Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1992 E. 2021/1498 K. 02.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1992
KARAR NO: 2021/1498
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 25.03.2021
NUMARASI: 2018/168 Esas – 2021/254 Karar
DAVA: Tespit
Taraflar arasındaki tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın, davalı … yönünden husumetten, davalı … ve davalı Şirket yönünden dava şartı olan hukuki yarar yokluğundan reddine dair verilen hükme karşı, davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacılar vekili, dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin Beyoğlu … Noterliğinin 25/11/2015 tarih ve …228 yevmiye nolu Limited Şirket Pay Devir sözleşmesi ile …’ndeki paylarını davalılardan …’e bedeli mukabilinde devrettiklerini, şirket defterlerinin bu devir işine aracılık yapan diğer davalı …’da olduğunu, muhatapların bu devir sözleşmesini Ticaret Sicilinde tescil ettirmediklerini, bu hususta davalılara noter vasıtasıyla ihtarname keşide ettiklerini, ancak ihtara karşı bir cevap vermediklerini, şirket defterlerinin davalılardan …’da bulunması nedeni ile pay devrinden sonra bu işleme ilişkin alınması gereken kararların alınamadığını, beyan ederek, davalı … Ltd. Şti.’ndeki paylarının davalı …’e devrinin tespitine ve yargılama giderinin davalı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili, savunmasında özetle: müvekkili aleyhini ikame edilen davada müvekkilinin davalı sıfatının bulunmadığını, öncelikle husumet yokluğu sebebi ile müvekkili aleyhindeki davanın reddinin gerektiğini, müvekkilinin davalı şirkete dışarıdan sözleşmeli olarak muhasebe hizmeti verdiğini, şirket bünyesinde herhangi bir görevinin bulunmadığını ve şirket sigortalı çalışanı olmadığını, bahse konu tescil işleminin gerçekleşebilmesi için genel kurul tarafından bir kararın alınması gerektiğini, ancak bu hususta müvekkiline bir talimat verilmediğini beyan ederek, davanın müvekkili bakımından reddine yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Diğer davalılar … Ltd. Şti. ve …’e dava dilekçesinin tebliğ edildiği, ancak bu davalıların cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmaktadır. Davalı … vekili duruşmalardaki beyanında; müvekkilinin, davalı şirketin hisselerinin tamamını noter senedi ile satın aldığını, davacı yurt dışına gittiğinden birlikte gidip ticaret sicilde işlem yapamadıklarını, müvekkilinin daha sonra da hisseleri almaktan vazgeçtiğini, bir aylık süreden sonra o işlem düştüğünden müvekkilinin işlem yapmadığını belirterek, aşamalardaki beyanlarında davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Somut olayda, davacı noterde düzenlenen pay devri sözleşmesi ile paylarını davalı …’e devretmiştir. Şirket sözleşmesinde pay devrinin noterde devri ile geçerli olacağına ilişkin bir hüküm yer almamaktadır. Pay devrine ilişkin ortaklar genel kurulu tarafından alınmış bir kararda bulunmamaktadır. Bu durumda pay devri için ortaklar genel kurulunun onayı bulunmadığından yapılan devir onaya kadar askıdadır. Dolayısıyla davacı halen davalı şirketin ortağı olup şirket ortağı olup alacağı Genel kurul kararı ile payların devrini gerçekleştirebilecekken elde ki davayı açmasında hukuki yararı bulunmamaktadır. Davacı sıfatı, dava konusu hakkın sahibini, davalı sıfatı ise dava konusu hakkın yükümlüsünü belirler. Uygulamada davacı sıfatı, aktif husumeti, davalı sıfatı ise pasif husumeti karşılayacak şekilde değerlendirilmektedir. Dava konusu şey üzerinde kim ya da kimler hak sahibi ise, davayı bu kişi veya kişilerin açması ve kime karşı hukuki koruma isteniyor ise o kişi veya kişilere davanın yöneltilmesi gerekir. Davalı … ise şirket ortağı olmadığı gibi davalıya yapılan bir pay devri de bulunmadığından davalının pasif husumet ehliyeti bulunmamaktadır. Bu nedenlerle davanın davalı … yönünden husumetten davalı … ve davalı Şirket yönünden dava şartı olan hukuki yarar yokluğundan reddine, davalılar hakkında davanın red sebepleri farklı olduğundan her iki davalı için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesine…” gerekçesiyle, davalı … yönünden davnın husumetten, davalı … ve davalı Şirket yönünden dava şartı olan hukuki yarar yokluğundan reddine, davalılar … ve … kendilerini vekille temsil ettiğinden her biri hakkında ayrı ayrı olmak üzere karar tarihinde yürürlükte bulunan avukatlık asgari ücret tarifesi üzerinden hesaplanan 4.080,00.TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile iş bu davalılara verilmesine, davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Mahkemenin gerekçeli kararında, … yönünden davanın husumet yönünden reddine, diğer davalı … yönünden de, “hukuki yarar yokluğu” nedeniyle davanın reddine karar verdiğini, bu kararın, hukuka, kanuna, uygulamaya, bilirkişi raporuna ve olayın gerçeklerine aykırı olduğunu, Yargılamalar sırasında, pay defteri ve diğer ticari şirket evraklarının davalı-muhasebeci …’da bulunduğunu beyan etmeleri üzerine 29.05.2019 tarihli 5 nolu celsede, …’ın pay defteri ve kayıtları dosyaya sunması için kendisine tebligat yapılmasına karar verildiğini, akabinde, 27.11.2019 tarihli 6 nolu celsede davalılardan …’da (mali muşavir-muhasebeci) bulunan ticari defterler-evraklar ve pay defteri, davalı … tarfından, celse arası dosyaya ibraz edildiğini, …’ı niçin davalı olarak gösterdiklerinin kendiliğinden gerekçelendirilmiş olduğunu, çünkü bu satış işine aracılık yapanın … olduğunu, ticari evrakları kendinde tutarak davacı müvekkillerine vermediğini, …’ı davalı göstermeselerdi bu ticari defterler-evraklar ve pay defterinin ortaya çıkmayacağını, bu suretle bu ticari kayıtlar ortaya çıkartılıp dosyaya sunulduğunu, bu durumun iddianın doğruluğunu kanıtladığını, Mahkemenin gerekçeli kararında, bu davayı açmakta (devir alan davalı …’e karşı) davacıların hukuki yararı bulunmadığı, bu devirişlemini davayı açmadan da yaptırabilecekleri gerekçesine dayanıldığını, oysa duruşma zabıtları ile de sabit olduğu üzere, müvekkillerinin elinde fiilen bu tescil işlemini yaptırma imkanının bulunmadığını ve bu durumun yargılama sırasında belgelendiğini, Ayrıca, yargılama sırasında yapılan bilirkişi incelemesi sonucu alınan uzman bilirkişi raporunda, davanın kabulü ile davalı … adına payların tesciline karar verilmesi gerektiği yönünde görüş belirtildiğini, görüldüğü gibi bilirkişi raporunda da limited şirketlerde, tescilin kurucu nitelikte olmadığı, ana sözleşmede de aksine bir hüküm olmadığı, geçen zaman da dikkate alındığında, tescile karar verilmesi gerektiğinin tespit edildiğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istimiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, limited şirket hissesinin devri nedeniyle ortaklık sıfatının, noterden yapılan hisse devir tarihi itibariyle sona erdiğinin tespiti ve kararın Ticaret Sicilinde tescil ve ilanı istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçeyle davalı … yönünden husumetten, diğer davalılar yönünden dava şartı olan hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacılar vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dosya kapsamına göre, davacıların davalı şirket ortağı ve yetkilisi iken şirketteki hisselerinin tamamını, Beyoğlu … Noterliğinin 25.12.2015 tarihli ve … Y. sayılı “Limited Şirket Hisse Devir Sözleşmesi” ile davalı …’ e bedeli karşılığında devrettikleri anlaşılmaktadır. Beyoğlu … Noterliğinin 25.12.2015 tarihli ve … Y. sayılı devir işleminin davalı şirkete bildirilmediği, celbedilen ticaret sicil kayıtlarına göre de davalı şirketin, hisse devir işlemini ticaret siciline tescil ettirmediği, davacıların halen ortak olarak göründüğü anlaşılmaktadır. Yine, sicil kayıtlarına göre, davalı şirketin halen yetkilisinin aynı zamanda davacılardan biri olan … olduğu anlaşılmaktadır. TTK’nın 595/1. maddesi uyarınca, limited şirket hisse devrine dair sözleşmenin yazılı şekilde yapılması ve imzaların noterce onanması geçerlilik şartıdır. Somut olayda bu koşulun gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca, şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye payının devri için, ortaklar genel kurulunun onayı şarttır. Devir bu onayla geçerli olur. Somut olayda, genel kurulun onayı bulunmamaktadır. Ancak Kanun, 6762 sayılı TTK’da olmayan yeni bir imkan getirmiştir. Yeni TTK’nın 595/son maddesi uyarınca, şirket genel kurulunun devre onay verilmesi talebi hakkında üç ay içinde olumlu veya olumsuz bir karar vermemesi halinde, devre onay vermiş sayılmasını hükme bağlamıştır. Somut olayda, aynı zamanda tek münferit şirket yetkilisi olan davacılardan … ve diğer davacı … tarafından davalı şirket de hasım gösterilerek eldeki dava açılmıştır. Buna göre davacı … ile aynı zamanda tek başına münferit yetkilisi olduğu anlaşılan davalı şirket arasında menfaat çatışması bulunduğu açıktır. Bu durumda davalı şirketin iş bu davada temsili ve usulüne uygun taraf teşkili yapılması için, davalı şirkete kayyım atanması veya kayyım atanması için davacılara süre verilmesi, şirketin iş bu davada temsili ve taraf teşkili sağlanarak yargılamanın sürdürülmesi zorunludur. Mahkemece bu husus gözetilmeksizin ve davalı şirketin iş bu davada usule uygun temsili ve taraf teşkili sağlanmaksızın ve yargılamanın yapılabilmesi için gerekli şartlar tamamlanmadan yargılamayı sürdürerek, yazılı şekilde karar vermesi doğru olmamıştır. Yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda davacı yanın esasa ilişkin istinaf başvuru nedenleri incelenmeksizin ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının HMK 353/1.a.4 maddesi uyarınca kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR:Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA, 2-Davanın, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-Davacılar tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının, ilk derece mahkemesince, talep halinde iadesine, 4-Davacılar tarafından istinaf kanun yolu aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesi tarafından, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Gerekçeli kararın, İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a.4 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 02.12.2021
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca karar kesindir.