Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/2054 E. 2023/668 K. 13.04.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2054
KARAR NO: 2023/668
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/01/2021
NUMARASI: 2020/461 E. – 2021/67 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine dair verilen karara karşı, davalı … vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında sözleşme bulunmadığını, yalnızca uzun süreli olarak devam etmiş olan bir sözleşmesel ilişki olduğunu, davacının, davalıların yolculara (kullanıcı) verdiği taşıma hizmetinin gerçekleşebilmesi için minibüs tipi aracını sağladığını, davalılar, bu taşımacılık hizmetinden çok büyük miktarda gelir elde ettiğini, davacıya da hizmetin bedeli olarak komisyon ödemesi yaptığını, taraflar arasındaki hukuki ilişkin bir anda davalı tarafından tek taraflı olarak sona erdirildiğini, davacının davalı …’le olan uzun süreli ilişkisi uyarınca, çeşitli yatırımlar yaptığını, … standartlarında araçlar temin ettiğini, bu araçları … standartlarına göre dizayn ettiğin, … standartları gereği araçlarda sürücü istihdam ettiğini, ancak davalının tek taraflı olarak ilişkiyi sonlandırmasının davacıyı bir çok zarara uğrattığını (araç satın alınması için kullanılan krediler, aracın dekorasyonu için yapılan masraflar, kazanç kaybı gibi), taraflar arasındaki sui generis bir sözleşme bulunduğunu, davacının davalılar ile yaptığı sözleşme uyarınca, davalının belirlediği standartlarda yine davalının hazırlamış olduğu sistem (online program) üzerinden belirlenecek yolcuları taşıma, bunun karşılığında ise ücret almayı üstlendiğini, davacının araç sahibi olarak, davalılar … ve …’ye araç sağladığını, davalılar tarafından yolcuya (Kullanıcı) sunulan taşımacılık hizmetinin gerçekleşmesine yardım ettiğini, davacı ile davalılar arasındaki sözleşmesel ilişki sayesinde davalıların yolcularına taşımacılık hizmetini verebildiğini, davalıların sözleşme ilişkisini sonlandırması sebebiyle davacının zarara uğradığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla toplam 10.000 TL’nin tahakkuk/arabuluculuk başvuru tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili, savunmasında özetle; müvekkilinin taşımacılık faaliyeti yapmadığını, sadece teknolojik hizmet sunarak taşımanın taraflarının bir araya gelmesine çevrimiçi (online) olarak aracılık ettiğini, sadece bir aracılık faaliyeti yürüttüğünü, taşıma hizmeti almak isteyen kişiler ile bu taşıma hizmetini verecek taşımacıları bir araya getirdiğini, davacının dava dilekçesinde yer alan, …’in yolculara taşıma hizmeti verebilmesi için davacının minibüs tipi aracını temin ettiği şeklindeki ifadesinin son derece yanlış bir yönlendirme olduğunu, zira fiiliyatta …’in hiçbir taşımacıya herhangi bir araç temin etmediğini veya bu konuda herhangi bir yönlendirmede bulunmadığını, esasa ilişkin olarak huzurdaki davanın müvekkili yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle reddinin gerektiğini, müvekkilinin sözleşmenin tarafı olmadığını, diğer davalı … ile davalı müvekkili arasında müteselsil sorumluluk bulunmadığını, … uygulamasına ilişkin tüm teknolojik hizmetlerin ve nakit akışının diğer davalı … üzerinden gerçekleştiğini, müvekkilinin ticari ilişkinin muhatabı olmadığını, huzurdaki davanın bir belirsiz alacak davası olarak açıldığı kabul edildiğinde, dürüstlük kuralına aykırı davranıldığının görüleceğini, zira belirsiz alacak davasının ancak davacının dava açarken talep sonucunu belirlemesinin imkânsız olduğu veya talep konusunun davacıdan belirlemesinin beklenemeyecek kadar zor olduğu koşullarda açılabilmekte olduğunu savunarak, davanın öncelikle pasif husumet yokluğu sebebiyle ve esastan reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Davacı vekilinin Mahkememizin 09/12/2020 tarihli duruşma ara kararı gereğince davalı … yönünden davayı takip edip etmediğine ilişkin beyanları doğrultusunda Mahkememizin 27/01/2021 tarihli duruşma ara kararı gereğince Davalı … yönünden HMK 150. Madde uyarınca dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Mahkememiz dosyasında davacı vekili sözleşmenin haksız feshi nedeniyle müspet ve menfi zararlarını talep ettiği anlaşılmıştır. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle … sisteminden bahsetmekte fayda vardır. …, dünya çapında …, …, …, … ve … gibi farklı sürüş seçenekleri sunmakta olup, bu seçeneklerden … en düşük maliyetli olan ve profesyonel olmayan sürücülerin yolcularla temasa geçtiği üründür. … ürünü, Avrupa’da … olarak adlandırılmaktadır. … sürücüleri bakımından herhangi bir lisans aranmamakta olup, bu sayede prosfesyonel olmayan sürücüler, mesleki eğitim, sosyal güvenlik ödemeleri, sigorta zorunluluğu gibi taksi sürücülerinde aranan belli şartları sağlamadan bu hizmeti verebilmektedirler. …, ülkemizde de 2014 yılından bu yana İstanbul, Bodrum ve Çeşme’de faaliyet göstermektedir. Ülkemizde, yalnızca lisanslı araç ve sürücülerle yürütülen … adlı ürün hizmetti sunmaktadır. … tarafından geliştirilen araç çevirme uygulaması, uygulamaya dâhil olan sürücülerin, uygulama üzerinden şehir içi ulaşım hizmeti talep eden kişilere taşımacılık hizmeti sunmaları üzerine kuruludur. Müşteri durumundaki yolcu, kredi kartı bilgilerini … ile paylaşmak zorunda olup, doğrudan uygulama üzerinden … ile temasa geçmekte ve yapmak istediği yolculuk bilgilerini firmaya iletmekte, … de uygulama üzerinden müşteriye bu hizmeti sunabilecek yakınlıktaki sürücülerden birisini müşteriye yönlendirmektedir. Yolculuk bitiminde ücret … tarafından yolcunun uygulamaya tanımlı kredi kartından otomatik olarak tahsil edilmekte ve tahsil edilen ücretten …’e ait kısım kesildikten sonra sürücüye ödeme yapılmaktadır. (KAYA, S. 296, 297) Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere … uygulaması yolcu, sürücü ve … arasında oluşan üçlü bir ilişki söz konusudur, 6102 Türk Ticaret Kanununun ‘Taşıma İşleri’ başlıklı beşinci kitabında 906 ve devamı maddelerinde yolcu taşıma sözleşmesi düzenlenmiştir. TTK-m.906 ve devamındaki hükümler incelendiğinde yolcu taşıma sözleşmesinin taraflarının yolcu ve taşıyıcı olduğu görülmektedir. Buna karşılık KYTK-m.3 uyarınca yolcu ‘Taşıtı kullanan sürücü ile hizmetliler dışında taşıtta bulunan kişiler’ olarak tanımlanmıştır. Karayolları Trafik Kanunu (KTK)25-m.3’te de benzer yönde bir tanımlama yapılmaktadır. Buradan hareketle, sözleşmeye ismini veren taraf olan yolcu bir yerden bir başka yere gitmek için taşıyıcı ile sözleşme yapan kişi olarak tanımlanabilir ve yolcu ancak yaşayan gerçek bir kişi olabilir. (ADIGÜZEL, Burak, Taşıma Hukuku (Deniz Ticareti Hariç), Adalet Yayınevi, Ankara,2018, s.38. ) Somut olayda ise bir yerden bir başka yere gitmek için … uygulamasını kullanan kişiler yolcu sıfatını taşımaktadır. … sistemi aracılığıyla, yolcunun bir yerden başka bir yere ücret karşılığı taşınması söz konusu olduğundan … sistemini kullanarak ulaşım hizmeti alan kişiler yolcu sıfatını taşımakta olup, taraf oldukları sözleşme yolcu taşıma sözleşmesi niteliğindedir. ( Aydın Kaya, s.302) Taşıma sözleşmesinin bir tarafının yolcu olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Somut olayımızda ise asıl ve birleşen davalar yönünden davacılar yolcu konumunda değildir. O halde davacılar ile davalı … arasındaki ilişkisi taşıma sözleşmesi olarak nitelendirilemeyecektir. Yolcular ile taşıyıcıları bir araya getiren …, yolcuların internet üzerinden online almış oldukları bu hizmet karşılığında ilave ücret ödemeksizin bir yerden başka bir yere gitmesine imkan tanıyan bir platformdur. Bu platform sayesinde yolcuların taşıyıcılara ulaşması kolaylaşmaktadır. Platform taşıma ücretinin yolcu tarafından önceden bilinmesini sağlamaktadır. Yolcuların taksi duraklarına telefonla ulaşılması uzun sürmekte, ivedi taşımalarda birden çok taksi durağına ulaşmaları zorlaşmakta iken bu platformlar sayesinde taşıma hizmeti daha verimli ve düzgün çalışmakta, yolcu memnuniyeti artmaktadır. Yolcu gideceği yeri ve güzergahı taşımadan önce görebilmesi, sürücü bilgilerine ulaşabilmesi, sürücü yorumlarını değerlendirebilmesi açısından yolcu tarafından çeşitli avantajları bulunmaktadır. Bu uygulamalar sundukları hizmet bakımından geleneksel taksicilik faaliyetinden ayrılmaktadır. Müşterinin Sunulan taşımacılık hizmet bedeli davacılar almakla beraber, komisyon olarak yüzdelik kısmını … almaktadır. Benzer mobil uygulamaları olan …’ni, …com’u ve …’yi de Rekabet Kurulu ayrı ayrı kararlarında aracılık hizmeti olarak nitelendirmiştir. Rekabet Kurulu …’ye 02.07.2014 tarih ve 14-23/462-200 sayılı bir diğer kararında “… uygulamasıyla sunulan hizmet İstanbul ilinde taksi ihtiyacı olan kullanıcılar ile taksicileri buluşturmayı amaçlayan bir aracılık hizmeti” olarak tanımlamıştır. TBK. m. 520/1’e göre simsarlığın (tellallığın) tanımı şu şekilde yapılmıştır: ‘Simsarlık sözleşmesi, simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkanının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması halinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir’. Bu hüküm, mehaza uygun olarak, ‘Simsarlık, simsarın bir ücret karşılığında, ya diğer tarafa bir sözleşmenin kurulması fırsatını göstermeyi ya da ona bir sözleşme görüşmesi için aracılık etmeyi borçlandığı bir sözleşmedir’ şeklinde anlaşılmalıdır.TBK. m. 521 vd. düzenleme içinde, simsarın ücret alacağının doğumu için şu şartların birlikte gerçekleşmesi gerekir:a) Simsarın aracılık ettiği asıl sözleşmenin iş sahibi (vekalet veren) ile üçüncü kişi arasında kurulması gerekir. Bu şart, iş sahibinin, kendisine teklif olunan üçüncü kişilerle sözleşme yapmayı sebepsiz olarak red etmesi halinde de gerçekleşmiş sayılmalıdır. Bu konu, TBK. m. 175’in kapsamı çerçevesinde değerlendirilmelidir. Fakat asıl sözleşmenin geçerli olarak kurulması lazım ve yeterlidir. Ücret alacağının doğumu için, bu sözleşmenin ifa edilmesi gerekli değildir. Geciktirici şarta bağlı olarak yapılmış sözleşmelerde, şartın gerçekleşmesi beklenmelidir. Bu düzenlemeyi getiren TBK. m.521/1 hükmü, emredici değildir. Taraflar, asıl akit kurulmamış olsa bile, ücret ödenmesini kararlaştırabilecekleri gibi ücretin, sözleşmenin ifa edilmesi halinde ödeneceğini de kararlaştırabilirler.b) Asıl sözleşmenin kurulması ile simsarın faaliyeti arasında nedensellik ilişkisi bulunmalıdır. TBK. m. 521/1 bu şartı, ‘yaptığı faaliyet sonucunda’ sözleriyle ifade etmiştir. Bu şartın aksi de kararlaştırılabilir. c) TBK. m. 523’de düzenlenen ve simsarın ücret ve giderlere ilişkin alacağının kaybı sonucunu doğuracak durumlardan birinin gerçekleşmemesi gerekir (Yavuz, Cevdet: Borçlar Hukuku Dersleri Özel Hükümler, 9. Baskı, İstanbul 2011, s.604 vd).Somut durumda, davalı … taşıyıcı ile yolcu arasındaki yolcu taşıma sözleşmesinin kurulmasına aracılık etmekte, sözleşmenin kurulması halinde ücrete hak kazanmaktadır. 6100 sayılı Yasanın 114/1-c maddesi gereğince mahkemenin görevli olması dava şartlarından olup 115. madde gereğince de Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 6335 Sayılı Yasa ile değişik 4. maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Buna göre; her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile maddenin devamı fıkralarında belirtilen davalar ticari dava olarak nitelendirilmiştir. Yine aynı yasanın 5/3.maddesinde “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır” hükmüne yer verilmiştir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun 6335 sayılı Yasa ile değişik 4.maddesinde ticari davaların; mutlak ticari davalar ve nispi ticari davalar olarak iki gruba ayrıldığı anlaşılmaktadır. Mutlak ticari davalar, tarafların sıfatına veya bir ticari işletme ile ilgili olup olmamasına bakılmaksızın kanun gereği ticari sayılan davalar olup TTK’nun 4/1. maddesinin b, c, d, e, f fıkralarında ve özel kanunlarda düzenlenmiştir. Nispi ticari davalar ise; tarafların tacir sıfatına haiz olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili uyuşmazlıklardan doğan davalardır. Bir başka ifade ile, bu davalar ya bir ticari işletmeyi ilgilendirmeli ya da iki taraf için de ticari sayılan hususlardan doğmaları halinde ticari dava olarak nitelendirilebilirler. …, yolcu ve sürücü arasında üçlü bir ilişkinin mevcut olduğu, yolcunun … uygulamasını kullanarak bir yerden başka bir yere gitmek istemekte olup yolcunun taraf olduğu sözleşmenin yolcu taşıma sözleşmesi olduğu, ancak somut olayda davanın taraflarının yolcu ve taşıyıcı olmadığı, bu halde uyuşmazlığın taşıma sözleşmesinden kaynaklandığından bahsedilemeyeceği anlaşılmıştır. Yolcu taşıma işi 6102 sayılı TTK’nun 850 vd maddelerinde düzenlenmiş olmakla aynı kanunun 4/1-a bendi uyarınca ticari iş niteliğindedir. Ancak yolcu taşıma sadece bu sözleşmenin tarafları arasındaki uyuşmazlıklar yönünden ticari iş niteliğinde olup, taşıma işini yapan kişinin tacir sayılması için tek başına yeterli değildir. Diğer bir anlatımla yolcu taşıma ilişkisinin tarafı olmayanlar arasındaki uyuşmazlıklarda taşıma işi yapan kişinin tacir sayılıp sayılamayacağı ayrıca incelenmelidir. Dava konusu olay da ise davanın taraflarından biri yolcu olmayıp, taraflar arasında taşıma ilişkisinden doğan bir uyuşmazlık söz konusu olmadığından mutlak ticari dava niteliğinde değildir. O halde uyuşmazlığın nispi ticari dava niteliği tespiti için davanın taraflarının tacir olup olmadığı belirlenmelidir. Zira davacıların taşıma işiyle uğraşması tek başına tacir oldukları anlamına gelmemektedir. Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; davacılar ile davalılar arasındaki işin simsarlık sözleşmesinden kaynaklandığı görülmektedir. Davalı ise ticari şirket olup TTK nun 16(1)maddesi uyarınca tacir sıfatını haizdir. Dosya kapsamına göre, gerçek kişi olan davacının tacir olduğunu ispatlayan herhangi bir delil sunulmadığı görülmektedir. Bu nedenle davanın, nispi ticari dava tanımına da uymadığı anlaşılmaktadır. Davalı taraf her ne kadar ticaret şirketi olsa da bir işin ticari iş olmasını bu konudaki uyuşmazlığın da ticaret mahkemesinde görülmesine yeterli değildir. Bu nedenle davacının tacir olup olmadığı hususunun önem arz etmektedir. Ancak dosya kapsamında tacir olduğunu gösterir delil bulunmadığı, çalışmalarının da ticari işletme ile ilgili bir işlem sayılamayacağı, davacının mesleki amaçla, ticari şirket olan davalının ise ticari amaçla hareket ettikleri ve 6502 sayılı Yasanın 3/1-L bendi kapsamında tüketici olmadıkları ve aralarında bir tüketici işlemi bulunduğundan söz edilemeyeceği, yukarıda açıklandığı üzere aralarındaki işlemin ticari dava niteliğinde de olmadığı, nazara alınarak eldeki davaya bakma görevi 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesine aittir. Bu nedenlerle davanın görev şartı yokluğu nedeni ile usulden reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm tesis edilmiştir. ” gerekçesiyle, davacının davasının HMK 114/1-c ve 115/2 maddesi gereğince görev dava şartı yokluğundan usulden reddine, görevli mahkemenin İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi olduğuna, HMK’nın 20. maddesindeki prosedür çerçevesinde talep halinde dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı … vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı … vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili yönünden ileri sürdüğü pasif husumete ilişkin itirazlarına halel getirmemek kaydıyla müvekkili ve diğer davalının ticaret şirketleri olduğu ve tacir olarak faaliyet gösterdiğini, davacı tarafın da tacir olmadığına yönelik herhangi bir iddia veya beyanı olmadığını, bu uygulamayı kullanarak ticari kazanç elde ettiğini ikrar ettiğini, mahkemenin davacının tacir olup olmadığına dair bir şüphesi var ise, öncelikle tacir olduğunu gösterir belge sunması için süre vermesi ve buna göre değerlendirme yapması gerekirken eksik inceleme ile doğrudan görevsizlik kararı vermesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, benzer uyuşmazlıkta İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi 2021/645 Esas, 2021/625 Karar sayılı kararı ile Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğuna kesin olarak karar verildiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın esastan reddine, karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, araç sahibi davacı ile yolcu taşıma organizasyonu olan davalının birlikte yolcu taşıma işini gerçekleştirmek üzere yapılan sözleşmenin davalı tarafça feshi nedeniyle uğranıldığı iddia olunan zararların tazmini istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davalı … vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı ve davalı tarafça sunulan deliller ve dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde; davacının sahibi olduğu araçlarla taşıma ve ulaşım hizmeti sağlamaya yetkili kişi olduğu, araç sahibi davacı ile bu taşıma ve ulaşım hizmetinden faydalanmak isteyen yolcuların (… uygulaması kullanıcılarının) çevrimiçi (online) bir platformda bir araya getirilmesine hizmet eden … mobil uygulaması bulunduğu, davacının … mobil uygulaması kapsamında davacının söz konusu uygulamayı sunan Hollanda’da mukim davalı …ile birlikte yolcu taşıma işi yaptığı, davacının … standardına uygun olarak hazırladığı aracı ile … sistemine dâhil olduğu, tarafların bu kapsamda yolcu taşıma işini bir organizasyon içeresinde yapmak suretiyle anlaşma sağladıkları, bunun için varılan anlaşmanın feshedildiği belirtilerek eldeki dava ile bu fesih sebebiyle uğranılan zararın tazminin talep edildiği görülmektedir. Yolcu taşıma sözleşmeleri TTK’da düzenlenmiştir TTK m.906 vd.). TTK’nın 4/1.a maddesi uyarınca, TTK’da düzenlenen konulardan kaynaklanan uyuşmazlıklar mutlak ticari dava olup bu davalara bakma görevi asliye ticaret mahkemelerine aittir. Ayrıca, TTK’nın 850/3 maddesinde taşıma işlerinin ticari işletme faaliyeti olduğu belirtilmiştir. Somut olayda, yukarıda da belirtildiği gibi tarafların yolcu taşıma işini bir organizasyon içeresinde yapmak suretiyle anlaşma sağladıkları, bu taşıma işi için yapılan sözleşmenin feshinden doğan zararın tazminin talep edildiği, uyuşmazlığın taşıma işine ilişkin olduğu anlaşılmış olup TTK’nın 4/1-a maddesi uyarınca eldeki davanın mutlak ticari dava olduğu ve mahkemenin görevli olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenlerle mahkemece, görevli olmadığından bahisle görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş ve kararın kaldırılması gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.3 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davalı … vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.3 maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik kararının kaldırılmasına, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davalı … tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, talep halinde, ilk derece mahkemesince iadesine,4-Davalı … tarafından yapılan kanun yolu giderlerinin, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a ve 362/1.c maddesi uyarınca karar kesindir.