Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/261 E. 2021/549 K. 28.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/261
KARAR NO: 2021/549
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/11/2018
NUMARASI: 2014/1200 E. – 2018/1156 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kefalet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne ilişkin verilen hükme karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava dışı borçlu …’in davalı … Bankasından çekmiş olduğu krediye … ile birlikte müteselsil kefil olduğunu, bu kefalet ilişkisine dayanarak, davalı banka tarafından müvekkiline Suluova Noterliğinden gönderilen ihtarname ile borçlunun … sayılı cari kredi hesabı kapsamında ödemediği taksitler olması nedeniyle borcun muaccel hale geldiği bildirilerek, 31/07/2014 tarihi itibariyle 185.666,12 TL’lik toplam borcun işleyecek faiz, fon, gider vergileri ve noter masrafı ile birlikte muhatap bankaya ödenmesinin ihtar edildiğini, müvekkilinin, borçlunun 2011 yılında imzalamış olduğu Genel Kredi Sözleşmesi kapsamında çektiği 20.000,00 TL krediye kefil olduğunu, söz konusu kredi borcu dava dışı borçlu tarafından ödenmiş olduğundan müvekkilinin kefalet nedeniyle herhangi bir sorumluluğunun kalmadığını, müvekkilinin bu tarihten sonra çekilen kredilerden haberi olmadığı gibi herhangi bir sorumluluğunun da olmadığını, davalı banka tarafından gönderilen ihtarnamenin müvekkili açısından borç tehdidi oluşturduğunu, bu nedenle müvekkilinin bu ihtarname kapsamında davalıya borçlu olmadığının tespitini talep etmekte hukuki yararının mevcut olduğunu beyanla, müvekkilinin borçlu olmadığının ve kefaletinin sona erdiğinin tespitine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; müvekkili banka ile dava dışı … arasında akdadilen Genel Kredi ve Teminat Sözleşmeleri uyarınca …’e ticari kredi hesabı açılarak kredi kullandırıldığını, davacının ise bu sözleşmelerden 13/09/2011 tarihli Genel Kredi ve Teminat Sözleşmesini müteselsil kefil olarak imza ederek borcun ödenmemesinden sorumlu olmayı kabul ve beyan ettiğini, kullandırılan kredilere ilişkin geri ödemelerin vadesinde yapılmaması, sözlü uyarılara rağmen ödememekte direnilmesi üzerine dava dışı … ve … ile davacıya müvekkili bankaca Suluova Noterliğinin 05/08/2014 tarihli ve … yevmiye nolu hesap katı ve borcun ödenmesi ihtarının gönderildiğini, davacının imzalamış olduğu sözleşme ile dava dışı asıl borçlunun sözleşme limiti dahilinde kullandığı ve kullanacağı tüm kredilere kefil olduğunu, bu nedenle ödenmeyen kredi nedeniyle sorumluluğunun devam ettiğini beyanla, davanın reddine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Mahkememizce tüm dosya kapsamının değerlendirilmesi neticesinde; davacının, davalı bankanın Suluova şubesi ile dava dışı borçlu … arasında imzalanan 13/09/2011 tarihli, 20.000,00 TL limitli genel kredi sözleşmesini kefil sıfatı ile imzaladığı, bu kredi sözleşmesi uyarınca borçluya kredi kullandırıldığı ve geri ödemelerinin yapıldığı, bundan sonra borçlu ile yeniden genel kredi sözleşmelerinin imzalandığı ve krediler kullandırıldığı, davacının bu sözleşmelerde kefil olarak imzasının olmadığı, davacıya kefil sıfatı ile gönderilen Suluova Noterliğinin 05/08/2014 tarihli, … yevmiye sayılı ihtarnamesindeki borcun kefaleti olmayan kredi sözleşmelerinden kaynaklandığı, bu nedenle davacının ihtarname ile talep edilen borçtan sorumlu olmadığı anlaşılmakla her ne kadar davalı vekili son aşamada davacının bu dava ile sağlamak istediği faydayı dava açmadan önce alınan mailler ile sağladığını ve bu davayı açmakta hukuki yararı olmadığını iddia etmiş ise de; söz konusu Noter kat ihtarnamesinin borç ihtarını içermesi ve dava ve takibe konu edilecek nitelikte belgelerden olması, davacıya borçlu olmadığına dair aynı kuvvette bir belgenin verilmemiş olması ve borç tehdidi altında olması sebebiyle iş bu davada hukuki yararının mevcut olduğu kanaatine varılarak…” gerekçesiyle; davanın kabulüne, davacının Suluova Noterliğinin 05/08/2014 tarihli, … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile tarafına tebliğ ve ihtar edilen 31/07/2014 tarihli kat ihtarnamesinde yer alan 185.666,12 TL yönünden davalıya borçlu olmadığının tespitine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvurusunda özetle; Dava dışı asıl borçluya kullandırılan kredi borçlarının ödenmemesi üzerine gerek asıl borçluya gerekse diğer kefil … ile davacı …’e 05.08.2014 tarihli hesap kat ihtarının gönderildiğini, Genel kredi sözleşmesinin kefalete ilişkin 36.maddesi uyarınca, müteselsil kefillerin, kredi kullanan borçlunun bu sözleşmeden veya gerek yalnız olarak gerekse diğer kişilerle birlikte asaleten veya müteselsil kefil sıfatıyla krediden borçlandığı veya borçlanacağı krediler nedeniyle kefil olmayı kabul ettiklerini, TBK’nın 490 ila 494.maddesinde kefile tanınan haklardan feragat ettiklerinin belirtildiğini, kefillerin bu maddedeki sorumlulukları gereğince iş bu davaya konu kredi borcundan davacının sorumluluğunun devam ettiğini, çünkü kefaletin sadece o kredi için değil, asıl borçlunun kullanacağı diğer krediler için de alınmış olduğunu, Davacı kefilin kefalet borcundan kurtulması için bizzat kendisi tarafından kefalet limiti tutarında ödeme yapılması gerektiğini, böyle bir ödeme bulunmadığını, Davacının bankaya borcu bulunduğu sabit olup kendisine borcunun bulunmadığına dair bir bildirimin yapılamayacağını, ilk derece mahkemesinin, somut verilere dayanmayan ek bilirkişi raporunu esas alarak hüküm verdiğini, ek raporda banka iç yazışmalarının hükme esas alındığını, kararın gerekçesinin de çelişkili olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, İİK’nın 72.maddesi uyarınca açılmış bir menfi tespit davasıdır. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, taraflarca ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava dosyası ilk olarak Dairemize geldiğinde 2019/508 Esas numarasını almış ve anılan dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 346 ve 352.maddeleri uyarınca, istinaf harçlarının yatırılmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına dair 2019/424 karar sayılı ve 21.03.2019 tarihli karar verilmiştir. Bu kararın davalı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 11.H.D.’nin 2020/2900 Esas – 2020/5664 Karar sayılı, 13.12.2020 tarihli kararıyla; davalı vekilinin süresi içinde istinaf harçlarını yatırdığı ve bu nedenle işin esasının incelenmesi gerektiği gerekçesiyle Dairemizin anılan kararı bozulmuştur. Yargıtay bozma ilamı üzerine HMK’nın 373/3.maddesi uyarınca duruşma açılmış ve Yargıtay bozma ilamına uyularak işin esası incelenmiştir. Davacı, iş bu davada, dava dışı kredi borçlusu …’in kullandığı krediye kefil olduğunu, ancak kefili olduğu kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcun tamamen kapatıldığını; bu kredi tamamen kapatıldıktan sonra kredi borçlusunun kullandığı başka bir kredi nedeniyle müvekkiline noter aracılığıyla hesap kat ihtarı gönderilerek ödeme yapmasını istediğini, ihtara konu kredi borcunun kefalet beyanı dışında kaldığını ileri sürerek ihtara konu borcunun bulunmadığını tespitini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince dosyada bilirkişi kök ve ek raporları alınmış, son olarak talimat yoluyla davalı bankanın kredi kullandıran şubesinin bulunduğu Suluova Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılmak suretiyle bilirkişi kök ve ek raporları alınmıştır. Ayrıntısı bu kök ve ek raporda belirtildiği üzere … Bankası Suluova Şubesi ile dava dışı … arasında düzenlenen 13.09.2011 tarihli genel kredi sözleşmesine davacının 20.000 TL limitle kefil olduğu, bu kredi sözleşmesine dayalı olarak dava dışı borçluya kredi açılıp kullandırıldığı ve bu kredi cari hesabının 03.08.2012 tarihinde tamamen kapatıldığı tespit edilmiştir. Bu kredi kapandıktan sonra asıl borçlu …’in yeni kredi kullanmak üzere banka ile görüştüğü, tamamen ayrı ve yeni bir kredi kullandığı, son kullanılan kredi ile ilgili ayrı bir genel kredi sözleşmesi imzalandığı ve bu son sözleşmede davacının herhangi bir kefaletinin bulunmadığı belirlenmiştir. Buna rağmen davalı banka şubesinin sistem üzerinde takip aşamasına geçerken hesap kat ihtarında davacının da kefilmiş gibi gösterilerek ihtar gönderdiği tespit edilmiştir. Bilirkişi ek raporunda tekrar vurgulandığı üzere davalı banka hukuk müşavirliği tarafından Suluova Şubesi yetkililerine gönderilen e-posta yazısında, kredi borçlusunun kullandığı son kredi nedeniyle davacının kefalet borcunun bulunmadığının, kendisi hakkında takip yapılmaması gerektiğinin bildirildiği tespitleri yapılmıştır. İlk derece mahkemesince talimat yoluyla alınan kök ve ek raporlardaki tespitler doğrultusunda davacının menfi tespit talebi kabul edilmiştir. Dosya kapsamındaki delillere, talimat yoluyla alınan bilirkişi kök ve ek raporlarındaki tespitlere ve bankanın kendi kayıtları ile iç yazışma içeriklerine göre; davacının 20.000 TL limitle kefili olduğu kredinin tamamen ödenmek suretiyle kapatıldığı, asıl kredi borçlusunun daha sonra yeni bir kredi sözleşmesi imzalamak suretiyle kullandığı kredileri ödememesi üzerine düzenlenen hesap kat ihtarının, asıl borçlu ile birlikte, bu kredi sözleşmesinde kefaleti bulunmadığı halde davacıya da tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Davacının kefili olduğu kredi sözleşmesi kapsamında kullandırılan kredi tamamen kapatılmış olup, ihtara konu kredi borcu bütünüyle ayrı bir kredi sözleşmesine ilişkin olduğundan, davacının ihtara konu borçtan sorumlu olmadığı yönündeki ilk derece mahkemesi gerekçeleri isabetlidir. Davacının kefili olduğu sözleşmenin hükümleri, bu sözleşme ilişkisinden kaynaklanan borç tamamen ödenip kapandıktan sonra asıl borçlunun kullanacağı yeni kredi sözleşmelerinden doğan borçlara da sirayet edeceği söylenemez. Çerçeve nitelikteki kredi sözleşmesi ile onun limitini artıran sözleşmeler aynı kredi ilişkisinin devamı olarak kabul edilebilirse de bir kredi sözleşmesi tamamen kapatılıp tasfiye edildikten sonra asıl borçlunun yeni bir kredi sözleşmesi imzalamak suretiyle kullandığı kredilerden, daha önceki sözleşmeyi imzalamış olan kefilin sorumlu olduğundan söz edilemez. Bu nedenle ilk derece mahkemesinin davanın kabulüne ilişkin vardığı sonuç isabetlidir. Davalı vekili, müvekkilinin, davacıya ihtar gönderdikten sonra kendisi hakkında bir icra takibine girişilmediğini, bu nedenle iş bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı savunmuşsa da noter ihtarıyla alacak talep edilmek suretiyle yaratılan bir muaraza karşısında böyle bir talebe maruz kalan kişinin menfi tespit davası açmakta hukuki yararının bulunduğu kabul edilmelidir. Nitekim iş bu incelemeye konu istinaf başvurusunda dahi davalı vekili davalının sorumluluğuna dair iddialar ileri sürdüğüne göre davacının menfi tespit hükmü almakta hukuki yararının bulunduğu açıktır. Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1 ve HMK’nın 7251 sayılı Kanun’la değişik 356/2.maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; HMK’nın 353/1.b.1 ve 2751 sayılı Kanun’la değişik 356/2. maddeleri uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 1-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, 2-Bakiye 9.511,29 TL istinaf nispi karar harcının, davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına 3-Davalı tarafça sarf edilen istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf yargılaması duruşmalı yapıldığından ve birden fazla duruşma icra edildiğinden AAÜT’ne göre belirlenen 4.080,00 TL maktu avukatlık ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, 5-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; Taraf vekillerinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açık olmak üzere, oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 28/04/2021
KANUN YOLU : HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.