Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/234 E. 2021/319 K. 18.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/234
KARAR NO : 2021/319
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 14.01.2021 tarihli ara karar
NUMARASI: 2020/494
DAVANIN KONUSU:Şeretin feshi- çıkma- ihtiyati tedbir.
Taraflar arasında görülen ticari şirketin feshi davasında, davacı tarafından talep edilen ihtiyati tedbirin ilk derece mahkemesince teminatsız olarak kabulüne dair verilen ara kararına karşı, davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati tedbir talep eden alacaklı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 10.05.2011 tarihinden itibaren aile şirketi niteliğindeki davalı şirketin %33 oranında paydaşı olduğunu, ortaklar arasındaki sıkıntılar nedeniyle şirketin ticari faaliyetlerinde aksamalar bulunduğunu, şirketin müdürler kurulu başkanı … şirketi kendi ekonomik çıkarları doğrultusunda yönettiğini, şirket aktifinde bulunması gereken varlıkların nakde çevrilerek yönetici ortağın veya üçüncü kişilerin hesaplarına aktarıldığını, müvekkilinin müdürler kurulunda olmasına rağmen temsil yetkisinin düzenlenme şekli nedeniyle işlemlere müdahale edemediğini, şirketteki yönetime katılımının diğer iki müdür tarafından engellendiğini, işlemlerin müdürler kurulu başkanı ile diğer müdürün imzasıyla yapıldığını, şirketin diğer müdürleri … işlemleri müşterek imzayla yaptıklarını, şirketi temsil ve ilzam için müvekkiline verilen vekaletin geri alındığını, müvekkili ve babasının şirketten dışlandığını, şirket faaliyetleri ile ilgili bilgi verilmediğini, şirket ortaklığının çekilmez hale gelmesi nedeniyle ortaklar arasında zaman zaman yapılan görüşmeler sonucu protokoller düzenlendiğini, ancak şirket müdürünün protokol gereklerini yerine getirmemesi nedeniyle uyuşmazlıkların giderilemediğini, şirket ortakları arasındaki ilişkinin mal varlığının tasfiyesi ve mal paylaşımı kavgasına dönüştüğünü, müvekkilinin benzer ortaklık yapısı bulunan dava dışı … San. Ve Tic. Aş.’de de benzer sorunlar yaşadığını, akraba olan ortaklar arasındaki ihtilaflar nedeniyle her iki şirketin son yıllarda faal olarak faaliyette bulunmadıklarını, şirket müdürü … şirket aktifinde kayıtlı olması gereken mal varlığını, şirket aktifine almayarak kişisel çıkarları için kullandığını, şirketin içinin boşaltılarak şirketin alacaklarının tahsil edilmediğini, şirket müdürünün tek amacının şirket adına kayıtlı taşınmazların satışını gerçekleştirmek olduğunu, ortaklar arasındaki uyuşmazlıklar nedeniyle şirketin yeni işler yapmadığını ve şirket müdürünün ticari faaliyetini başka şirket üzerinden sürdürdüğünü, ortaklar arasındaki güven ilişkisinin tamamen yok olmasıyla ortaklığın çekilmez hale geldiğini, şirketin uzun zamandır kuruluş amacına uygun faaliyetlerde bulunmamasının ve ortakların farklı ticari faaliyette bulunarak şirket amaçları doğrultusunda bir araya gelmemesinin fesih için haklı neden olduğunu, bu nedenle şirketin 2004 yılında tamamladığı proje haricinde yeni bir iş almadığını, uzun yıllardır faaliyeti bulunmayan şirketin haklı nedenle feshinin istenebileceğini, şirket müdürünün daha önce alınan sözleşme kapsamında şirketin elde etmesi gereken gelir ve taşınmazların şirket kayıtlarına aktarmayarak, şirket müdürünün şahsi kazancı için kullanıldığını, şirketin üstlenmiş olduğu projedeki masrafların şirket kaynaklarındaki yetersizlik nedeniyle müvekkili ve babası tarafından karşılandığını, buna rağmen sözleşmeyle elde edilen taşınmazların şirket müdürü tarafından üçüncü kişileri üzerine devrinin sağlandığını, hali hazırda şirket adına kayıtlı 31 adet daire bulunduğunu, 9 dairenin ise yöneticiler tarafından üçüncü kişilere devir edilerek paralarının şirket hesaplarına intikal ettirilmediğini, şirkete ait kiralanan 20 adet dairenin kira bedellerinin önemli kısmının şirket hesabına aktarılmayarak şirket ortağının uhdesinde tutulduğunu, ortakların 19.09.2020 tarihinde bir araya gelerek yeni ticari faaliyeti bulunmayan ve ortaklar arasındaki güven ilişkisi zedelenen şirketin tasfiyesi için anlaşmalarına rağmen bu anlaşmanın da uygulanmadığını ileri sürerek şirket adına kayıtlı taşınır ve taşınmazların üçüncü kişilere devrinin teminatsız olarak durdurulmasına, şirkete yönetim kayyımı atanmasına, şirket tasarruflarının kayyım denetimine bağlanmasına, davalı şirketin haklı nedenle feshine, fesih nedenleri oluşmadığı takdirde müvekkilinin şirket ortaklığından çıkarılmasına, ayrılma akçesi ile ödenmemiş kar paylarının müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. İlk derece mahkemesince, 02.11.2020 tarihinde açılan davada tedbir talebinin değerlendirildiği 04.11.2020 tarihli ara kararda; yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmemesi nedeniyle tedbir talebinin reddine karar verilmiş, davacı vekili tarafından red kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş, istinaf başvurusu Dairemizin 2021/37 Esassına kaydedilmiş, davacının istinaf başvurusundan feragat etmesi nedeniyle Dairemizce 04.02.2021 tarihinde istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; zorunlu arabuluculuğa başvurulmadan açılan davanın usulden reddi gerektiğini, şirketin mevzuat hükümlerine uygun şekilde genel kurullarını yapması ve organ boşluğunun bulunmaması nedeniyle kayyım atanmasına gerek bulunmadığını, dava dilekçesinde anlatılan olayların büyük çoğunluğu davacının ortak olmadığı 2011 yılı öncesine ait olduğunu, şirketin yüklendiği inşaat sözleşmesiyle ilgili Bodrum Asliye Hukuk Mahkemesinde devam eden dava bulunduğunu, şirketin sözleşme kapsamındaki işleri devam ettirdiğini, davacı iddialarının iyi niyetli olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir. Davacı vekili 05.01.2021 tarihli dilekçesinde özetle; önceki beyanlarını tekrarla mahkemece 04.11.2020 tarihli ara kararla tedbirin reddine karar verilmesinden sonra şirketin, dava dışı … ile akdettiği sözleşme neticesinde elde etmesi gereken gelirleri şirket hesaplarına aktarılmadığını, bu gelirlerin şirketin diğer ortakları lehine kullanıldığını, kooperatiften alınan 22.12.2020 tarihli yazıdan anlaşılacağını, anılan yazıda şirkete ait 12 dairenin şirket ortakları ve müdürleri olan … tarafından üçüncü kişilere devredildiğini, daha önce 40 olan hisse sayısının 28’e düştüğünü, dava açılırken 31 olan daire sayısının satışla 28’e düştüğünü, müvekkilinin çıkma payı alacağının karar tarihine en yakın tarihteki şirket mal varlığına göre belirleneceğinden, tedbir kararı verilmemesi halinde şirketin aktifinin kalmayacağını, cevap dilekçesinde de şirketin aktif ticari faaliyetinin bulunmadığının belirtildiğini, telafisi güç zararların meydana gelmemesi için tedbir talebinin yeniden değerlendirilmesi gerektiğini ileri sürerek, şirkete ait taşınır ve taşınmazlara teminatsız olarak tedbir konulmasına, şirkete yönetim veya denetim kayyımı atanmasına, şirketin hesap hareketleri ve tasarruflarının kayyım denetimine alınmasına, karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ ARA KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesi, ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği 14.01.2021 tarihli ara kararında; “…Bilindiği üzere ihtiyati tedbir kararı verilebilmesinin en önemli şartı bir ihtiyati tedbir sebebinin mevcut olmasıdır. Kanunda bu husus genel olarak düzenlenmiş, hâkime oldukça geniş bir takdir alanı bırakılmıştır. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 389/1. maddesinde “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından” söz etmektedir. Bu hüküm dikkate alındığında, mevcut durumun değişmesi halinde, hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşması, hakkın elde edilmesinin tamamen imkânsız hale gelmesi, gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğması tehlikesi varsa, ihtiyati tedbir sebebi var kabul edilecektir. Hâkim kararında somut sebep gösteremiyor, bunu en azından açıklayacak veya asgari ölçüde ikna edecek delil değerlendirmesi yapamıyor, yaklaşık ispat ölçüsünü yakalayamıyorsa tedbire karar vermemelidir. Ancak bu da hiçbir zaman tam bir ispat seviyesinde ispat şartına dönüşmemelidir.Kural olarak bir davada tarafların ileri sürdüğü iddia ve savunmaların ispatı için tahkikat yapılması ve delillerin toplanması gerekir. Hakim tüm delilleri inceleyip değerlendikten ve tam bir karara ulaştıktan sonra nihai kararını verir. Bu husus asıl davanın kabulü için geçerli olup, bu nedenle tam ispat aranır. İhtiyati tedbirlerde ise tam değil yaklaşık ispat yeterli olacağı 6100 Sayılı HMK’nın 390/3. maddesinde düzenlenmiştir. Değişik ifade ile ihtiyati tedbire karar verebilmek için iddia olunan vakıanın subutu yönünde gerçeğe yakın bir ispatın olması yeterlidir.İst BAM 14. HD. 2018/429 E, 2018/387 K. Sayılı ilamında “…. Aynı yasanın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir.Kanun hükmü, tedbirin sadece dava konusu olan şey hakkında verilebileceğini ve tedbir talep edenin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğunu düzenlemiştir. Tedbir konulması talep edilen taşınmazlar davalı şirket adına kayıtlı olup doğrudan dava konusu değildir. Ancak, şirketin fesih ve tasfiyesi talep edilmekle, şirketin tüm mal varlığı dolaylı olarak davanın konusu kapsamındadır. Ancak, ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi için davacı haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır.Somut olayda, iddia, savunma, toplanan deliller ve dosya kapsamı gözetildiğinde yaklaşık ispat olgusunun mevcut aşamada gerçekleştiğine göre, ilk derece mahkemesi kararı ve gerekçesi yerinde olup, davalının istinaf sebepleri yerinde değildir. Yine şirketin feshine dair bir davada İst BAM 12. HD. 2020/848 E, 2020/983 K. Sayılı ilamında, ‘ … Şirket malvarlığının muhafazası için davalı şirketler adına kayıtlı gayrımenkullerin üçüncü şahıslara devir ve temlik edilmemesi için kayıtlarına ihtiyati tedbir konulması gerekli görülmekle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ihtiyati tedbir isteminin reddine ilişkin ara kararın gayrımenkuller bakımından kaldırılarak davacı tarafça bildirilen taşınmazların şirket adına kayıtlı olması halinde geçerli olmak üzere ihtiyati tedbir kararı verilmesine ,fazlaya ilişkin istemin bu aşama da reddine karar verilmiştir.’ gerekçeleri ile karar verildiği görülmüştür.Bu aşamadaki delil durumu, davacının yargılama sırasında kooperatiften aldığı yazı cevabı, Bodrum Tapu müdürlüğünden ve diğer tapu müdürlüklerinden gelen yazı cevapları birlikte değerlendirilmiş şirketin fesih ve tasfiyesi talep edilmekle, şirketin tüm mal varlığı dolaylı olarak davanın konusu olduğundan Şirket malvarlığının muhafazası için şirket adına kayıtlı araç ve gayrımenkullere takdiren teminat alınmaksızın ihtiyati tedbir konulmasına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle, ihtiyati tedbir talebinin teminatsız olarak kabulüne, davalı şirket adına kayıtlı araçlara ve gayrımenkullere ihtiyati tedbir konulmasına, karar verilmiştir.Bu ara karara karşı, davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle:İlk derece mahkemesince 04.11.2020 tarihinde ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verildiğini, davacının bu karara karşı 25.11.2020 tarihli istinaf kanun yoluna başvurduğunu, başvurunun İstanbul Bölge Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 2021/37 Esasına kaydedildiğini, bu karar beklenmeksizin mükerrer olarak 05.01.2021 tarihinde yeniden tedbir talep edildiğini, dilekçe ekinde, şirketle sözleşme ilişkisi bulunan kooperatiften alındığı ileri sürülen belgenin eklendiğini, mahkemece bu iddiaya itibar edilerek şirkete ati taşınır ve taşınmazlara teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulduğunu, tedbir kararından sonra davacının ilk karara yönelik istinaf başvurusundan feragat ettiğini; tedbir talebinin ekinde sunulan ve tedbirde mahkemece dikkate alınan yazının, yazı şekli, imzalayan şahıs ve yazılış tarihi itibariyle gerçekleri yansıtmadığı ve mahkemeyi yanıltmak, davacı talepleriyle ilgili delil oluşturmak amacıyla düzenlendiğini, 22.12.2020 tarihli yazının kooperatifi temsil ve ilzama yetkili kişilerce imzalanmadığını, yazıdaki imza sahibinin kooperatifte hizmetli olarak çalışan ve davacı tarafından tanınan bir kişiye ait olduğunu, mahkemenin önceki kararında taşınmazların dava konusu olmadığının belirlenmesine rağmen dava konusu olmayan tüm mal varlığına tedbir konulmasının çelişkili olduğu gibi hukuk ve adalete aykırı olduğunu, tedbirin ancak uyuşmazlık konusu ile ilgili verilebileceğini, HMK’nın 392. maddesi gereğince tedbirin teminatlı olarak verilebileceğini, mahkemenin gerekçesi açıkça belirtilmek suretiyle teminat alınmamasına karar verileceğini, ancak yasa hükmüne rağmen gerekçe gösterilmeksizin teminatsız tedbir kararı verilmesinin hatalı olduğunu, daha önce verilen ve istinaf aşamasında bulunan tedbirin reddi kararı bulunduğundan mahkemenin yetkisiz olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir konulmasına ilişkin ara kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Talep, limited şirketin fesih ve tasfiyesi, olmadığı takdirde davacının çıkmasına izin verilerek ayrılma akçesinin tahsili davası içerisinde tedbiren şirketin taşınır ve taşınmaz mallarına ihtiyati tedbir konulması talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, ihtiyati tedbir talebinin kabulüne dair verilen ara karara karşı, davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.İlk derece mahkemesince yapılan duruşmada taraf vekillerinin huzurunda verilen ihtiyati tedbire karşı davalı vekilince süresi içerisinde HMK’nın 341.maddesi gereğince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.TTK’nın 636/4. maddesinde, fesih ve tasfiye davası açıldığında mahkemece gerekli önlemlerin alınacağı belirtilmiştir. Alınacak önlemler konusunda ayrıntılı düzenleme bulunmadığından, tamamlayıcı hüküm olarak HMK’nın ihtiyati tedbire ilişkin hükümleri uygulanacaktır.HMK’nın 389. maddesi uyarınca; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme sebebiyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyat tedbir kararı verilebilir “.Aynı Yasa’nın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir.İlk derece mahkemesince, davanın açılmasından sonra 04.11.2020 tarihili ara kararla; delillerin toplanmadığı ve yaklaşık ispat koşulunun gerçekleşmemesi nedeniyle ihtiyati tedbir talebi reddedilmiştir. Red kararına karşı davacı istinaf başvurusunda bulunmuş ise de, yeniden talep edilen tedbirin verilmesi üzerine istinaf başvurusundan feragat edilmiştir. HMK’nın 390. maddesi gereğince ihtiyati tedbirin dava açıldıktan sonra ancak davanın görüldüğü mahkemeden talep edilir. Tedbir talebi, durum ve koşullarının değişmesine, elde edilecek delillere göre her zaman ileri sürülebilir. Bu nedenle, daha önce verilen tedbirin reddine ilişkin ara kararın istinaf edilmesinin, mahkeme yetkisine bir etkisi bulunmamaktadır. Yargılama süresince mahkemenin tedbir konusunda görevli ve yetkili olduğu anlaşılmakla, bu yöne ilişkin istinaf başvuru nedeni yerinde görülmemiştir.TTK’nın 636/4. maddesinde, fesih ve tasfiye davası açıldığında mahkemece gerekli önlemlerin alınacağı belirtilmiştir. Davacı vekili tarafından sunulan 22.12.2020 tarihli yazıda, şirkete ait bir kısım taşınmazların dava dışı yönetici ortaklar tarafından satıldığı ve şirketin taşınmazlarının eksiltildiği anlaşılmaktadır. Bu belgenin içeriğinin doğru olup olmadığı mahkemece her aşamada değerlendirilebileceği gibi sahte belge iddiası yönünden davalının yasal haklarının bulunduğu kuşkusuzdur. Dosyada bulunan delillere göre şirketin feshi olmadığı takdirde çıkma payını talep eden davacının haklarının da TTK’nın 638. maddesi uyarınca korunması gerekmektedir. Şirket malvarlığının muhafazası için davalı şirket adına kayıtlı taşınır ve taşınmazların üçüncü şahıslara devir ve temlik edilmemesi için kayıtlarına ihtiyati tedbir konulması talebi dava konusuna ilişkin olup, istenilen talep sonucuyla sıkı sıkıya bağlantısı bulunmaktadır. Bu nedenle şirkete ait mal varlığının dava konusu olmadığından söz edilemez. Mahkemece dosyadaki delil durumuna göre ihtiyati tedbir kararı verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.Ancak HMK’nın 392.maddesi gereğince, ” İhtiyati tedbir talep eden, haksız çıktığı takdirde karşı tarafın ve üçüncü kişilerin bu yüzden uğrayacakları muhtemel zararlara karşılık teminat göstermek zorundadır. Talep, resmî belgeye, başkaca kesin bir delile dayanıyor yahut durum ve koşullar gerektiriyorsa, mahkeme gerekçesini açıkça belirtmek şartıyla teminat alınmamasına da karar verebilir. Adli yardımdan yararlanan kimsenin teminat göstermesi gerekmez. Asıl davaya ilişkin hükmün kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbir kararının kalkmasından itibaren bir ay içinde tazminat davasının açılmaması üzerine teminat iade edilir”. Somut olayda mahkemece şirketin mal varlığına tedbir uygulanmasına rağmen teminat belirlenmemiş ve teminatın alınmamasına ilişkin her hangi bir gerekçe oluşturulmaksızın, takdiren teminat alınmaksızın tedbir kararı verilmesi yerinde değildir. Bu durum yeniden yargılamayı gerektirmediğinden ve davacının da davalı şirketin ortağı olduğu dikkate alınarak dairemizce, istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu ara kararının teminat yönünden düzeltilmek üzere kaldırılmasına, tedbir talebinin dairemizce yeniden karara bağlanmasına, ve ihtiyati tedbir talebinin teminat karşılığı kabulüne dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle; Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KISMEN KABULÜ ile ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbire dair 14.01.2021 tarihli ara kararının teminat yönünden düzeltilmek üzere kaldırılarak, ihtiyati tedbir talebi hakkında Dairemizce yeniden karar verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin TTK’nın 636/4 ve HMK’nın 389 vd. maddeleri uyarınca teminat karşılığı kabulü ile davalı şirkete ait olup tapu siciline kayıtlı taşınmaz malların ve trafik siciline kayıtlı araçların üçüncü kişilere devir ve temlikinin ihtiyati tedbir yoluyla önlenmesine, 2-İhtiyati tedbir kararı nedeniyle davalının muhtemel zararlarının teminat altına alınması amacıyla; takdiren 100.000,00 TL nakit teminatı ilk derece mahkemesi veznesine yatırması yada aynı tutarda kesin ve süresiz banka teminat mektubunu ilk derece mahkemesine ibraz etmesi için davacı vekiline bir haftalık kesin süre verilmesine; sürenin, iş bu kararın ilk derece mahkemesince davacı vekiline tebliğ tarihinden başlamasına, 3-Verilen kesin süre içinde teminatın yatırılmaması halinde, tedbir kararının kendiliğinden kalkmış sayılmasına ve tedbirin kalktığının ilgili sicil müdürlüklerine ilk derece mahkemesince bildirilmesine; iş bu kararın davacı vekiline tebliğinin ihtar yerine geçmesine, 4-Davalı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına,5-Davalı vekili tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf karar harcının, talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,6-Davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2. ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.18.03.2021