Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/411 E. 2021/757 K. 10.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/411
KARAR NO: 2021/757
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/09/2020
NUMARASI: 2019/534 2020/463
DAVA: Tanıma Ve Tenfiz
Taraflar arasındaki tanıma ve tenfiz davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, mahkemece süresinde olmayan istinaf başvurusunun 08.02.2021 tarihli ek karar ile reddine karar verilmiş, iş bu ek karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuş olmakla, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dilekçesinde özetle; müvekkili olan …’nin, … Bankası A.Ş.’nin %100 iştiraki olarak Almanya’da 1992 yılında kurulduğunu, müvekkili banka ile Almanya’da kurulmuş olan ve faaliyet gösteren dava dışı şirket … (…) arasında 25.01.2011 tarihinde 300.000 Euro bedelli “Ticari Cari Hesap Kredi Sözleşmesi” akdedildiğini, yine aynı sözleşme kapsamında davalı …’in, …’ın müvekkil bankadan kullandığı krediye müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğunu, ayrıca 09.10.2012 tarihinde müvekkil banka ile dava dışı şirket … arasında 180.000 Euro bedelli “Ticari Taksitli Kredi Sözleşmesi” akdedilmiş olup davalı …’in bu sözleşmeye de müşterek ve müteselsil kefil olduğunu, ilgili kredi sözleşmeleri uyarınca teminat olarak davalı … üzerine kayıtlı, İstanbul İli, Ümraniye İlçesi, … Mah. … Pafta … Parsel üzerinde yer alan taşınmazda bulunan … arsa paylı … Kat … no’lu bağımsız bölüm, … arsa paylı … Kat … no’lu bağımsız bölüm ve … arsa paylı … Kat … nolu bağımsız bölümler üzerine müvekkili olan banka lehine, 500.000,00 Euro bedelli 2. dereceden ve %12 değişken faizli ipotek tesis edildiğini, ancak dava dışı şirketin müvekkili olan bankaya olan kredi borcunu mutabık kalındığı gibi ifa edemediğini, bunun üzerine müvekkili banka tarafından kredi borcunun kat edildiğini, tüm çabalara rağmen kredi borcunun dava dışı şirketten ve davalıdan tahsil edilemediğini, bu nedenle müvekkili banka tarafından davalı aleyhine Wiesbaden Asliye Mahkemesi’nde alacak davası ikame edildiğini, Wiesbaden Asliye Mahkemesi’nin 1 0419/18 Esas numaralı, 02.04.2019 tarihli kararı uyarınca davalının, müvekkili bankaya 299.574,31 Euro ile 01.01.2015 tarihinden itibaren baz faiz oranının %8 puan ilave faizlerini ödemesine karar verildiğini, ek olarak dava giderlerinin davalı tarafından karşılanmasına karar verildiğini ve iş bu kararın 13 Eylül 2019 tarihinde kesinleştiğini belirterek, davalı aleyhine verilen ve kesinleşen Wiesbaden Asliye Mahkemesi’nin 1 0 419/18 Esas numaralı ve 02.04.2019 tarihli kararın tenfizine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa tahmiline, karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalıya usulüne uygun olarak tebligatlar yapılmış olup, davalı taraf davaya cevap dilekçesi vermemiş ve duruşmalara katılmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…İncelenen dava dilekçesi, dava dilekçesi ekinde dosyaya sunulan kayıt ve belgeler ve tüm dosya kapsamına göre, davacı banka ile dava dışı şirket … arasında 25.01.2011 tarihinde 300.000 Euro bedelli ‘Ticari Cari Hesap Kredi Sözleşmesi’ akdedildiği, bu sözleşme ile aynı zamanda davalının müştereken ve müteselsilen dava dışı şirketin aldığı krediye kefil olduğu, ancak dava dışı şirketin kredi borcunu ödemediği, davacı banka tarafından kredi borcunun kat edildiği, kredi nedeniyle şirket ile davalı aleyhine Wiesbaden Asliye Mahkemesi’nde alacak davası görüldüğü, 02.04.2019 tarihli kararı uyarınca davalının davacı bankaya 299.574,31 Euro ile 01.01.2015 tarihinden itibaren baz faiz oranının %8 puan ilave faizlerini ödemesine karar verildiği, tenfiz talebine konu işbu kararın kesinleştiği, Türkiye ile Almanya arasında mütekabiliyet koşulunun mevcut olduğu, ayrıca 5718 sayılı MÖHUK’un 54. maddesinde öngörülen koşulların tamamının mevcut olduğu…” gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından, 08.02.2021 tarihli dilekçe ile istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İlk derece mahkemesi, istinaf başvurusunu değerlendiği 08.02.2021 tarihli ek karar ile;”…Davalı …’in daha önce tebligat yapılan adresine gerekçeli kararın tebliği için çıkartılan tebligatın tevzi saatlerinde muhataba ulaşılamaması sebebiyle komşusu …’ın beyanı üzerine tanınmadığından bahisle iade edilmesi üzerine, gerekçeli karar bu kez aynı adrese muhatabın mernis adresi olduğu belirtilerek Tebligat Kanunun 21/2. Maddesine göre tebliği talep edilmiş ve 03/12/2020 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine hükmün 18/12/2020 tarihinde kesinleştirildiği görülmüştür. 7201 Sayılı Yasanın 21. maddesi ile ilgili değişikliğe ilişkin kanun gerekçesinde ; 21/1. maddeye göre bilinen en son adrese çıkartılan tebligattan sonuç alınamazsa, 10. madde gereği adres kayıt sistemindeki adres esas alınarak başkaca araştırma yapılmaksızın o adrese tebligat çıkarılacağı açıklanmıştır. Muhatap o adreste hiç oturmamış ya da adresten ayrılmış dahi olsa tebligat iade edilmeyecek, 21/2. madde gereğince işlem yapılacaktır. Bunun yapılabilmesi için de tebligatı çıkaran merciin, adresin, adres kayıt sistemindeki mernis adresi olduğunu tebliğ evrakında belirtmesi gerekmektedir. Kesinleşmeye esas tebligat evrakına muhatabın mernis adresi olduğu belirtilerek 7201 Sayılı Yasanın 21. Maddesine göre yapılması istenmiş ve buna göre tebliğ edilmiştir. 7201 Sayılı Tebligat Yasasının açık hükmü karşısında hükmün usulüne uygun kesinleştirildiği belirlendiğinden davalı vekilinin istinaf talebinin reddine karar vermek gerektiği…” gerekçesiyle, HMK’nın 346.maddesi uyarınca, davalı vekilinin süresinde olmayan istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir. İş bu ek karara karşı, davalı vekilince, 12.02.2021 tarihli dilekçe ile istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekilinin ilk derece mahkemesinin 08.02.20102 tarihli süresinde olmayan istinaf başvurusunun reddi yönündeki ek kararına karşı verdiği istinaf dilekçesinde özetle: İlk derece mahkemesince, davacı … Bankası A.G tarafından açılan tanıma ve tenfiz dosyasında WEİSBADEN Asliye Hukuk Mahkemesinin 1 O 419/18 Dosya numaralı 02/04/2019 tarihli kararının tenfizine ilişkin yaptığı yargılamada yapılan tebligatlar ve verilen kararın müvekkiline usulüne uygun tebliğ edilmeksizin 18/12/2020 tarihinde kesinleştirildiğini, bu nedenle kesinleşme şerhinin kaldırılması ve istinaf taleplerinin değerlendirilmesi gerekmesi nedeniyle, anılan kararı istinaf etmelerine rağmen; yerel mahkemece istinaf talebinin süresinde olmadığı ve yapılan tebligatların usulüne uygun olduğu gerekçesiyle yerinde olmayan gerekçeyle istinaf başvurusunun reddedildiğini, Tenfizi istenen kararda da belli olduğu üzere, müvekkilinin adresinin … Weisbaden Almanya olduğunu, yargılamada ise davacı şirketin dava dilekçesinde müvekkilin adresi olarak bildirdiği … Mah. … Sok. No:… Ataşehir İSTANBUL adresi üzerinden yürütülüp, tebligatların bu adrese gönderildiğini, son olarak da müvekkile gönderilen tebligatın ‘adreste tanınmıyor’ olması sebebiyle iade edilmesi üzerine müvekkilinin bu adresine TK’nun 21. maddesine göre tebligat çıkarılıp kararın kesinleştirildiğini, müvekkilinin yurt içindeki yerleşim adresine TK’nun 21. maddesine göre yapılan tebligatın usulsüz yapıldığını, söz konusu kararın dosyaya vekaletname sunulduğu tarih olan 01.02.2021 tarihinde öğrenildiğini, TK’nun 21. maddesine göre tebligat yapılabilmesinin temel şartının davalının bilinen son adresine yapılan tebligatın iade olması ve iade nedeninin tebligata şerh verilmesi olduğunu, somut olayda müvekkilinin yurt dışında bilinen … Weisbaden Almanya adresine hiç bir şekilde tebligat çıkarılmaksızın yurt içinde mevcut adresine 21. maddeye göre tebligat çıkarılmasının usulsüz olduğunu, müvekkilinin yurt içi adresine gönderilen ilk tebligatın dahi usul ve yasaya uygun olmadığını, söz konusu ilk tebligatın “adreste tanınmıyor” olması sebebiyle iade edilmesinin mukabilinde, mahkemenin müvekkilinin tenfize konu edilen mahkeme kararındaki adresine tebligat çıkarması, eğer bu tebilgattan netice alınamazsa ondan sonrasında müvekkilin mernis sisteminde kayıtlı olan adresine 21. maddeye göre tebligat çıkarmasının gerektiğini, TK’nun bilinen adrese tebligatı düzenleyen 10. maddesinin 1. fıkrasına göre tebligat, muhatabın bilinen en son adresinde yapılan 6099 sayılı yasanın 3. maddesi ile eklenen aynı maddenin 2. fıkrasına göre ise bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlatılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat bu adrese yapılır şeklinde düzenlendiğini, ancak mahkemece müvekkilinin yurt dışı adresi mahkeme kararında açıkça yazmasına ve adresi bilmesine rağmen bu adrese tebligat çıkarmaksızın direkt yurt içi adresine 21. maddeye göre tebligat çıkarıp, karara karşı istinaf yoluna başvurulmasının önüne geçmiş olduğunu, salgın döneminde müvekkilin yurt dışındaki adresi bilinmesine rağmen bu yasal süreç işletilmeksizin kararın sadece yurtiçi adresine gönderilmek suretiyle kesinleştirilmesinin Anayasa ile teminat altına alınan hukuki dinlenilme hakkının ihlali anlamına geldiğini, Kaldı ki, bir an için müvekkili adresine doğrudan 21. maddeye göre tebligat çıkarılabileceği kabul edilse dahi yapılan tebligatın da kanun ve yönetmelikte aranılan şartları taşımadığından geçersiz olduğunu, ilk derece mahkemesinin davalıya gönderdiği tebligatın kanun ve yönetmelikte belirlenen şartların hiç birini taşımadığını, mahkemenin gönderdiği tebligatta sadece tebligat çıkarılan adresin müvekkilin mernis adresi olduğu ve tebliğ evrakının muhteviyatının mahkeme kararı olduğu yazmakta, TK’nın 21/2. maddesi gereğince tebligatın muhtara bırakıldığı tarih itibariyle tebliğ yapılmış sayılacağına dair meşruhat yazmadığını, Dilekçe ekinde sunulan Yargıtay kararlarının tetkikinden anlaşılacağı üzere, müvekkiline tenfize konu mahkeme kararında yazılı bulunan adresine tebligat gönderilmeksizin doğrudan yurt içi adresine tebligat çıkarılması; üstelik de bu tebligatın yasa ve yönetmelikte öngörülen şartları taşımıyor olması birlikte değerlendirildiğinde, ilk derece mahkemesince kararın kesinleştirilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin, başvurunun süre yönünden reddine dair ek kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek; öncelikle ek kararın kaldırılmasına, esas istinaf dilekçeleri doğrultusunda istinaf incelemesi yapılarak tenfiz kararının kaldırılmasına ve sonuçta davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Talep, ilk derece mahkemesince davacı tarafından açılan tenfiz davası sonucu verilen karara yönelik davalı yanın istinaf başvurusunun süresinde olmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun reddine ilişkin 08.02.2021 tarihli ilk derece mahkemesi ek kararının davalı vekilince istinafına ilişkindir. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Tebligat Kanunu, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Kanunla değiştirildikten sonra, gerçek kişilere yapılacak tebligatla ilgili olarak iki aşamalı bir yol benimsenmiştir. Bu değişikliğe göre muhataba çıkarılan ilk tebligat, bilinen veya gösterilen adresine yapılacaktır. Buna göre, ilk defa bildirilen adresin muhatabın (davalının) adres kayıt sistemindeki adresi veya başka bir adres olması arasında fark yoktur. Her iki adres de Tebligat Kanunu’nun 10/1. maddesi kapsamında bilinen adrestir. Bildirilen adrese çıkarılan tebligatın bila tebliğ iade edilmesi halinde, Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 16/2. maddesi de nazara alınarak muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine Tebligat Kanunu’nun 21/2. maddesine göre tebligat çıkarılacaktır. Somut olayda, davacı … Bankası AG tarafından davalı aleyhine Weisbaden Asliye Mahkemesinin 1 O 419/18 Dosya numaralı, 02/04/2019 tarihli kararının tenfizine ilişkin davada, dava dilekçesinde davalı adresinin … Mah. … Sk. No … Daire … Ataşehir/ İstanbul olarak gösterildiği, bu adresin aynı zamanda davalının mernis adresi olduğu anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince yargılama sürecinde davalıya iş bu adresi itibariyle TK’nun 21/1. maddesi uyarınca normal yolla çıkarılan tebligatların usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği, dosyadaki şerhli tebligat örneklerinden anlaşılmaktadır. Sonrasında gerekçeli kararın ise aynı adrese TK’nun 21/1 maddesi uyarınca normal tebligat yolu ile tebliğe çıkarıldığı, iş bu tebligatın davalının tanınmayıp/ taşındığı şerhi ile bila tebliğ dönmesi üzerine, mahkemece aynı zamanda davalının mernis adresi olan bu adresine TK’nun 21/2. maddesi uyarınca tebligat çıkarıldığı ve tebligatın anılan 21/2. madde uyarınca 03.12.2020 tarihinde yapıldığı, bu tebligat esas alınarak kararın 18.12.2020 tarihi itibariyle kesinleştirildiği görülmektedir. Her ne kadar davalı vekilince gerek yargılama aşamasında gerekse gerekçeli kararın kesinleştirilmesine esas alınan tebligatların usulsuz olduğu ileri sürülmüş se de; yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, tenfiz davası yargılaması aşamasında davalıya usulüne uygun TK’nun 21/1. maddesi uyarınca normal yolla çıkarılan tebligatların usulüne uygun şekilde tebliğ edildiği, davalının aynı zamanda mernis adresi olduğu anlaşılan ve yargılama aşamasında tebligatların yapıldığı … Mah. … Sk. No … Daire … Ataşehir/ İST. adresi itibariyle gerekçeli kararın tebliği için çıkarılan tebligatın bila tebliğ dönmesi üzerine, mahkemece davalının aynı zamanda mernis adresi olan aynı adrese bu kez TK’nun 21/2. maddesi uyarınca tebligat çıkarılması ve tebligatın yapılmış sayılmasında yasa ve usule aykırılık görülmemiştir. Bu gerekçelerle, davalı vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmemiş olup, ilk derece mahkemesinin süresinde olmayan istinaf başvurusunun reddine ilişkin 08.02.2021 tarihli ek kararına yönelik istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin, HMK’nın 346.maddesi uyarınca verilmiş olan ek karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından 12.02.2021 tarihli makbuzla yatırılmış olan 162,10 TL istinaf başvuru harcının ve 59,30 TL maktu harcın Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı tarafından 08.02.2021 tarihli makbuzla yatırılmış olan 162,10 TL istinaf başvuru harcının ve 59,30 TL maktu harcın, karar kesinleştikten sonra, talep halinde, ilk derece mahkemesince davalıya iadesine, 4-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 10.06.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır. 14.06.2021