Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/249 E. 2022/643 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/249
KARAR NO: 2022/643
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/11/2020
NUMARASI: 2018/722 E. – 2020/739 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın iptali (Banka genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda, konusu kalmayan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve davalının kötü niyet tazminatına mahkumiyetine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, davasında özetle; Dava konusu kredi sözleşmesini davalı borçlular … ve … A.Ş. müteselsil kefil olarak imzalamış olup, işbu kredi sözleşmesinde belirtilen koşullar kapsamında 114.765.000,00 TL ana para tutarında kredinin 28.02.2018 vadeli olarak kullandırıldığını, kredi borcunun zamanında ödenmemiş olup buna ilişkin kat ihtarının müvekkili şirket tarafından Beyoğlu … Noterliğinin 03.07.2018 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesiyle gönderildiğini, kat ihtarının 04.07.2018 tarihi itibari ile davalı borçlulara tebliğ edildiğini, davalı borçluların kat ihtarına itiraz etmediklerini, bu itibarla kat ihtarı muhteviyatının davalı borçlular tarafından kayıtsız ve şartsız şekilde kabul edildiğini, kat ihtarına rağmen gerek kredi borçlusu dava dışı … Turizm A.Ş. ve gerekse davalı borçlular tarafından müvekkili şirketin alacağı ödenmemiş olduğundan müvekkili şirket tarafından İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/714 D. İş sayılı dosyası üzerinden ihtiyati haciz talebinde bulunulduğunu, akabinde yasal süresi içerisinde işbu ihtiyati haciz kararını İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı ilamsız icra takibi ile infaza koyduklarını, davalı borçluların davaya konu icra takibine kötü niyetli olarak ve tamamen müvekkili şirketin alacağını sürüncemede bırakmak maksadıyla haksız ve hukuki dayanaktan yoksun bir şekilde itiraz etmiş olduğundan, İstanbul … İcra Müdürlüğü … E sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine yapılan haksız itirazın iptaline, fazlaya ilişkin alacak ve talep haklarımız saklı kalmak kaydıyla yukarıda sözü edilen icra takibine dayanak teşkil eden genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan bakiye alacağın takip tarihinden itibaren işleyecek yıllık % 31,87 temerrüt faizi ile birlikte takibin devamına karar verilmesini, davalı borçlular alacağın tahsilini geciktirmek amacıyla haksız yere borca itiraz etmiş olduğundan, alacağın %20’sinden az olmamak kaydıyla icra inkâr tazminatının davalılardan tahsiline, yargılama giderlerinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili, savunmasında özetle; davacı Banka’nın, … Holding A.Ş.’nin tüm paylarının %10’una tekabül eden payları üzerinde rehin hakkına sahip olduğunu, bu hakkın paraya çevrilmesi için bir takip başlatmış bulunduğunu, Banka’nın sahip olduğu teslimli taşınır rehni hakkının değerinin, ödenmediğini iddia ettiği borcu fazlasıyla karşılamaya yeterli olduğunu, … Holding A.Ş. paylarının, dava dışı asıl borçluya kredi kullandırılmadan önce, değerinin ne olduğuna ilişkin davacı Banka tarafından yaptırılmış olan değerlemeye ilişkin Değerleme Raporu’nun davacı Banka’dan getirtilmesi gerektiğini, davacı Banka’nın elinde bulunan paylar üzerindeki rehin hakkı paraya çevrilmeden, müteselsil kefil olan müvekkili şirketten bir talepte bulunamayacağını, müvekkili şirkete dava açamayacağını, davacının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası üzerinden genel haciz yolu ile ilamsız takip başlatmış olduğunu, müvekkili Şirket’e bir ödeme emri gönderdiğini, müvekkili şirketin 24.07.2018 tarihinde tebliğ alınan bu ödeme emrine karşı süresi içerisinde hem itiraz ederek şikâyet yoluna başvurduğunu, ödeme emri hakkında henüz İcra Mahkemesince bir karar verilmediğini, davacı bankanın müvekkili şirkete kötü niyetli bir şekilde (03.08.2018 tarihinde tebliğ alınan) yeni ödeme emirleri tebliğ ettirdiğini, müvekkil şirketin hak kaybına uğramaması için, hukuka aykırı bir şekilde tanzim edilen bu yeni ödeme emirlerine karşı da ayrıca itiraz etmek ve şikâyet yoluna başvurmak gerektiğini, hiçbir şekilde bu haksız davayı kabul anlamına gelmemek kaydı ile, müvekkil şirketin davacıya karşı sorumluluğunun hiçbir şekilde teminatlarla karşılanamayan kısımdan fazla olamayacağını belirterek; işbu davanın, asıl borçlu … A.Ş.’ye HMK’nın 61 vd. maddelerine göre ihbarına, haksız davanın esas yönünden reddine, bu taleplerinin kabul edilmediği takdirde İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyası üzerinden gönderilen ilk ödeme emri ve daha sonra gönderilen yeni ödeme emirlerine ilişkin şikâyet yoluna gidildiğinden ve bunun neticesinde ödeme emrinin/emirlerinin iptaline karar verilmesi durumunda bu karar işbu davayı konusuz bırakacağından, İstanbul 18. İcra Hukuk Mahkemesinin 2018/712, 2018/736 ve 2018/737 E. sayılı dosyalarının neticesinin bekletici mesele yapılmasına, benzer şekilde, davacı Banka’nın başlatmış olduğu, … Holding A.Ş. payları üzerindeki taşınır rehninin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takibe ilişkin İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasının neticesinin bekletici mesele yapılmasına, davanın esastan reddine ilişkin taleplerinin kabul edilmediği takdirde, davacı banka tarafından başlatılan müvekkili şirketin vermiş olduğu ipoteklerin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takibe ilişkin istanbul … icra müdürlüğünün … E sayılı dosyasının neticesinin bekletici mesele yapılmasına, işbu davada tahsili talep edilen alacağın tamamı, yukarıda anılan icra dosyalarının biri üzerinden karşılanmış olacağından bu sebeple davanın reddine, aldığı teminatların hukuken geçersiz olduğunu bildiği halde yeterli mali gücü bulunmayan borçlusuna kredi kullandırmak, borç ödenmeyince de ödeme gücü olmadığını bildiği için asıl borçlusu yerine, müteselsil kefilleri dava ve takip etmek suretiyle açıkça kötü niyetli davranan davacı bankanın, reddedilen miktarın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderlerinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili, savunmasında özetle; davacı … ile … Turizm A.Ş. arasında bir kredi sözleşmesi imzalanmış olduğunu, anılan sözleşmesin amacının … ünvanlı şirketin, … unvanlı şirketten alacağı hisselerin bedelinin ödenmesine yönelik olduğunu, kredi sözleşmesi müvekkili … ile davalı … A.Ş. unvanlı şirketin kefili olduğunu, sözleşmenin teminatı olarak davacıya yüklü ipotekler verildiğini, hisse senedi rehin sözleşmesi tanzim edildiğini, … unvanlı (dava dışı) asıl borçlunun kredi ödemelerinde geciktiğinden davacı tarafça İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/714 D.İş sayılı dosyasında (Asıl borçlu/işbu dava dışı) … A.Ş., kefiller … ve … A.Ş. hakkında ihtiyati haciz talebinde bulunulduğunu, ihtiyati haciz duruşması sırasında asıl borçluya ilişkin talebini sürüncemede bıraktığını, kefiller hakkında ise ihtiyati haciz talep etmeye devam ettiğini, mahkemece her ne kadar borç TBK’nın 586/2. madde kapsamında ve anlamında teminat altında olup takip yapılamayacak ise de bu teminata konu rehinler paraya çevrilmeden kefillere müracaat edilemeyeceği kuralının sadece icra takibi işlemlerini ve -açılırsa- itirazın iptali davasını kapsadığından ve ihtiyati haciz bir takip işlemi olmadığından, icra takibi öncesindeki ihtiyati haciz aşamasında TBK’nın 586/2. madde nazara alınamayarak kefiller hakkında ihtiyati haciz kararı verildiğini, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında 20.07.2018 tarihinde müvekkilinin ailesiyle birlikte oturduğu yerde haciz uygulandığını, davacının davayı 26/07/2018 tarihindeki itirazlarından sonra 02/08/2018 tarihinde icra dosyasında açtığı talep ve buna istinaden gönderttiği aynı tarihli ikinci ödeme muvacehesinde, itirazlarına esas ilk ödeme emrinden dolaylı olarak feragat ettiğini, bu ilk ödeme emrinin sonuç doğurmayacağını, herhangi bir davaya ve itiraza esas olamayacağını kabul etmiş durumda olduğunu, dolayısıyla davacının bu itirazın iptali davasını açtığı gün ikinci ödeme emrinin gönderilmesini talep etmiş olup bu ödeme emrinin de aynı gün gönderilmesi sonucunda davanın konusuz kaldığını belirterek; ilk gönderilen 19.07.2018 günlü ödeme emrine vaki 26.07.2018 günlü itirazına karşı açılmış işbu itirazın iptali davasından sonra, 02.08.2018 günlü ikinci bir ödeme emri gönderilmek ve yeni itiraz hakkı doğmak suretiyle ilk ödeme emrinin ortadan kalkmış olması nedeniyle dava konusuz kaldığından ve dava şartı olan hukuki yarar ortadan kalktığından, öncelikle bu sebeplerden dolayı davanın reddine, her halükârda bekletici mesele yapılması talep olunan dosyaların da sonuçlanması beklenerek yapılacak yargılama sonucunda davanın usûlden ve esastan reddine, değerinin %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Dava; İİK.nun 67. maddesi hükmüne dayalı olarak açılmış olup, yapılan ilamsız icra takibine karşı davalının vaki itirazının iptali ve icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulması istemine ilişkindir. Tarafların bildirdiği deliller toplanmıştır. İstanbul … İcra Müdürlüğü … Esas sayılı dosyası incelenmiş; davacı banka ile dava dışı asıl borçlu … Turizm A.Ş. İle bağıtlanan genel kredi sözleşmesine davalıların kefil olarak imza koydukları, bu sözleşme gereğince davacı bankanın kefiller hakkında ilamsız icra takibi başlattığı İcra takip dosyasında davacı tarafça 19/07/2018 ve 02/08/2018 tarihinde gönderilen ödeme emirlerinin iptali ve icra memurunun işlemini şikayet için İstanbul 18 İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2018/712-875, 2018/737-878, 2018/738-879, 2018/701 Esas sayılı dosyalarında yapılan yargılama sonunda karar verildiği tespit edilmiştir. İncelenen dava dosyalarında; İstanbul 18 İcra Hukuk Mahkemesi nin 2018/738-879 sayılı kararının aynı yolda açılan 2018/737-878 dosya nedeniyle derdestlik dava şartından usulen redde ilişkin olduğu, 16.10.2018 tarihinde kesinleştiği, İstanbul 18 İTM nin 2018/737-878, 2018/734-876 ve 2018/701-874 sayılı dosyalarında; icra takip dosyasında davacı vekilinin talebi üzerine takip dosyasında davalı kefillere 02/08/2018 tarihinde ikinci defa olarak ödeme emri gönderilmesine ilişkin memur işleminin iptal edilmesine karar verildiği, karara karşı yapılan istinaf isteminin esastan reddedildiği kararların kesinleştiği, İstanbul 18 İTM nin 2018/700-873 sayılı ( … hakkında) kararının davalının icra takibinin ve ödeme emrinin iptali isteminin reddine ilişkin olduğu, kararın istinafı üzerine İstanbul BAM 21 HD nin 2019/327-2246 sayılı ve 01/11/2019 tarihli kararı ile 18 İTM kararının kaldırılarak, icra takibinin ve ödeme emrinin iptal edildiği, davacının temyiz kanun yoluna başvurduğu, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi nin 22/09/2020 tarihli 2020/1396esas – 2020/7390 karar sayılı kararı ile İstanbul BAM 21 HD nin kararının onanmasına karar verildiği, kararın 22/09/2020 tarihinde kesinleştiği İstanbul 18 İTM nin 2018/712-875 sayılı ( … Hakkında) kararının davalının icra takibinin ve ödeme emrinin iptali isteminin reddine ilişkin olduğu, kararın istinafı üzerine İstanbul BAM 21 HD nin 2019/338- 2247 sayılı ve 01/11/2019 tarihli kararı ile 18 İTM kararının kaldırılarak, icra takibinin ve ödeme emrinin iptal edildiği, bunun üzerine davacının temyiz kanun yoluna başvurduğu, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi nin 04/10/2020 tarihli 2020/830 Esas ve 2020/8639 Karar sayılı kararı ile İstanbul BAM 21 HD nin kararının onanmasına karar verildiği, kararın 04/10/2020 tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas Sayılı dosyasında davalılara tebliğ edilen ödeme emirlerinin kesin olarak iptal edildiği icra takip dosyası kayıtları ile anlaşıldığından konusuz kalan davada esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar vermek gerekmiştir. Mahkememizce İİK 67 gereğince likit ve belirlenebilir olan alacakta oluşan yasal koşullar ve davalılarca talepte bulunulduğu gözetilerek; icra takibi ile istenen 127.936.815,69 TL nin %20 si oranında kötü niyet tazminatının davalılar lehine davacıdan alınarak davalılara verilmesine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle; İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E sayılı dosyasında başlatılan takibin iptal edilmesi sonucu konusuz kalan davada esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 127.936.815,69 TL’nin %20’si oranında kötü niyet tazminatının davalılar lehine davacıdan alınarak davalılara verilmesine, karar verilmiştir.Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Davadaki taleplerini tekrarlamış ve daya konu icra takibine başlamadan önce ihtiyati haciz kararı alındığını, ihtiyati haczin tamamlayıcı merasimi olarak davaya konu icra takibinin başlatıldığını, davaya konu İstanbul …İcra Müdürlüğünün … E.sayılı icra takip dosyasının, takip borçlularının şikayeti üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesinin 01.11.2019 tarihli kararıyla iptal edildiğini, bu karara karşı takip alacaklısının temyiz yoluna başvurması üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 04.10.2020 tarihli kararıyla onama kararı verildiğini, böylece icra takibinin iptal edilmiş olduğunu, davanın bu nedenle konusuz kalması nedeniyle ilk derece mahkemesince, konusu kalmayan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi isabetli olmakla birlikte müvekkilinin kötü niyet tazminatına mahkum edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Dosyaya sunulan Prof. Dr. … tarafından düzenlenen uzman görüşünde belirtildiği üzere, İİK’nın 45.maddesi uyarınca önce rehne müracaat kuralının geçerli olduğunu, bu kurala riayet edilmeksizin yani önce rehnin paraya çevrilmesi yolu tüketilmeden doğrudan genel haciz yoluyla takibe başvurulması halinde bu takibin geçersiz olduğunu, somut olayda da davaya konu icra takibinin TBK’nın 586/2 ve İİK’nın 45.maddelerine aykırı bulunarak iptal edilmiş olduğunu, böylece icra takibinin yapıldığı andan itibaren geçersiz hale geldiğini, diğer bir deyişle ilamsız icra takibinin şikayet üzerine iptali kararıyla birlikte bu takibe ilişkin tüm hukuki sonuçların ortadan kalkmış olduğunu, dolayısıyla iptal kararıyla birlikte ödeme emrine yapılan itirazın da hukuki sonuç doğurmayacağını, Yargıtay’ın bazı kararlarında belirtildiği üzere, icra takibinin şikayet üzerine iptali halinde dava ön şartının ortadan kalktığını, takip borçlularının, iş bu itirazın iptali davası açılmadan önce açılan şikayet başvurusu sonucu takibin iptaline karar verildiğini, böylece dava için aranan ön şartın ortadan kalktığını, Yargıtay’ın içtihat ettiği üzere, icra hukuk mahkemesince şikayet üzerine takibin iptali halinde, itirazın iptali davasının esastan sonuçlandırılması söz konusu olmadığından, borçlu lehine kötü niyet tazminatına hükmedilemeyeceğini, çünkü ortada geçerli bir takip bulunmadığına göre kötü niyetten de söz edilemeyeceğini, buna ilişkin Yargıtay kararlarını sunduklarını, Somut olayda TBK’nın 586/2.maddesi hükmünün uygulanamayacağını, borçluların itirazlarının ihtiyati haciz aşamasında da incelendiğini, davalı kefillerin kefalet sözleşmesinden doğan borçlarını temin etmek üzere verilmiş bir taşınır rehni bulunmadığını, aynı durumun ipotek sözleşmeleri bakımından da geçerli olup rehinli ipoteklerin kefalet sözleşmesinden doğan borcu temin etmek üzere değil, asıl borçlunun borcunu temin etmek üzere verildiğini, bu nedenle ekli Yargıtay kararlarında da açıklandığı üzere kefillere başvuru koşullarının mevut olduğunu, Davanın açıldığı tarihte müvekkilinin alacağı mevcut olup esas yönünden davada haklı olduğunu, daha konusuz kaldığından yargılama giderlerinden müvekkilinin sorumlu tutulmasının HMK’nın 331/1.maddesindeki düzenlemeye aykırı olduğunu, giderlerden ve vekalet ücretinden davalıların sorumlu tutulması gerektiğini, davanın açılmasına müvekkili sebebiyet vermediğinden, HMK’nın 326.maddesi uyarınca yargılama giderlerinden müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, Yargıtay’ın emsal içtihadının bu yönde olduğunu ve kararların ekli olduğunu, mahkemenin yargılama giderlerini dağıtırken davanın açıldığı andaki haklılık durumunu tespit etmesi gerektiğini, buna göre yargılama giderlerinden davalı tarafın sorumlu olduğunu, bu nedenle davalılar yararına vekalet ücretine hükmedilmesinin bu açıklamalara aykırı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının, müvekkili aleyhine hükmedilen kötü niyet tazminatı ile yargılama giderleri yönünden usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın bu kısımlarının kaldırılmasına ve davalıların kötü niyet tazminat taleplerinin reddine, davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına ilişkin hükmün onanmasına, yargılama giderlerinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini istemiştir. Davalı … vekili, davacının istinaf başvurusuna karşı cevaplarını içeren dilekçesinde özetle; Öncelikle tehiri icra kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirtmiş ve devamla, ilk derece mahkemesinin, icra takibinin icra hukuk mahkemesince iptal edilmiş olması ve bu kararın kesinleşmiş olması nedeniyle dava konusuz kaldığından, mahkemenin verdiği hükmün isabetli olduğunu, bu nedenle davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf sebeplerinin yerinde olmadığını, icra takibine girişmeden önce davacının ihtiyati haciz kararı almasının ve bu ihtiyati hacze yapılan itirazın reddine karar verilmiş olmasının takibi haklı hale getirmeyeceği gibi davacının kötü niyetini de ortadan kaldırmayacağını, Davacı vekilinin kötü niyet tazminatının koşullarının oluşmadığına dair ileri sürdüğü sebeplerin yerinde olmadığını, TBK’nın 586/2.maddesindeki düzenlemenin kamu düzenine ilişkin emredici nitelikte olduğunu, bu hükme rağmen davacının kötü niyetle icra takibine giriştiğinin açık olduğunu, Davacı vekilinin, bu borç nedeniyle verilen rehinlerin kefillerin kefalet sözleşmesinden doğan borçları için verilmediği yönündeki istinaf sebebinin hukuki dayanağının bulunmadığını, çünkü taşınır rehninin mevcudiyeti halinde kefil aleyhine takip yapılamayacağının açıkça düzenlendiğini, davacı tarafından sunulan Yargıtay içtihadının da bu hususu doğruladığını, Takip baştan itibaren haksız ve hukuka aykırı olduğundan, davacı vekilinin, davanın açıldığı anda haklı olduklarına dair iddialarının hukuki dayanağının bulunmadığını, Dilekçelerin ekinde sundukları Prof. Dr. … tarafından düzenlenen uzman görüşünü sunduklarını, uzman görüşündeki beyanları aynen tekrar ettiklerini, davacı tarafından sunulan uzman görüşünün ise somut olaya uygun olmadığını, davacı bankanın bir güven kuruluşu olması nedeniyle hukuk kurallarına uymakla yükümlü olduğunu, takibe konu ettiği alacağın taşınır rehni ile (şirket hisse senetleriyle) teminat altına alınmış olmasına rağmen ve teslime bağlı bu taşınır rehinlerinin davacının tüm alacağını karşılamaya yeterli olmasına rağmen, bu durumu bile bile haciz yoluyla takibe girişen davacının kötü niyetli olduğunun açık olduğunu, İcra hukuk mahkemesince takibin iptaline karar verilmesi nedeniyle davanın konusuz kaldığının açık olduğunu, itirazlarının haklı olup davacının haksızlığının ve kötü niyetli olduğunun açıkça ortaya çıktığını, bu nedenle ilk derece mahkemesinin müvekkili yararına hükmetmiş olmasının isabetli olduğunu, Bu nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun haksız olduğunu belirterek, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, HMK’nın 351 ve 329.maddelerinin uygulanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Entüstri vekili, davacının istinaf başvurusuna cevaplarını içeren dilekçesinde özetle; Dava sürecini özetlemiş ve davaya konu icra takibinin ihtiyati haczi tamamlayan merasim olarak başlatılmasının davacının kötü niyetini ortadan kaldırmayacağını, Kötü niyet tazminatına hükmedilmesi için İİK’nın 67/2.maddesindeki koşulların sağlandığını, davacının istinaf başvurusunda sunduğu uzman görüşüne dayandığını, uzman görüşünde, kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için geçerli bir takibin bulunması gerektiğinin belirtildiğini, şikayet üzerine verilen iptal kararının takibi baştan itibaren geçersiz hale getirmesi nedeniyle kötü niyet tazminatına hükmedilemeyeceğini vurguladığını, ancak uzman görüşünde dayanak olarak gösterilen emsal Yargıtay kararlarının oldukça eski tarihli olduğunu, kendilerince sunulan güncel Yargıtay kararları dikkate alınarak ilk derece mahkemesi kararının isabetli olduğunun anlaşılacağını, çünkü açıkladıkları güncel Yargıtay kararlarında davanın konusuz kalması halinde, icra takibini başlatırken davacının kötü niyetli olduğunun anlaşılması halinde kötü niyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2018-2019-2020 tarihli kararlarının bu yönde olduğunu, sundukları uzman görüşünde de ifade edildiği üzere takibin iptali halinde kötü niyet tazminatına karar verilemeyeceğinin kabul edilmesinin, icra takibi başlatmakta ve itirazın iptali davasını açmakta haksız ve kötü niyetli olan alacaklının korunması sonucunu doğuracağını, bunun da hukuk düzenince korunmasının mümkün olmadığını, Elindeki taşınır rehnine rağmen takip başlatan bankanın kötü niyetli olduğunu, taşınır rehni mevcut iken TBK’nın 586/2.maddesi uyarınca, kefillere başvurulamayacağının açık hükme bağlanmasına rağmen bu emredici hükme itibar etmeyerek takibe girişen davacının kötü niyetli olduğunun açık olduğunu, emredici kanun hükümlerine aykırı biçimde takip başlatmanın haksız ve kötü niyetli olmanın en ağır biçimi olduğunu, TBK’nın 586/2.maddesi uyarınca taşınır rehninin mevcudiyeti halinde, bu rehnin kefalet sözleşmesinden doğan borcu temin etmek üzere verilip verilmediğinin bir önemi bulunmadığını, Davanın açıldığı an itibariyle de davacının haksız olup müvekkili yararına vekalet ücretine hükmedilmesinin usule uygun olduğunu, haksız takip başlatan ve buna dayanarak da haksız olarak davayı açan davacının vekalet ücretinden ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasının usul ve yasaya uygun olduğunu, Bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf başvurusunun ve ileri sürdüğü sebeplerin haksız olduğunu belirterek, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine ve HMK’nın 351 ve 329.maddelerinin uygulanmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, banka kredi alacağının davalı kefillerden tahsili için başlatılmış olan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67.maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davaya konu icra takibinin icra hukuk mahkemesince şikayet üzerine iptal edilmesi nedeniyle davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle, konusuz kalan davada esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve takibe konu alacağın %20’si oranındaki kötü niyet tazminatının davacıdan alınarak davalılara verilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından, kararın kötü niyet tazminatı ve yargılama giderlerine ilişkin bölümü bakımından yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Dava dosyası istinaf incelemesi için Dairemize geldikten sonra davacı vekili Av. … tarafından verilen 01.04.2022 tarihli dilekçeyle, davadan ve bu davaya ilişkin istinaf, temyiz, yargılamanın iadesi ve kanun yararına bozma taleplerinden ve bu dava ile ilgili tüm taleplerden, müvekkilinin talebi üzerine feragat ettiğini bildirmiştir; ardından verdiği aynı tarihli dilekçeyle bu dilekçenin maddi hata sonucu verildiğini bildirmiştir. Bu husus, Dairemizin HMK’nın 360. maddesi atfıyla aynı Kanun’un 164. maddesi uyarınca hadiseler hakkındaki hükümlere göre yapılan ön sorun incelemesi sonucunda, 23.05.2022 tarihli ara kararıyla değerlendirilmiş ve maddi hata iddiası kabul edilerek, feragat beyanı dikkate alınmaksızın işin esası incelenmiştir. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönleriyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava iddia ve savunma bağlamında açıklandığı üzere İİK’nın 67. maddesi uyarınca açılmış bir itirazın iptali davasıdır. Davaya konu icra takibi İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E.sayılı ilamsız icra takibidir. Davaya konu ilamsız icra takibiyle ilgili olarak takip borçlusu … A.Ş. vekilinin şikayeti üzerine İstanbul 18. İcra Mahkemesinin 2018/712 Esas – 2018/875 Karar sayılı 10.09.2018 tarihli kararıyla, ödeme emrinin iptaline, takibin TBK’nın 586/2.maddesi uyarınca iptali talebinin reddine, karar verilmiştir. Bu kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesinin 2019/338 Esas – 2019/2247 Karar sayılı, 01.11.2019 tarihli kararıyla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takibin iptaline karar verilmiş, bu kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 2020/830 Esas – 2020/8639 Karar sayılı ve 14.10.2020 tarihli kararıyla onanmasına karar verilmiş ve karar bu tarihte kesinleşmiştir. Takip borçlusu … vekilinin şikayeti üzerine İstanbul 18. İcra Hukuk Mahkemesinin 2018/700 Esas – 2018/873 Karar sayılı, 10.09.2018 tarihli kararıyla, kefilin takibi konusunda TBK’nın 586/2.maddesinde öngörülen şartların mevcut olduğu gerekçesiyle, takibe karşı yapılan şikayetin reddine karar verilmiş, bu karara karşı şikayet eden borçlu vekilinin istinaf kanun yoluna başvurması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesinin 2019/327 Esas – 2019/2246 Karar sayılı 01.11.2019 tarihli kararıyla istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesinin şikayetin reddine dair kararının kaldırılmasına ve şikayetin kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E.sayılı icra takibinin şikayet eden yönünden iptaline karar verilmiştir. Bu kararın alacaklı vekili tarafından temyizi üzerine Yargıtay 12. Hukuk Dairesinin 2020/1396 Esas – 2020/7390 Karar sayılı, 22.09.2020 tarihli kararıyla onanmış ve karar bu tarihte kesinleşmiştir. İlk derece mahkemesince, itirazın iptali davasının konusu olan icra takip dosyası şikayet üzerine istinaf mahkemesince her iki borçlu yönünden iptal edildiğinden ve bu iptal kararlarının her iki takip borçlusu yönünden kesinleşmesi üzerine, davanın konusuz kalmış olması nedeniyle esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmiştir. Eldeki dava itirazın iptali davası olup davanın konusu, ilamsız icra takibine vaki itirazdır. Davanın görülebilmesi için davanın konusu olan icra takibinin mevcudiyetini koruması gerekir. Davanın konusu olan icra takibi, takip hukuku kapsamında istinaf mahkemesince iptal edilip ortadan kalktığından, eldeki itirazın iptali davasının konusu kalmamıştır. Bu nedenle ilk derece mahkemesince, konusu kalmayan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair gerekçe ve hüküm isabetlidir. Esasen taraf vekillerinin kararın esasına yönelik bir istinaf başvurusu bulunmayıp, davacının istinaf sebepleri kötü niyet tazminatına ve avukatlık ücreti ve yargılama giderlerine ilişkindir. İstinaf incelemesi açısından çözülmesi gereken birinci sorun, davalılar yararına kötü niyet tazminatının yasal koşullarının bulunup bulunmadığı noktasındadır: İİK’nın 67/2. maddesi uyarınca, itirazın iptali davasında takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine %20 oranından aşağı olmamak üzere tazminata mahkûm edilir. Görüldüğü üzere, davalı yararına tazminata hükmedilebilmesi için davacının icra takibine girişmekte haksız ve kötü niyetli olduğunun tespiti gerekir.Buradaki haksızlık, takibin esasına yönelik bir haksızlık olarak anlaşılmalıdır. Kural olarak kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için takip başlatan davacının haksız ve kötü niyette olduğunun tespiti ve itirazın iptali davasının bu nedenle reddine karar verilmiş olması gerekir. Ancak davanın, dava açıldıktan sonra konusuz kaldığı durumlarda da şartları varsa kötü niyet tazminatına hükmedilir. Nitekim bu konu davalı vekili tarafından sunulan ve … tarafından düzenlenen uzman görüşünde de vurgulanmıştır. Yine davalılar vekilleri istinafa cevap dilekçelerinde bazı Yargıtay kararlarına atfen davanın konusuz kaldığı durumlarda da kötü niyet tazminatına hükmedileceğini belirtmişlerdir. Ancak, davalı … Şirketi vekilinin dilekçesinde sözü edilen Yargıtay 19. Hukuk Dairesi kararlarından da anlaşılacağı gibi, konusuz kalan davada davacının kötü niyet tazminatına mahkum edilebilmesi için ortada geçerliliğini koruyan bir takibin mevcut olması gerekir. Nitekim … tarafından düzenlenen uzman görüşünün 5. sayfasında belirtildiği üzere, alacaklı yararına inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için ortada geçerli bir takibin bulunması gerekir. Alacaklının başlattığı takip, takip hukuku prosedürü içinde iptal edilirse borçlu aleyhine icra inkâr tazminatına karar verilmesi söz konusu olmaz. Borçlu lehine kötü niyet tazminatı bakımından da bu gerekçeden ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Uzman görüşünde varılan farklı sonuç Dairemizce benimsenmemiştir. Davanın konusuz kaldığı durumlarda icra inkâr ya da kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için icra takibinin mevcudiyetini koruması ve takibin esası bakımından haklılığın ya da haksızlığın belirlenmiş olması gerekir. Örneğin, itirazın iptali davası açıldıktan sonra icra dosyasına borcun ve ferilerinin takip masraflarıyla birlikte davalı tarafından ödenmiş olması itirazın iptali davasını konusuz bırakır. Ancak bu ödemeye rağmen takip, takip hukuku bakımından geçerli bir takip olma durumunu koruduğu gibi, davalının ödemesi, davacının icra takibine girişmekte haklı olduğunu da ortaya koyar. Bu durumda davacı yararına icra inkâr tazminatına hükmedilmelidir. Yine itirazın iptali davası görülürken davacı vekili icra takibinden çeşitli gerekçelerle feragat etmiş olabilir. Örneğin, gerçekte bir alacağı bulunmadığı halde takibe girişmiş olması nedeniyle ya da borçlunun şahsında hata ettiği gerekçesiyle takipten feragat edildiği durumlarda, takip, takip hukuku bakımından geçerliliğini korumakla birlikte icra takibinden feragat sonucu itirazın iptali davası konusuz kalmış olmakla birlikte, takibin esası bakımından davacının haksız olduğu ortaya çıkmış olduğundan ve dosyadaki olgulara göre kötü niyetli olduğunun da tespiti halinde davalı yararına kötü niyet tazminatına hükmedilebilir. Somut olayda ise itirazın iptali talebine konu icra takibi, takip hukukuna ilişkin gerekçelerle, yani davacının önce taşınır rehninin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapması gerekirken, bunu yapmadan haciz yoluyla takip yapamayacağı, takip hakkının bulunmadığı, bu nedenle takibin geçersiz olduğu gerekçesiyle takibin iptaline karar verilmiştir. Bu iptal kararlarıyla birlikte, ortada takip hukuku bakımından geçerli bir icra takibinin bulunmadığı hususu kesinleşmiştir. Ortada geçerli bir takip bulunmadığına göre, artık davacının takibin esası bakımından haklı ya da haksız olduğunun değerlendirilmesi yapılamaz. Bir icra takibi bulunmadığına göre itirazın haklılığı ya da haksızlığı veya davacının kötü niyetli olup olmadığı değerlendirilemeyeceğinden, davalı yararına kötü niyet tazminatına hükmedilemez. Bu konuda davacı vekili tarafından dosyaya sunulan ve Deynekli tarafından düzenlenen uzman görüşünde belirtilen açıklamalar Dairemizin yukarıda vardığı sonucu desteklemektedir. Anılan uzman görüşünde, kötü niyet tazminatına hükmedilebilmesi için takip hukuku bakımından geçerli bir icra takibinin mevcut olmasının zorunlu olduğuna dair emsal Yargıtay kararları sunulmuştur. Açıklanan bu gerekçelerle ilk derece mahkemesince, davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekirken, kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görüldüğünden, davacı vekilinin bu konudaki istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca kabulü ve hükmün kötü niyet tazminatı yönünden düzeltilmesi gerekmiştir. İstinaf incelemesi açısından ikinci uyuşmazlık ise yargılama giderlerinden ve bu bağlamda vekalet ücretlerinden hangi tarafın sorumlu tutulacağına ilişkindir: Davacı taraf, öncelikle taşınır rehninin paraya çevrilmesi yoluyla takip yapmadan ve rehin açığı belgesi almadan doğrudan ilamsız icra takibi yapmıştır. Böyle bir icra takibi yapılmaması gerektiği halde icra takibine girişen ve ardından itirazın iptali davasını açan davacının takip hukuku açısından da olsa dava açıldığı an itibariyle bu davayı açmakta haklı olduğundan söz edilemez. Buradaki haksızlık durumu takip hukuku ve icra iflas hukuku bakımındandır; alacağın esası bakımından değil. Çünkü ortada geçerli bir icra takibi bulunmamakta, sadece başarısız olmuş bir takip girişimi bulunmaktadır. Geçersiz takibe dayalı davayı açan davacının yargılama giderlerinden sorumlu tutulması isabetli bulunmuştur. O halde, HMK’nın 331. maddesi uyarınca yargılama giderlerinin davacı tarafa tahmil edilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, davacı vekilinin bu yöne ilişkin olarak ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kötü niyet tazminatı yönünden düzeltilmek üzere kaldırılmasına ve sonuçta, konusu kalmayan davanın esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kötü niyet tazminatı yönünden düzeltilmek üzere kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda; 1-Konusu kalmayan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 2-Davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin reddine, 3-Davacı tarafın bekletici sorun talebinin, doğrudan bağlantılı olmadığından reddine, 4-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Kanunu Genel Tebliği gereğince alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcının davacı tarafından peşin yatırılan 1.545.156,69 TL harçtan mahsubu ile artan 1.545.102,49 TL harcın, kararın kesinleştikten sonra ve talep halinde davacıya iadesine, 5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına; davalı … tarafından yapılan 32,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine, 6-İş bu hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesaplanan 1.367.993,16 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine, 7-HMK’nın 333. maddesi uyarınca taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince yatıran taraflara iadesine, 8-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Davacı tarafça yatırılan 148,60 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının Hazineye gelir kaydına; bakiye 26,30 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, b-Davacı tarafından yapılan 148,60 TL istinaf başvuru harcı gideri ile ayrıntısı UYAP’ta kayıtlı 261,50 TL posta gideri olmak üzere toplam 410,10 TL istinaf kanun yolu giderinin davalılardan alınarak, davacıya verilmesine, 9-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 10-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 26.05.2022 tarihinde, oybirliğiyle temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.