Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/2110 E. 2022/3 K. 06.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2110
KARAR NO: 2022/3
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/03/2020
NUMARASI: 2019/228 E. – 2020/215 K.
DAVANIN KONUSU: Şirketin İhyası
Taraflar arasında görülen şirketin ihyası davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kabulüne dair verilen hükme karşı, davalı tasfiye memuru vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, davasında özetle; davaya konu … A.Ş.’nin, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı iken 6.2.2014 tarihinde tasfiye işlemlerinin tamamlanarak tasfiye sonucu sicil kaydının terkin edildiğini, davacının tasfiye öncesinde bu şiretten olan alacağının tahsili talebiyle İstanbul 16. İş Mahkemesinin 2013/1081 esas sayılı dosyasında itirazın iptali davası açıldığını, davanın 18.6.2015 tarihinde kabul edildiğini, alacağın tahsili işlemlerine başlanınca şirketin 6 Şubat 2014 tarihinde sicilden terkin edilmiş olmasına karşın tasfiye memuru ve vekili tarafından bu hususun mahkemeye bildirilmediğini, tasfiye devam ediyormuş gibi kararın temyiz edildiğini, şirketin terkininin usulsüz olduğunu, tasfiye memurunun mahkemeyi yanılttığını, davanın gecikmesine neden olduklarını belirterek, bu nedenlerle … A.Ş.’nin sicil kaydının ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Dava dilekçesi davalı şirket tasfiye memuru …’na 27 Mayıs 2019 tarihinde, davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne 24.Mayıs 2019 tarihinde tebliğ edilmiş, davalılar davaya süresinde cevap vermemişlerdir. Davalı tasfiye memuru vekili,21.1.2020 tarihli beyan dilekçesinde; davaya konu şirketin tasfiyesine ilişkin kararın Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde 19.7.2012 tarihinde yayınlandığını ve şirketin ünvanının Tasfiye Halinde … A.Ş. olarak değiştiğini, tasfiye sürecinin tamamlanması için alacaklıların, Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde üç kez yapılan ilanla alacaklarını bildirmeye davet edildiklerini, ancak davacının herhangi bir alacak bildiriminde bulunmadığını, yani şirketin yargılamadan haberi olmadığı gibi dava ehliyetinin de bulunmadığını, tasfiyenin TTK’nin geçici 7. maddesine göre yapıldığını, bu maddedeki beş yıllık hak düşürücü sürenin dolduğunu, davanın hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığını belirterek, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talepetmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davalı tasfiye memurunun sorumluluğuyla ilgili olarak yapılan incelemede, yüksek Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 08/10/2019 tarih, 2019/3602 Esas, 2019/6319 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere, dava, ortaklar kurulu kararı ile fesih ve tasfiyesine karar verilen limited şirketin tasfiyesi sonucu sicilden kaydının silinmesinden sonra, davacı alacaklının mahkemece verilen mehil gereğince açmış olduğu şirket tüzel kişiliğinin ihyası davası olup, bu davada husumet, tasfiyeyi sağlayan memur ile Ticaret Sicil Müdürlüğüne düşer. Ticaret Sicil Müdürlüğü yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden sorumlu değil ise de, davacı ihya davası açmakta haklı olduğundan ve davalı tasfiye memuru ilk celsede gelip davayı kabul etmediğinden, davalı tasfiye memurunun yargılama giderlerinden sorumlu tutulması gerekmiş ve davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur … ” gerekçesiyle, davanın TTK’nın 547. maddesi uyarınca kabulü ile İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün … sicil numarasında kayıtlı iken tasfiyesi kapatılmış olan Tasfiye Halinde … A.Ş.’nin ticaret sicil kaydının, İstanbul 16. İş Mahkemesinin 2013/1081 esas sayılı dava dosyasının ve İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı icra dosyasının görülmesi ve verilecek kararların infazı işlemleriyle sınırlı olarak ihyası ile şirketin bu konuyla sınırlı olmak üzere İstanbul Ticaret Siciline yeniden tescil ve ilanına, karar verilmiştir.Bu karara karşı, davalı tasfiye memuru vekili tarfından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı tasfiye memuru vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İş mahkemesindeki davanın, tasfiye sürecinin tamamlanmasından sonra ikame edilmiş olup, şirketin ilgili yargılamadan haberi olmadığı gibi dava ehliyetinin de bulunmadığını, Müvekkil şirket tasfiyesi için gerekli olan bütün işlemleri basiretli bir tacir gibi hareket ederek gerçekleştirdiğini, 2013 yılında da tasfiye sürecinin tamamlandığını, buna rağmen davacı tarafından 2019 yılında dava açıldığını, ihya davasının açılabilmesi için öngörülen hak düşürücü süre sona erdikten sonra istinafa konu davanın açıldığını, Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin tasfiye memuru …’nun üzerine bırakılmasının hukuka aykırı olduğunu, UYAP sisteminden alınan ekran görüntüsünden de anlaşılacağı üzere Tasfiye Memuru …’nun davada taraf sıfatının bulunmadığını, ilk derece mahkemesinin, şirketin tüzel kişiliğinin bulunup bulunmadığını veya davada husumet eksikliği olup olmadığı hususlarını incelemeden hüküm kurduğunu, İlk derece Mahkemesinin vekalet ücreti ve yargılama giderlerine ilişkin vermiş olduğu karar doğrultusunda Tasfiye Memuru … aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası nezdinde ilamlı icra takibinin başlatıldığını ve takibin kesinleştiğini, ancak ilgili dosyada aşkın haciz bulunmasından ve haciz sırasındaki usulsüzlükler sebebiyle İstanbul 17. İcra Hukuk Mahkemesinin 2021/400 E. sayılı dosyası kapsamında şikayet davası açıldığını, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 547. maddesi gereğince, tasfiye sonucu sicil kaydı terkin edilmiş olan şirketin, ek tasfiye işlemlerinin yerine getirilmesi için sicil kaydının ihyası talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı tasfiye memuru vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İstanbul … İcra Dairesinin … esas sayılı dosyasının incelenmesinde; alacaklının …, borçlunun … A.Ş. olduğu, 15.000,00 TL toplam alacak için icra takibi başlatıldığı, takip sebebi olarak … gemisinde 07.05.2010-24.02.2011 tarihleri arasında aylık net 2.500,00 TL ücretle ikinci kaptan olarak çalışmış gemi adamının birikmiş alacağının gösterildiği anlaşılmaktadır. Ödeme emrindeki tarih 24.10.2013 tarihidir. Borçlu vekili tarafından icra dosyasına yapılan itiraz üzerine İstanbul 16. İş Mahkemesinin 2013/1081 esas sayılı dosyası üzerinden 18.12.2013 tarihinde davacı … tarafından tasfiye halindeki … Denizciliğe karşı itirazın iptali davası açıldığı anlaşılmaktadır. Söz konusu davada yapılan yargılama neticesi 18.06.2015 tarihinde davanın kabulüne karar verildiği görülmüştür. TTK’nın 547. maddesine dayalı ihya davalarında davalı taraf, şirket veya kooperatifin en son tasfiye memuru veya tasfiye kurulu ile yasal hasım konumunda bulunan ticaret sicili müdürlükleridir. İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün dosya içerisindeki cevabi yazısının incelenmesinde; şirketin son tescilini 13.07.2012 tarihinde yaptırdığı, şirketin tasfiyesine karar verildiğinin 13.07.2012 tarihinde tescil edildiği, tasfiye memuru …’nun 28.06.2012 tarihinde göreve başlamış olduğu bilgileri yer almaktadır. Davacı tarafından, tasfiye sonucu sicilden terkin olmuş şirket aleyhine icra takibi başlatıldığı, borçlunun itirazı üzerine itirazın iptali davası açıldığı ve davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır. İtirazın iptaline ilişkin az yukarıda bahsi geçen mahkeme ilamının infaz edilebilmesi için tasfiye halindeki şirketin ihyasının talep edilmesinde hukuki yarar bulunmaktadır. TTK’nın 547. maddesi uyarınca, tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olması halinde, ilgililerin şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden bu ek işlemlerin sonuçlandırılıncaya kadar şirketin yeniden tescilini isteyebilecek, mahkemenin talebi yerinde görmesi halinde tasfiye memurları veya yeni bir veya birkaç tasfiye memuru atayarak tescil ve ilan ettirecektir. Tasfiyenin kapatılması için tüm tasfiye işlemlerinin eksiksiz yapılmış olması, tasfiye halindeki şirketin taraf olduğu tüm uyuşmazlıkların neticelenmiş olması gerekir. Bu nedenle tasfiye memuru vekilinin, müvekkilince şirketin tasfiyesinin usulüne uygun yapılmış olduğu, bu nedenle ihya için gerekli koşulların bulunmadığı yönündeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Tasfiye sonucu terkin edilen şirketin ihyası için TTK’nın 547. maddesinde zamanaşımı veya hak düşürücü süre öngörülmemiştir. Bu sebeple davalı vekilinin bu yöndeki istinaf başvurusunun da reddi gerekmiştir. İhya davasının TTK’nın 547. maddesi uyarınca talep edilmesi halinde şirketin tasfiye işlemlerini yapmış olan tasfiye memur ya da memurları ile birlikte bağlı bulunulan ticaret sicil müdürlüğünün davalı olarak gösterilmesi gerekmektedir. Diğer durumda ise esasen şirket tasfiye sürecine girmediğinden ve tasfiye memuru da bulunmadığından davalı olarak bağlı bulunulan ticaret sicil müdürlüğünün gösterilmesi yeterlidir. Başka bir ifadeyle TTK’nın 547. maddesine dayalı ihya davalarında davalı taraf, şirket veya kooperatifin en son tasfiye memuru veya tasfiye kurulu ile yasal hasım konumunda bulunan ticaret sicili müdürlükleridir. Bu nedenle davalı vekilinin müvekkili tasfiye memuruna husumet yöneltilemeyeceğine dair istinaf nedeni yerinde değildir. TTK’nın 547/2. maddesine göre, ek tasfiye işlemlerini yapmaları için son tasfiye memurları veya yeni bir veya birkaç kişi tasfiye memuru olarak mahkemece atanarak tescil ve ilan edilir. Bu davada tasfiye memurunun hasım gösterilmesi gerektiğinden, dava dilekçesinde açıkça davalı olarak tasfiye memurunun gösterilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır. İlk derece mahkemesi tarafından, daha önce şirketi tasfiye eden tasfiye memuru atanmasında da hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Tasfiye işlemleri tamamlanıp ticaret sicilinde ilan edildiği tarihte, alacak davasına konu ticari ilişki bulunduğundan bu durumu bilebilecek durumda olan tasfiye memurunun tasfiyeyi kapatması ve HMK’nın 326. maddesi dikkate alındığında yargılama giderlerinden davalı tasfiye memurunun sorumlu tutulması da isabetli olmuştur. İstinaf aşamasında ilk defa ihtiyati tedbir talebinde bulunulmuş ise de satışın durdurulması yönündeki ihtiyati tedbir talebi ancak icra mahkemesine yöneltilebileceğinden bu yöndeki ihtiyati tedbir talebi yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, ilk derece mahkemesinin gerekçesi ve kararı isabetli olmakla, davalı tasfiye memuru vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca başvurunun esastan reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davalı tasfiye memuru vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin ve başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına; bakiye 21,40 TL istinaf karar harcının davalı tasfiye memurundan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 06.01.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.