Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/2096 E. 2021/1600 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2096
KARAR NO: 2021/1600
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20.09.2021 tarihli ara karar
NUMARASI: 2021/617 Esas
DAVANIN KONUSU:Tazminat-Haksız Rekabetin Tespiti ve Önlenmesi
Taraflar arasında görülen haksız rekabetin tespiti, önlenmesi ve tazminat davasında talep edilen ihtiyati tedbirin ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ara kararda yazılı nedenlerle reddine dair ara karara karşı, davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili, dava ve talep dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun’una uygun faaliyet göstererek, kullanıcılarına “…” isimli hizmeti olduğunu, bu sistemin ikinci el taşıt alım satım işlemlerinde oluşabilecek riskleri ortadan kaldırdığını ve Türkiye Noterler Birliği ile imzalanan sözleşme kapsamında hizmetin sunulduğunu, davalının Mayıs 2021 tarihinde piyasaya sürdüğü, “…” isimli hizmeti ile kullanıcılarına güvenli ikinci el alım satım deneyimi sunmayı vaad ettiğini ve bu durumun açıkça haksız rekabet teşkil ettiğini, davalının sunmaya başladığı “…” hizmetinin, müvekkil şirketin çok daha uzun bir süredir sunmakta olduğu “…” hizmeti ile iltibasa yol açtığını, müvekkilinin tescil ettiği ibare ile uzun yıllardır ticari hayatını devam ettirdiğini, davalının müvekkilinin ismi ile bire bir aynı olan hizmeti daha sonra vermeye başladığını, davalının sunduğu hizmetin adının da iltibasa yol açması nedeniyle kamu oyunda sanki hizmetin müvekkilin tarafından verildiği inancının oluştuğunu, bir kısım müşterilerin davalı hizmetleri yönünden müvekkili şirkete şikayette bulunduğunu, hizmetlerin görselleri arasında da ciddi benzerlikler bulunduğunu, davalının “…” isim ve logosuna yönelik yaptığı marka tescil başvurusunun reddedildiğini, uyuşmazlığa konu hizmetlerin aynı olması ve aynı tüketici kitlesine hitap edilmesinin iltibası güçlendirdiğini, her iki hizmetin de alıcı tarafından gönderilen paranın blokeli bir hesaptan yatırılarak, satıcının kendi yükümlülüklerini ifa etmesinden sonra blokeli hesaptan satıcının hesabına paranın aktarılması esasına dayandığını, taraflar arasında iş birliği görüşmeleri yapıldığını ancak davalının müvekkili şirketten edindiği bilgilerle aynı isim ve özelliklere sahip bir hizmeti piyasaya sürmesinin dürüstlük ilkesine aykırı olduğunu, iltibasın yanı sıra başkalarının iş ürünlerinde yetkisiz yararlanma halinin de bulunduğunu, müvekkilinin hizmetinden haberdar olan davalının hizmeti taklit ederek müvekkilinin maddi ve manevi zararına neden olduğunu ileri sürerek, davalının hizmetinin ve hizmete ilişkin reklam ve tanıtım faaliyetlerinin tedbiren durdurulmasını, haksız rekabetin tespiti ve men’ine, davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatin ve müvekkili şirketin zararının bilirkişi marifetiyle tespiti ile belirlenecek maddi tazminatın ve 10.000 TL manevi tazminatın haksız rekabete konu fiilin gerçekleştiği tarihinden itibaren faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi, ihtiyati tedbir talebini değerlendirdiği 20.09.2021 tarihli ara kararında; “…Geçici hukuki koruma kararlarından olan ihtiyati tedbir kararı verirken asıl uyuşmazlığı çözecek içerikte bir karar verilmemelidir. Bununla birlikte, ihtiyati tedbire karar verirken tarafların çıkar dengesini ve ihtiyati tedbirin amacını gözetilmesi gerekli ve zorunludur. Kanun koyucu, ihtiyati tedbir hakkında karar verecek olan Hakime geniş bir taktir alanı bırakmış ise de, Hakim her somut olayda, ihtiyati tedbir şartlarının gerçekleşip gerçekleşmediğini dikkatlice incelemeli ve hangi yasal sebebe ve hangi somut duruma göre, ihtiyati tedbir kararı verdiğinin kararında belirtilmelidir, ihtayit tedbir şartları mevcut değilse kanunun ön gördüğü ölçüde ıspat edilememişse, veya yaklaşıkda olsa ıspatı yargılamayı gerekiyorsa ihtiyati tedbir isteminin reddine karar verilmelidir. HMK’nun 389. Maddesindeki şartların mevcut olması ve talep halinde ihtiyati tedbire karar verilmelidir. Bu itibarla Mahkemece asıl uyuşmazlığı çözecek nitelikte ihtiyati tedbir kararı verilmesine hukuken imkan bulunmadığı gibi haksız rekabetin oluşup oluşmadığı, davacının zararının oluşup oluşmadığı yargılamayı gerektirdiğinden ve yaklaşık ispata yönelik yeterli delil bulunmadığından istemde HMK 389 ve devamı madde hükümlerinde ön görülen koşullar gerçekleşmediğinden ihtiyati tedbir isteminin bu aşamada reddine karar verilmesi gerektiği…” gerekçesiyle, davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine, karar verilmiştir. Bu ara karara karşı, ihtiyati tedbir talep eden davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ İhtiyati tedbir talep eden davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; önceki beyanlarını aynen tekrar ederek, davalının sunmaya başladığı “…” hizmetinin, müvekkili şirketin uzun bir süredir sunmakta olduğu “…” hizmeti ile açıkça haksız rekabet oluşturması nedeniyle haksız rekabetin tespiti ve önlenmesinin yanı sıra haksız rekabet oluşturan eylemlerin tedbiren durdurulmasının talep edildiğini, ancak mahkemece hatalı gerekçeyle talebin reddedildiğini, davanın TTK’nın haksız rekabete ilişkin hükümlerinden kaynaklandığını ve TTK’nın 61. maddesinde özel düzenlenmiş tedbir hükmü bulunduğunu, müvekkilince daha önce tasarlanan hizmet ile işletmeler ve bireysel kullanıcılar için mevzuata uygun güvenli elektronik paranın ihracının sunulduğunu, bu kapsamda ikinci el araç satımındaki risklerin önlenmesi için Türkiye Noterler Birliği ile işbirliği sözleşmesi düzenlendiğini, müvekkilinin Ocak 2020 tarihinden bu yana hizmeti verdiğini, davalının ise Mayıs 2021 tarihinde piyasaya sürdüğü “…” isimli hizmeti ile kullanıcılarına güvenli ikinci el alım satım deneyimi sunmayı vaad ettiğini, hizmetlerin hem isimleri hem de içeriklerinin aynı olması nedeniyle haksız rekabet oluştuğunu, davalının haksız rekabete konu “…” hizmetine ilişkin aktif olarak reklam ve tanıtım faaliyetleri yürüttüğünü, reklamların tüketiciler nezdinde müvekkilinin hizmeti ile davalının hizmeti arasında karışıklığa neden olduğunu, müşterilerin davalıya ait hizmetten kaynaklanan bir çok şikayeti müvekkiline yönelttiğini, hizmet isimlerinin aynı olması nedeniyle sosyal medyada davalı hizmetlerinden şikayetçi olanların, müvekkilinin hizmetleri ile ilgi de yorum yaptıklarını, hizmetlerin özellikleri ile hitap edilen tüketici kitlesinin aynı olduğunu ve tüketiciler nezdinde karışıklık yaşandığını, bu nedenle davalı tarafından yapılan “…” hizmetinin ve işbu hizmete ilişkin reklam ve tanıtım faaliyetlerinin tedbiren durdurulmasının önemli olduğunu, aksi halde tüketicilerin her geçen gün her iki hizmeti daha fazla özdeşleştireceklerini ve müvekkilinin telafisi imkansız zararlarının meydana geleceğini, haksız rekabetten söz edilmesi için zararın oluşmasının şart olmadığını belirterek, ilk derece mahkemesinin tedbir talebinin reddine ilişkin ara kararının kaldırılarak, ihtiyati tedbir talebinin kabuhüne karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, istinaf başvurusuna karşı cevap dilekçesinde özetle; ihtiyati tedbir koşullarının gerçekleşmediğini, davacının haklılığının yaklaşık olarak ispat etmediğini, davacıya ait “…” ibaresine ilişkin marka tescili bulunmadığını, müvekkili şirketin tescile ve eskiye dayalı olarak hak sahibi olduğu “..” markalarının kullanımının hukuka aykırı bir şekilde engellemeye çalışıldığını, sunulan delillerin iddiayı ispatlamaya yeterli olmadığını, ses kayıtlarının davacı tarafından oluşturulma ihtimali bulunduğunu, müvekkili gibi birçok şirkette güvenli ödeme sistemleri bulunduğunu, müvekkilinin sunduğu hizmetin uzun yıllardır “GeT” adı altında sunulduğunu, hizmetin durdurulmasının müvekkili şirketin zararına neden olacağını, müvekkilinin 2014 yılından bu yana “…” adı altına güvenli para hizmeti verdiğini, müvekkilinin param güvende hizmeti üzerinde eskiye ve tescile dayalı hak sahibi olduğunu, müvekkilinin param güvende hizmetini daha önce vermeye başlayarak bu ibareler için marka tescil başvurusunda bulunduğunu ve markaların tescil edildiğini, müvekkili tarafından yapılan bir başvurunun ise ayırt edici özelliği bulunmaması nedeniyle reddedildiğini, ancak bu başvurunun ilk tescil başvurusu olmadığını, müvekkilinin aynı ibareli markalarının 2019 yılında tescil edildiğini, davacının “…” markasına ilişkin belgeler sunmadığını, davacı tarafından Türkiye Noterler Birliği ile 2020 Ocak ayında düzenlenen sözleşmede “…” ibaresinin yer almadığını, davacının tescil başvurularının daha sonra yapıldığını, tarafların kullanmış oldukları güvenli ödeme sistemi içeriklerinin birbirinden farklı olduğunu belirterek istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, davalı tarafından kullanılan “…” hizmeti ile davacıya ait hizmetle iltibas oluştuğu, davacının iş ve emtiasının haksız şekilde kullanıldığı iddiasıyla TTK’nın 54 vd. maddeleri uyarınca haksız rekabetin meni istemine ilişkindir. Davacı dava dilekçesinde ayrıca davalının “…” hizmetine ilişkin reklam ve tanıtım faaliyetlerine tedbiren durdurulmasını talep etmiştir. İlk derece mahkemesince, yazılı gerekçeyle ihtiyatı tedbir talebinin yaklaşık ispat ölçüsünde kanıtlanmadığı, davacının zararının ve haksız rekabet koşullarının oluşup oluşmadığının yargılamayı gerektirdiği ve uyuşmazlığın esasını çözer şekilde ihtiyati tedbir kararı verilemeyeceği gerekçesiyle, tedbir talebinin reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. TTK’nın ihtiyati tedbirler başlıklı 61/1. maddesinde, ”Dava açma hakkına haiz bulunan kimsenin talebi üzerine mahkeme, mevcut durumun olduğu gibi korunmasına, 56.maddenin birinci fıkrasının b ve c bentlerinde öngörüldüğü gibi haksız rekabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, haksız rekabetin önlenmesine ve yanlış veya yanıltıcı beyanların düzeltilmesine ve diğer tedbirlere, hukuk usulu muhakemeleri kanunun ihtiyati tedbir hakkındaki hükümlerine göre karar verilebilir ” düzenlemesi yer almaktadır. Buna göre bu tür davalarda ihtiyati tedbir talepleri TTK’nın 61. maddesine göre değerlendirilmelidir. Burada hüküm bulunmayan konularda, tamamlayıcı hüküm olarak HMK’nın 389 vd. maddelerinden yararlanılmalıdır. İlk derece mahkemesi istinafa konu ara kararında, davacının iddialarını yaklaşık ispat düzeyinde ispatlayamamış olduğu gerekçesiyle davacının tedbir talebinin reddine karar vermiştir.
Dava dosyanın şu anki durumu itibariyle haksız rekabet koşullarının mevcudiyeti ve dava dilekçesinde ileri sürülen vakıalar ispata muhtaç durumdadır. Davacı vekili, müvekkilinin davalıdan önce “…” hizmetini kullandığını, bu hizmetin müvekkili ile özdeşleştiğini bildirmiştir. Davalı vekili ise davacının bu hizmeti kullandığını iddia ettiği Ocak 2020 tarihinden önce “…” ve “…” markalarının tescil edildiğini, müvekkilinin 2004 yılından bu yana hizmeti “…” adı altında müşterilerine sunduğunu, başka birçok şirketin de davacının vermiş olduğu hizmeti uzun yıllardır değişik isimlerle kullanıcılara sunduğunu, davacının bu hizmeti sadece Türkiye Noterler Birliğiyle düzenlenen iş birliği sözleşmesi kapsamında verdiğini, müvekkilinin ise sahibi olduğu www…com alan adlı internet sitesinde satılan tüm ürünler bakımından bu hizmeti verdiğini beyan etmektedir. Bu durumda, “…” isim veya markası üzerinde davalının savunmalarına göre hangi tarafın hak sahibi olduğu hususunun esaslı yargılamayı gerektirdiği, dosyanın bulunduğu aşama itibariyle davalının eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiğinin yaklaşık ispat ölçüsünde kanıtlanmadığı anlaşılmakla, ilk derece mahkemesinin red kararının sonucu itibariyle doğru olduğu anlaşılmakla, davacının istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Yukarıda açklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru ve karar harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 ve 391/3. maddeleri uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 362/1.f ve 391/3. maddeleri uyarınca karar kesindir.