Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/2344 E. 2022/50 K. 20.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2344
KARAR NO: 2022/50
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 20. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/10/2021 tarihli ara karar
NUMARASI: 2021/15 E
DAVANIN KONUSU:Ticari Şirketin Fesih ve Tasfiyesi- İhtiyati Tedbir
Taraflar arasında görülen şirket yöneticilerinin yönetim yetkisinin kaldırılarak tedbiren kayyım atanmasına ilişkin davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında, tedbir talebinin reddine dair ara karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; İstanbul Teknik Üniversitesi …’nin yönetici şirketi olan … A.Ş.’nin 4691 Sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanun ve İlgili Uygulama Yönetmeliği’nin amacına aykırı faaliyet göstermesi ve amaca aykırı bu faaliyetleri davacı Bakanlık tarafından tanınan sürede düzeltmemesi sebebiyle anılan Kanun’un 5. maddesinin sekizinci fıkrası uyarınca mevcut yönetici şirketin yönetim kurulu üyelerinin görevlerinin sona erdirilmesini ve öncelikle tedbiren şirket yönetimi için kayyum atanarak, yönetici şirketin tasfiyesine karar verilmesi gerektiğini, şirketin 4961 sayılı Kanun gereğince kurulduğunu, Kanun’a göre kurulan şirketin anonim şirketler niteliğindeki yönetici şirketler tarafından yönetilerek işletildiğini, davalı şirketin de 2002 yılında kurularak faaliyete başladığını, bölgenin yönetim ve işletmesinden sorumlu olan anonim şirketin yedi kurucu ortakla kurularak hali hazırda dört tüzel kişi ortağıyla faaliyetine devam ettiğini, şirketin ortakları temsil eden yedi gerçek kişiden oluştuğunu, Bakanlıkça yapılan teftiş sonucunda, yöneticilerin anonim şirketin kuruluş amacına aykırı işlemler yaptığının belirlendiğini, şirketçe yapılan işlemlerin açık mevzuat hükümlerine aykırı olduğunun teftiş raporlarıyla belirlendiğini, Bakanlıkça yönetici şirketin uyarılmasına ve verilen uygun süreye rağmen aykırılıkların giderilmediğini, cevabi yazıda sözleşme serbestesi gibi kabul edilemez gerekçelerin ileri sürüldüğünü belirterek; 4691 sayılı Kanun ve uygulama yönetmeliğinin amacına aykırı faaliyette bulunan ve tanınan sürede uygunsuzları gidermeyen davalı şirketin yönetim kurulu üyelerinin görevlerinin sona erdirilerek şirketin tasfiyesine ve tedbiren kayyım atanmasına karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; müvekkili şirketin kurulduğu günden bu yana 4691 sayılı Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu ve TGB Uygulama Yönetmeliği çerçevesinde faaliyet gösterdiğini, Bakanlıkça yapılan teftiş sonucu düzenlenen rapora karşı cevapların süresinde ilgili birimlere sunulduğunu, yapılan işlemlerin yasa hükümlerine aykırı olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesi, davacının ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği 22.10.2021 tarihli ara kararında; “… HMK’nın 389/1. maddesinde ‘Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.’ düzenleme getirilmiştir. HMK’nın 390/3 maddesinde ise ‘Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.’ şeklinde düzenleme yapılmıştır. İhtiyati tedbir talep eden davacı tarafça değişen delil durumu nedeniyle davalı şirketin tasfiyesi ve davalı şirketin yöneticilerinin azli ile tedbiren şirkete kayyım atanmasına karar verilmesi talep edilmiş ise de; bilirkişi raporunun düzenlenmemiş olması da göz önüne alınarak dosyadaki mevcut delil durumunda değişiklik bulunmadığından ve davacı tarafın davalı şirketin kanundan kaynaklanan yükümlülüklerini uyarıya rağmen yerine getirmediği ve şirketi zarara uğrattığı iddiasına ilişkin davacı tarafça HMK 390/3 gereği davanın esası yönünden haklılığını yaklaşık olarak ispat etme koşulu oluşmadığından…” gerekçesiyle, ihtiyati tedbir talebinin reddine, karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmemesi nedeniyle tedbir talebinin reddine karar verildiğini, oysa gerekçede belirtilenin aksine, dava sırasında yenilenen tedbir talebi için sunulan yeni kanıtların her türlü şüpheden uzak şekilde ortaya konularak yaklaşık ispat koşulunun gerçekleştiğini, gerekçeli ara kararla birlikte tebliğ edilen bilirkişi raporunda da yönetim kurulu üyelerinin görevlerinin sona erdirilmesi ve şirketin tasfiyesi için Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu m.5/8 uyarınca gerekli koşulların oluştuğunun belirlendiğini, istenilen tedbir kararının verilmesi için rapor düzenlenmesinin gerekmediğini, 18.10.2021 tarihli dilekçede belirtildiği üzere, şirket yöneticileri hakkında düzenlenen rapor üzerine suç duyurusunda bulunulduğunu ve Sarıyer Belediyesi tarafından da idari para cezası ve yıkıma ilişkin 17.07.2020 tarihli karar alındığını, davalının cevap dilekçesinden sonra usulsüz işlemlerini ikrar etmeye başladığını belirterek, ilk derece mahkemesinin istinafa kon ara kararının kaldırılarak, talepleri doğrultusunda şirkete tedbiren kayyum tayinine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, şirket yöneticilerinin görevlerinin sonlandırılması, şirketin feshi ve şirket yönetimine tedbiren kayyım atanması taleplerine ilişkindir. Davacı vekili, dava içinde ihtiyati tedbir talep etmiş, mahkemece ihtiyati tedbir talebinin yaklaşık ispat ölçüsünde kanıtlanmadığı gerekçesiyle tedbir talebinin reddine karar verilmiş; bu ara karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi HMK’nın 355.maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İlk derece mahkemesince 14.01.2021 tarihli ara kararla tedbir talebinin reddine karar verilmiş, ara karara yönelik istinaf başvurusu Dairemizin 18.03.02021 tarihli ve 2021/364-326 E- K sayılı kararıyla reddedilmiştir. Davacı vekili, yeniden ihtiyati tedbir talep etmiştir. Dava dosyasının istinaf incelemesine gönderilmesi aşamasında, ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda 30.12.2021 tarihli, 2021/15- 962 E-K sayılı kararla davanın kabulü ile davalı şirketin 4681 Sayılı Kanun’un 5/8. maddesi gereğince tasfiyesine, şirketin tasfiye işlerinin yürütülmesi için tasfiye memuru atanmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Eldeki istinafa konu karar, esas dava içindeki ara karardır. Mahkemece bu ara kararından sonra davanın esası ile ilgili hüküm verilmiş ve davayı kabul etmiştir. Bu karar kesinleşmeden infaz edilmeyecek ise de hükmün istinaf edilmemesi halinde kesinleşerek infaz kabiliyeti kazanacaktır. Kararın istinaf edilmesi halinde ise bu kez esas hükmün istinaf incelemesi sırasında tedbir talep edilebilecektir. Bu aşama itibariyle, istinaf incelemesi konusuz kaldığından, istinaf başvurusunun reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf başvurusu konusuz kaldığından, başvurunun reddine, 2-Davacı … harçtan muaf olduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, -3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 391/3 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.20.01.2022
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 391/3. maddeleri uyarınca karar kesindir.