Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/2219 E. 2021/1692 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2219
KARAR NO: 2021/1692
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/09/2021
NUMARASI: 2021/346 E. – 2021/692 K.
DAVANIN KONUSU:Şirketin İhyası
Taraflar arasında görülen şirketin ihyası davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen hükme karşı davalı tasfiye memuru vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkilleri tarafından ihyası istenen şirket aleyhine İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/353 E sayılı dosyasında destekten yoksun kalma ve manevi tazminat talepli dava açıldığını, mahkemece 06.03.2019 tarih ve 2019/185 Karar sayılı ilamla tazminata karar verildiğini, kararın davalılardan … Sigorta A.Ş. tarafından istinaf edildiğini ve dosyanın bölge adliye mahkemesinde olduğunu, diğer davalılar … ve … Ltd.Şti’nin davayı istinaf etmemesi nedeniyle bu davalılar açısından kararın kesinleştiğini, ilama bağlı alacağın tahsili amacıyla İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile başlatılan takipte, … Ltd. Şti’nin mal kaçırma kastıyla tasfiye edildiğinin belirlendiğini, davalı tasfiye memurunun ihyası istenen şirketin tasfiye işlemlerini gerektiği gibi tamamlanmadığını ileri sürerek, … Ltd.şti’nin tüzel kişiliğinin ihyasını karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü vekili, cevap dilekçesinde özetle; müvekkilince TTK’nın 32 ve Ticaret Sicil Yönetmeliği’nin 34. maddesi çerçevesinde işlem yapıldığını, tasfiye sürecinde yetki ve sorumluluğun şirketin tasfiye memurunda olduğunu, vadesi gelmeyen borçlarda ihtilaflı veya şarta bağlı borçların notere tevdii yada kafi bir teminat ile karşılanması gerektiğini, bu yapılmadan şirketin tasfiye süreci sonuçlandırılarak bakiyenin pay sahiplerine dağıtılarak şirketin terkini halinde terkin işleminin iptali ile şirket tüzel kişiliğinin ihyası gerektiğini, ancak belirtilen eksikliklerin sicil müdürlüğünce tespitinin mümkün olmadığını, bu nedenle müvekkilinin açılmasına sebebiyet vermediği bir davada yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Diğer davalı davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerin değerlendirilmesine göre, ihyası talep edilen şirket hakkında devam eden icra takibi olması sebebiyle, dava konusu şirketin tasfiyesinin tamamlanmamış olduğu anlaşıldığından davanın kabulüne, dava konusu şirketin ihyasına, son tasfiye memuru olan davalı …’ün tasfiye memuru olarak atanmasına, davalı Ticaret Sicil Müdürlüğü yasal hasım olması sebebiyle işbu davalı yönünden davacı lehine yargılama gideri ve vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmiştir. İstanbul BAM 12. HD. 2018/970 E, 2018/698 K. Sayılı ilamı ‘…Tasfiye sürecinde tasfiyenin gereği gibi yapılmasından davalı tasfiye memuru sorumlu bulunduğundan davada taraf sıfatı bulunduğu, davalı tasfiye memuru aleyhine davanın kabulü nedeniyle vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi HMK 326/1 gereği olduğu gözetilerek; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün davacı yargı gideri bakımından kaldırılarak yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tasfiye memurundan tahsiline karar verilmiştir.’ İstanbul BAM 13.HD. 2020/94 E, 2020/698 K. Sayılı ilamı ‘.. Belirtilen yasa maddesinde açıkça düzenlendiği üzere; tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa davaya dayanak olan işlemlerin sonuçlandırılmasına münhasır olarak şirketin yeniden tescili talebi ile işbu davanın açılıp görülmesi mümkündür. Davacının açtığı dava sonucunda davanın kabulüne karar verildiği taktirde tasfiye işlemlerinin eksiksiz olarak tamamlandığından bahsedilemeyecektir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2015/1277 E.) Davacının şirket aleyhine açtığı dava sonuçlanmadığına göre tasfiye eksik yapılmıştır. İlanlara başvurulmamış olması sonucu değiştirmez. İhya davası şirketin aktif hale gelmesi için değil, söz konusu hukuk davasına münhasır olmak üzere davanın sonuçlandırılması ve sonrasında tasfiyenin tamamlanmasını temin için açılmıştır. Tasfiye işlemi eksik yapıldığı ve davacının dava açmasına sebebiyet verildiği için yargılama giderlerinin tasfiye memuru üzerinde bırakılmasında ve vekalet ücreti takdirinde bir usulsüzlük yoktur.’ gerekçeleri ile tasfiye memurunun vekalet ücretinden ve yargılama giderinden sorumlu olduğu belirtilmiştir. İstanbul BAM 12. HD. 2017/897 E,2017/645 K. Sayılı ilamında ‘…Somut olayda ; terkin olunan şirketin eski çalışanı olan davacının eksik gösterilen sigortalı hizmet tesbiti davası açıldığı ,davanın sürdürülebilmesi için davacı vekiline davalı şirketin tüzel kişiliğinin ihya davası açmak üzere süre verildiği, açılan bu davanın görülebilmesi için şirketin tüzel kişiliğinin ihyasına, tasfiye memuru atanarak tescil ve ilanına karar verildiği , tasfiyeden sonra dava açılmış olsa da davacı bakımından tasfiyenin usulune uygun sonlandığının kabul edilemeyeceği , şirketin alacağı ve borcu bulunmadığı bu sebeble ihyasında hukuki yarar bulunmadığı savunmasının dinlenebilir olmadığı , ,toplanan tüm delillere göre TTK 547 maddede ki ek tasfiye koşullarının gerçekleştiği kanaatına varan mahkemenin takkdirinde isabetsizlik olmadığı,ihya ve yeniden tasfiye memuru atanmasına ve tasfiye usulune uygun sonlandırılmadığından davalı tasfiye memurunun HMK 326/1 gereği yargı gideri aleyhine hüküm verilen davalıdan alınacağından istinaf sebebleri yerinde bulunmamakla davalı tasfiye memuru vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.’ belirtmiştir. İstanbul BAM 13. HD. 2018/1670 E, 2019/1527 K. Sayılı ilamında ‘..Tasfiye yapıldığı tarih itibariyle usulüne uygun yapılmış olsa bile tasfiye sonrası açılan davanın yürütülmesi amacıyla şirketin ihyası yasal zorunluluktur. Tasfiyede ilanların yapılmış olması, davacının tasfiye memuruna başvurmaması sonucu değiştirmez. Davacının şirketten alacaklı olup olmadığı, İş Mahkemesindeki yargılama sonucu belirlenebilecek bir husustur. Sonuç olarak; TTK 547. maddedeki ek tasfiye işlemleri için şirketin ihyası isteminin koşullarının oluştuğu, mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olduğu, istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı anlaşılmakla..’ şeklindeki kararında tasfiyenin yapıldığı tarih itibarı ile usule uygun yapılsa dahi tasfiye sonrası açılan davanın yürütülmesi için şirketin ihyasına ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin tasfiye memurundan tahsil edilerek davacısına ödenmesine dair mahkeme kararını onamıştır. Kaldı ki somut olayda söz konusu dava zaten tasfiyenin tamamlandığı belirtilen tarihten önce açılmıştır.Davalı tasfiye memuru şirket hakkında devam eden dava olduğunu bilmesine rağmen şirketi ticaret sicilinden terkin ettirmiştir. Bu nedenle davalı tasfiye memuru yargılama giderlerinden ve davacının vekalet ücretinden sorumludur. İstanbul BAM 43. HD. 2020/1581, 2020/37 K. Sayılı ilamında ‘…İlk derece mahkemesince davanın kabul edilerek davacı lehine yargılama giderine ve vekalet ücretine hükmedilmiştir. Bu bağlamda tasfiye sürecinde tasfiyenin gereği gibi yapılmamasından tasfiye memuru sorumlu olup, davada taraf sıfatı bulunan tasfiye memurunun mahkemece hükmedilen harç, yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Tasfiye memuru, bu giderleri, ek tasfiye için ihya edilen şirketin tasfiye giderlerine ekleyebilecektir.’ belirtmiştir. HMK’nın 326. maddesi uyarınca, aksine düzenleme bulunmadıkça yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir. Tüm bu anlatılan nedenlerden ötürü davanın kabulüne karar verilmiş, davalı İstanbul ticaret sicil müdürlüğü yasal hasım olması nedeni ile yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmamış, yukarıda anlatılan nedenlerden ötürü tasfiye memuru yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutularak davanın kabulüne… ” gerekçesiyle; davanın kabulü ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil nosuna kayıtlı iken 13.11.2019 tarihinde TTK’nın 547. maddesi gereğince sicilden terkin edilen Tasfiye Halinde … Limited Şirketi’nin İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile sınırlı olmak üzere ihyasına, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı tasfiye memuru … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı tasfiye memuru … vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkilinin Mernis adresine usulüne uygun bir tebligat gönderilerek taraf teşkili sağlanmadan, savunma hakkı kısıtlanarak verilen kararın kaldırılması gerektiğini, gerekçeli kararda müvekkiline meşruhatlı davetiye tebliğ edilmesine rağmen cevap verilmediği belirtilmesine rağmen müvekkilinin Mernis adresine usulüne uygun bir tebligat yapılmadığını, davaya Uyap vatandaş portalından dahi ulaşılamadığını, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının muhatabı Tasfiye Halindeki … Ltd. Şti. olmasına rağmen, davacının haksız ve kötü niyetli olarak, müvekkilin Mernis sisteminde kayıtlı görünen adresi ve söz konusu tasfiye halindeki şirketle alakasız bir adres belirtilerek, gerekçeli kararın yanlış bir adrese tebliğine neden olunduğunu, icra takibinin şirketle ilgili olduğunu ve gerekçeli kararın tebliğ edildiği adresle ilgisinin bulunmadığını, kanun ve yönetmeliğe uygun şekilde yapıldığı belgelenmeyen tebligatın geçersiz olduğunu, mahkemece takip dosyasının tam olarak incelenmeden karar verildiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Davacılar vekili, istinaf başvurusuna karşı cevap dilekçesinde özetle; tasfiye memuruna tebligat yapılan adresin yetkilisi ve ortağı olduğu … Limited Şirketinin faaliyet adresi olduğunu, kaza sonrası davalının eski şirketi acele şekilde tasfiye ederek aynı alanda faaliyet gösteren benzer unvanlı şirketin kurulduğunu, tebligat adresinin iş yeri adresi olduğunu ve davalının toplantıda olması nedeniyle tebligatın birlikte çalıştıkları kişiye yapıldığını belirterek, istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 547. maddesi gereğince, tasfiye sonucu sicil kaydı terkin edilmiş olan şirketin ek tasfiye işlemleri için sicil kaydının ihyası talebine ilişkindir. İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı tasfiye memuru vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/353 Esas sayılı doyasında, davacılar tarafından ihyası istenen şirket ile diğer sorumlular hakkında destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat talepli dava açılmış, mahkemece 06.03.2019 tarihinde davanın kabulüne karar verilmiştir. Davacılar tarafından İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 30.04.2019 tarihinde ilam takibe konu edilmiştir. İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünden gönderilen sicil kayıtları incelendiğinde; … sicil nosunda kayıtlı Tasfiye Halinde … Limited Şirketi’nin tasfiye sürecine girdiği ve tasfiyenin kapanmasına ilişkin kararının 13.11.2019 tarihinde ilan edildiği, davalının tasfiye memuru olduğu, ihyası istenen bu şirketin terkin olmadan önceki merkez adresinin İstanbul ili Maltepe ilçesi olduğu, buna göre mahkemenin TTK’nın 547/1. maddesi anlamında kesin yetkili olduğu anlaşılmıştır. Somut olayda, davacılar tarafından tasfiye halindeki şirket aleyhine tazminat davası açıldığı ve dava sonucu verilen ilamın takibe konu edildiği, takip sonrası şirketin tasfiye sürecine sokularak, tasfiyeye ilişkin karar alınarak sicilden terkin edildiği ve tasfiye aşamasında derdest dava ve takibin dikkate alınmayarak tasfiyenin eksik bırakıldığı sabittir. Bu nedenle ilamın icrasının sağlanması bakımından tasfiye halindeki şirketin ihyasını talep etmekte davacıların hukuki yararı bulunmaktadır. TTK’nun 547. maddesi uyarınca, tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olması halinde ilgililerin şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden bu ek işlemlerin sonuçlandırılıncaya kadar şirketin yeniden tescilini isteyebileceklerdir. Mahkemenin talebi yerinde görmesi halinde tasfiye memurları veya yeni bir veya birkaç tasfiye memuru atayarak tescil ve ilan ettirecektir. TTK’nın 547. maddesine göre, dava açma konusunda aktif dava ehliyetinin bulunduğu ve mahkemece yapılan inceleme ve hükmün yerinde olduğu anlaşılmakla, mahkemece şirketin ihyasına karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından, davalı tasfiye memuru vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiştir. 7201 sayılı Tebligat Kanun’unun 10. maddesinde, “Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. (Ek fıkra: 11/1/2011-6099/3 md.) Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması hâlinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri adresi, bilinen en son adresi olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartiyle her yerde tebligat yapılması caizdir.” düzenlemesi bulunmaktadır. Aynı Kanun’un 17. maddesinde ise “Belli bir yerde devamlı olarak meslek veya sanatını icra edenler, o yerde bulunmadıkları takdirde tebliğ aynı yerdeki daimi memur veya müstahdemlerinden birine, meslek veya sanatını evinde icra edenlerin memur ve müstahdemlerinden biri bulunmadığı takdirde aynı konutta oturan kişilere veya hizmetçilerinden birine yapılır.” hükmü bulunmaktadır. Anılan yasal düzenlemeler uyarınca, tebligatın bilinen en son adreste yapılacağı açıktır. Yasada öncelikle bir kişinin Mernis adresinin tespiti ile bu adrese tebligat yapılmasına ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Aksine, bilinen adresinde tebligat yapılamaması halinde, Mernis adresinin belirlenerek bu adrese tebligat yapılması öngörülmüştür. Somut olayda, davalıya yapılan tebligatın çalıştığı veya ortağı olduğu şirkete ait adreste yapıldığı, davalının toplantıda olması nedeniyle tebligatın TK’nın 17. maddesine uygun olarak aynı iş yerinde çalışan kişiye yapıldığı, davacının tebligat yapılan adresin çalıştığı adres olmadığına ilişkin itirazı bulunmadığı gibi tebligat yapılan kişinin de çalışan olmadığına yönelik bir itirazının bulunmadığı anlaşılmakla, yerinde görülmeyen tüm istinaf başvuru nedenlerinin reddi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararı usul ve yasaya uygun olup davalı tarafça ileri sürülen istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı tasfiye memuru vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tasfiye memuru tarafından yatırılan istinaf başvuru ve karar harçlarının Hazineye irat kaydına, 3-Davalı tasfiye memuru tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 30.12.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.