçtiği hâlde ödemenin yapılmaması üzerine senedin tarih kısmını sözlü anlaşmaları doğrultusunda doldurduğunu, 350.000 TL havale gönderdiğine dair bir beyanının olmadığını, dekont göndermediğini, kendisine 350.000 TL havale edilmediğini elden kendisine hiç bir para da verilmediğini beyan ettiği anlaşılmaktadır. Öncelikle, davalı, bu ifadesinde davacıdan 618.000 TL alacaklı olduğunu söylemiş, senedin de bu alacağın ödenmesi için verildiğini belirtmiştir. Davacıya kaporanın ödenmediğine dair bir beyanı yoktur. Ayrıca, senetteki tanzim tarihinin sonradan yazılması senedi geçersiz hâle getirmez; davacının, senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğunu kanıtlaması gerekir (TTK m.680, m.778/2.f). Davacı böyle bir kanıt sunmamıştır. Davalı, aynı ifadesinde, kendisine havale yoluyla ya da elden para verilmediğini söylemiştir. Yani davalının davacıya banka yoluyla ya da elden para vermediğine dair beyanı yoktur; davalının kendisine bir ödemenin yapılmadığı beyan edilmiştir. Dolayısıyla davalının bu ifadesinde, davacıya kapora ödemesi yapılmadığına dair beyan bulunmadığından, davacının aksi yöndeki iddiası ve istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Davacının eldeki davada davasını dayandırdığı iddia, senedin kaporayı teminat altına almak üzere verildiği ancak kaporanın kendisine ödenmemiş olması nedeniyle senedin bedelsiz kaldığı iddiasıdır. Bu iddiasının aksi, yukarıda açaklandığı üzere, dosya kapasamı ile sabit görülmüştür. Davacının bunun dışında dayandığı bir iddia yoktur. Yani davacı, kaporayı aldığını kabul etmediği gibi kaporayı satıcıya verdiğine veya davacının bu alacağı talep edemeyeceğine dair bir savunması yoktur. Esasen vekil- müvekkil ilişkisinde vekilin şahsen verdiği bir kapora için kendi adına senet alması mümkündür. Nitekim davacı da senedi bizzat davalıyı lehtar göstererek düzenlemiştir. Dolayısıyla davalının senet alacaklısı olarak kabulü ve davanın buna göre sonuçlandırılması isabetlidir.Açıklanan tüm bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine ve varılan sonuca göre de davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine,2-İstinaf incelemesi sonucu varılan sonuca göre ihtiyati tedbir talebinin reddine,3-Davacı vekilince yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 215,45 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına,4-Davacı tarafça yapılan istinaf kanun yolu giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,5-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara tebliğine,6-Karar kesinleştikten sonda dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, oy birliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi. 26.10.2023