Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/360 E. 2021/340 K. 18.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/360
KARAR NO: 2021/340
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1.Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 14/01/2021 tarihli ara karar
NUMARASI: 2018/1156 Esas
DAVA: Tapu iptale ve tescil- İhtiyati tedbir
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil- tazminat davası içinde davacı tarafından talep edilen ihtiyati tedbirin kabulü üzerine, bu karara itiraz eden davalılar vekilinin itirazının ilk derece mahkemesince reddine karar verildiği, bu karara karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dava dosyasının dairemize gönderildiği anlaşılmakla, dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili tedbir talebinde özetle;davada yargılamaya başlamadan önce tensip ile birlikte teminatsız tedbir kararı verildiğini, tedbirin Bölge Adliye mahkemesine yapılan itiraz üzerine %15 teminat karşılığına çevrildiğini, daha sonra yargılamaya başlandığını, bilirkişi heyetinden alınan ayrıntılı ve gerekçeli raporla muvazaa olgusunun açıkça ortaya konulduğunu, yapılan satış işleminin muvazaalı olduğu ve iptal edilmesi gerektiğinin açıkça belirtildiğini, Bölge Adliye mahkemesinin dosyada tahkikat aşaması başlamadan vermiş olduğu %15 teminat gerekçesinin artık kalktığını, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü suçlar bürosu 2018/96455 nolu dosyası ile FETÖ üyeliği ve Finans sağlama suçu nedeni ile davalılar hakkında yürütülen soruşturma nedeni ile alelacele şirketin için boşlatma ve mal kaçırma gayesi içinde olduklarını beyanla teminatsız tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN 20/11/2021 TARİHLİ ARA KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 20/11/2021 tarihli ara kararında; “…Dava konusu edilen; Üsküdar İlçesi, … Mah. … Ada, … Parsel, … Blk. K…. Bağımsız Bölüm No:…, Üsküdar İlçesi, … Mah. … Ada, … Parsel, … Blk. K…. Bağımsız Bölüm No:…, Üsküdar İlçesi, … Mah. … Ada, … Parsel, … Blk. Kat:…, Bağımsız Bölüm No:… nolu gayrimenküllerin tapu kayıtları üzerine “DAVALIDIR” ŞERHİ KONULMASINA, …” karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, davalılar vekili itiraz dilekçesinde özetle; Davacı tarafın tedbir talepli dilekçesinde ileri sürülen iddiaların gerçekleri yansıtmadığı gibi sadece davacının işbu beyanlarına dayanılarak teminat alınmadan ihtiyati tedbir kararı tesis edilmiş olmasının açıkça hukuka aykırı olduğunu, davacının iddialarını destekleyen hiçbir somut delil sunamadığı gibi davacı hakkında cumhuriyet başsavcılığı nezdinde yürütülen soruşturmalar ve davalar göz önüne alındığında müvekkillerinin aksine davacının dava dışı … Şirketinin zararına hareket ettiğinin sabit olduğunu belirterek, tedbirin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN ARA KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi, itirazı değerlendirdiği 14.01.2021 tarihli ara kararında; “…Dosyada yapılan inceleme sonucu, davanın geldiği aşama, alınan bilirkişi raporu, tüm deliller değerlendirildiğinde; davacının dava konusu taşınmazlara davalıdır şerhi konulması talebi yerinde görülmüş, bu şerhin taşınmazların satışına, devrine engel nitelikte olmadığı gibi, devralacak kişiler yönünden iyi niyeti de ortadan kaldırır nitelikte olacağı ve davacı yönünden de ileriye dönük hak kaybını önleyeceği kanaatiyle bu şerh tapu kaydına işlenmiş olmakla,…” mahkemenin 20.11.2020 tarihli kararı tedbir niteliğinde olmayıp, tapu kaydına davalıdır şerhinin işlenmesinden ibaret olduğu, satışına, devrine engel teşkil etmediği anlaşıldığından davalıların itirazının reddine, karar verilmiştir.Bu ara karara karşı, davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle: Huzurdaki davada ihtiyati tedbir talebinde bulunabilme şartları oluşmamış olup davacı taraf tamamen soyut ve hukuki mesnetten yoksun iddialar ile haksız menfaat elde etme saiki taşıdığını, ayrıca mahkemece teminat alınmaksızın tedbir kararı tesis edilmesinin açıkça hukuka aykırılık teşkil ettiğini, Dosyada daha önce istinaf incelemesine konu olan tedbir kararının teminatsız ve gerekçesiz olarak tesis edilmiş olması BAM tarafında açıkça usule ve yasaya aykırı bulunmuş iken mahkemece tekrar aynı şekilde tedbir kararı tesis edilmiş olmasının asla kabul edilebilir bir durum olmadığını, kaldı ki mahkemece teminat alınmaksızın tedbir kararına hükmedilmesinin gerekçelerinin açıklanmasının yasa gereği bir zorunluluk olduğunu, bu hali ile, işbu tedbir kararının açıkça usule ve yasaya aykırı olduğu izahtan vareste olduğunu, bunun yanı sıra, huzurdaki davada teminat alınmaksızın tedbir kararı verilebilmesi de mümkün olmadığını, davacı tarafın, tedbir talebine konu tüm iddiaları gerçek dışı olup herhangi bir somut delile de dayanmadığını, davacı taraf daha önce tedbir talebine ilişkin teminat bedelini yatıramamış olup davacının tekrar teminatsız tedbir talep etmesi ise tamamen kötü niyetli olduğunu, hal böyle iken, müvekkilleri aleyhine teminatsız olarak tedbir kararı tesis edilmesi açıkça hakkaniyete aykırı olup mahkemece tesis edilen 20.11.2020 tarihli ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davalılar vekilince, mahkemece dava içerisinde talep edilen ve 20.11.2020 tarihli verilen ihtiyati tedbir kararına yöneltilen itirazın reddine ilişkin 14.01.2020 tarihli ara karara karşı, HMK’nın 394/5. maddesi uyarınca istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, ortağı olduğu dava dışı şirktin dava konusu taşınmazlarının şirket müdürü davalı … tarafından eski şirket ortağı olan diğer davalıya gerçek değerinin altında kötüniyetli ve muvazaalı olarak satılıp devredildiği iddiasına dayanarak taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile yeniden şirket adına tesciline, bu istemin kabul edilmemesi halinde ise şirket zararının tespiti ile şirkete ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir. HMK’nın 389. maddesi uyarınca mevcut durumda meydana gelebilecek bir gelişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir. Aynı Kanun’un 391. maddesine göre, mahkeme, tedbire konu olan mal veya hakkın muhafaza altına alınması veya bir yediemine tevdii ya da bir şeyin yapılması veya yapılmaması gibi sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verebilir. Görüldüğü üzere, Kanun, mahkemenin verebileceği ihtiyati tedbir kararlarının nelerden ibaret olduğunu sınırlandırmamış, hakkın korunması için gerekli her türlü önlemi alma yetkisini mahkemeye tanımıştır.Mahkemenin “davalıdır şerhi” konulması kararının bu bağlamda değerlendirilmesi gerekir. TMK’nın 1010. maddesi uyarınca, bu tür kararların tapu siciline şerh edilmesi ve hak sahibinin şerhin hukuki etkilerinden faydalanmasının sağlanması mümkündür. Bir hususun tapu siciline şerh edilmesi, şerh edilen olguyu alenileştirir. Tapuda işlem yapanlar ve tapuya kayıtlı taşınmaz üzerinde mülkiyet veya diğer bir hak iktisap edenler, tapu kaydına şerh düşülen bir hususu bilmediklerini ileri süremezler. Böylece çekişmeli hakların, sonradan hak iktisap edenlere karşı da ileri sürülmesi mümkün hale gelir. Somut olayda, mahkemece dava konusu taşınmazların tapu kaydına, tapu iptal ve tescil davası açıldığı ve davanın derdest olduğu konusunda şerh verilmesini, yani tapu kaydına “davalıdır şerhi” konulmasına teminatsız olarak karar vermiştir. Yukarıda açıklandığı üzere, taşınmazların tapu kaydına konulacak “davalıdır şerhi”, davalının taşınmaz üzerindeki tasarruf yetkisini hiçbir şekilde kısıtlamayacak, mülkiyetten doğan haklarını kullanmasına engel olmayacaktır. Tapu kaydında sadece, bu taşınmazla ilgili olarak bir tapu iptal davası açılmış olduğuna ve davanın derdest olduğuna dair bir şerh mevcut olacaktır. Böyle bir şerh, davalının mülkiyetten doğan haklarını kullanmalarına engel olmayacağı gibi davacının ileride davasında haklı çıkması halinde, haklarının üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilmesini sağlayacaktır. Böyle bir karar tarafların hak, menfaat ve sorumluluk dengelerini sağlamaya elverişli niteliktedir. HMK’nın 392. maddesinde ” İhtiyati tedbir talep eden, haksız çıktığı takdirde karşı tarafın ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları muhtemel zararlara karşılık teminat göstermek zorundadır. Talep, resmî belgeye, başkaca kesin bir delile dayanıyor yahut durum ve koşullar gerektiriyorsa, mahkeme gerekçesini açıkça belirtmek şartıyla teminat alınmamasına da karar verebilir. Adli yardımdan yararlanan kimsenin teminat göstermesi gerekmez. Asıl davaya ilişkin hükmün kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbir kararının kalkmasından itibaren bir ay içinde tazminat davasının açılmaması üzerine teminat iade edilir.” hükmü yer almaktadır. Tapu kaydına “davalıdır” şerhi verilmesi, hukuki anlamda bir ihtiyati tedbirdir (HMK m.391, TMK m.1010). Bu şerhin tapu kaydına konulması tapuda kayıtlı malikin tasarruf yetkisini hukuken kısıtlamaz ise de muhtemel alıcıların kararını olumsuz etkileme potansiyeli taşıdığından -tasarruf kısıtlaması getiren ihtiyati tedbir kararına göre daha az da olsa- davalının zarara uğrama ihtimalleri vardır. Buna göre mahkemece kararın ihtiyati tedbir olmadığı yönündeki tespiti doğru değildir. Ancak HMK’nın 392. maddesi uyarınca kural olarak ihtiyati tedbir talep eden teminat yatırmak zorunda ise de yasal düzenlemedeki deyimlerle, durum ve koşullar gerektiriyorsa mahkeme gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle teminat alınmamasına da karar verebilir. Mahkemece 20.11.2020 tarihli ara karar ile toplanan deliller, yargılamanın geldiği aşama nazara alındığı gerekçesiyle tedbir kararı verildiği, davalı itirazının reddine dair verilen 14.01.2021 tarihli ara kararda davanın geldiği aşama, alınan bilirkişi raporu dikkate alınarak davalı itirazının reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Buna göre mahkemece tedbir ve itiraz üzerine verilen karar da yargılamanın geldiği aşama, mevcut deliller ve bilirkişi raporundaki tespitlere göre karar verildiği de dikkate alındığında, davalılar vekilinin teminat alınmamasına ilişkin gerekçe bulunmadığı yönündeki ve diğer istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Bu gerekçelerle, davalının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine, 2-Davalılar tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Davalılar tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 ve 394/5. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 18.03.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 391/3. maddeleri uyarınca karar kesindir.