Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/2094 E. 2022/1251 K. 05.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2094
KARAR NO: 2022/1251
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/04/2018
NUMARASI: 2015/610- 2018/374 E.K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen hükme karşı, süresi içinde davalılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyasının, Yargıtay bozma kararı üzerine duruşmalı olarak yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, davasında özetle; Fon’a devredilen … tarafından genel kredi sözleşmesi çerçevesinde kullandırılan krediden dolayı davalıların sorumlu olduğunu, kredi borcunun ödenmemesi üzerine başlatılan ilamsız icra takibine davalılar tarafından haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptaline ve icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, savunmasında özetle; kredi sözleşmesinin tarafı olan … ile müvekkili …’nin karıştırıldığını, borçlu … TC kimlik nolu … ve …’dan olma 01.07.1919 doğumlu …’nin 08.10.2002 tarihinde vefat ettiğini, bu durumun takibe itirazda ifade edilmesine rağmen davacının bilerek müvekkili aleyhine dava ikame ettiğini, davanın yetkisiz yerde açıldığını, genel yetki kuralı gereğince yetkili mahkemenin müvekkillerinin ikametgahı olan İzmir veya Dikili Asliye Hukuk Mahkemeleri olduğunu, ancak seçimlik hakkının kendilerine geçtiğinden Dikili mahkemelerinin yetkili olduğunu, itirazın iptali davasının bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığını, dava konusu borcun kredi sözleşmesinin teminatı olarak verilen taşınmazların icra yoluyla satışı suretiyle borca mahsuben ödeme yapıldığını, ayrca borçlu şirketin ihracat nedeniyle gelen bedelin de kredi borcundan düşüldüğünü, kredi sözleşmesinde akdi ve temerrüt faiz oranlarının gösterilmediğini, dolayısıyla kredi borcunun tamamının ödendiğini, işlemiş faizin ve takipten sonra istenen faiz oranının kabul edilmediğini, sözleşmede kefalet koşullarının bulunmadığını, müvekkili …’ın sunulan kredi sözleşmelerinden birisinde isim ve imzasının olmadığını belirterek, davanın reddine ve kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davacı vekili, davalı … hakkındaki davanın takip edilmediğini, zira icra takibinin de bu kişiye karşı açılmadığını, ancak takip kendisiyle ilgili olmadığı halde takibe itiraz ettiğini, HMK’nın 124. maddesi uyarınca, davalı …’nin taraf olmaktan çıkarılmasını talep etmiş, ödeme iddiasının kabul edilmediğini, müvekkiline yapılmış bir ödemenin bulunmadığını belirtmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davacı tarafın davalı … hakkında açmış olduğu davasının husumet nedeniyle reddine, tahsilde tekerrür olmamak üzere; davacı tarafın, davalılar … ve … hakkında açtığı davanın kısmen kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı icra dosyasına yapmış oldukları itirazın 10.144,72 TL asıl alacak, 109.538,30 TL işlemiş faiz ve kabul edilen 10.144,72 TL asıl alacağa takip tarihinden sonra işleyecek faiz oranına ilişkin yapılan itirazın iptaline, fazlaya ilişkin talebin reddine, davacı tarafın icra inkâr tazminatı talebinin kabulü ile 119,683,02 TL’nin %20’si oranında icra inkar tazminatının davalılar … ve …’dan müştereken ve müteselsilen alınarak davacı tarafa verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; alacağa dayanak kredi sözleşmesinin incelenmediğini, imzalar yönünden inceleme fırsatının sunulmadığını, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan tahsilatların bulunup bulunmadığının, borçlu şirket tarafından yapılan ödemelerin olduğu ileri sürülmesine rağmen dikkate alınmadığını, kefatet koşullarının tartışılmadığını, temerrüt oluşmadığı halde işlemiş faize hükmedildiğini, icra inkar tazminatına karar verilmesinin doğru olmadığını, ayrıca asıl alacak üzerinden verilmesi gerekirken toplam alacak üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesinin de doğru olmadığını, yargılama giderlerine ve vekalet ücretine hatalı hükmedildiğini belirterek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını, savunmaları doğrultusunda davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın, İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali ve icra inkâr tazminatının tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalılar vekili tarafından, yasal süresi içide istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi için Mahkememize gelen dava dosyası 2018/1579 Esas numarasını almıştır. Anılan dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında yeniden hüküm kurulmasına, neticede, “…1)Davacı tarafın ölü kişi … (T.C.No: …) hakkında açmış olduğu davanın, taraf ehliyeti ehliyeti bulunmadığından usulden REDDİNE; 2)Davacının davasının davalılar … ve … (1 ve 2 nolu davalılar) yönünden kısmen kabulü ile bu davalıların İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı icra dosyasına yapmış olduğu itirazlarının 10.144,72 TL asıl alacak ve -işlemiş temerrüt faizden davalı …’nin sorumluluğu 4.855,28 TL ile sınırlı olmak kaydıyla- 109.538,30 TL işlemiş temerrüt faizi alacağı üzerinden iptali ile takibin bu miktarlar üzerinden, takipteki şartlar dahilinde, bu davalılar yönünden aynen devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, 3)Likit-bilinebilir alacağa vaki haksız itiraz nedeniyle İİK’nın 67/2. maddesi uyarınca takdiren %20 oranında hesaplanan 23.936,60 TL icra inkar tazminatının -davalı …’nin sorumluluğu 3.000,00 TL ile sınırlı olmak ve tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla- 1 ve 2 nolu davalılardan alınıp davacıya verilmesine,…” dair 07.11.2019 tarihli, 2018/1579 Esas – 2019/1421 Karar sayılı hüküm verilmiştir. Mahkememizin bu hükmüne karşı, her iki taraf vekillerince temyiz yoluna başvurulması üzerine, Yargıtay, 11. Hukuk Dairesinin 23.09.2021 tarihli, 2020/4364 Esas, 2021/5689 Karar sayılı ilamıyla, mahkememizin anılan hükmü bozulmuştur. Yargıtay bozma ilamında; “… Karar, davacı vekili ve davalılar … ile … vekili tarafından temyiz edilmiştir. 1- İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, aşağıda belirtilen husus dışında dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre temyiz eden davalılar vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir. 2- Dava, kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davalılar 23.02.2017 tarihli dilekçesinde, kredi borcunun ipotekle temin edildiğini ve kredi sözleşmesinin teminatı olarak verilen taşınmazlardan beş adedinin satıldığını satılan taşınmazların ada parsel bilgisine yer vererek belirtmiştir. Buna göre mahkemece davalıların belirttiği ipotekli taşınmazların tapu kayıtları getirtilerek, gerekirse alacağı temlik eden ilgili bankadan da sorularak ipoteğin paraya çevrilmesi ile kredi tutarından düşülmesi gereken miktar olup olmadığı saptanarak davalılara tahmil edilecek parasal sorumluluğun bulunup bulunmadığının tespiti suretiyle sonuca varılması gerekirken bu konuda araştırma yapılmadan eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir. 3- Bozma sebep ve şekline göre taraf vekillerinin vekalet ücreti ve icra inkar tazminatına yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz eden davalılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine; (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar … ve … vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının anılan davalılar yararına BOZULMASINA,…” denilmiştir. Yargıtay bozma ilamı sonrası dosya Dairemize gelerek, 2021/2094 Esasa kayıt edilmiştir. HMK’nın 373/3.maddesi uyarınca, duruşma açılmak suretiyle istinaf incelemesine devam edilmiştir. Mahkememizce Yargıtay bozma ilamına uyulmuştur. Davacı, … A.Ş. ile dava dışı asıl borçlu … Ltd. Şti. arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinde davalıların kefil olduğunu, kredi borcunun ödenmediğinden hesabın kat edildiğini, kat ihtarına konu alacağın sözü edilen kredi sözleşmesinden kaynaklandığını, bu alacağın TMSF’den temlik alındığını iddia etmiş, davalılar ise davanın reddini istemiştir.İlk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda, … A.Ş. ile dava dışı kredi borçlusu … Ltd. Şti. arasında bila tarihli 4.000.000.000 eTL (eski TL) limitli genel kredi sözleşmesinin imzalandığı, bu sözleşmedeki limitlerin limit artırımı sözleşmesi ile artırılarak 15.000.000.000 eTL’ye çıkarıldığı, yine borçlu şirketle imzalanan bilatarihli 200.000 DEM limitli kredi sözleşmesinde de davalıların kefil olarak imzalarının olduğu, dolayısıyla davalıların Türk lirası bakımından kulllandırılan kredilerden dolayı kefalet limitlerinin 15.000.000.000 eTL ile sınırlı olduğu, kredi lehtarı şirkete senet mukabili kısa vadeli nakit kredisi kullandırıldığı, 01.02.1999 tarihi itibariyle banka alacağının 10.144.720.634 eTL (10.144,72 TL) olduğu, davalıların temerrütlerinin 07.02.1999 olup, buna göre temerrüt tarihi belirlenerek takip tarihine kadar yapılan hesaplama sonucunda, 109.538,30 TL işlemiş faiz alacağının hesaplandığı belirtilmiştir.Bilirkişi raporuna karşı davalılar vekilince, ipotekli taşınmazların icra yoluyla satışı suretiyle ve borçlu şirkete ihracat nedeniyle gelen paranın borçtan düşülmüş olması gerektiğinden bahisle itirazda bulunmuştur. Dairemizin bozulan kararında bu itirazla yerinde görülmemiş olmakla birlikte, uyulan Yargıtay bozma ilamı bu yöne ilişkindir. Davalı tarafın, borcun ipotekli taşınmazların satışı suretiyle kapatılmış olduğuna dair savunması bakımından, bozma ilamı doğrultusunda araştırma yapmak gerekmiştir.Bu konuda öncelikle davalılar vekilinin savunmasında belirttiği ve ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla satıldığını iddia ettiği beş adet taşınmaza ilişkin tapu kayıt ve bilgileri celp edilmiştir. Tapu kayıtlarında adı geçen ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takiplere ilişkin icra takip dosya örnekleri dosyaya kazandırılmıştır. Ayrıca, TMSF Başkanlığına müzekkere yazılarak, adı geçen beş adet taşınmazın, Fon’a devredilmiş olan … TAŞ’nin kredi borçlusu olan … Ltd.Şti.’nin kredi borçları nedeniyle ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla cebri satışların yapılıp yapılmadığının, yapılmış ise bu satış bedellerinin hangi kredi alacağına mahsup edildiğinin sorulmasına ve ayrıca cebri satışa ilişkin icra takip dosya bilgilerinin gönderilmesi istenmiştir. TMSF, 18.01.2022 tarihli cevabi yazısında, bu alacağın davacı … Şirketine devredildiği belirterek, bilgilerin davacı şirketten istenmesi gerektiği belirtilmiştir. Tabu bilgileri ve ipoteğin paraya çevrilmesine dair icra takip örnekleri geldikten sonra dosya, bankacı bilirkişiye tevdi edilerek 29.08.2022 tarihli rapor alınmıştır. Bu bilirkişi raporunda, sonuç olarak, eldeki davaya konu banka alacağının, daha önce ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takiplerle tahsil edildiği, davacının kayıtlarında 13.01.2000 tarihinde ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapmış olduğu 9.950 TL’lik tahsilatı kayıtlarına işlemediği, davacının on üç yıl sonra yüksek faiz de ekleyerek ileri sürdüğü alacak talebinin haksız olduğu, davacının iş bu davaya konu alacağının bulunmadığı görüşü bildirilmiştir.Bilirkişi raporunun gerekçeli ve hüküm vermeye elverişle olduğu kanaatine varılmıştır. Davalı vekili, ilgili kayıtların Denizbank’tan celbini istemişse de bu talep yerinde görülmemiştir. Davacı taraf, yargılamanın bu aşamasına kadar bu belgeleri sunabilecek durumdadır. Bilirkişi incelemesi yapılmasına dair 27.04.2022 tarihli duruşma ara kararının 3.maddesinde öngörülen iki haaftalık süre içinde de beyanda bulunulmadığı anlaşılmaktadır. Tüm dosya kapsamına, celbedilen tapu kayıtlarına, ipoteğin paraya çevrilmesine dair eski icra takip dosya içeriklerine ve denetime elverişli bilirkişi raporuna göre, davacının icra takip tarihi itibariyle bakiye bir alacağının bulunmadığı, takip konusu alacağın daha önce ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipler kapsamında tahsil edilmiş durumda olduğu, davalılar vekilinin istinaf başvurusu haklı olup bu nedenlerle davanın reddi gerektiği sonucuna varılmıştır. Davacı tarafından mahkemeye sunulan 15.09.2015 tarihli dilekçede, davalı olarak gösterilen … hakkında, dava konusu icra takibinin bu kişiye karşı açılmadığını, ancak takip kendisiyle ilgili olmadığı halde takibe itiraz ettiğini, HMK’nın 124. maddesi uyarınca, davalı …’nin taraf olmaktan çıkarılmasını talep etmiş, mahkemece bu istem kabul edilerek davada taraf gösterilen … TC kimlik nolu …’nin davadan çıkarılmasına, bu kez davanın yöneltildiği … TC kimlik nolu … ve …’dan olma 01.07.1919 doğumlu …’nin davadan önce (08.10.2002 tarihinde) vefat ettiğinden bu davalı hakkındaki davanın husumet ehliyeti yokluğundan dolayı reddine karar verilmiştir. Bu durumda, davada davalı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen … lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi doğru olmamış, davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf nedeni de yerinde görülmüştür.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 373/3 maddesi uyarınca duruşmalı olarak yapılan inceleme sonucunda, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Uyulan Yargıtay bozma ilamı doğrultusunda yapılan inceleme sonucunda, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davacı tarafın ölü kişi … (T.C.No: …) hakkında açmış olduğu davanın, taraf ehliyeti ehliyeti bulunmadığından usulden REDDİNE; 2-Davalılar … ve … aleyhindeki davanın reddine, 3-HMK’nın 124/5. maddesi gereğince, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen … TC kimlik nolu … lehine, karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince hesaplanan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile … TC kimlik nolu …’ye verilmesine, 4-Harçlar Kanununca alınması gerekli 80,70 TL karar ve ilam harcının davacıdan tahsiline, Hazineye gelir kaydına, 5-Davalılar kendilerini avukatla temsil ettirdiklerinden, hüküm tarihindeki AAÜT uyarınca belirlenen 19.084,91 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalılar … ve …’a verilmesine, 4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 6-Taraflarca yapılan ve kullanılmayarak artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine, 7-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden: a-Davalılar tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; 2.043,90 TL istinaf peşin karar harcının, talep halinde davalılara iadesine, b-Davalılar tarafından sarfedilen 98,10 TL başvuru harcı ile 54,00 TL posta gideri toplamı olan 152,10 TL kanun yolu giderinin davacıdan alınarak davalılar … ve …’a verilmesine c-İstinaf yargılaması duruşmalı yapıldığından ve birden fazla duruşma icra edildiğinden AAÜT’ndeki esaslara göre belirlenen 11.000,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalılar … ve …’a verilmesine, 8-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; Davacı vekilinin yüzüne karşı, davalılar vekilinin yokluğunda, oy birliği ile ve gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren ikişer haftalık yasal süreler içinde temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 05/10/2022
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.