Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/2137 E. 2021/1555 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2137
KARAR NO: 2021/1555
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/03/2020
NUMARASI: 2016/9 E. – 2020/248 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Bankacılık işleminden kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen davanın ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelindi, gereği düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ; Davacı vekili, davasında özetle; davalılardan … A.Ş. ile imzalanmış olan genel finansman sözleşmelerine diğer davalıların kefil sıfatıyla imza attıklarını, davalılardan …’in de imza tarihi itibarı ile şirket ortağı olduğunu, davacı banka tarafından İstanbul Üniversitesi lehine, borçlunun talebi doğrultusunda, … seri nolu 125.230,44 TL tutarlı, … seri nolu 13.680 TL tutarlı, … seri nolu 105.269,64 TL tutarlı,… lehine … seri nolu 4.300 TL tutarlı teminat mektupları düzenlendiğini, teminat mektubu verilen İstanbul Üniversitesi 17/06/2015 sayılı tazmin talebi davacı bankanın 25/06/2015 tarihli cevabi yazısı ve İstanbul Üniversitesinin 21/07/2015 tarihli yazıları üzerine teminat mektuplarının 134.662,84 TL kısmının nakde çevrilerek 31/07/2015 tarihinde İstanbul Üniversitesi hesabına yatırıldığını, kalan kısmı olan 109.517,24 TL için ibraname verilmemiş olup teminat mektubu riskinin devam ettiğini, borçlular tarafından nakde çevrilen bedele mukabil 100.000 TL’sinin davacı bankaya ödendiğini, kalan bakiyesinin ödenmediğini, borçlular adına banka tarafından … adına verilmiş … seri nolu teminat mektubu için de taraflarına ibraname ulaşmadığını, borçlunun devam eden teminat mektubu risklerinin toplamının 113.817,00 TL olup takip tarihine kadar depo edilmesi, işlemiş gecikme bedelleri ve masrafların tahsili amacıyla borçlular hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile genel haciz yoluyla takibe geçildiğini, davalının takibe ve tüm ferilerine itiraz ettiğini, icra dosyasına yapılan yetki itirazının da haksız ve kötü niyetli olduğunu, traflar arasında imzalanan sözleşmede İstanbul merkez mahkeme ve icra dairelerinin yetkisinin kabul edildiğini belirterek, itirazın iptali ile takibin devamına, %20 oranından az olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili savunmasında özetle; kredi sözleşmesinin davacı bankanın Gebze Şubesi ile imzalanmış olup davalıların adreslerinin de Gebze olduğunu, sermaye şirketi borçlarından dolayı şirketin ortaklarının üzerine gidilemeyeceğini, ancak borçlu firmalardan kanuni yollarla borç tahsil edilemeyince şirket ortaklarının hissesi oranında üzerlerine gidileceğini, …’in şirket ortağı olmasının şirketle birlikte borçlu olduğunu göstermeyeceğini, ayrı ayrı kişiler olduklarını, …’in borçlu gösterilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, teminat mektuplarının hukukumuzda garanti sözleşmeleri hükmünde olup soyut bir borç doğurmadığını, davalı şirketin davacı bankanın Gebze şubesinden 31/12/2002 tarihinde vadesiz teminat mektuplarını aldığını, İustanbul Üniversitesinin ilgili biriminin 17/06/2015 tarihinde söz konusu teminat mektubunun tazminini istediğini, bu tazmin talebinin davacı banka tarafından reddedilmesi gerektiğini, on yıllık zamanaşımı dolduktan sonra yapılan tazmin talebinin hukuka aykırı olduğunu, çünkü teminat mektubundan kaynaklanan borcun zamanaşımına uğradığını, eğer ödeme yapılmışsa bankanın kusurundan kaynaklandığını, bu kusurdan kaynaklanan zararın davalı firmalara mal edilemeyeceğini, teminat mektubu veren bankanın sorumluluğundan bahsedebilmek için teminat mektubu ile güvence altına alınan riskin vade içinde gerçekleşmesi ve tazmin talebinin de vade içinde yapılmış olması gerektiğini, vadesiz teminat mektubu veren bankanın on yıllık zamanaşımı içerisinde zamanaşımının sonuna kadar davalı firmlara sorumlu olduğunu, zamanaşımı dolan mektuplar dolayısı ile sorumlu olmadığını, tazmin talebini reddetmemesinin kendi sorumluluğunda olduğunu, riskin doğduğu tarih on yıllık zamanaşımı geçtikten sonra olduğundan borcun muaccel hale gelmediğini, davalı firmaların davacı bankaya karşı borçlu olmadıklarını, Yargıtay içtihatlarında da on yıllık sürenin geçmesi ile vadesiz teminat mektubunun geçersiz kaldığının belirtildiğini, zamanaşımına uğramış ve geçersiz kalmış teminat mektuplarının riskinin olamayacağını, doğmamış bir borçtan dolayı borcun doğma ihtimali var diyerek icra takibine konu edilmesinin mesnetsiz ve hukuka aykırı olduğunu, davacı bankadan alınan teminat mektuplarının teminatı olarak davalı …’in birden çok taşınmazını bankaya ipotek verdiğini, davacı bankanın bu ipotekli taşınmazlardan birini belirtilen doğmamış borçtan dolayı müeccel ve muaccel olmayan alacağı dolayısı ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla Gebze … İcra Dairesinin … Talimat sayılı dosyasından satışa çıkardığını, mağduriyetlerinin daha fazla artmaması için bu satışın bu dava neticeleninceye kadar bekletilmesini talep ettiklerini, ipotekli taşınmazlardan Kocaeli, Dilovası, … köyü, … ada, … parselde kayıtlı taşınmazın … Bankası tarafından kamulaştırılması üzerine davacı bankaya ipotek alacağı olarak 65.000 TL yatırıldığını, davalılar adına yatırılan bu para ile ilgili defalarca sorulmasına rağmen bir cevap da alınamadığını, bu konu ile ilgili dava açma haklarını da mahfuz tuttuklarını, takip talebi ve ödeme emrindeki talep edilen para ve miktarlarının da çelişkili olduğunu, sanki nakit kredi kullanılmış gibi 34.630,00 TL alacak talep edildiğini, kaldı ki davacı banka ile aralarındaki sözleşmenin teminat mektubu verilmesine ilişkin olduğunu, ayrıca 113.817,00 TL’nin bloke edilmesinin istenildiğini, kaldi ki teminat mektubunun teminatı olarak ipotek tesis edildiğini, buna rağmen davacı bankaya 100.000,00 TL bloke edildiğini, hal böyle iken halen 113.817,00 TL’nin istenilmesinin kötü niyetli olduğunu, ayrıca ödeme emrinde talep edilen 2.250,00 TL’nin dayanağı mesnedinin belli olmadığını, bu durum karşısında belli olmayan mesnetsiz alacakla ilgili gecikme bedelini de kabul etmediklerini, icra takibine konu edilen borç-alacak ilişkisi, tamamen zamanaşımına uğramış ve hükümsüz kalmış teminat mektuplarına dayanmakta olup nereden kaynaklandığı belli olmayan alacak rakamlarının dolayısı ile geçersiz olduğunu, borca ve ferilerine itiraz ettiklerini belirterek, davanın reddine ve %40 oranından aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tarafların iddia ve savunmaları, toplanan deliller, alınan bilirkşi raporu ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde, davalı asıl borçlu … A.Ş ile davacı banka arasında imzalanan 30/07/2002 tarih 250.000.00 TL limitli Genel Finansman Sözleşmesini diğer davalılar, …, … A.Ş., … A.Ş., … Ltd Ştİ. müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imzaladığı, imzalanan sözleşme gereği davacı banka tarafından davalılara vadesiz teminat mektupları verildiğini, her ne kadar davacı tarafça icra takibinde depo talebinde bulunulan 113.817 TL’lik meri teminat mektup bedelleri yönünden itirazın iptali ile takibin devamı talep edilmiş ise de, mahkememizce defalarca süre verilmesine karşın taraflar arasında imzalanan sözleşmenin aslı veya onaylı bir örneğinin dosyaya sunulmadığı, TMSF tarafından ise imzalanan sayfa örneklerinin gönderildiği, yeterli izahatı içerir, denetlenebilir ve hükme esas alınabilir nitelikteki bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, davacı bankanın gayri nakdi kredi niteliğindeki teminat mektuplarına ilişkin depo talebinde bulunabilmesi için sözleşmede bu yönde bir hükmün var olması gerektiği, sözleşmede bankanın depo talebinde bulunabileceğine ilişkin net bir ifadenin olup olmadığı yönünde sözleşmenin tam sayfalı hali dosyaya ibraz edilmediğinden tespit yapılamadığı, davacının depo talebinin yerinde olmadığı anlaşılmakla sübut bulmayan davanın reddi yönünde karar verilmesi gerektiği kanaatiyle aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir.” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava, hukuki niteliği itibariyle, banka gayri nakit alacağının depo edilmesi istemiyle başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatının tahsili talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosyanın yapılan incelenmesinde; davanın 05.01.2016 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır. Davanın açılmasından sonra, davacı bankanın İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/41 E sayılı dosyası üzerinden 16.11.2017 tarihinde iflasına karar verildiği, iflas kararının 27.01.2020 tarihinde kesinleştiği Dairemizce bilinmektedir. Davacı hakkında verilen iflas kararına rağmen ilk derece mahkemesince İİK’nın 194. maddesi uyarınca işlem yapılmadığı gibi, karar başlığında da davacı unvanının müflis ibaresini içermediği, iflas idaresinin davaya katılımının sağlanmadan yargılamanın yürütülüp sonuçlandırıldığı anlaşılmaktadır. Davacı vekilinin dosyadaki vekaletnamesi, davacının iflasından önce verilmiş bir vekaletname olup, iflas kararıyla birlikte vekalet görevi sona ermiş olmasına rağmen yargılamaya devam edilmiştir. Davacı vekili, 15.03.2018 tarihli celsede, müvekkili bankanın iflas ettiğini bildirerek iflas idaresinden vekaletname alacağını beyan etmişse de dosyaya sunulmuş böyle bir vekaletname yoktur. İflasın açılmasıyla birlikte müflisin, kendi adına dava takip yetkisi kalmamıştır. İş bu davayı takip etme yetkisi iflas idaresine aittir. Dava takip yetkisinin bulunması, HMK’nın 114/1.e maddesi uyarınca dava şartıdır.Mahkemece yapılması gereken, müflisin iflas idaresine müzekkere yazarak dava hakkında bilgi vermek suretiyle, bu davaya iflas idaresi adına devam edilip edilmeyeceğinin sorulması ve taraf teşkili bu şekilde sağlandıktan sonra yargılamanın yapılıp sonuçlandırılmasından ibarettir. İlk derece mahkemesince, iflas idarisinin davaya katılımı sağlanmadan ve usulünce taraf teşkili yapılıp davanın görülmesi için şartlar tamamlanmadan, dava takip yetkisi bulunmayan vekil eliyle davanın görülüp sonuçlandırılmış olması nedeniyle, HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, 2-Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda taraf teşkili yapıldıktan sonra davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacı tarafından yatırılan harçların Hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafından istinaf kanun yolu aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesi tarafından, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına dair; HMK’nın 353/1a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.09/12/2021
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca karar kesindir