Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/2373 E. 2022/872 K. 21.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2373
KARAR NO: 2022/872
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/06/2021
NUMARASI: 2019/1073 E. – 2021/538 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Yöneticinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki asıl ve birleşen davaların ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda, asıl ve birleşen davaların reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, asıl ve birleşen davalardaki dava dilekçelerinde özetle; davalı şirket yöneticisinin, yönetici olduğu dönemde şirketten almış olduğu avansları şirket işlerinde kullanmadığı ve kullanmadığı avansları şirkete de iade etmediği iddiasıyla, bu avansların geri tahsili için davalı aleyhine icra takiplerine girişildiğini, davalının takiplere haksız olarak itiraz ettiğini belirterek, üç ayrı icra takibi için üç ayrı davayı açmış ve her bir davada, itirazın iptaline ve icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, asıl ve birleşen davalara karşı verdiği cevap dilekçelerinde özetle; şiket yöneticisi olduğu dönemde şirketten aldığı avansları şirket işlerinde kullandığını, harcama makbuzlarının mevcut olduğunu, icra takiplerinin ve davaların haksız ve kötü niyetli olduğunu belirterek, davaların reddine ve kötü niyet tazminatlarının davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; asıl ve birleşen davaların, TTK’nın 553 vd. maddeleri uyarınca şirket yöneticisinin sorumluluğuna ilişkin olduğu tespiti yapılmış, ibranın hukuki niteliği ve sorumluluk davalarına etkisi konusunda ayrıntılı hukuki açıklamalar yapıldıktan sonra, davalının davacı şirkette 2013 ila 2019 yılları arasında yönetici olduğu, 2014-2015 ve 2016 yılları faaliyetleri nedeniyle 25.07.2017 tarihli genel kurulda ibra edildiği, daha sonra yapılan 21.07.2020 tarihli genel kurulun 5 numaralı gündem maddesiyle yapılan oylamada şirket yönetim kurulunun ibrasına karar verildiği, ibranın davaya konu tazminat talebinin ilişkin olduğu olayları da kapsadığı, ibranın bir sonucu olarak şirketin artık sorumluluk davası açma hakkının bulunmadığı gerekçeleriyle, asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesinin karar gerekçesini genel kurulda alınan ibra kararlarına dayandırdığını, son olarak alınan 21.07.2021 tarihli ibra kararının TTK’nın 436. maddesinde düzenlenen emredici hükümlere aykırı olarak alındığını, gerekli nisaplara uyulmaksızın alınan bu kararın yok hükmünde olduğunu, çünkü ibra kararında oy kullanan …, …, …’ın şirket yönetim kurulu üyesi olduklarını, oy kullanann diğer kişinin davalının kendisi olup ibraya olumsuz oy kullandığını, yine yönetim kurulu üyesi olmayan tek ortak …’nin olumsuz oy kullandığını, olumlu oy kullananların tamamının yönetim kurulu üyesi olup TTK’nın 436/2. maddesi uyarınca yönetim kurulu üyelerinin gerek kendi ibralarında gerekse diğer yönetim kurulu üyelerinin ibralarında oy hakkından yoksun olduklarını, bu şekilde alınan kararın yok hükmünde olduğunu, Yargıtay içtihatlarında da yönetim kurulu üyelerinin ibra oylamasına katılamayacağının ve oy kullanamayacağının açıkça belirtildiğini, buna dair karar örneklerini sunduklarını, Yönetim kurulu üyelerinin ibrasına dair 21.07.2020 tarihli genel kurulun 5 nolu gündem maddesinin iptali istemiyle İstanbul Anadolu 11. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/691 Esas sayılı dosyasıyla iptal davası açıldığını, bu davanın sonucunun beklenmesi, yani davanın bekletici sorun sayılması gerektiğini, Bir an için ibra kararının yok hükmünde olmadığı düşünülse bile, karara dayanak yapılan ibra kararlarının davalıyı sorumluluktan kurtarmayacağını, çünkü davaya konu avansların iade edilip edilmediğine dair genel kurulda bir tartışma ve oylama yapılmadığını, Karara dayanak yapılan ibra kararından sonra yapılan 25.01.2021 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında davalı hakkındaki sorumluluk davasına devam edilmesine karar verildiğini, dava şartının bu kararla tamamlandığını, bu kararın da şirket genel kurulunun davalıyı ibra etme amacının bulunmadığını ortaya koyduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına, bekletici mesele taleplerinin kabulüne ve sonuçta, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, istinaf başvurusuna karşı verdiği cevap dilekçesinde; İbraya dair 21.07.2020 tarihli genel kurul kararına karşı yasal süresi içinde iptal davası açılmadığını, davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebeplerinin dikkate alınmaması gerektiğini, usulüne uygun bir iptal davasının da açılmamış olduğunu, eldeki davayı sürüncemede bırakma amacı güttüğünü, Geçerli bir ibra kararının halen mevcut olduğunu, ibranın menfi borç ikrarı niteliğinde olduğunu, ibraya rağmen sorumluluk davasına devam edilemeyeceğini, Şirket tarafından yönetici aleyhine sorumluluk davası açılabilmesi için genel kuruldan bu konuda karar alınmış olmasının dava şartı olduğunu, mahkemenin bu konuda verdiği ara kararı üzerine toplanan şirket olağanüstü genel kurulunun 25.01.2021 tarihinde bu konuda karar alarak dosyaya sunduğunu, ancak davanın açılmasına dair 3 nolu gündem maddesine karşı açtıkları İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/216 Esas sayılı dosyasında bu genel kurul kararının iptaline karar verildiğini, dolayısıyla şirketin dava açma hakkının bulunmadığını, Bu nedenlerle davacı vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenlerinin haksız olduğunu belirterek, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl ve birleşen davalar, davalı şirket yöneticisinin şirketten aldığı avansları şirket için kullanmadığı ve şirkete de iade etmediği iddiasıyla TTK’nın 553 ve devamı maddeleri uyarınca başlatılmış olan ilamsız icra takiplerine davalı tarafından yapılmış olan itirazların İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali davalarıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davalının yönetim dönemi için genel kurulda ibra edildiği gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiş; bu karara karşı, asıl ve birleşen davaların davacısı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru sebepleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İlk derece mahkemesi karar gerekçesini, şirket genel kurulunda alınan ibra kararlarına dayandırmıştır. Davacı şirketin 21.07.2020 tarihinde yapılan 2017-2018-2019 yılları olağan genel kurul toplantısının 5. maddesiyle alınan ibra kararı uyarınca davalının ibra edildiği hususu karara gerekçe yapılmıştır. İlk derece mahkemesi kendi karar gerekçesinde, anılan genel kurulda oy kullanan …, … ve …’ın yönetim kurulu üyesi olduklarını, yönetim kurulu üyesi olmayan tek ortağın dava dışı … olduğunu, onun da olumsuz oy kullandığını, yine genel kurulda davalının da olumsuz oy kullandığını, ibraya olumlu oy kullananların sadece yönetim kurulu üyesi olan ortaklar olduğunu açıkça belirttiği halde, yönetim kurulu üyelerinin oydan yoksunluğunu dikkate almamıştır. Yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca, yeterli nisapla alınmayan kararlar yok hükmünde olduğu gibi, ibrada oy kullanan yönetim kurulu üyeleri hiç oy kullanmamış gibi değerlendirme yapılması gerekir. Yokluk hâli, mahkemece her zaman ve kendiliğinden dikkate alınması gereken bir husustur. Davalı taraf, ibra kararının iptali için İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/216 esas sayılı dosyasıyla dava açtığını ve mahkemece davanın kabulüne karar verildiğini ileri sürmektedir. Bu durumda mahkemenin, karar gerekçesine dayanak yaptığı ibra kararının yok hükmünde olup olmadığına dair değerlendirme yapılmadan ve bu ibra kararıyla ilgili açılmış bir dava bulunup bulunmadığı konusunda taraflara beyanda bulunma imkanı sağlanmadan karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Diğer taraftan, şirketin, kendi yöneticisi aleyhine sorumluluk davası açılabilmesi için bu konuda genel kuruldan bir karar alınmış olması gerekir. Davacı şirketin 25.01.2020 tarihli olağanüstü genel kurulunun 3. gündem maddesiyle bu konuda karar alınmışsa da bu kararın iptali için İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/216 Esas sayılı dosyasında iptal kararı verildiği ileri sürülmekte olup, bu hususun da dava şartı bağlamında incelenmesi gerekir. Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda ilk derece mahkemesince, karara gerekçe yapılan 21.07.2020 tarihli genel kurulun ibraya ilişkin 5. maddesi bakımından oy kullananların oydan yoksunlukları da dikkate alınmak suretiyle kararın yok hükmünde olup olmadığı, ortada geçerli bir ibra kararı bulunup bulunmadığı dikkate alınarak ve bu genel kurul kararının iptali ile ilgili açılmış bir dava varsa akıbeti de sorulmak suretiyle sonuca gidilmesi ve dosyadaki deliller değerlendirilerek bir hüküm verilmesi gerekirken, bu hususlar değerlendirilmeden ve ibra gerekçe gösterilmek suretiyle hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Yine, sorumluluk davası bakımından dava şartı niteliğindeki 25.01.2021 tarihli olağanüstü genel kurul kararının 3. maddesinin iptali istemli açılan davanın akıbeti araştırılarak dava şartının mevcut olup olmadığı dikkate alınması suretiyle bir karar verilmelidir. Bu nedenlerle HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi hükmünün kaldırılması gerekmektedir. Davalı vekili Dairemize verdiği 03.06.2022 tarihli dilekçede, dava dosyasında taşınmazlar üzerine konulan ihtiyati hacizlerin kaldırılmasını istemiştir. Dosyanın mevcut kapsamı itibariyle bu talep Dairemizce yerinde görülmemiş olmakla birlikte, yukarıdaki açıklamalar ışığında ilk derece mahkemesince yeniden yapılacak yargılamada ortaya çıkacak yeni durumlara göre ihtiyati haczin kaldırılması ilk derece mahkemesinden her zaman talep edilebilecektir. Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-İlk derece mahkemesince verilen hüküm, Dairemizin iş bu kararı ile ortadan kalktığından, İİK’nın 36/5. maddesi gereğince yatırılan teminatın, yatırana iadesine, 5-Davacı vekili tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 21.06.2022
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.