Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/235
KARAR NO: 2021/214
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/12/2020
NUMARASI: 2020/391 2020/818
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen alacak, menfi tespit ve manevi tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda mahkemenin görevsizliği nedeyle davanın usulden reddine dair ilk derece mahkemesi kararına karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olup, davalının tedbir talebi de dikkate alınarak öncelikle incelenmesine karar verilen dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: müvekkilinin davalı banka nezdinde yatırım hesabında bulunan ve 15/06/2020 tarihinde internet bankacılığı ile müvekkilinin bilgisi ve iradesi dışında bozdurulan 25 gr. altının iadesi veya bedelinin ödeme tarihindeki altın karşılığının olay tarihinden itibaren işleyecek en yüksek mevduat faiz ve tüm getirileri ile birlikte müvekkiline ödenmesini, yine müvekkilinin bilgisi iradesi dışında davalı banka tarafından tahakkuk ettirilen 42.900,00 TL’lik kredi ve tüm kredi masrafları (sigorta, vergi vs) için davalıya borçlu bulunmadığının tespitini, müvekkilinden masraf faiz vs. adı altında haksız olarak tahsil edilen bedellerin iadesini, 10.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline hükmedilmesini, söz konusu kredi borçlandırmasının taksitlerinin ödenmesinin durdurulmasına karar verilmesini, davaya konu kredi taksit ödemelerinin durdurulması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davanın kabulü anlamına gelmemek üzere kaydıyla, davacının dolandırıcılık eylemi ile karşı karşıya kaldığını iddia etmesi nedeniyle davanın eylemi gerçekleştiren ve hesabına para aktarılan kişi ya da kişiler ile …’a yöneltilmesi gerektiğinden davanın husumetten reddini talep ettiklerini, davacıya ait işlemin sadece kendisinin bilgisinde olan şifrenin girilmesi neticesinde gerçekleştirildiği anlaşıldığından müvekkili bankanın kusur ve sorumluluğu bulunmadığını, müvekkili bankanın internet bankacılığı hizmetinin uluslararası alanda kabul edilen güvenlik standartlarında olduğunu ve müvekkiline kusur atfedilmesi mümkün olmadığını, manevi tazminattan bahsedebilmek için haksız fiil sorumluluğunun dört unsuru olan hukuka aykırı fiil – zarar – kusur ve illiyet bağı şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin ispat edilmesi gerektiğini belirterek, haksız ve mesnetsiz davanın husumet yokluğu sebebiyle reddine, davanın esastan reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Somut olayda, çekilen krediye ait belgeler incelendiğinde mobil bankacılık üzerinden tüketici kredisi çekildiği, bu sebeple ihtiyaç kredisi sözleşmesi nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ilişkin olduğu, bu durumda davanın dayanağı tüketici kredisi olup 6502 sayılı yasa kapsamında tüketici mahkemeleri görev alanına girdiği, davacının talep ettiği 25 gram altının iadesi veya bedelin iadesine yönelik talebinin yine 6102 Sayılı TTK kapsamında sayılan ticari işlerden olmadığı ve öte yandan altının gram olarak tutarı da dikkate alındığında (25 gram) ticari işlerden sayılmayacağının gözetildiği, davacı tarafın tacir olmadığı, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 3/1-(k) maddesinde, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek kişi tabirine uygun olduğu, dolayısıyla yargılamanın Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde icra edilmesini gerektiren bir durum olmadığı gibi görev hususu kamu düzeninden ve dava şartı olduğundan taraflarca ileri sürülmese bile resen takdir edileceğinden uyuşmazlığı çözmekte Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu anlaşılmakla mahkememizin görevsizliği nedeniyle davanın usulden reddine yönelik aşağıdaki şekilde karar tesis edilmiştir.” gerekçesiyle, mahkemenin görevsizliğine, HMK’nın 20. maddesindeki usul çerçevesinde dava dosyasının görevli İstanbul Tüketici Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı banka vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF BAŞVURU NEDENLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davanın TTK’nın 4 ve 5.maddeleri uyarınca, uyuşmazlığın bankacılık işlemlerinden kaynaklanması nedeniyle ticari dava olduğunu, bu nedenle davaya bakma görevinin asliye ticaret mahkemesine ait olduğunu, görevsizlik kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın husumet ve esas yönünden de reddi gerektiğini belirterek, görevsizlik kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili istinaf başvurusuna cevap dilekçesinde özetle; davalı vekilinin esasa ilişkin istinaf sebeplerinin bu aşamada incelenemeyeceğini, müvekkilinin tüketici olması nedeniyle davalı vekilinin göreve ilişkin istinaf nedenlerinin yerinde olmadığını, başvurunun davayı uzatmaya yönelik olduğunu belirterek, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili ayrıca, HMK’nın 360. maddesi atfıyla istinaf mahkemesinin de ihtiyati tedbir kararı vermesinin mümkün olduğunu, gecikme sebebiyle müvekkilinin mağduriyet yaşadığını belirterek, dava dilekçesindeki ihtiyati tedbir taleplerinin istinaf mahkemesince kabulüne karar verilmesini de istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, bankacılık işleminden ve tüketici kredisinden kaynaklanan alacak, menfi tespit ve manevi tazminat taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince uyuşmazlığın tüketici işlemlerinden kaynaklandığı, davacının tüketici konumunda olduğu, bu nedenle görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş; bu karara karşı, davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, davalı banka nezdinde hesabı bulunduğunu, internet bankacılığı üzerinde hesaptaki bir kısım altının davacının bilgisi dışında bozdurulup üçüncü şahıslarca çekildiğini, yine müvekkilinin bilgisi ve onayı dışında müvekkili adına tüketici kredisi kullanılarak müvekkilinin borçlandırıldığını iddia etmekte ve davadaki taleplerini bu iddialara dayandırmaktadır.6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un amaç başlıklı 1. maddesinde, “Bu Kanun’un amacı; kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarının koruyucu, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı, tüketiciyi aydınlatıcı ve bilinçlendirici önlemleri almak, tüketicilerin kendilerinin koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konulardaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmelerini teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir.” Tanım başlıklı 3. maddesinin “(1) sağlayıcı; Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, (k) Tüketici; Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, (1) Tüketici işlemi; Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzer sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi.” düzenlemeleri bulunmaktadır. Bir hukuki işlemin tüketici işlemi sayılabilmesi için yukarıda belirtilen tanımlara uygun olması gerekir. Açıklanan hususlar gözetildiğinde somut olayda, davacının yukarıdaki tanıma uygun tüketici konumunda olduğu, davalı bankanın yasal tanıma uygun hizmet sağlayıcı konumunda olduğu, ayrıca davacının iddiasına banka hesabının açılmasına ve işletilmesine dair bankacılık hizmet sözleşmesinin ve bireysel kredi sözleşmesinin tüketici işlemi niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. 6502 sayılı kanunun 73/1 ve 83/2. Maddeleri uyarınca somut uyuşmazlıkta görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğu, ilk derece mahkemesinin görevsizlik kararının usul ve yasaya uygun olduğu sonucuna varıldığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca reddi gerekmiştir. Davacı vekili istinaf mahkemesince ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini istemiş ise de ilk derece mahkemesinin kararı usule ilişkindir. Tedbir talebi hakkında verilmiş bir karar yoktur. Dosya öncelikle incelenip karara bağlanmış olup davacının ihtiyati tedbir talebinin görevli ilk derece mahkemesince değerlendirilmesi mümkün olduğundan, bu konuda Dairemizce bir karar verilmesine gerek bulunmadığına ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Başvuran tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların, başvuran üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın, HMK’nın 20. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine 6- Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebi hakkında görevli ilk derece mahkemesince karar verilmesi mümkün olduğundan, Dairemizce karar verilmesine yer olmadığına, dair; HMK’nın 353.1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 18.02.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.c maddesi uyarınca karar kesindir.