Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/305 E. 2021/798 K. 17.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/305
KARAR NO: 2021/798
KARAR TARİHİ: 17/06/2021
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/03/2020
NUMARASI: 2020/224 2020/272
DAVA: Şirketin fesih ve tasfiyesi- tasfiye payının tahsili
Taraflar arasındaki davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın, zorunlu arabuluculuğa ilişkin dava şartı bulunmadığından reddine dair verilen karara karşı, davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirketin bir aile şirketi olup başlangıçta ve uzun yıllar yine bir aile şirketi olarak % 0.08 pay ile davalı şirketin ortağı olan … A.Ş. ile birlikte dört aile bireyinin eşit oranlarda kalan hisselerin sahibi bulunduğu toplam beş ortaklı bir yapıya sahip olduğunu, ortaklar arasındaki güven ilişkisinin tamamen ortadan kalktığını, davalı şirketin hakim ortağı …’nın çıkarları doğrultusunda kötü niyetli yönetildiğini belirterek, öncelikle ileride telafisi imkansız zararlara sebebiyet vermemek adına müvekkilin ve şirketin haklarının korunması amacıyla huzurdaki yargılama tamamlanıncaya dek davalı şirkete yönetim kayyumu atanmasına, aksi halde tedbiren şirkete denetim kayyumu atanmasına, davalı şirketin banka hesaplarının tespiti için bildirilecek bankalara müzekkere yazılarak davalı şirketin banka hesaplarına ihtiyati tedbir konulmasına, davalı şirketin bildirilen mal varlıkları ile UYAP’a entegere sistemler üzerinden yapılacak sorgulama neticesinde davalı şirkete ait olduğu tespit edilen diğer menkul ve gayrimenkul malları üzerine üçüncü kişilere devri önlemek yönünden ihtiyati tedbir konulmasına, yapılacak yargılama neticesinde davalı şirketin TTK’nın 531.maddesi gereğince fesih ve tasfiyesine, aksi halde müvekkilin ortaklıktan çıkartılarak şirketin karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değeri üzerinden hesaplanacak pay bedelinin yasal faizi ile birlikte müvekkiline ödenmesine, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…6102 sayılı TTK’nun 01/01/2019 tarihinde yürürlüğe giren 5/A maddesinin 1.fıkrası gereğince arabulucuya başvurmadan konusu bir miktar paranın ödenmesine ilişkin ticari dava açılmayacağından ve davanın arabulucuya başvurulmaksızın açıldığı sabit olup davanın anonim şirket ortaklığından çıkma ve çıkma payının ödenmesi istemi nedeniyle ticari bir alacak davası niteliğini haiz olup, işbu TTK.nın 531.maddesi uyarınca davalı şirketin fesih ve tasfiyesi ve davalı şirkete yönetim kayyumu atanması, aksi halde ortaklıktan çıkartılarak şirketin karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değeri üzerinden hesaplanacak pay bedelinin yasal faizi ile birlikte ödenmesi istemine ilişkin açılan davanın ara buluculuğa tabi olacağı şüphesizdir. Nitekim İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 12. HUKUK DAİRESİ 2019/890 Esas 2019/867 karar sayılı kararı da bu yönde olup anonim şirket ortaklığından çıkma ve çıkma payının ödenmesi istemlerinin arabuluculuğa tabi olduğu kanun koyucunun da iradesinin bu yönde olduğu ve söz konusu düzenleme amaçsal yoruma göre de menfi tespit talepleri davalar arabuluculuğa tabi olduğundan…” gerekçesiyle, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı taraça istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemenin dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verirken dayanmakta olduğu içtihadın bir ticari alacak davasına ilişkin olduğunu, bu halde arabulucuya başvurunun dava şartı olduğunun izahtan vareste olduğunu, ancak huzurdaki uyuşmazlığın bir ticari alacak davası olmadığını, dolayısıyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin emsal gösterilen ilamının huzurdaki Anonim Şirketin feshi davası ile ilgisi bulunmadığını, Mahkemenin amaçsal yorumu ile huzurdaki davanın menfi tespit davası kapsamına sokularak arabuluculuğa başvurunun zorunlu olduğu yönündeki gerekçesinin de yukarıda izahına çalışıldığı üzere hukuka aykırı olduğunu, Kaldı ki, Yargıtay 11. HD.nin 2014/141 E. , 2014/6951 K.sayılı kararının ekli olduğunu, Yargıtay kararı örneği ekte sunulmakta olup, Yargıtay’ın yerleşik kararında, şirketin feshine ilişkin davaların tarafların sözleşme ile şart olarak getirseler dahi tahkim yolu ile çözümlenmesi mümkün görülmemiş iken TTK’nınn 531. maddesi kapsamında açılan davada zorunlu arabuluculuk koşulunun aranmasının usule aykırı olduğunu, Yukarıda açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 531.maddesi uyarınca anonim şirketin fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir. Davcı, fesih talebi yerinde görülmezse mahkemece çıkma kararı verilmesini ve çıkma payının tahsiline karar verilmesini istemiştir. İlk derece mahkemesince, zorunlu arabuluculuğa ilişkin dava şartı gerçekleşmediğinden, davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. HMK’nın 114. maddesinin birinci fıkrasında, tüm davalar bakımından geçerlilik taşıyan dava şartlarının neler olduğu hususu açıkça hükme bağlanmış, ikinci fıkrasında ise diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümlerin saklı olduğu belirtilmiştir. 7155 sayılı Kanun ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na eklenen ve 01.01.2019 tarihinde yürürlüğe giren 5/A maddesi ile getirilen “Kanunun 4 üncü maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır.” hükmü uyarınca, konusu bir miktar para alacağı olan talepler hakkındaki ticari davalarda, dava açmadan önce arabuluculuğa başvuru zorunlu hale getirilmiş, yani arabuluculuğa başvurmak dava şartı haline getirilmiş bulunmaktadır. Dava şartı, kamu düzenine ilişkin olup HMK’ nın 355. ve 115. maddeleri uyarınca, istinaf sebebi yapılmasa bile, resen gözetilir. Somut olayda ise uyuşmazlık, anonim şirketin haklı sebeplerle feshi, olmadığı takdirde davacının pay değerinin tespit edilip ödenmesi suretiyle ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesi talebine ilişkindir. Yani, koşulları oluşmuşsa şirketin feshine karar verilmesi istemi asıl talep olup, asıl talebin herhangi bir nedenle yerine getirilmesinin imkansız olduğu halde terditli olarak pay bedelinin ödenerek ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesi dava dilekçesine konu edilmekle, eldeki uyuşmazlıkta ”terditli talep yığılması” söz konusudur. HMK’nın 111/2. maddesi gereğince, mahkeme, davacının asli talebinin esastan reddine karar verilmedikçe, fer’i talebini inceleyemez ve hükme bağlayamaz. Somut olayda davadaki asli talep şirketin feshine karar verilmesi talebi olmakla zorunlu arabuluculuğu tabi olmadığı sabit olup, mahkemece davanın esası ile ilgili inceleme yapılıp bir karar verilmesi gerekirken, fer’i talep nedeniyle usulden ret kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur. Ayrıca, davada HMK’nın 110.maddesi anlamında talep yığılması ve talepler arasında HMK’nın 166.maddesi anlamında bağlantı bulunan hallerde, parasal olmayan talepler de mevcut ise artık davanın zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu da söylenemez (Yargıtay 11. HD’nin 2019/3611 E- 2020/4734 K sayılı, 04.11.2020 tarihli ve aynı dairenin 2020/933 E – 2020/5776 K sayılı, 09.12.2020 tarihli emsal kararları). Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülüp işin esasının karara bağlanması için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Yapılan kanun yolu masraflarının, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlekte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 17.06.2021 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca karar kesindir.