Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/2109 E. 2022/2 K. 06.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2109
KARAR NO: 2022/2
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/05/2021
NUMARASI: 2021/116 E. – 2021/354 K.
DAVANIN KONUSU: Şirketin İhyası
Taraflar arasında görülen şirketin ihyası davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, davasında özetle; davacının bir dönem çalıştığı … A.Ş.’de çalıştığı tarihlerde hatalı yapılan prim işlemlerinin düzeltilmesi için İstanbul 19. İş Mahkemesinin 2018/409 esas sayılı dosyasında dava açtıklarını, mahkemece ilgili şirketin ihyası için süre verildiğini belirterek, bu nedenle şirketin ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü vekili, savunmasında özetle; ihyası istenen şirketin aralıksız son beş yıla ait olağan genel kurul toplantılarının yapılmamış olması sebebiyle resen terkin kapsamına alındığını ve ardından 9.10.2014 tarihinde sicil kaydının resen terkin edildiğini, yapılan işlemin hukuka uygun olduğunu belirterek, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davalı olarak gösterilen şirketin pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı, davalı sicil müdürlüğü yönünden ise davanın TTK’nın geçici 7.maddesinde öngörülen beş yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığı gerekçesiyle; davalı şirket hakkındaki davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine, davalı ticaret sicil müdürlüğü aleyhindeki davanın ise hak düşürücü süre içinde açılmadığından reddine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Önceki beyanlarını tekrarlamış ve davacı müvekkilinin çalıştığı davalı firmadaki ve diğer firmalardaki primlerinin SGK tarafından sehven başka bir işçinin siciline yatırılmış olduğunu, iş mahkemesince taraflarına verilen süre içerisinde kapanan firmalara ve davalı firmaya karşı ihya davası açıldığını, ilk derece mahkemesince hukuka aykırı şekilde davanın reddine karar verildiğini, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca sicil kaydı ticaret sicil müdürlüğünce re’sen terkin edilen şirketin ihyası istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut olayda davacı, ihyası istenen şirket aleyhine açmış olduğu ve halen derdest olan İstanbul 19. İş Mahkemesinin 2018/409 Esas sayılı davasında 12.01.2021 tarihli duruşma celsesinin 2 nolu ara kararında davacı vekiline 14.07.2020 tarihli celsenin 2 nolu ara kararı gereği … şirketi yönünden ihya davası açmak üzere süre verildiği anlaşılmaktadır. İstinafa konu kararın verildiği mahkemece davalı … A.Ş. ‘ ye karşı açılan davanın pasif husumet yokluğundan reddine, davalı İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğüne açılan davanın ise 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. Maddesi 15. bendi uyarınca hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiştir. 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde şirketlerin hangi şartlarda ve usullerle sicilden re’sen terkin edileceği düzenlenmiştir. Aynı maddenin 4. fıkrasının (a) bendi ile Ticaret Sicili Müdürlüklerince; kapsam dâhilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanacağı, yapılacak ihtarın ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderileceği, ilanın, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/02/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçeceği, 4/c bendine göre terkin sebepleri bulunan şirketlerin faaliyetlerini devam ettirme isteğinde bulunmaları halinde, münfesih olma nedenini verilen süre içinde ortadan kaldırıp ticaret siciline bildirmelerinin ihtar edileceği, aynı maddenin 11. bendi uyarınca, ihtara rağmen süresinde işlem yapmayan şirketin unvanının ticaret sicilden re’sen silineceği, aynı maddenin 15. bendinde “…ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatifin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirketi veya kooperatifin ihyasını isteyebileceği” düzenlemeleri yer almaktadır. Dosya içerisindeki belgelerin incelenmesinde; İstanbul 5. İş mahkemesinde 06.12.2010 tarihinde açılan davada, davacının …, davalının … İnşaat A.Ş. olduğu, söz konusu davanın 01.10.2019 tarihli celsesinin 1 nolu ara kararı gereği davacı asile … şirketini davaya dahil etmek ve birleştirme talepli yeni bir dava açmak üzere iki haftalık süre verildiği, 14.07.2020 tarihli celsede davacı vekili duruşma sırasında; … unvanlı şirketin sicil kaydının resen terkin edildiği ve söz konusu şirketin davaya dahil etmek üzere şirket hakkında ihya davası açacaklarını beyan etmiştir. İlk derece mahkemesinin 12.01.2021 tarihli celsesinin 2 nolu ara kararında … şirketinin hakkında ihya davası açılabilmesi için davacı vekiline süre verilmiştir. Yerleşik Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere, devam eden davası bulunan şirketler için resen terkin işlemleri uygulanamayacağı, böylece şirketin derdest davası var iken şirketin ticaret sicil kaydının silinmesinin 6102 sayılı TTK’ nın geçici 7. maddesine aykırı olduğu bilinmektedir. Dosya içerisindeki İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünün cevabi yazısından anlaşılacağı üzere, … A.Ş.’nin 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesine göre 18.02.2015 tarihinde resen terkin edildiği anlaşılmaktadır. Az yukarıda bahsi geçtiği üzere İstanbul 5. İş Mahkemesinde (İstanbul 19.İş mahkemesi 2018/409 esas) 06.12.2010 tarihinde açılan davanın 01.10.2019 tarihli celsesinde davacı …’a istinafa konu dava dosyasında ihyası talep edilen … şirketini davaya dahil etmek için süre verildiği anlaşılmakla, şirketin resen terkinine karar verilen 18.02.2015 tarihi itibariyle, terkin edilen şirket aleyhine açılmış ve devam eden bir davanın varlığından bahsetmek mümkün değildir. Somut olayda, şirketin 18.02.2015 tarihinde sicil kaydının resen silindiği, şirket ortağı tarafından beş yıllık yasal süre geçtikten sonra 18.02.2021 tarihinde ihya talep edildiği açıktır. Ayrıca somut olayda, ihyası talep edilen şirkete ait bir mal varlığının tasfiyesi amacı da bulunmamaktadır. Dava tarihi itibariyle TTK’nın getici 7. maddesinde öngörülen beş yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu, terkin işleminin usul ve yasaya aykırılığının iddia ve ispat edilmemesi nedeniyle beş yıllık hak düşürücü sürenin somut olayda dikkate alınması gerektiği dikkate alındığında, ilk derece mahkemesince, davalı ticaret sicil müdürlüğü aleyhindeki davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Bu nedenle davacı vekilinin tüm istinaf nedenlerinin reddi gerekmiştir. Somut olayda şirketin TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca resen terkin edildiği anlaşılmaktadır. Dava dilekçesinde davalı olarak, sicilden resen terkin edilmiş olan şirket de gösterilmiştir. Davada hasım gösterilen şirket dava tarihi itibariyle, ticaret sicilinden terkin edilmiş ve tüzel kişiliği sona ermiş durumdadır. Bu nedenle, davalı şirketin taraf ehliyeti yoktur. Taraf ehliyeti ise HMK’nın 114/1.d maddesi uyarınca dava şartıdır. HMK’nın 115/2. maddesi uyarınca, davalı şirket hakkındaki davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddi gerekir. Bu durumda, ilk derece mahkemesi gerekçesinde taraf ehliyetinin tanımı yapılmış ve bunun bir dava şartı olduğu belirtilmiş ise de daha sonra sıfat ve husumet ehliyeti gibi kavramlardan söz edilerek, hatalı gerekçeyle, davalı şirket hakkındaki davanın pasif husumet yönünden reddine karar verilmiştir. Oysa, mahkemenin karar gerekçesinde de belirtildiği üzere taraf sıfatı, temel ilişkiyi göre belirlenen bir husus olup, taraf sıfatının varlığı veya yokluğu konusunda bir değerlendirme yapabilmek için, taraf olarak gösterilen şirketin, öncelikle taraf ehliyetinin bulunması gerekir. Sicilden terkin edilmiş bir şirket, tıpkı ölü bir kişide olduğu gibi, taraf ehliyetini kaybetmiştir. Bu nedenle, sicilden terkin edilen şirketin taraf ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken, somut olaya uygun olmayan gerekçeyle, terkin edilmiş şirket aleyhindeki davanın pasif husumet yönünden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur. Dava şartlarına ilişkin bu husus kamu düzenine ilişkin olup resen gözetilmesi gerektiğinden, kararın bu yönden resen düzeltilmesi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dava vekili tarafından ileri sürülen istinaf nedenleri yerinde görülmemekle birlikte, ilk derece mahkemesinin dava şartlarına ilişkin olarak yanlış değerlendirme yapmış olması nedeniyle HMK’nın 33, 115/1 ve 355. maddeleri uyarınca kararın resen düzeltilmesi gerektiğinden, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekili tarafından ileri sürülen istinaf nedenleri yerinde görülmemekle birlikte, ilk derece mahkemesinin dava şartlarına ilişkin olarak yanlış değerlendirme yapmış olması nedeniyle HMK’nın 33, 115/1 ve 355. maddeleri uyarınca kararın resen düzeltilmesi gerektiğinden, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki hüküm verilmiştir. 1-Davalı … A.Ş. aleyhindeki davanın, dava şartı olan taraf ehliyeti yokluğu nedeniyle, HMK’nın 115/2. maddesi uyarınca usulden reddine, 2-Davalı İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğü aleyhindeki davanın, 6102 Sayılı TTK’nin geçici 7. maddesinin 15. bendi uyarınca hak düşürücü süre yönünden reddine, 3-Davalı İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğü kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğüne verilmesine, 4-Harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına, 5-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, 6-Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili tarafa iadesine, 7-Hakkındaki dava usulden reddedilen … A.Ş.’nin tüzel kişiliği ve geçerli adresi bulunmadığından, gerekçeli kararın bu şirkete tebliğine gerek bulunmadığına, 8-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden; a-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının Hazineye gelir kaydına; kararımızın niteliğine göre, davacı tarafından yatırılmış olan istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine, b-Davacı tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, kararımızın niteliğine göre, davacı üzerinde bırakılmasına, 9-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 06.01.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın davacı vekiline tebliğ tarihin itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.