Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/2003 E. 2021/1506 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/2003
KARAR NO: 2021/1506
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 2.Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 16.06.2021
NUMARASI: 2021/82 Esas – 2021/711 Karar
DAVA: Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın arabuluculuk dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine dair verilen hükme karşı, davacı vekilince istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; İİK’nın 308/b maddesi uyarınca mühlet tarihi itibariyle müvekkil bankanın borçlu şirketten toplam alacak tutarının 1.333.062,48 TL olduğunu, reddedilen, hesaplamada dikkate alınmayan hesap edilen şimdilik 182.760,04 TL kısmının kabul edilmesine ve toplam payın, mahkeme kararının kesinleşmesine kadar borçlu şirket tarafından, Mahkemenin belirleyeceği bir bankada açılacak hesaba yatırılmasına (İİK m. 308/b) karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; davacının dava dilekçesinde beyan etmiş olduğu hesap kat işlemine ilişkin ihtarname hukuken yok hükmünde olduğunu, davacı taraf hesap kat işlemi sonucunu doğuracak işlemler yapamayacağını, İİK’nın 296. maddesi uyarınca “Sözleşmenin karşı tarafının konkordato projesinden etkilenip etkilenmediğine bakılmaksızın, borçlunun taraf olduğu ve işletmesinin faaliyetinin devamı için önem arz eden sözleşmelerde yer alıp da borçlunun konkordato talebinde bulunmasının sözleşmeye aykırılık teşkil edeceğine, haklı fesih sebebi sayılacağına yahut borcu muaccel hâle getireceğine ilişkin hükümler, borçlunun konkordato yoluna başvurması durumunda uygulanmaz.” hükmü gereğince, kredi borcunu muaccel hale getiren, gecikme faizi ve diğer yan edimlerin uygulanması sonucunu doğuran hesap kat işleminin yapılmış olmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının iddialarının aksine davacı bankanın müvekkil şirketten 1.150.302,44 TL alacaklı olduğu tespit edilerek yasal düzenlemeler kapsamında faiz ve ferileri düşürüldükten sonra 1.150.302,44 TL üzerinden banka alacağının nisaplara dahil edildiğini, yasal hükümler ve ihtiyati tedbir kararlarına göre imtiyazsız alacaklara geçici mühlet tarihinden itibaren faiz işletilemeyeceğini, BSMV ve sair talep edemeyeceğini, davacı tarafından konkordato dosyasına sunulan kayıtlarda yapılan incelemede müvekkilimin davacıya 1.150.302,44 TL borcu olduğunu, belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Tüm dosya kapsamına göre mahkememizin 23/03/2021 tarihli ara kararı ile arabuluculuk tutanağı aslını sunmak üzere davacı vekiline süre verildiği, davacı vekili tarafından mahkememize arabuluculuk tutanağının sunulmadığı, bu hali ile dava tarihinden önce sonuçlanmış arabuluculuk tutanağı bulunmadığı ve eldeki davanın zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu anlaşılmakla, davanın arabuluculuk dava şartı yokluğu nedeniyle…” gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İİK’nın 308/b kapsamında ileri sürülen taleplerin de kayıt kabul davası ile benzer nitelikte olduğundan bu davalar açısından da zorunlu arabuluculuk şartı aranmaması gerektiğini, bu hali ile ilk derece mahkemesinin kararının hatalı olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, iş bu dava türünde arabuluculuk şartının zorunlu olduğu kabul edildiğinde de ilk derece mahkemesi kararının hatalı olduğunun kabulü gerektiğini, İlk derece mahkemesinin gerekçeli kararında; arabuluculuk tutanağını sunmaları için 2 haftalık kesin süre verildiğinden bahsedilmiş ise de gerekçede, “dava tarihinden önce sonuçlanmış arabuluculuk tutanağı bulunmadığı” denilerek usulden ret kararı verildiğini, ilk derece mahkemesinin kendilerine vermiş olduğu iki haftalık kesin sürede arabulucuya başvurmuş olsalar ve son tutanağı ibraz etmiş olsalar da bu tutanağın ilk derece mahkemesi tarafından kabul edilmeyeceğini, çünkü arabuluculuk görüşmesinin dava tarihinden önce sonuçlanması gerektiğinin gerekçeli kararda yazıldığını, bu durumda ilk derece mahkemesinin kendilerine verilmiş olan iki haftalık kesin sürenin, HMK’nın 115/2. maddesinin ruhuna uygun olmadığını, ilk derece mahkemesinin bu kanun maddesi uyarınca yapması gerekenin, tarafların arabuluculuk görüşmesi yapması ve anlaşamama durumunda son tutanağı sunması için kesin süre vermekten ibaret olduğunu, ilk derece mahkemesinin kararının usul ekonomisi ilkesine de aykırı olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, konkordato davasında davalı tarafından itiraz edilen ve çekişmeli hale dönüşen miktarın konkordato nisabına dahil edilmesi talepli açılan alacak davasıdır. Mahkemece, davacı tarafından davalı aleyhine açılan alacak davasında, arabuluculuk dava şartı gerçekleşmediğinden, davanın usulden reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. Maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Uyuşmazlık, İİK’nın 308/b maddesi uyarınca açılan alacak davasının arabuluculuğa tabi olup olmadığı, mahkemece verilen kararın usul ve yasaya, dosya kapsamına uygun olup olmadığı noktasındadır. İİK’nın 308/b maddesinde;” Alacakları itiraza uğramış olan alacaklılar, tasdik kararının ilanı tarihinden itibaren bir ay içinde dava açabilirler. Tasdik kararını veren mahkeme, konkordato projesi uyarınca çekişmeli alacaklara isabet eden payın, kararın kesinleşmesine kadar borçlu tarafından, mahkemece belirlenen bir bankaya yatırılmasına karar verebilir. Süresi içinde dava açmamış olan alacaklılar, bu paydan ödeme yapılmasını talep edemezler; bu durumda yatırılan pay borçluya iade edilir,” hükmü düzenlenmiştir. İİK’nın 308/b maddesi gereğince açılan davalar, genel hükümlere tabi bir davadır. Dava tarihinde yürürlükte bulunan TTK’nın 5/A maddesine göre TTK’nın 4. maddesinde ve diğer kanunlarda belirtilen ticari davalardan, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulmuş olması dava şartıdır. Somut dava, davalı tarafından itiraz edilen ve çekişmeli hale dönüşen miktarın konkordato nisabına dahil edilmesi talepli İİK’nın 308/b madde kapsamında açılan ve genel hükümlere göre görülmesi gereken ticari nitelikli alacak davası olduğundan, zorunlu arabuluculuğa tabidir. Davacı, dava açmadan önce arabuluculuğu başvurduğuna dair beyanda bulunmadığı gibi, mahkemece arabuluculuk son tutanak aslının sunulması için verilen kesin süre içinde de bu eksiği tamamlamamıştır. Bu durumda mahkemece 6325 sayılı yasanın 18/A-2 maddesine göre davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir durum bulunmamaktadır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irat kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 02.12.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.