Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2240
KARAR NO: 2022/56
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20.05.2021 ve 31.05.2021 Tarihli ara kararlar.
NUMARASI: 2021/91 E.
DAVA: Tazminat (Banka yöneticisinin sorumluluğundan kaynaklı)
BİRLEŞEN İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN
2021/529 ESAS 2021/609 KARAR SAYILI DOSYASI
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
Taraflar arasındaki davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebinin reddine, ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verildiği, itiraz üzerine ihtiyati hacizin kaldırılmasına karar verildiği, davacının ikinci kez ihtiyati haciz talebinin reddine karar verildiği, geçici hukuki korumaya ilişkin bu ara kararlarına karşı taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmakla, dava dosyası incelendi, gereği düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, davasında özetle; Müflis Bankanın 03.02.2015 tarihinden beri TMSF’nin yönetiminde olduğunu, TMSF tarafından … Bankası ortaklarından bir kısmını temettü dışındaki ortaklık haklarının TMSF tarafından kullanılacağına karar verildiğini ve bunu teminen yeni yönetim kurulunun atandığını, müflis Banka-Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından bankanın müşterisi … firmasına verilen kredilerin incelendiğini ve soruşturma raporunun hazırlandığını, firmanın kredibilitesi hakkında banka nezdinde olumlu bir veri bulunmadığını, firmaya kredi teklif ve tahsis süreçleri esnasında mali tahlil veya fizibilite çalışması yapılmadığını, limit tahsisinin “ana para limit tahsisi” olarak yapıldığını ve firmadan eksik teminat alındığını, dosyaya mübrez 25.07.2017 tarihli kat ihtarnamesindeki kat bakiyesini 14.987.263 USD’lik kısmının firmaya kullandırılan 12.000.000 USD tutarlı krediye ilişkin olduğunu, bu kredinin tek teminatının …’a ait katılım hesabı bakiyesi olduğunu, bu bakiye mahsup edildikten sonra müflis bankanın zararının dava tarihi itibariyle 2.937,123,72 USD ve 1.198,85 TL olduğunu, davalıların eylemlerinin ayrıca zimmet suçunu oluşturduğunu, bu hususta ceza soruşturmasının yürütüldüğünü belirterek; müflis bankanın uğradığı 2.937,123,72 USD’nin ve 1.198,85 TL zararın, dava tarihinden itibaren mevduata uygulanan en yüksek faiz oranına göre hesaplanacak faiziyle birlikte, davalılarından müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, aynı zamanda davalıların hak alacak ve mal varlıkları üzerine teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili, savunmasında özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, iflas halindeki davacının yargılama giderlerini karşılayacak teminat göstermesi gerektiğini, müvekkilinin bulunduğu yönetim kurulunun 06.01.2011 tarihli kararla 12.000.000 USD kredi tahsisi ile ana para risk tutarında nakit blokaj alınmasına karar verdiğini, 12.000.000 USD’lik kredi için 13.000.000 USD’lik mevduat rehni tesis ettiğini, bunun dışında müvekkili döneminde başka bir kredi kullandırılmasının söz konusu olmadığını, müvekkilinin kredi kullanımından iki ay sonra 10.03.2021 tarihinde bankadan ayrıldığını, dolayısıyla müvekkilinin yeni yönetim kurulunun tahsis ve kredi kullanım koşullarında yaptığı değişiklikten sorumlu tutulamayacağını, kaldı ki 2012 tarihli genel kurulda yönetim kurulu üyelerinin ibra edildiğini, 12.000,000 USD’lik kredi için 13.000.000 USD’lik mevduat rehni alındığını, kredini teminatının nakit blokaj olması sebebiyle 12.000.000 USD’nin kredi kullanımında teminat açığı söz konusu olmadığını, müvekkilinin bankadan ayrıldığı 10.03.2011 tarihinden sonraki yönetim kurulu tarafından tahsis edilen 3.500.000 USD ek kredi limiti ve vadesi gelen taksit tutarlarının blokajdan tahsis edilebilmesi aşamasında kredi koşulları değiştirilerek yeni bir kredi ilişkisi içerisine girildiğinden ortaya çıkan sonuçlardan müvekkilinin sorumlu olamayacağını beyan ederek, davanın ve tedbir talebinin reddini talep etmiştir. Davalı … vekili, savunmasında özetle; davanın öncelikle zamanaşımı sebebiyle usulden reddine karar verilmesini, HMK’nın 84, 323 ve 114/1.ğ maddeleri uyarınca yargılama giderleri için teminat göstermek üzere davacıya kesin süre verilmesini, teminat yatırılmadığı takdirde dava şartı yokluğundan davanın esasına girilmeyeceğini, 12.000.000 USD’lik kredi için 13.000.000 USD’lik mevduat rehin alındığını, kredinin teminatının nakit blokaj olması sebebiyle de 12.000.000 USD’lik kredi kullandırımında teminat açığı söz konusu olmadığını, nakit karşılığı tahsis edilen kredi olması hasebiyle ilgili yönetmelik gereğince hesap durumu belgesi ve mali tahlil raporu gerekliliği bulunmadığını, bankanın kasıtlı ve suni olarak alacağın artmasını temin ettiğini, 2011 yılında tahsis edilen krediyi 2017 yılında kat ettiğini, hesap kat’ına rağmen dava tarihine kadar nakit blokajı çözümlemediğini, teminattaki ipoteğin paraya çevrilmemesi sebebiyle alacağın tamamına temerrüt faizi işlettiğini belirterek, bahsi geçen sebeplerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … Vekili, savunmasında özetle; müvekkiline yapılan tebligatın usulsüz olduğunu, davacının iddia edilen zarara konu olayın 2011-Ocak ayında meydana geldiğini, davanın zamanaşımı süresi geçtikten on yıl sonra açıldığını, müvekkilinin bankayı zarara uğrattığı iddia edilen ek kredi tahsislerine ilişkin yönetim kurulu kararı ile 3.500.000 USD ek kredi tahsisi için banka tarafından daha önceden kullandırılan 12.000.000 USD ana kredinin teminatı olan 12.000.000 USD tutarında mevduat rehininin 1.000.000 USD arttırılarak 13.000.000 USD ‘ye çıkarılmasına, ayrıca kredi borçlusu firmanın ABD New York’ta bulunan okul binası üzerine birinci dereceden 4.500.000 USD gayrimenkul ipoteği tesis edilmesine karar verilmiş olup ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibin henüz kesinleşmemiş olduğunu, ortada henüz bir zarar olmadığından dava açılmasında hukuki yarar bulunmadığını, müvekkilinin imzası bulunan kredi tahsis kararlarının bankacılık mevzuatına ve bankacılık teamüllerine uygun olduğunu, 12.000.000 USD kredi tahsisi için anapara risk tutarında nakit blokaj alınmasına karar verildiğini, ancak 12.000.000 USD’lik kredi için 13.000.000 USD ‘lik mevduat rehini tesis edilerek kredi kullandırılmış olduğunu, zarar ortaya çıkarsa dahi bankanın bu ihmalleri dikkate alınarak müvekkilinin sorumlu olup olmayacağının tespit edilmesi gerektiğini, 2012 yılında yapılan genel kurulda yönetim kurulu üyelerinin ibra edildiğini belirterek, bahsi geçen sebeplerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … vekili, savunmasında özetle; davacı tarafından iddia edilen zarara konu olayın 2011 – Ocak ayında meydana geldiğini, davanın ise zamanaşımı süresi geçtikten on yıl sonra 05.02.2021 tarihinde açıldığını, müvekkilinin 29/01/2010-22/11/2012 tarihleri arasında, Müflis Bankanın yönetim kurulu üyesi olduğunu, müvekkilinin sadece 06.01.2011 tarihli kredi tahsisine ilişkin krediyi kullandırıldığını, … Firmasına tahsis edilen kredinin kullandırımının bankacılık mevzuatına tamamen uygun yapılmış olup teminat açığına da sebebiyet verilmeediğini, kullandırılan kredinin teminatının nakit blokaj olması nedeniyle 12.000.000 USD tutarında kredi kullandırımında teminat açığı olmadığını, TMSF tarafından görevlendirilen davacı müflis Banka yönetimi tarafından hiçbir girişimde bulunulmadığını, kredi zararının oluşmasının engellenmediğini, ayrıca, 2012 yılında yapılan genel kurulda yönetim kurulu üyelerinin ibra edildiğini, ihtiyati hacze kararına gerekçe gösterilen soruşturma raporunun müflis bankanın çalışanı tarafından hazırlanmış taraflı bir rapor olduğunu, alacak iddiasının yargılamayı gerektirmekte olup somut olayda ihtiyati haciz kararı verilmesinin mümkün olmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi, ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği 10.02.2021 tarihli ara kararıyla; “…Kanun hükmü, tedbirin sadece dava konusu olan şey hakkında verilebileceğini düzenlemiştir. Davanın konusu olmayan mal varlığı hakkında tedbir kararı verilemez. Para alacağı için açılan davada, mal varlığı üzerine tedbir konulamaz. Koşulları varsa, ihtiyati haciz hükümlerinden yararlanılabilir. Yargıtay’ın emsal içtihadında da durum bu yöndedir (Yargıtay 19. HD. 2012/16760 E-2013/3136 K.sayılı, 19/02/2013 tarihli kararı). Yine, Yargıtay 21.HD.’nin E. 2015/5842, K. 2015/8588 sayılı, 20.4.2015tarihli kararında belirtildiği üzere: ‘…Amaç bakımından ihtiyati tedbir, aynı uyuşmazlık konusu olan taşınır veya taşınmaz malların devrinin önlenmesi, dava sonuna kadar aynen muhafaza edilmesi veya bir tehlike yahut zararın önlenmesi amacıyla HMK’nın 389 vd. maddelerinde öngörülen durumlarda başvurulan bir yol olduğu halde, ihtiyati haciz, bir alacağın tahsilini temine yarayan bir vasıtadır. İhtiyati hacizde, ihtiyaten haczedilen mal ve haklar, alacaklının açtığı veya yaptığı veya açmayı yahut yapmayı düşündüğü dava veya icra takibinin konusu değildir. Halbuki ihtiyati tedbirde, hakkında tedbir kararı alınan şey, esasen asıl davanın konusudur. ‘ Açıklanan sebeplerle dava konusu edilmeyen mallar üzerine tedbir konulmasının mümkün olmadığı, tedbir talebinin reddi gerektiği ancak İİK’nun 257-258. maddeleri kapsamında alacağın denetim raporu ile yaklaşık olarak ispat edildiği ve davacının talebinin ihtiyati haciz istemini de kapsadığı kanaatine varılmakla..” gerekçesiyle; davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine, davacının ihtiyati haciz talebinin kabulü ile alacağın rehinle temin edilmemiş olması ve mevcut kanıtlara göre istem kanuna uygun görülmüş olmakla, 20.861.532,64 alacak yönünden, 5411 sayılı kanunun 140. maddesi gereği teminatsız olarak, İİK’nın 257/1. maddesi gereğince borçluların menkul ve gayrimenkul malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarından borca yetecek miktarının İİK’nın koyduğu sınırlar içinde ihtiyaten haczine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı … vekili ve davalı … vekili itiraz etmişlerdir. İhtiyati hacze itiraz eden davalı … vekili, itiraz dilekçesinde özetle; önceki beyanlarını tekrarlamış ve davacının dava dilekçesinde ihtiyati haciz değil ihtiyati tedbir talep ettiğini, ihtiyati haciz kararına dayanak denetim raporunun davacının kendi çalışanı tarafından hazırlandığını, kredi tahsis kararında kredinin ana para risk tutarının üzerinde nakit blokajlı olarak tahsis edildiğinin sabit olduğunu, zira 12.000.000 USD için 13.000.000 USD’lik mevduat rehni alındığını, zarar varsa ispatının yargılamaya muhtaç olduğunu, müvekkilin genel kurulda ibra edildiğini ve yine müvekkilinin mal kaçırma şüphesinin bulunmadığını beyanla karara itiraz etmiştir. İhtiyati hacze itiraz eden … vekili, itiraz dilekçesinde özetle; müvekkilinin yer aldığı yönetim kurulunun 06.01.2011 tarihli kararında 12 milyon USD kredi tahsisi ile ana para risk tutarının üzerinde -nakit blokaj- alınmasına karar verildiğini, tahsis edilen kredi kullandırımının Bankacılık mevzuatına tamamen uygun yapıldığını, teminat açığına sebebiyet verilmediğini ve müvekkilinin genel kurulda ibra edildiğini, daha sonra bilahare 3.500.000,00 USD ek limit tahsis edildiğini, ancak kullandırım yapılmadığını, Ek limit tahsisi kapsamında müşterinin değerli taşınmazında 4.5milyon USD’lik ipotek tesis edildiğini, kredi kullandırımın %100’ünün üzerinde teminatlı olduğunu, müflis banka iflas idaresinin, kötü niyetle krediyi kat etmeyi ertelediğini, bu ipoteğin paraya çevrilmesi için işlem başlatmadığını, müvekkilinin FETÖ/PYD soruşturması kapsamında hakkında yakalama/arama/tutuklama kararı da bulunmadığını, kredinin ana para risk tutarının üzerinde nakit blokajlı olarak tahsis edildiğinin sabit olduğunu, firmanın bilanço, gelir tablosu, nakit akışı vb. mali durumunu yansıtan bir belge alınmadığı yönündeki iddianın yasal dayanağının olmadığını, kredi teminatında 4.5 milyon USD tutarlı ipotek bulunduğunu, ipotekli taşınmazın halen paraya çevrilmediğini, ihtiyati haciz kararına dayanak soruşturma raporunun davacının kendi çalışanı tarafından hazırlandığını, müvekkilinin genel kurulda ibra edildiğini, ibra kararının varlığına rağmen müvekkiline sorumluluk atfedilmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle ihtiyati haciz kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN İSTİNAFA KONU ARA KARARLARI İlk Derece Mahkemesi, itirazı değerlendirdiği 20.05.2021 tarihli ara kararıyla; “..Talep ,kredi tahsisi nedeniyle oluşan banka zararının tahsili istemine ilişkin olup itiraz edenler tarafından kredi tahsisi sırasında kredi tutarını aşan kısım kadar nakit blokaj alındığı hususunda ihtilaf bulunmadığından davalılardan talep edilebilecek zararın varlığı ve miktarı konusunda bilirkişi incelemesi yapılması gerektiği anlaşılmakla ihtiyati hacze itirazın kabulüne karar vermek gerekmiştir…” gerekçesiyle, ihtiyati hacze itirazların kabulüne, itiraz edenler … ve … aleyhine verilen ihtiyati haciz kararının kaldırılmasına, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesine konu ikinci bir ara karar daha vardır: İhtiyati haciz isteyen davacı Müflis … Bankası A.Ş. İflas İdaresi vekili, 21/05/2021 tarihli dilekçesi ile; mahkemece daha önce ihtiyati haciz kararı verilmiş ise de Covid tedbirleri nedeniyle verilen kararın haberdar olunmaması nedeniyle on günlük sürede infazının talep edilemediğini, dosya kapsamında ihtiyati haczin koşulların devam ettiğinden, yeniden ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi, bu talebi değerlendirdiği 31.05.2021 tarihli ara kararı ile; ”…davacı tarafından talep edilen alacağın varlığı ve miktarı konusunda bilirkişi incelemesi yapılması gerektiği, alacağın yaklaşık olarak ispat edilemediği …” gerekçesiyle, ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiştir. Bu ara kararına karşı da davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesinin konusu, davacı vekilinin, 20.05.2021 ve 31.05.2021 tarihli ara kararlarına yönelik istinaf başvurularıdır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, 20.05.2021 tarihli ara kararına karşı verdiği istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve dosyada Mübrez BDDK ve MASAK raporlarında ve bunlara dayanılarak hazırlanmış Banka Teftiş Kurulu Başkanlığı raporunda Kredi tahsis sürecinin usulsüz olduğunun, Kullandırılan kredi ile FETÖ/PDY terör örgütünü fonlamış olduğunun, kredi nedeniyle bankanın zarara uğradığının tespit edildiğini, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bizzat bu krediye dayanılarak müflis bankaya karşı kamu davası açılmış olup bankanın terör örgütünü finanse ettiği gerekçesiyle tüm mal varlığının müsaderesinin talep edildiğini, 29.04.2021 tarihli ihtiyati haciz oturumundaki sözlü beyanlarında, kredi müşterisine kullandırılan kredide dört yıl geri ödemesiz tahsis yapıldığını, bu şartların bankacılıkta emsali olmadığını, alınan nakit blokajın bu periyotta oluşacak zararı karşılamadığını, bu yüzden nakit blokaj ile tahsil durumunun bulunmadığının beyan edildiğini, Nakit blokaj konusunda taraf beyanlarına bakıldığında, davalı …’ in dahi yetersiz blokaj alındığını yazılı ve imzalı beyanı ile ikrar ettiğinin dosya kapsamı ile sabit olduğunu, Mahkemenin nakit blokaj alındığını belirtirken konunun detayına girmediği için bu blokajın zarara neden olduğu hususunun kararda anlaşılamadığını, BDDK-MASAK-Teftiş Kurulu raporlarında bu konuya özel hazırlanmış bölümlerin mevcut olduğunu, Mahkemece gözetilmeyen diğer hususun ise TMSF’ye devredilmekle kamu zararı haline gelen 20 milyon TL’yi aşkın zararın ihtiyati haciz kararı kaldırıldıktan sonra davalılardan nasıl tahsil edileceği noktasında olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin ihtiyati hacze itirazın kabulüne dair 20.05.2021 tarihli ara kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve ihtiyati hacze itirazın reddine karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili, 31.05.2021 tarihli ara kararına karşı verdiği istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve daha önce dosyadaki delil durumuna göre ihtiyati haciz kararı verildiğini, kararın taraflarına tebliğ edilmediğinden Pandemi süreci nedeniyle kararı on günlük yasal süre içinde öğrenme ve infaz etme imkanları olmadığını, 21.05.2021 tarihli dilekçe ile yeniden ihtiyati haciz kararı verilmesi talep ettiklerini, mahkemece bu sefer delil durumunda bir değişiklik olmamasına rağmen davalıların beyanı ile yetinilerek, taleplerinin reddedildiğini, Davaya taraf olmayan BDDK ve MASAK kurumlarının hazırlamış olduğu dosyaya mübrez raporlarda, dava konusu kredinin tahsisi aşamasında usulsüzlükler yapıldığını, bu kredi ile FETÖ/PDY’ ye mali kaynak aktarıldığının ve bankanın zarara uğratıldığının tespit edildiğini, bu raporlara dayanılarak müvekkili müflis bankanın teftiş kurulu başkanlığı tarafından üçüncü bir rapor hazırlandığını ve toplanan deliller ile ihtiyati haciz talepli mali sorumluluk davasının ikame edildiğini, Davalıların bir kısmının, haklarındaki soruşturmalar nedeniyle yargılamaya katılamamış olup, katılanlardan … hakkında üç farklı savcılık soruşturması bulunduğunu ve kredi tahsis kararında imzası olduğunu, Mahkemenin ilk kararında teftiş raporlarının yeterli görülüp, ikinci kararda görüş değiştirilmesinin gerekçesinin açıklanmamış olduğunu İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından bizzat …’a kullandırılan krediyle ilgili olarak müflis banka’ya karşı “bankanın terör örgütünü finanse ettiği gerekçesiyle” tüm mal varlığının müsaderesi talepli kamu davasının ikame edildiğini (İstanbul 24. Ağır Ceza Mahkemesi 2021/165 E sayılı dosyası), Bankanın teftiş kurulu tarafından teftiş raporu hazırlanırken davalılara savunma talep yazısı gönderildiğini ve davalı …’in yazılı savunmasında kredi tahsis kararının usulsüz olduğunu detaylı şekilde açıklayarak kabul etmiş olduğunu, Bu kredinin tek maddi teminatının…’a ait katılım hesabı olup, bu teminat mahsup edildikten sonra, bu krediden kaynaklı müflis bankanın zararının dava tarihi itibariyle 2.937.123,72 USD’ (25 Milyon TL) olduğunu, Mezkur kredi için riski karşılayan (kar dahil limitli) nakit teminat alınmadığını, sadece ana parayı karşılayan (ana para limitli) nakit teminat alındığını, yani kullandırılan kredinin sadece ana parası için teminat alındığını, bankanın kâr payı zararının teminatsız kaldığını, …’in teftiş incelemesi sırasında yazılı olarak verdiği savunmasında kâr dahil limit tahsis yerine ana para limit tahsisi yapılmasının yeterli nakit teminat elde edilememesinden kaynaklandığını açıkça ikrar ettiğini, dosyaya mübrez teftiş raporunda da bu usulsüzlüğü açıklayan bölümler mevcut olduğunu, Mahkemece önce yukarıdaki olgulara dayanılıp ihtiyati haciz kararı verildikten sonra, delil durumunda bir değişiklik olmamasına rağmen (hatta açılan müsadere davası ile banka zararı terör finansmanı ile bağlantılanmasına rağmen) alacağın yaklaşık olarak ispat edilemediği gerekçesiyle ihtiyati haciz talebimizin reddedilmesinin yanılgılı ve dosya kapsamına aykırı olduğunu, banka zararı teftiş rapor ve banka kayıtları ile sabit olup, sırf davalıların sözlü savunmalarına itibar edilerek 25 milyon TL’yi aşan zararın yokluğu sonucuna varılamayacağını, bu şekilde büyük bir meblağa tekabül eden ve üç farklı rapor ile desteklenen kamu zararının dava sonuna kadar güvenceye alınmasından ibaret ihtiyati haciz kararının yetersiz ve hatalı gerekçe ile reddedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Yukarıda açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin ihtiyati haciz talebinin reddine dair 31.05.2021 tarihli ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ara kararın kaldırılmasına ve ihtiyati haciz taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TMSF yönetimindeki müflis bankanın, davalı barka yöneticileri tarafından kullandırılan usulsüz kredi nedeniyle zarara uğratıldığı iddiasına dayalı olarak, yöneticinin sorumluluğu nedeniyle tazminat davasıdır. Davacı vekili, dava içinde geçici hukuki koruma talebinde bulunmuş, ilk derece mahkemesince bu konuda verilen 20.05.2021 ve 31.05.2021 tarihli ara kararlara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süreleri içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/529 E- 2021/609 K sayılı dosyasının eldeki dava dosyası ile birleştirildiği görülmekle, söz konusu dosyanın incelenmesinde; davacı müflis bankanın dava dilekçesinde eski yönetim kurulu üyeleri olan davalı gerçek kişileri müflis bankayı 2.937.123,72 USD+1.198,85 TL zarar uğratması nedeniyle 31.03.2012 tarihli genel kurul toplantı tutanağının 6. maddesi ile davalıların ibrasına dair kararın iptalini talep etmiş oldukları anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince, asıl davada davanın alacak davası olduğundan bahisle ihtiyati haciz talebinin teminatsız şekilde kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalılar … ve … tarafından söz konusu davaya itiraz edilmiş itiraz murafalı şekilde değerlendirilmiş ve ihtiyati haciz kararı 20.05.2021 tarihli ara kararla kaldırılmıştır. Bunun üzerine davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekilince 21/05/2021 tarihli dilekçesinde yer alan sebeplerle yeniden ihtiyati haciz talep edilmiş ilk derece mahkemesince 31/05/2021 tarihli ara kararı ile talep reddedilmiştir. Bunun üzerine davacı vekilince yasal süresi içerisinde bu ara karara karşı da istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava dosyasının ekinde müflis … Bankası A.Ş. Teftiş Kurulu Başkanlığı’nın 25.08.2020 tarihli … numaralı … soruşturma raporu bulunmakla, raporun incelenmesinde; söz konusu raporda Masak ve BDDK tarafından tanzim edilmiş raporlardaki bilgilere yer verildiği, sonuç olarak nakit blokaj karşılığında kullandırılan 12.000.000 USD kredi kaynaklı 2.425.682,40 USD zarara ilişkin 30.09.2010/1790-06.01.2011/1872-13.01.2011/1880 tarih ve numaralı yönetim kurulunda imzası bulunan yönetim kurulu üyelerinin sorumluluk miktarları belirtilmiş, ipotek karşılığında kullandırılan 3.5 Milyon USD kredi kaynaklı 4.037.544,35 USD + 23.625 TL zarar hesaplanmış ve 3.5 Milyon USD tutarındaki kredi tahsislerine ilişkin 14.07.2011/2065-23.02.2012/2240 tarih ve numaralı yönetim kurulu kararlarında imzaları bulunan yönetim kurulu üyelerinin de sorumluluk miktarları belirtilmiştir. Henüz ilk derece mahkemesindeki yargılamada bilirkişi incelemesi yapılmadığı anlaşılmaktadır. İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığının 2020/206285 soruşturma nolu dosyasının UYAP sistemi üzerinden incelenmesinde; müştekinin davacı, şüphelilerin davalılar oldukları, davalıların üzerine atılı 5411 sayılı Bankacılık Kanunum.160/3’de düzenleme bulan zimmet suçundan ötürü cezalandırılmaları için şikayette bulunduğu, soruşturmanın sürdüğü görülmektedir. Dava dilekçesine ekli 30.05.2015 tarihli 29371 sayılı Resmi Gazete’de, … Bankası A.Ş.’nin TMSF’ye devredilmiş olduğuna ilişkin karar bulunmaktadır. Kadıköy … Noterliğinin 25 Temmuz 2017 tarihli ihtarnamesinde, keşidecinin … Bankası A.Ş., muhatabın … olduğu, ihtarnamenin konusunu 24.07.2017 tarihi itibariyle 1.231.182,52 USD vadesi geçmiş taksit tutarı ile 56.367,78 USD vade farkı gecikme zammı olmak üzere 1.287.550,30 USD geçmiş dönem ödenmemiş kredi borcunun, 23.625 TL ekspertiz masrafının ve böylece belirtildiği şekilde toplam 23.625,00 TL ve 1.287.550,30 USD gecikmiş dönem borcunun bulunduğu belirtilmekle söz konusu borcun ödenmesinin ihtar edildiği anlaşılmaktadır. Yine dosya içerisindeki 15.02.2016 tarihli ihtarnamede; keşidecinin … Bankası, muhatabın … olduğu, …’un 15.02.2016 tarihi itibariyle 384.080,71 USD gecikmiş borç kapsamında ABD’de yer alan New York’ta kain gayrimenkuller için 4.500.000 USD tutarlı ipotekle sorumluluğun bulunduğu belirtilmektedir. Dava dilekçesinde … firmasına 30.09.2010 tarihinde 1790 sayılı, 06.01.2011 tarihinde 1872 sayılı, 13.01.2011 tarihinde 1880 sayılı, 14.07.2011 tarihinde 2065 sayılı, 23.02.2011 tarihinde 2440 sayılı yönetim kurulu kararları ile mutelif krediler kullandırıldığı anlaşılmaktadır. Dava dilekçesine ekli müflis … Bankası A.Ş. Teftiş Kurulu Başkanlığının 25.08.2020 tarihli raporu mevcuttur. Dosya içerisindeki Teftiş Kurulu Raporunun Masak ve BDDK raporları gözönünde bulundurularak ve bu raporlar esas alınarak hazırlandığı anlaşılmaktadır. İİK’nın 257 vd. maddelerinde yazılı ihtiyati haciz koşullarının mevcut olup olmadığının değerlendirilmesinede; İİK’nın 258.maddesi uyarınca, ihtiyati haciz talep eden alacaklı, alacağın varlığı ve miktarı konusunda kanaat oluşturacak belgeleri mahkemeye sunmakla yükümlüdür. Somut olayda, davacının tazminat talebi, davalı banka yöneticilerinin yeterli teminat alınmadan kredi kullandırmak suretiyle bankaya zarar verdikleri iddia edilmekte, davalılar ise yeterli teminat alındığını, işlemlerde usulsüzlük bulunmadığını savunmaktadır. Davacının usulsüzlük ve zarar iddiaları ile ilgili halen devam etmekte olan savcılık soruşturmaları olduğu, davalı yönetim kurulu üyelerinin usulsüz işlem yapıp yapmadıkları, zarara sebebiyet verip vermedikleri, dosyadaki soruşturma raporları, ceza soruşturma kapsamı ve mahkemece yapılacak yargılamada alınacak bilirkişi raporlarıyla açıklığa kavuşacaktır. Yargılama sürecinde toplanacak delillere va alınacak bilirkişi raporlarına göre kredi işlemine yönelik olarak yönetim kurulu üyelerinin karıştığı bir usulsüzlük neticesi oluşan zararın yaklaşık ispat düzeyinde tespit edilmesi durumunda, talep halinde ihtiyati haciz hususunun yeniden değerlendirilebileceği, zira ilk derece mahkemesindeki yargılamada da henüz bilirkişi raporunun dosyaya sunulmadığı, Teftiş Kurulu Raporunun ve diğer raporların denetlenerek tüm dosya kapsamı ile birlikte değerlendirilmesi gerektiği, iddia ve savunmaların yargılamaya muhtaç olduğu gözetilerek, bu aşamada ihtiyati haciz açısından yaklaşık ispat oluşmadığı kanaatine varılmıştır. İlk derece mahkemesince verilen, 20.05.2021 tarihli ara kararının isabetli olduğu yönünde kanaat oluşmuştur. Davacı vekili sözkonusu red kararından bir gün sonra, yeniden ihtiyati haciz talebinde bulunmuş, mahkemece, ara karar tarihi itibariyle dosya içerisindeki mevcut delil durumuna göre İİK’nın 258.maddesinde aranan yaklaşık ispatın mevcut olmadığı gerekçesiyle ihtiyati haciz talebinin reddine ilişkin 31.05.2021 tarihli ara kararın da isabetli olduğu kanaatine varılmıştır. Bir kısım borçluların ihtiyati hacze itiraz etmemiş olmalarına rağmen davacı vekilinin, ihtiyati haciz kararının bunlar yönünden süresi içinde infaz etmemesi nedeniyle, ihtiyati haciz kararının kendiliğinden kalktığı anlaşıldığından, bunlar hakkındaki yeni ihtiyati haciz talebinin, dosyadaki mevcut delil durumuna göre yapılmasında ve talebin reddine karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmamıştur. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin 20.05.2021 tarihli ara karara ve 31.05.2021 tarihli ara karara karşı yapmış olduğu istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklanan nedenlerle; 1- Davacı vekilinin, ilk derece mahkemesinin 20.05.2021 ve 31.05.2021 tarihli ara kararlarına yönelik istinaf başvurularının HMK’nın 353/1.b.1, İİK’nın 258/3 ve 265/5. maddeleri uyarınca, ayrı ayrı esastan reddine, 2-İhtiyati haciz talep eden davacı harçtan muaf olduğundan, harç alınmasına yer olmadığına, 3-İhtiyati haciz talep eden davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1, 258/3 ve 265/5. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 20.01.2022
KANUN YOLU:HMK’nın 362/1.f, İİK’nın 258/3 ve 265/son maddeleri gereğince karar kesindir.