Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/2165 E. 2021/1632 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2165
KARAR NO: 2021/1632
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 3.Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 09.09.2021
NUMARASI: 2021/723 Esas
DAVA: Şirketin feshi- Tedbiren kayyım atanması.
Taraflar arasındaki davalı şirketin feshi ve tedbiren kayyım atanması davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sırasında, davacı vekilil ihtiyati tedbir talebinin reddine dair verilen ara kararına karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava ve talep dilekçesinde özetle; davalı şirketin her türlü doğal taşın toptan alım satımı, istihracı, ithal ve ihracatı, işlenmesi ve toptan pazarlaması amacıyla kurulduğunu, Osmaniye Ticaret Sicil Memurluğu nezdinde … sicil numarasıyla kurulan şirket sonrasında merkezini İstanbul’a taşıyarak İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü nezdinde … sicil numarası altında kayıtlı hale geldiğini, müvekkilleri … ve … davalı şirketin aynı zamanda ortağı olduğunu, davalı şirketin 9 Haziran 2006 tarihinde Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde tescilli ana sözleşmesinin şirketin idaresi kenar başlıklı 7. maddesine göre şirketin işleri ve işlemleri ortaklar kurulu tarafından seçilen bir veya birkaç müdür tarafından yürütüldüğünü, diğer taraftan ana sözleşmenin temsil ve ilzam kenar başlıklı 8. maddesine göre 10 yıl süreyle …, … ve …’nin müdür olarak tayin edildiğini, limited şirketlerde müdürlerin zorunlu organ olarak şirketi yönetme ve temsil yetkisine sahip kişiler olduğunu, davalı şirketin müdürleri şirketi münferiden temsil ve yönetme yetkisi verilmiş müdürler olduğunu, her ne kadar münferit yetkiye sahip her bir müdür, şirketin işletme konusunun gerçekleştirilmesi için gerekli olan her çeşit iş ve işlemler hakkında karar almaya yetkili ise de müdürlerin görevlerini tüm özeni göstererek yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini, dürüstlük kuralı çerçevesinde gözetmekle yükümlü olduklarını, özen iş ve işlemlerde gösterilmesi gereken dikkati, ciddiyeti ve bilimselliği ifade ederken, şirketin menfaatinin gözetilmesi ise şirketin menfaatinin kişisel menfaatlere ve başkalarının menfaatlerine feda edilmemesi, diğer menfaatlerin arkasına konulmaması anlamına geldiğini, oysa şirketin münferiden imza yetkililerinden …(aynı zamanda diğer ortak … şirketinin de yöneticisidir) tasfiyesi talep edilen … Şirketinin münferiden yetkiye sahip müdürü olarak, kendi menfaatlerini şirketin menfaatinin önüne koyarak kendisine tanınan yetkiyi kötüye kullandığını, … şirketinin sahibi olduğu “Muğla İli, Fethiye İlçesi, … Beldesi … ada, … parsel sayılı taşınmaz üzerinde kurulu olan … Blok …, …, … numaralı ve … Blok …, … numaralı bağımsız bölümlerini” … Şirketine borç vereceğinden bahisle babası …’nin lehine ipotek tesis ettiğini, yapılan işlemin tamamen yetkinin kötüye kullanımı olup, ipotek işlemi öncesi veya sonrasında şirkete herhangi bir borç para ödemesi yapılmadığını, devamında durumu farkeden müdürlerden … tarafından ipoteğin kaldırılması davasının Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/244 Esas sayısı ile açıldığını ve fakat müdür … tarafından yine yetkisi kötüye kullanılarak 18/03/2014 tarihinde mahkemeye verdiği dilekçe ile davadan feragat edildiğini, Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesince hatalı bir şekilde verilen feragat nedeniyle davanın reddi kararının Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2015/5707 Esas sayılı dosyası üzerinden bozulduğunu, yerel mahkemece bozmaya karşı direnildiğini, direnme üzerine dosya Yargıtay Hukuk Genel Kuruluna giderek Hukuk Genel Kurulunun 2017/11-21 E, 2020/142 K sayılı ilamı ile bozulduğunu, dosya Fethiye 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2020/500 Esas sayısına kaydolarak yargılamaya devam olunduğunu, tüm bu ipotek tesisi sürecinin hukuka aykırılığı hususu sabit olduğu halde şirkete zarar verme kastıyla şirket müdürü …’ın babası ipotek alacaklısı …’in, ipoteğin paraya çevrilmesi işlemlerine başladığını Fethiye … İcra Müdürlüğünün … Esas ve … Esas sayılı takip dosyaları üzerinden ipoteğe konu taşınmazların icra marifetiyle üçüncü kişilere satıldığını, halen devam eden dava ile bu işlemler nedeniyle uğranılan zararların tazmini açısından açılacak davalar bulunduğunu, işlemleri yapan diğer ortağın tayin ettiği müdürlerin bu olayların akabinde Türkiye’yi terk ederek bir daha iletişime geçmediğini, şirket müdürleri tarafından her türlü çabaya rağmen müdürler ve ortaklarla iletişime geçilemediğini, bunun dışında da taşınmaz satış işlemlerinden dolayı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesinin 2021/1254 E. ve İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi 2015/188 E. sayılı dosyaları ile davaların devam ettiğini, işlemleri yapan … şirketinin aynı zamanda yöneticisi olan adı geçen müdürlerin, şirkete zarar verdiklerini, kendi menfaatlerini ön plana koyduklarını, ülkeyi terk ederek şirketi karar alamaz, işlem yapamaz hale getirdiklerini, bu nedenle şirketi ve ortaklarını büyük bir sıkıntıya soktuklarını, şirketin devamının bu anlamda imkansız olduğunu, bu şartlar altında yukarıda anlatılan devam eden davaların da şirket menfaatini zedeleyeceği göz önüne alındığında şirket ortaklarından ya da görev süresi dolmuş olan müdürlerden birinin önemle TMK’nın 427/4 ve TTK’nın 636/2. maddeleri kapsamında yönetim kayyımı olarak atanmasını talep etmiştir.
İLK DERCE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesi, ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği 09.09.2021 tarihli ara kararıyla; “…Somut olayda davacı,davalı şirketin feshi davasında davalı şirkete tedbiren yönetim kayyımı atanmasına yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiş ise de; mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerekli olup davalı şirket yetkilisinin temsil yetkisinin tedbiren kaldırılmamasının,davacı yönünden hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağı konusunda mahkememizde kanaat oluşmadığı, talep sahibi davacının, hakkını tehdit eden yakın bir tehlike nedeniyle ivedi bir koruma ihtiyacı içinde bulunmadığı ,şirketlerin hali hazırda mevcut yönetiminin bulunduğu anlaşılmaktadır. Ticaret şirketleri kâr elde etme amacıyla bir araya gelmiş kişilerden oluşmuş tüzel varlıklardır. Yukarıda da belirtildiği gibi şirketin yönetim kurulunun oluşumu, işleyişi, görevden alınması öncelikle şirketin kendi iç yapısı içinde genel kurulda halledilmesi gereken konulardır. Yargı organları ancak yasanın öngördüğü hallerle sınırlı olarak (organ boşluğu gibi) şirket yönetimine kayyım atayabilir. Sonuç olarak,taraflar arasındaki menfaat dengesi gözetildiğinde tedbiren yönetim kayyımı atanmasının mümkün olmadığı,ayrıca davalı şirketin feshine veya alternatif çözüm yoluna gidildiğinde davacının aktif husumetinin dahi kalmayabileceği,bunun dışında davalı şirket yöneticisinin sorumluluğunu gerektiren bir hâlin ortaya çıkması hâlinde her ortağın sorumluluk davası açmasının mümkün olduğu hususları birlikte değerlendirildiğinde davacı vekilinin…” ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde dilekçesinde özetle; Dava dilekçesindeki taleplerini aynen tekrarla; somut olayda şirketi yönetim için müdür atanmış olup dava dilekçesinde ayrıntılı açıklandığı gibi atanan yabancı olan müdürler şirket aleyhine,şirketi zararlandırıcı faaliyet yürütüp, ülkeyi terk ettiklerini, kaldı ki şirketin idaresine dair ana sözleşme ticaret sicili gazetesine 09.06.2006 tarihinde tescil edilmiş olup, atanan müdürlerin görev süresi 10 yıl olarak belirlenmiş ve 10 yıl dolmakla görev süreleri sona erdiğini, bu süreçte yeni bir organ oluşturulmadığı gibi önceki müdürlerin görev süresi uzatılmadığını, yeni müdür seçilmediğini, bu hususların ticaret sicil kayıtları ile sabit olduğunu, şirket yönetiminde zorluk yaşandığı gibi, müdürün hukuka aykırı eylemleri nedeniyle açılan davalar bulunduğunu ve bu davalarda temsil zorluğu yaşandığını, yönetim kayyımı atanmasına dair ihtiyati tedbir talebinin reddi nedeniyle özellikle süren davalarda temsil edilememe nedenleriyle şirket yönünden hakkın elde edilmesi önemli ölçüde zorlaşacak, ya da tamamen imkânsız hale gelecek veya gecikme sebebiyle bir sakınca ya da ciddi bir zararın doğması ihtimali doğacağını, yine ticaret şirket kayıtlarının, dosyaya dava dilekçesi ile bildirdikleri ve halen derdest dava ve icra takipleri ile ihtiyati tedbir talebine dair yaklaşık ispat koşulları da oluştuğunu, Mevcut durum nedeniyle güven sorununun da baş gösterdiğini, şirket olağan genel kurulunu dahi toplayamadığını, yönetim kurulu teşkil edemediğini, müdürlerin şirket zararına davrandığını, ülkeyi terk ettiğini, görev sürelerinin dolduğunu, şirkette hiç bir konuda karar alınamadığını, şirketin, şirketi temsil edecek kişi veya organdan yoksun kaldığını, Bu şartlar altında, dava dilekçesinde ayrıntılı olarak açıklanan nedenlerle şirketin taraf olduğu mevcut davalarda da şirketin usulünce temsil edilememesinin şirket menfaatini zedeleyeceği göz önüne alındığında, şirket ortaklarından ya da görev süresi dolmuş müdürlerden birinin TMK’nın 427/4 ve TTK’nın 636/2.maddeleri kapsamında yönetim kayyımı olarak atanması zorunluluğu bulunduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu ara kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, ara kararının kaldırılmasına ve ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 636/2. maddesi uyarınca, davalı şirket müdürlerinin sürelerinin dolduğu ve yeni müdürlerin de seçilmediği, bu şekilde zorunlu organ boşluğu bulunduğu gerekçesiyle, şirketin feshi ve ayrıca, süresi dolan müdürlerin şirket aleyhine işlemler yaparak şirketi zarara uğrattıkları iddialarına dayalı olarak ihtiyati tedbir yoluyla şirkete yönetim kayyımı atanması taleplerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince tensip zaptı ile ve daha sonra yazılan arar karar ile tedbir talebinin reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacılar vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru sebepleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacılar vekili, davada davalı şirketi münferiden temsil etmek üzere ana sözleşmenin 8. maddesiyle 2006 yılından itibaren 10 yıl süre ile …, … ve …’nin müdür olarak atandığını, müdürlerin görev sürelerinin dolmasına rağmen, görev sürelerinin uzatılmadığı gibi yeni müdür seçimi de yapılmadığını, buna göre şirketin zorunlu organ eksikliği bulunduğu ileri sürülerek, şirkete tedbiren yönetim kayyımı atanmasını talep etmiştir. TTK’nın 436/2 maddesi, “Uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa, ortaklardan veya şirket alacaklılarından birinin şirketin feshini istemesi üzerine şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi, müdürleri dinleyerek şirketin, durumunu Kanuna uygun hale getirmesi için bir süre belirler, buna rağmen durum düzeltilmezse, şirketin feshine karar verir” hükmünü içermektedir. Somut olayda her ne kadar mahkeme gerekçesinde şirketin mevcut yönetiminin bulunduğu belirtilmişse de ticaret sicil kayıtları ile şirketin dava tarihinde müdürlerinin görev sürelerinin tamamlandığı, buna göre uzun süredir şirketin zorunlu organı olan müdürün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda TTK’nın 436/2. maddesindeki yasal düzenleme de gözetilerek, görev süresi biten müdürler davet edilip gelirlerse onlar da dinlenmek suretiyle, organ eksikliğinin giderilmesi konusunda gerekli yasal prosedür çalıştırılmak üzere ve şirket genel kurulunu organ teşekkülü gündemi ile toplantıya çağırmak üzere yetki verilecek bir kayyım atanması suretiyle yasal düzenlemeye uygun değerlendirme yapılması gerekirken, yasal düzenleme gözetilmeden verilen istinafa konu ara karar usul ve yasaya aykırı olmuştur. Açıklanan bu gerekçeyle, HMK’nın 353/1.a.6 maddesi uyarınca, dosya içeriğiyle ve ilgili yasal düzenlemelere uyumlu olmayan gerekçeyle ve dosyadaki belgeler değerlendirilmeden verilen istinafa konu ara kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinaf konu 09.09.2021 tarihli ara kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar ışığında, talebin yeniden değerlendirilip karara bağlanması için dosyasının, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafça yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde kendisine iadesine, 4-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına dair; HMK’nın 353/1a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 16.12.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.