Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/367 E. 2021/799 K. 17.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/367
KARAR NO: 2021/799
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/04/2020
NUMARASI: 2020/159 Esas – 2020/229 Karar
DAVA: Menfi Tespit
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda, davanın, zorunlu arabuluculuğa ilişkin dava şartının gerçekleşmediği gerekçesiyle reddine dair verilen karara karşı, davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyas incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalıya tahsis edilen sanal post cihazının haklarındaki davanın tefrikine karar verilen gerçek kişi davalılar tarafından gerçekleştirilen satış işlemlerinin gerçek satış işlemleri olmadığının tespiti ile davacının gerçekleştirilen ve itiraza uğrayan bu işlemler nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Somut olayda, dava tacirler arasında her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olarak düzenlenen ticari nitelikli kira sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit davası olup, davanın 06/03/2019 tarihinde 6325 sayılı HUAK’nın 18/A maddesinin 2.fıkrasına göre arabulucuya başvurulmadan doğrudan açıldığı anlaşılmakla davanın usul ekonomisi ilkesi gereğince tensiben usulden reddine karar verimiştir. Nihai olarak kanun koyucu tarafından arabuluculuğa başvurulmama halinde 6325 sayılı yasa 18/A maddesi gereğince dava dilekçesi tebliğ edilmeksizin davanın usulden reddine karar verilmesi yönünde getirdiği emredici düzenlemenin amaçsal yorumu ile dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilmesinin davalı lehine yargılama gideri niteliğinde bulunan vekalet ücreti takdir edilmesi sonucunu doğurmayacağı anlaşılarak davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmeyerek …” gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; asıl davanın görüldüğü 2019/338 E. sayılı dosyada dilekçelerin teatisi aşamasının tamamlandığını, kendilerince hem dava dilekçesine cevap, hem de ikinci cevap dilekçeleri verilerek vekillik görevinin bizzat ifa edildiğini, mahkemenin müvekkili yönünden dosyayı tefrik ederek başka bir esas üzerinden karar vermesi ve neticesinde vekalet ücretine, 6325 sayılı Yasanın 18/A maddesi gözetilerek vekil ile temsil olunan davalı lehine vekalet ücreti takdirine kanunen yer olmadığına dair kararının gerekçesinin hatalı olduğunu, müvekkili adına açılan aynı mahkemenin esas dosyası … E. No’lu dosyada vekkillik görevinin kanuna uygun şekilde yerine getirildiğini, ilk derece mahkemesince davalı yararına avukatlık ücretine hükmedilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın bu yönden düzeltilerek müvekkili lehine avukatlık ücretine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava hukuki niteliği itibariyle, davalı tarafından gerçekleştirilen işlemlerin gerçek satış işlemi olmadığının tespiti ile itiraza uğrayan bu işlemler nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti istemiyle, İİK’nın 72. maddesi uyarınca açılmış bir menfi tespit davasıdır. Mahkemece, 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile TTK’nın 5/A maddesi gereğince, zorunlu arabuluculuğa ilişkin dava koşulunun gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın usul yönünden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davalı vekilince, davanın arabuluculuk dava şartı gerçekleşmediğinden, şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesine rağmen vekille temsil olunan davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmemesinin yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle hüküm istinaf edilmiştir. HMK’nın 114. maddesinin birinci fıkrasında, tüm davalar bakımından geçerlilik taşıyan dava şartlarının neler olduğu hususu açıkça hükme bağlanmış, ikinci fıkrasında ise diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümlerin saklı olduğu belirtilmiştir. 6/12/2018 tarihli, 7155 sayılı Kanun’un 20. maddesiyle TTK’ya eklenen 5/A maddesi uyarınca, “(1) Bu Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/A maddesi uyarınca “(1) İlgili kanunlarda arabulucuya başvurulmuş olması dava şartı olarak kabul edilmiş ise arabuluculuk sürecine aşağıdaki hükümler uygulanır. (2) Davacı, arabuluculuk faaliyeti sonunda anlaşmaya varılamadığına ilişkin son tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine eklemek zorundadır. Bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde mahkemece davacıya, son tutanağın bir haftalık kesin süre içinde mahkemeye sunulması gerektiği, aksi takdirde davanın usulden reddedileceği ihtarını içeren davetiye gönderilir. İhtarın gereği yerine getirilmez ise dava dilekçesi karşı tarafa tebliğe çıkarılmaksızın davanın usulden reddine karar verilir. Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması hâlinde herhangi bir işlem yapılmaksızın davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir.” Dava şartı, kamu düzenine ilişkin olup HMK’ nın 355. ve 115. maddeleri uyarınca, istinaf sebebi yapılmasa bile, resen gözetilir. Bu hukuki açıklamalar ışığında somut olaya dönüldüğünde: davacının iş bu davadaki talebi, mahkeme gerekçesinde de kabul edildiği üzere, menfi tespite ilişkindir. TTK’nın 5/A maddesine göre, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Davanın konusu (müddeabih), dava dilekçesindeki talep sonucuna, yani neticei talebe göre belirlenir. Neticei talebin bir para alacağının tahsili veya tazminat olduğu durumlarda, arabulucuya başvuru yapılmış olması dava şartıdır. Tespit davaları bu kapsamda değerlendirilemez. Çünkü, tespit davalarında, bir miktar alacağın tahsili talebi yoktur. Yani, ticari dava niteliğindeki menfi tespit davalarının açılabilmesi için arabulucuya başvuru zorunluluğu bulunmamaktadır. İlk derece mahkemesinin karar gerekçesi bu nedenle usul ve yasaya aykırıdır. Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesince dava şartlarına aykırı karar verildiği anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvuru nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının HMK’nın 33, 115/1, 355 ve 353/1.a.4. maddeleri uyarınca kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, ilk derece mahkemesince, talep halinde iadesine, 4-Davalı tarafından istinaf kanun yolu aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, esas hükümle birlikte, İlk Derece Mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 17.06.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca karar kesindir.