Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/272 E. 2023/685 K. 13.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/272
KARAR NO: 2023/685
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 26.11.2020
NUMARASI: 2020/78 Esas – 2020/742 Karar
DAVA: Alacak- Manevi tazminat (Saklama sözleşmesinden kaynaklı)
Taraflar arasındaki davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın usulden reddine dair olarak verilen karara karşı, süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili, davalının alacaklısı olduğu Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Tal. sayılı dosyasında 16 adet makinenin haczedilerek yediemin olarak müvekkilime teslim edildiğini, daha sonradan davalının alacağa mahsuben mahcuzları icradan satın aldığını, davalının 12 adet makineyi müvekkilinden teslim almasına karşın, kalan 4 adet makinenin satın alınan makinelerden farklı olduğundan bahisle teslim almaktan imtina ettiğini, davalının savcılığa şikayeti üzerine müvekkil şirket yetkilisi davacı … hakkında açılan ceza davasının beraat ile sonuçlandığını ve kararın kesinleştiğini, teslim alınmayan 4 adet makinelerin değeri ve kapladığı yer baz alınarak %0,2 oranı üzerinden günlük 540,00 TL üzerinden yediemin ücretinin ödenmesi için davalıya keşide edilen ihtarnamenin semeresiz kaldığını, bunun yanında davalının asılsız şikayet ve ithamlarından dolayı müvekkillerinin ticari itibarının zedelendiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak üzere, şimdilik belirsiz alacak davası olarak 10.000,00 TL’ nin 30.11.2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsili ile davacı şirkete ödenmesine; asılsız ithamlar ve iftiralar nedeniyle müvekkillerinin uğramış oldukları her biri için ayrı ayrı 25.000,00 TL olmak üzere toplam 50.000,00 TL manevi tazminatın 30.11.2016 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsili ile müvekkillerine ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, mahçuz malların müvekkiline teslim edilmediğini, davacılara her hangi bir borcunun bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dosya kapsamındaki delillerin değerlendirilmesinde; davacı tarafından saklama ücretinden kaynaklı 10.000 TL alacağın HMK nın 107.maddesi gereğince belirsiz alacak davası şeklinde tahsili talep edilmiş, mahkememizce belirsiz alacak davası açılmasında davacının hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin istinaf başvurusu üzerine İstanbul BAM 14.Hukuk Dairesinin 30/12/2019 tarih 2019/2109-1682 esas – karar sayılı ilamı ile HMK nın 31.maddesinde düzenlenen aydınlatma ödevi kapsamada davacıya talebinin açıklatılarak karar verilmesi gerektiği belirtilerek mahkememiz kararı kaldırılmıştır. Mahkememizce yeniden yapılan incelemede davacı tarafından sunulan 24/09/2020 tarihli dilekçe ile davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı belirtilmiştir. Bu durumda davanın belirsiz alacak davası olarak açılıp açılmayacağı ile sonucuna göre davacının hukuki yararının bulunup bulunmadığı değerlendirilecektir. Mahkememizce yapılan yargılamada davacı, davasını açıkça belirsiz alacak davası olarak nitelendirmiştir. Dava ve açıklama dilekçesindeki açıklamalara göre taraflar arasındaki sözleşmede saklama ücreti birim olarak belirlenmiş olup, davacı keşide ettiği ihtarla 540.000 TL saklama ücreti bulunduğunu hesaplayarak davalıya ihtar ettiğinden alacağın belirsiz olduğundan söz edilemez, esasen açıklama dilekçesi ve dayanılan sözleşme dikkate alındığında dava tarihin itibariyle davacı alacağın belirlenebilir nitelikte olup keşide edilen ihtarda da sözleşme gereğince belirlenen alacak tespit edilerek ödemesi talep edilmiştir. Bu durumda davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararı bulunmadığı, dilekçe ve açıklama kapsamında davanın kısmi dava olarak açılmadığı ve belirsiz alacak davası olarak açıldığı dikkate alınarak kanunun izin vermediği durumda belirsiz alacak davası açılamayacağı ve dava şartı olan hukuki yararın sonradan tamamlanamayacağı anlaşılmakla maddi tazminat davasının hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir. Manevi tazminat yönünden yapılan değerlendirmede; TBK nın 58.maddesi gereğince kişilik haklarının zedelenmesinden zarar gören, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat adı altında bir para ödenmesini isteyebilir. Kural olarak kişilik hakları zedelenen tüzel kişilerin manevi tazminat isteyebileceği kabul edilmelidir. Ancak sözleşme ilişkisindeki borcun zamanında ödenmemesi kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmayıp borcun sözleşmeye uygun şekilde ifa edilmemesi manevi zarar olarak değerlendirmeyeceği için toplanan deliller ve dosya kapsamındaki beyanlara göre kişilik hakları zedelenmeyen davacı yararına manevi tazminat hükmedilemeyeceği…” gerekçesiyle, davacılar vekilinin davalı aleyhine açmış olduğu maddi tazminat davasının HMK’nın 114/1-h maddesi gereği alacak miktarı davacı tarafça bilindiğinden belirsiz alacak davası olarak açılamayacağından HMK’nın 115/2 maddesi gereği dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine, davacılar vekilinin davalı aleyhine açmış olduğu manevi tazminat davasının esas bakımından reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacılar vekilince, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Tal. sayılı dosyası ile 16 adet makine haczedilerek yediemin olarak müvekkiline teslim edildiğini, hal böyleyken söz konusu mahcuz 16 adet makine davalının alacaklı olduğunu, Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası üzerinden, alacağa mahsuben icradan satın alındığını, 08.07.2015 tarihinde davalının, ihale tarihinden 16 ay sonra, 30.11.2016 tarihinde …’in “… Mah. … No. … Bakırköy /İstanbul” adresindeki deposundan teslim almaya geldiğini, teslim esnasında davalı firma vekili tarafından 12 adet makine teslim alındığını, 4 adet makinenin ise satın alınan makinelerden farklı olduğu bahanesi ile teslim alınmadığını, davalı şirket icra ihalesi ile satın almış olduğu 4 adet makineyi müvekkile ait depodan halen teslim almadığını, Huzurdaki davanın; kesinleşen ihaleye rağmen, davalı tarafça halen teslim alınmayan 4 adet makinenin vekaletsiz iş görme hükümleri uyarınca depolama / muhafaza ücretinin ödenmesi, manevi tazminat talepli davası olduğunu, Belirsiz alacak davası ikamesi usule uygun olup, müvekkilinin açısından hukuki yarar olduğunu, belirsiz alacak davasının, alacağın miktarının belirlenebilmesinin, tahkikat aşamasında yapılacak delillerin incelenmesi, bilirkişi incelemesi veya keşif gibi sair işlemlerin yapılmasına bağlı olduğu durumlarda açılabileceğini, Nitekim, taraflar arasında akdedilmiş, sözlü yahut yazılı herhangi bir sözleşme, belirlenmiş, üzerinde mutabık kalınmış herhangi bir ücreti tutarı da söz konusu olmadığını, Huzurdaki davada, belirsiz alacak olarak talep edilen depolama / muhafaza ücretinin resmi yediemim ücret tarifesi, makinelerin hacmi, kapladığı alan, değerleri göz önüne alınarak bilirkişi marifeti ile belirlenmesi gerektiğini, dolayısıyla dava tarihi itibari ile depolama / muhafaza alacağının müvekkili tarafından tam olarak belirlenebilmesi mümkün olmadığını, bu nedenle depolama – muhafaza bedeli yönünden belirsiz alacak davası açılmasında müvekkilinin açısından hukuki yarar mevcut olduğunu, Hal böyleyken dava konusu alacak tutarı teknik inceleme ve hesaplama sonucu bilirkişi raporu ile belirlenebileceğini, böylece davacının, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesi imkansız değil ise de kendisinden beklenemeyeceğini, zira talep edilen tazminatın miktarı dosyaya tarafların sunacağı deliller sonrasında mahkemece yaptırılması muhtemel bir bilirkişi incelemesi sonucunda teknik bir hesaplama sonrası ortaya çıkabilecektir. Bu sebeple belirsiz alacak davası açmasında hukuken bir engel olmadığını,(Yargıtay HGK.nun 17/10/2012 Tarih ve 2012/9-838 E.2012/715 K.sayılı kararı ) Yargıtay, belirsiz alacak davasının koşulları oluşmadığı takdirde davaya kısmi dava olarak devam edilmesi gerektiği yönünde emsal içtihat oluşturduğunu, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2018/4659 Esas, 2018/4830 Karar Sayılı Kararının ekli olduğunu, Öte yandan, huzurdaki davada, davacılar lehine manevi tazminat talep edildiğini, haksız ve asılsız şikayet nedeni ile manevi tazminat talebi yönünden tahkikata girilmeden, deliller toplanmadan alelacele eksik inceleme ile manevi tazminat davasının reddinin hukuka aykırı olduğunu, Davaların tefriki ile manevi tazminat yönünden davaya devam edilmesinin, delillerin toplanması gerekirken davanın tümden reddinin hukuka aykırılık teşkil ettiğini, kaldı ki, ilk derece mahkemesi, manevi tazminat talebinde bulunan davacı …’i ilamda maalesef davacı olarak dahi göstermediğini, bu hususun bile ilk derece mahkemesinin vermiş olduğu kararın eksik inceleme ile oluşturulduğunun anlaşılacağını, Davacı lehine hükmedilen vekalet ücret asgari ücret tarifesine aykırı olarak takdir edildiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TBK’nın 561 vd. maddelerine dayalı olarak yediemin ücreti (saklama ücreti) alacağının tahsili ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı, davacılar vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosyanın incelenmesinde, ilk derece mahkemesince daha önce 2019/235 E- 2019/648 K sayılı, 04.07.2019 tarihli kararı ile belirsiz alacak davası açılmasında davacının hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine dairemizin 2019/2109 E – 2019/1682 K sayılı, 30.12.2019 tarihli kararıyla ilk derece mahkemesince, HMK’nın 31. maddesinde düzenlenen aydınlatma ödevi kapsamında davacıya talep kısmını açıklattırarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığı gibi, belirsiz alacak olarak ikame edilmeyen manevi tazminat yönünden de aynı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığı gerekçesiyle HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca kararın kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.İlk derece mahkemesince yeniden yapılan yargılamada davacı vekiline talep sonucu açıklattırılmış, davacı vekilince sunulan 24.09.2020 tarihli dilekçe ile davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı açıklanmıştır. Bunun üzerine ilk derece mahkemesince yazılı gerekçe ile davacınını iş bu açıklama dilekçesine göre davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında davacının hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle maddi tazminat davasının HMK’nın 114/h maddesi uyarınca reddine, manevi tazminat davasının ise esas bakımından reddine karar verildiği anlaşılmıştır.Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ nun 2019/11-220 E 2022/376 K 24.03.2022 tarihli karar gerekçesinde tartışılıp açıklandığı üzere; bir davadaki talep sonucu bazı kısımları itibarıyla birden fazla dava türü tanımıyla ilgili, çakışan yani benzer unsurlar içeriyor olabilir. Bu gibi durumlarda hâkim davayı aydınlatma ödevi kapsamında davacıdan açıklama isteyerek doğru dava türünü belirleyebilecektir. Tüm bu nedenlerle davacı dava dilekçesinde davanın belirsiz alacak davası olduğundan söz etmiş olsa bile belirsiz alacak davası açma koşulları bulunmuyorsa bu davanın açılmasında hukukî yarar olmadığından söz edilemez. Alacağın istenmesinde davacının hukuki yararı bulunduğundan, mevcut unsurları itibarıyla davanın kısmi dava olarak görüleceği konusunda bir ara kararı oluşturularak davanın görülüp sonuçlandırılması gerekir (Aynı yönde bknz: Yargıtay 11. HD’nin 2022/5368 E- 2022/9506 K sayılı, 27.12.2022 tarihli kararı; aynı Dairenin 2021/3867 E- 2022/7896 K sayılı, 08.11.2022 tarihli emsal kararları).Somut olayda, davalıdan depolama/muhafaza ücreti alacağı olduğunu dava dilekçesinde açıkça belirtilmiştir. Bu çerçevede depolama/muhafaza ücretinin depolanan malların davacı deposunda kaldığı süre yönünden talep edildiği ve iş bu dava konusunu oluşturması sebebiyle somut olayda davalıdan tahsili talep edilen miktarın belirlenebilir nitelikte olması uyuşmazlık kapsamı dışında olup davacının dava açarken dava konusu alacakların miktarını belirleyebilmesi için uhdesinde gerekli veri ve bilgilerin bulunduğunun kabulü zorunludur. Hâl böyle olunca dava konusu edilen alacakların belirsiz alacak olmadığı açıktır. Nitekim somut uyuşmazlıkta dava dilekçesinde davacı, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000TL bedel üzerinden belirsiz alacak davası açtığını bildirerek talepte bulunmuş, davasını belirsiz alacak davası olarak nitelendirmiştir. Yine yargılama sürecinde dairemizin daha önce verilen kararın kaldırılması sonucu ilk derce mahkemesince istenen izahat dilekçesi kapsamında da davacı vekilince davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı ısrarla bildirilmiştir. Davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasına rağmen alacakların belirli olduğu sonucuna ulaşıldığından somut olayda belirsiz alacak davasının koşulları bulunmamakta ise de; alacağının ödenmediğini iddia eden davacının, mevcut yasal düzenlemeler karşısında dava açmaktan başka bir yolla alacağına kavuşma imkânı olmayıp, bir mahkeme kararına ihtiyaç bulunması karşısında eldeki davayı açmakta hukukî yararının bulunmadığını söylemek mümkün değildir. Başka bir anlatımla alacağı olduğunu iddia eden davacının alacağının tahsili amacı ile ister kısmi, ister tam eda veya belirsiz alacak davası açmasında her zaman hukukî yararı vardır. Zira davacı davalıdan olan alacağını istemektedir. Bu itibarla alacağın tartışmasız veya belirli olması hâlinde kısmi dava açılamayacağına ilişkin HMK’nın 109. maddesinin ikinci fıkrasının yürürlükten kaldırılmış olmasından, yeni düzenleme ile dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hâli dışında, kısmi dava açılmasında, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmeyeceğinin belirtilmiş olmasından dolayı belirli alacaklar için de artık kısmi dava açılması mümkün hâle geldiğine ve davacının alacaklarının bir kısmını dava ettiğinin dava dilekçesi içeriğinden anlaşılmasına, başka bir anlatımla davanın kısmi dava olarak görülmesi için gerekli koşulların somut olayda bulunmasına göre, davanın hukukî yarar yokluğundan reddedilmeyerek bir ara karar ile kısmi dava olarak görülüp sonuçlandırılması gerekir. Bu nedenlerle, ilk derece mahkemesince verilen usulden red kararı usul ve yasaya uygun görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için dosyanın karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, ilk derece mahkemesince, talep halinde iadesine, 4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, İlk Derece Mahkemesi tarafından, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 13.04.2023
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca karar kesindir.