Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/2112 E. 2021/1598 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2112
KARAR NO: 2021/1598
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/10/2021
NUMARASI: 2021/591 D.İş – 2021/650 K.
DAVANIN KONUSU:İhtiyati Tedbir
Taraflar arasında görülen tedbir talebinin ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, kararda yazılı nedenlerle ihtiyati tedbir talebinin reddine dair karara karşı, ihtiyati tedbir isteyen vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dosya incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati tedbir talep eden vekili, talep dilekçesinde özetle; 7292 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 6361 sayılı Finansal Kiralama, Faktoring ve Finansman Şirketleri Kanunu’nun kapsamı genişletilerek tasarruf finansmanı faaliyeti yapmakta olan şirketlerin de Kanun kapsamına dahil edildiğini, talep eden şirketin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun 01.07.2021 tarihli ve 9647 sayılı kararı uyarınca, intibak planı yeterli görülmeyen şirketler kapsamına alınarak Kanun’un geçici 7/4.maddesi kapsamında tasfiyesine karar verildiğini, tasfiyenin Fon Kurulunun 28.07.2021 tarihli kararıyla oluşturulan Tasfiye Komisyonu tarafından yürütüldüğünü, müvekkili şirketin karşı taraf bankayla ticari kredi ilişkisi bulunduğunu, ancak kredi ilişkisinden bağımsız olarak tahsil amacıyla 31.03.2021 tarihinde 4.057.506,50 TL tutarında 1418 adet, 01.04.2021 tarihinde 1.035.429,90 TL tutarında 368 adet olmak üzere toplamda 5.092.936,40 TL tutarında 1786 adet bononun tevdi edildiğini, bankanın tahsil amacıyla verilen bonoları müvekkilinin talimatı olmaksızın protestoya konu ederek, işbu senetlerin tahsil edip kredi borcundan mahsup etek istediğini, oysa müvekkili ile banka arasında düzenlenen senet tevdi bordrosu kapsamında, banka nezdinde bulunan senetlerin vadesi gelsin veya gelmesin protesto edilmesinin müşterilerin mağduriyetine sebep olduğunu, tahsil amacıyla verilen bonoların müvekkilinin talimatı olmaksızın protesto edilmesinin müşteriler yönünden telafisi imkansız zararlara neden olduğunu, müvekkilinin müşterilerine verdiği hizmet karşılığı alınan bonoların tahsil amacıyla bankaya verildiğini, bonoların şirketin faaliyetlerinin devam ettiği dönemde verilen hizmet bedeli ödemelerinin garanti altına alınması amacıyla alındığını, yapılan ödemelerle oluşturulan havuz ile müşterilere belirli esaslar dahilinde mal varlığı alındığını, bonoların henüz kendisine teslimat yapılmamış fakat halen her ay düzenli şekilde ödeme yapan müşterilerin yapmış oldukları tasarrufun teminatı olduğunu, bu nedenle henüz teslimat yapılmamış müşterilerin haklarının korunmasının önemli olduğunu, bankanın teslim edilen bonolar nedeniyle sadece komisyon ve masraf alacağı bulunduğunu, buna rağmen vadesi gelen ve gelmeyen bonoların protesto edilerek takibe konma riski bulunduğunu, bonoların teslimat yapılmayan müşterilerin tasarruflarının teminatını oluşturması nedeniyle bonolar ve bankaya yapılacak ödemelerin bulunduğu hesaplar üzerine tedbir konulması gerektiğini, şirketin Fon tarafından tasfiye edildiği dikkate alınarak mal varlığının korunması gerektiğini, senet tevdi bordrosundan anlaşılacağı üzere karşı tarafın senetleri protesto zorunlululuğu bulunmadığını, aksine müvekkilince protesto talimatı verilmeden senetlerin protesto edilmesinin sözleşmeye aykırı olduğunu, yapılan ihtardan sonuç alınamadığını ileri sürerek, 5.092.936,40 TL tutarında 1786 adet bono ile ilgili olarak, müvekkili şirketin talimatı olmaksızın protesto, ihtar ve tahsile ilişkin diğer işlemlerde bulunulmasının tedbiren önlenmesine, tahsil edilen miktarın kredi borcuna mahsup edilmesinin engellenmesine, senet karşılığı ödemelerin yapıldığı banka hesaplarına 6361 sayılı kanunun 50/A maddesinin atfıyla 5411 sayılı kanunun 140. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca teminatsız olarak ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi, ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği 06.10.2021 tarihli kararında; “…Dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna göre talep içeriğinin somutlaştırılmadığı, yalnızca adedi (sayısı) belirtilen bonoların tasarruf finansman sözleşmelerinin ödemelerini garanti altına almak adına oluşturduğunu gösterir delillerin mevcut olmadığı, bu haliyle talebin yargılamayı gerektirdiği…” gerekçesiyle, ihtiyati tedbir talebinin reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, ihtiyati tedbir talep eden vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati tedbir talep eden vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; önceki beyanlarını ve şirketin kuruluşu, işleyişi, tasfiye sürecine ilişkin beyanlarını aynen tekrar ederek, toplam 5.092.936,40 TL tutarında 1786 adet bononun davalı bankaya tahsilat amacı ile tevdi edildiğini ve senetlerin müvekkil şirketin tasarruf finansman sözleşmesi akdettiği müşteriler tarafından düzenlenerek, şirkete teminat amacıyla verildiğini, ancak bankanın tahsil amacıyla verilen bonoların vadesi gelmeyenleri ve tahsil edilenleri dahi protesto işlemine konu ettiğini, oysa senet tevdi bordrosu gereğince ancak müvekkilinin açık talimatıyla senetlerin protesto edilebileceğini, senetler karşılığı müşterilerce çeşitli zamanlarda ödeme yapılması nedeniyle, şirketin talimatı olmaksızın senetlerin protesto ve tahsil edilerek müvekkili şirketin kredi borcundan mahsup edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, anılan bonoların müşterilere yapılan tahsisat ödemesinin teminatı amacıyla müvekkil şirkete verildiğini ve tahsil amacıyla bankaya teslim edildiğini, şirketin banka borcunun teminatı olarak verilmediğini, yasal düzenlemeler gereğince müşterilerin ödeme planına göre şirkete ödeme yapması ve karşılığında bir kısım mal varlığının müşterilere kazandırıldığını, bu kapsamda müşteriler tarafından verilen bonoların da fon havuzunun bir unsuru olduğunu, yasal düzenlemeler ve tevdi bordroları dikkate alındığında bonoların teminat amacıyla verilmediğinin açık olduğunu, bankanın mevzuat uyannca da anılan bonolara ilişkin herhangi bir işlem yapabilmesinin mümkün olmadığını, yasal düzenleme ve tevdi bordrosu hükümlerine göre bonoların herhangi bir işleme tabi tutulmaması ve fon havuzu içinde bırakılması gerektiğini, mahkemece talebin somutlaştırılması için süre verilmeden reddine karar verilmesi ile şirket ve müşterilerin haklarının ihlal edildiğini, yargılama sürecinin beklenmesi halinde haklarının ağır şekilde zarar göreceğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak 31.03.2021 ve 01.04.2021 tarihli iki adet senet tevdi bordrosu ile davalı bankaya tevdi edilen senetlerin protesto, tahsil, mahsup ve her ne ad altında olursa olsun herhangi bir işleme konu edilmemesi için ve müvekkil şirketin davalı banka nezdindeki hesaplarına Tasfiye Komisyonunun işlemleri ile ilgili yetkisi devam etmek üzere bloke konmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Talep, HMK’nın 389 vd. maddeleri uyarınca, taraflar arasındaki bankacılık sözleşmesi ve senet tevdi bordrosu kapsamında karşı tarafa teslim edilen bonolara ilişkin, protesto ve tahsil işlemlerinin tedbiren durdurulması, tahsil edilen paraların yatırıldığı banka hesaplarına bloke konulması istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, talebin somutlaştırılmadığı ve bonoların tasarruf finansman sözleşmelerinin teminatını olduğunun yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle tedbir talebinin reddine karar verilmiş; bu karara karşı, ihtiyati tedbir isteyen vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönleriyle sınırlı olarak yapılmıştır. HMK 389/1.maddesinde” (1) Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir… ”; 390/3. maddesinde “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır”; 391/1.maddesinde “mahkeme, tedbire konu olan mal veya hakkın muhafaza altına alınması veya bir yediemine tevdii ya da bir şeyin yapılması veya yapılmaması gibi, sakıncayı ortadan kaldıracak veya zararı engelleyecek her türlü tedbire karar verebilir” düzenlemelerine yer verilmiştir. İhtiyati tedbir isteyen tarafından ibraz edilen tevdi bordrosunda, tedbir isteyen şirketin açık talimatı olmadan bankanın senetleri protesto etme zorunluluğu bulunmadığı belirtilmiştir. Aleyhine tedbir isteyen banka vekilinin istinaf başvurusuna karşı sunduğu yazılı beyanında, müvekkilinin, tedbir talep edenden alacağı nedeniyle riski bulunduğunu, alacağın ihtara rağmen ödenmediğini, senetlerin müvekkilinin alacaklarının teminatını oluşturduğunu, senetlerin temlik cirosuyla alındığını, bu nedenle ödenmeyen senetlerin protesto edilerek riskin azaltılması için tahsil edildiğini, tedbir isteyenin müvekkili banka nezdinde tasarruf fonu havuz hesabı mahiyetinde bir hesabının bulunmadığını, tedbir isteyen şirketin tasfiye aşamasında olması nedeniyle 6361 sayılı Kanun’un 39/B-2 maddesi kapsamında olmadığını, müvekkilinin tasfiye komisyonu tarafından verilen kararları uyguladığını beyan ettiği anlaşılmıştır. Görüldüğü gibi, taraflar arasında bankacılık sözleşmesi ilişkisi bulunduğu ve sözleşme kapsamında, talep konusu bonoların bankaya tevdi edildiği, bonoların tahsil cirosuyla bankaya tevdi edildiğine ilişkin kanıt sunulmadığı ve talep edenin haklılığını yaklaşık ispat ölçüsünde kanıtlayamadığı, tedbir eden tarafından ileri sürülen iddiaların, karşı tarafın savunmalarıyla birlikte değerlendirilmesinde, haklılığın yaklaşık isat ölçüsünde kanıtlanmadığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından ihtiyati tedbir talep eden vekilinin istinaf başvuru sebepleri yerinde değildir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 ve HMK’nın 394/son maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, ihtiyati tedbir talep eden vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1 ve HMK’nın 394/son maddeleri uyarınca, ihtiyati tedbir talep eden vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Talep eden vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru ve peşin karar harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Talep eden vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 ve HMK’nın 394/son maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.16.12.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve HMK’nın 394/son maddeleri uyarınca karar kesindir.