Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/206 E. 2021/450 K. 08.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/206
KARAR NO: 2021/450
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/11/2020
NUMARASI: 2017/1166 Esas – 2020/762 Karar
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin Finlandiya’da mukim orman endüstrisi sektöründe faaliyet gösteren bir grubun parçası olduğunu, davalı ile müvekkili şirket arasındaki ticari ilişki kapsamında davalı şirkete kağıt ürünleri satımı yapıldığını, davacının bu satışlar dolayısıyla davalı şirketten alacaklı olduğunu ve alacağın tahsilini sağlayabilmek amacıyla davalı şirket ile görüşmeler yapıldığını, görüşmeler sonucunda taraflar arasında 17.04.2017 tarihinde “Sulh ve İbra Protokolü” nün imzalandığını, iş bu protokol uyarınca, davalı şirketin, müvekkili şirkete faiz ve feriler hariç 2.850.815,57 Euro tutarında borçlu olduğunu kabul ve beyan ettiğini, borcunu 2017 Nisan ayında 730.000 Euro ve bakiyesini 2017 Mayıs ayından itibaren her ay olmak üzere 20 taksit halinde ödemeyi taahhüt ettiğini, taksitlerden birini dahi zamanında veya tam olarak eda edememesi halinde bakiye alacağın tümünün muaccel olacağını ve … tarafından alacağın faiz ve ferileri ile birlikte yasal takibe konu edebileceğini kabul ettiğini, bu protokolde müvekkili şirketin alacağının, taraflarca takibini kolaylaştırmak amacı ile tek bir para birimi (Euro) üzerinden sarih biçimde gösterildiğini, davalı şirketin bu protokol uyarınca 18.04.2017 tarihinde 107.587,42 USD, 19.04.2017 tarihinde 107.756.64 USD, 20.04.2017 tarihinde 488.217,30 USD ve 74.954,17-Euro, 18.05.2017 tarihinde 122.089,16 USD, 20.06.2017 tarihinde 66.972,84 Euro ödemede bulunduğunu, davalı şirketin 20.06.2017 tarihinden sonra ödeme planına riayet etmediğini, alacağın defalarca talep edilmiş olmasına rağmen ödemenin yapılmadığını, bu durumda bakiye alacak ve temerrüt faizinin talep edilebilir hale geldiğini, müvekkilinin takip tarihi olan 17.10.2017 itibariyle, fazlaya dair alacak hakları saklı kalmak kaydı ile 1.416.479,20 USD ve 737.092,19 EURO tutarında alacaklı bulunduğunu, bu alacakların tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığını, davalı şirket tarafından söz konusu alacak için İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ikame edilen icra takibine haksız ve mesnetsiz şekilde itiraz edildiğini belirterek, itirazın iptaline ve takibin devamına, icra inkar tazminatının tahsiline ve HMK’nın 329. maddesi uyarınca davalı aleyhine vekalet ücreti ile para cezasına hükmolunmasına, yargılama giderlerinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; davacı ile davalı müvekkili şirket arasında devam eden ticari ilişkide takibe konu alacak toplamı için müvekkili şirkete herhangi bir ihtarname keşide edilmediği gibi, yine takibe dayanak olarak gösterilen cari hesaptaki faturaların müvekkili şirkete usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğini, bu itibarla borç içeriğini oluşturan faturalar hakkındaki yasal itiraz haklarını kullanamayan müvekkilline karşı borç yasal olarak muaccel hale gelmeden yapılan icra takibinin hatalı olduğunu, müvekkili şirketin davacının takibe konu ettiği faturalar ile ilgili olarak, alacaklı tarafa ödemeler yaptığını, takip talebinde bunların belirtilmediğini, davacı tarafın her ne kadar dava dilekçesinde yaptığı ödemeleri ikrar etse de, bu ikrar dışında 19.06.2017 tarihinde 40.000 Euro ödemenin de bulunduğunu, bu ödemeye ilişkin banka dekontunun sunulduğunu, yani davacı tarafın bu bedel için mükerrer tahsilat yapmak istediğini, icra takibine itiraz etme nedenlerinin hukuki haklarını korumak olduğunu, icra takibine karşı İstanbul 18. İcra Hukuk Mahkemesinin 2017/644 Esas sayılı dosyasındaki şikayet davalarının da derdest olduğunu, bu bağlamda, taraflarına değil tahsil ettiği bedeli mükerrer olarak tahsil etmeye teşebbüs eden davacı taraf ve/veya vekili aleyhine ek vekalet ücretine ve 5.000 TL disiplin para cezasına hükmedilmesi gerektiğini, ayrıca müvekkili şirkete usulüne uygun olarak yapılmış bir ihtar bulunmadığından, takip öncesi döneme ilişkin faiz talep edilmesinin mümkün olmadığını, takip sonrası dönemde ise tarafların 17.04.2017 tarihli sulh sözleşmesinde herhangi bir faiz oranı belirlememiş olduklarından, davacı tarafından talep edilen azami faiz miktarının da fahiş olduğunu, bu nedenle taraflarınca faize de itiraz edildiğini, davalı şirketin yaklaşık 13 yıldır davacı şirketten kağıt alarak bu kağıtları Türkiye’de sattığını, müvekkilinin yıllardır davacı şirketin satışını artırmak için faaliyet gösterdiğini, davalının sadece 2005-2015 yılları arasında 188.150 ton mal aldığını, ayrıca davacı ile davalı arasında imzalanmış distribütör ve temsilcilik sözleşmelerinin de bulunduğunu, müvekkili şirketin tüm bu çabalarının ve emeklerinin karşılığında davacı şirketten herhangi bir ücret almadığını, buna ilişkin talep ve dava haklarını saklı tuttuklarını, ayrıca davacının Finlandiya’da mukim olması nedeniyle MÖHUK’un 48. maddesi gereğince teminat yatırması gerektiğini, teminat yatırmadan yapılan icra takibi yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, davanın öncelikle bu nedenle reddi gerektiğini belirterek; savunmaları doğrultusunda davanın reddine, % 20 oranındaki kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline, HMK’nın 329. maddesi uyarınca vekalet ücreti ile yargılama giderinin davacıya tahmiline, ayrıca davcının para cezası ödemesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davanın KISMEN KABULÜ İLE, davalının İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında, 710.584,70 EURO ve 1.354.349,31 USD asıl alacak için yaptığı İTİRAZIN İPTALİNE, takip tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi uyarınca devlet bankalarınca bir yıl vadeli USD ve EURO mevduat hesabına uyguladıkları en yüksek faizi (USD için USD faizi, EURO için EURO faizi )uygulamak sureti ile takibin devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, 2-Kabul edilen alacağın takip tarihi itibariyle TL karşılığı üzerinden ( 1 EURO= 4.3131 TL ise de takip talebinde daha az olan 4.2933 TL üzerinden = 3.050.753,29 TL ve 1 USD= 3.6667 TL ise de takip talebinde daha az olan 3.6401 TL üzerinden = 4.929.966,92 TL olmak üzere toplam 7.980.720,21 TL) % 20 si olan 1.596.144,04 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 3-Davalı vekilinin kötüniyet tazminat talebinin reddine, 4-Davacı vekilinin ve davalı vekilinin HMK.nın 329. maddesi gereğince vekalet ücreti ve para cezası uygulanması taleplerinin reddine…” karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı şirket vekili tarafından 24.12.2020 tarihli dilekçe ile istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Ancak davalı şirket vekili, başvuru sırasında başvuru harcı ve maktu istinaf karar harcı yatırmış, nispi istinaf harcını yatırmamıştır. Davacı vekili de cevap süresi içinde katılma yoluyla istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalı tarafın istinaf harçlarını eksik yatırmış olması nedeniyle ilk derece mahkemesince, HMK’nın 344. maddesi uyarınca, 142.449,96 TL istinaf nispi peşin karar harcını ve 150,00 TL gider avansını yatırması için 29.12.2020 tarihli muhtıra hazırlanmış ve bu muhtıra, 01.03.2021 tarihinde davalı şirket vekiline e- tebligat yoluyla UETS üzerinden tebliğ edilmiştir. Davlı vekili, muhtırada belirtilen bir haftalık kesin süre içinde harç ve gider avansını yatırmadığı gibi aynı süre içinde adli yardım talebinde de bulunmamıştır. Bunun üzerine ilk derece mahkemesince, 22.01.2021 tarihli ek kararla; “…Mahkememiz tarafından verilen 19/11/2020 tarih ve 2017/1166 Esas, 2020/762 karar sayılı kararı, Davalı … tarafından verilen 24/12/2020 tarihli istinaf başvuru dilekçesi ile istinaf başvuru talebinde bulunduğu ve 2018/37 istinaf no ile kaydı yapıldığı, davalı vekiline 142.449,96 TL istinaf peşin harcı ile 150 TL istinaf gider avansı yatırması için 29/12/2020 tarihinde gönderilen muhtıranın 03/01/2021 tarihinde e-tebligatın usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen verilen süre içinde harç ve gider avansı yatırılmadığı anlaşıldığından, davalı vekilinin istinaf başvurunun yapılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekmiştir” gerekçesiyle, davalı vekilinin istinaf harçlarını ve gider avansını verilen bir haftalık kesin süre içerisinde yatırmadığı anlaşıldığından HMK’nın 344. maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf başvurunun yapılmamış sayılmasına, karar verilmiştir. Bu ek karar, davalı şirket vekiline, 27.01.2021tarihinde tebliğ edilmiş; davalı vekili tarafından, 25.01.2021 tarihli dilekçeyle (ek kararın tebliğinden önce) ilk derece mahkemesinin HMK’nın 344.maddesi uyarınca verdiği 22.01.2021 tarihli ek karara karşı istinaf başvurusunda bulunmuş ve bu istinaf dilekçesinde ilk defa adli yardım talebinde bulunmuştur.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava dosyasının yapılan incelemesinde; ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair 19.11.2020 tarihli hüküm tesis edilmiş, bu hükmün taraflara tebliği üzerine davalı vekilince yasal süre içinde verilen 24.12.2020 tarihli istinaf dilekçesiyle, anılan hükme karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla birlikte sadece başvuru harcı ve maktu karar harcı yatırılmış, istinaf başvurusu ile birlikte yatırılması gereken 1/4 oranındaki nispi harç yatırılmamıştır. Davalı vekilinin anılan başvuru dilekçesinde adli yardım talebi de bulunmamaktadır. İstinaf nispi harcının ve gider avansının yatırılmadığını tespit eden ilk derece mahkemesi HMK’nın 344. maddesi uyarınca peşin harcı ve gider avansını yatırması için davalıya 29.12.2020 tarihli muhtırayı tebliğe göndermiş, bu muhtıra davalı vekiline 03.01.2021 tarihinde tebliğ olunmuş, bu muhtırada öngörülen ve HMK’nın 344. maddesinde öngörülen bir haftalık kesin süre içinde istinaf harç ve gider avansı yatırılmadığı gibi adli yardım talebinde de bulunulmadığından, ilk derece mahkemesinin 22.01.2021 tarihli ek kararıyla, HMK’nın 344.maddesi uyarınca davalının istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Davalı vekili tarafından bu ek karara karşı 25.01.2021 tarihli dilekçeyle istinaf başvurusunda bulunulmuş, bu dilekçe ile birlikte başvuru harcı ve maktu karar harcı yatırılmış ve ilk kez bu dilekçede davalı vekili adli yardım talebinde bulunmuştur. HMK’nın 336/3. maddesi uyarınca, kanun yollarına başvuru sırasında adli yardım talebi bölge adliye mahkemesine yapılır. Bu düzenlemeden anlaşıldığına göre, kanun yolu aşamasındaki adli yardım talebinin başvuru sırasında yapılması gerekir. Bu hükmün HMK’nın 344. maddesiyle birlikte yorumlanması gerekeceğinden, adli yardım talebinin en geç HMK’nın 344. maddesi uyarınca harç ve gider avansının yatırılması konusunda verilen bir haftalık kesin süre içinde yapılması gerekir. Bu süre geçtikten sonra yapılan adli yardım talebi süresinde olmayıp talebin esası incelenemez. Çünkü, süresinde harç yatırılmaması ve aynı süre içinde adli yardım talebinde de bulunulmamasıyla birlikte HMK’nın 344. maddesinde öngörülen başvurunun yapılmamış sayılmasına dair yasal sonuç kendiliğinden doğar, yani karşı taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşur. Bu hukuki açıklamalara göre somut olaya gelindiğinde; davalı vekili asıl hükme karşı verdiği esas istinaf dilekçesinde harç yatırmadığı gibi adli yardım talebinde bulunmamıştır. Yine ilk derece mahkemesinin HMK’nın 344. maddesi uyarınca tebliğ ettiği muhtırada öngörülen bir haftalık kesin süre içinde harç ve gider avansı yatırılmadığı gibi aynı süre içinde adli yardım talebinde de bulunulmamıştır. Bu aşamadan sonra artık davalının adli yardım talebinde bulunma hakkı kalmamıştır. Bu nedenle, HMK’nın 344.maddesi uyarınca verilen ek karara karşı yapılan istinaf başvurusundaki adli yardım talebi dinlenemeyeceğinden; davalı vekilinin adli yardım talebinin süre yönünden reddine dair 01.03.2021 tarihli ara karar verilmiştir. Bu ret kararına karşı, davalı vekili tarafından HMK’nın 337.maddesi uyarınca itiraz edilmiştir. İtirazı inceleyen İstanbul BAM 15. HD’nin 2021/2 D.İş- 2021/2 K sayılı, 25.03.2021 tarihli kararıyla, davalı vekilinin itirazın reddine, kesin olarak karar verilmiştir. Açıklanan bu hukuki süreç doğrultusunda; davalı şirketin istinaf nispi karar harcını ve gider avansını yatırmadığı, HMK’nın 344.maddesi uyarınca tebliğ edilen muhtıraya rağmen kesin süre içinde de yatırılmadığı gibi bu kesin süre içinde adli yardım talebinde de bulunulmadığı anlaşıldığından, ilk derece mahkemesinin, HMK’nın 344. maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun yapılmamış ayılmasına dair 22.01.2021 tarihli ek kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan ve bu nedenle davalı vekilinin esasa dair ilk istinaf başvurusunun değerlendirilmesi hukuken mümkün olmadığından; davalı vekilinin 22.01.2021 tarihli ek karara yönelik istinaf başvurusunun MHK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar vermek gerekmiştir. Davacı vekilinin katılma yoluyla yaptığı istinaf başvurusu yönünden yapılan değerlendirmede: davacı vekili, davalı vekilinin istinaf dilekçesine karşı verdiği cevap dilekçesiyle birlikte katılma yoluyla istinaf başvurusunda bulunmuş ve ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının hüküm kısmının 1.maddesinde yer alan “fazlaya ilişkin talebin reddine” kısmının kaldırılarak işlemiş temerrüt faizi talebi yönünden de davanın kabulüne karar verilmesini istemiş ve böylece katılma yoluyla istinaf talebinde bulunmuştur. HMK’nın 348/2. maddesi uyarınca, asıl istinaf yoluna başvuran taraf başvurusundan feragat eder veya talebi bölge adliye mahkemesi tarafından esasa girilmeksizin reddedilirse, katılma yoluyla başvuranın talebi de reddedilir. Somut olayda, asıl istinaf kanun yoluna başvuran davalının istinaf başvurusu, esasa girilmeden ve sadece ilk derece mahkemesinin HMK’nın 344. maddesi uyarınca istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına dair kararı incelenmek suretiyle reddedildiğinden, davacının katılma yoluyla istinafının da bu nedenle reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; A-Davalı vekilinin istinaf başvurusu yönünden: 1-İlk derece mahkemesinin HMK’nın 344. maddesi uyarınca verdiği 22.01.2021 tarihli ek kararına yönelik davalı vekilinin istinaf başvurusunun, MHK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine, 2-Davalı vekili tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, B-Davacı vekilinin katılma yoluyla yaptığı istinaf başvurusu yönünden; 1-Davacı vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusunun HMK’nın 348/2.maddesi uyarınca usulden reddine, 2-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı vekilinin yaptığı istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, C-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, D-Karar kesinleştikten sonra dava dosyasının, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1 ve 348/2. maddeleri uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 08.04.2021 tarihinde, oy birliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.