Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1971 E. 2021/1577 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1971
KARAR NO: 2021/1577
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ: 26.02.2020
NUMARASI: 2020/61 Esas – 2020/216 Karar
DAVA: Şirket yöneticisinin sorumluluğu
(TTK.nun 644/2 atfıyla TTK.nun 553,555)
Taraflar arasındaki şirket yöneticisinin sorumluluğu nedeniyle tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; davalının müflis … Ştd. Şti.’nin yetkilisi olduğunu, müvekkili ile müflis firma arasındaki ticari ilişki kapsamında müvekkili firma alacağı için İstanbul … İcra Dairesinin … E. sayılı dosyası ile ilamsız takibe geçildiğini, itiraz üzerine istanbul 8 ATM’nin 2014/1490 E. Sayılı dosyası ile dava açıldığını, ilgili mahkemenin yetkisizlik kararı sonrası dava İstanbul Anadolu 2. ATM’nin 2016/388 E. Sayısına kaydedildiğini, dosyanın halen derdest olduğunu, dava dışı müflis firmanın 30/12/2015 tarihinde iflas ettiğini, müflis firmanın davalı şahıs tarfından kötü idare edildiğini, iflas etmek üzere olmasına rağmen davalı bu durumu müvekkilinden gizlediğini belirterek, müvekkilinin müflis şirketten var olan, ancak ödenmeyen alacağının şimdilik 10.000 TL’lik kısmının davalı şirket yöneticisinden tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Davacı, dava dışı müflis şirketten alacaklı olduğunu, davalının müflis şirketin iflasa kadar yetkilisi olduğunu ve şirketi kötü idare ederek şirketi borçlandırdığını, iflas etmek üzere olduklarını sakladığını, borçlu olduğunu bildiği halde şirket aleyhine başlattıkları icra takibine itiraz ettiğini ileri sürmüş, uğradığı zararın davalıdan tahsili ile kendisine verilmesini talep etmiştir. Dava dışı şirketin İst. Anadolu 6 Asliye Ticaret Mahkemesinin 30/12/2015 tarihli kararıyla iflasına karar verildiği sabittir. Davacı, müflis şirketin yetkilisine karşı TTK.nun 553,556 maddelerine dayalı olarak sorumluluk davası açmış ise de; TTK.nun 556.m. uyarınca zarara uğrayan şirketin iflası hâlinde, pay sahiplerinin ve şirket alacaklılarının istemlerinin önce iflas idaresince ileri sürülecektir. İflas idaresi birinci fıkrada öngörülen davayı açmadığı takdirde her pay sahibi veya şirket alacaklısının mezkûr davayı ikame edebilecektir. Kaldı ki TTK.nun 555 ve 556.maddeleri kapsamında şirketin uğradığı zararın tazminini talep eden pay sahibi veya alacaklının tazminatın şirkete ödenmesini isteyebileceği, davacı tarafın ise zarara yönelik tazminatın müflis şirkete değil kendisine ödenmesini talep ettiği görülmekle, bu talep bakımından davacının aktif husumeti bulunmamaktadır. (İst. Bölge Adliye Mahkemesi, 12 HD, 2018/1508 E, 2019/1310K; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi, 21 HD, 2018/2300 E, 2019/791 K)…” gerekçesiyle, davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Müvekkilinin alacaklı olduğu halde borcu ifa adına bu güne dek 1 TL dahi ödeme yapılmadığını, … Firmasının davalı tarafından kasıt ve/veya kusur ile kötü idare edildiğini ve dahası iflas etmek üzere olmasına rağmen bu durumu müvekkilinden gizlendiğini, borçlanıldığını, ödenmediğini, vaki icra takibine de süre kazanmak-sürüncemede bırakmak için itiraz ettiğini, … kanuna ve esas sözleşmeye göre iyi idare edilmiş olsaydı, şirketin ödeme güç ve kapasitesinin olacağını, ticari ilişki kapsamında borçlarını ödeyeceğini, velev ki kısa bir süre için ödeme dengesi bozulsa dahi nihayet vaki icra takibini ödeyerek borcun itfasını sağlayacağını, yahut şirket borca batık ise müvekkili firmaya borçlanmadan-ticari ilişkiye girmeden önce şirketin iflasının istemesi gerektiğini, ödenme imkanı olmayacak şekilde borçlanılmaması gerektiğini, Bununla birlikte davalı yöneticinin, şirket idaresindeki kötü yönetimi sebebiyle şirketi acze düşürdüğünü ve davacı-alacaklının, davalının kasta (ve/veya kusura) dayalı kötü yönetimi ve kötüniyeti tutumu sebebiyle alacağını tahsil edemediğini, TTK’nın 644. maddesi ile anonim şirketlere ilişkin bazı hükümlerin limited şirketlere de uygulanacağı düzenlenmiş olup, kapsama 553. maddenin de dahil olduğunu, gelinen aşamada müvekkilinin maruz kaldığı zararın tahsilini teminen dava açmalarının gerektiğini, davalı yöneticinin, şirketinin iflasın eşiğinde olduğunu müvekkili-davacıdan gizlediğini, müvekkiline borçlandığını ve icra takibine rağmen de ödemediğini, yapılacak inceleme ile müvekkilinin nasıl kasden zararlandırıldığının açıklığa kavuşacağını, İş bu davadaki talebin dolaylı değil doğrudan zarar olduğunu, aktif husumet yokluğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davanın dolaylı zararın tahsilinden kaynaklanması durumunda, TTK’nın 555 v 556. maddeleri kapsamında şirketin uğradığı zararların tazminini talep eden pay sahibi veya alacaklının tazminatın şirkete ödenmesini isteyebileceği gerekçesi isabetli olabileceğini, ancak davada böyle bir durumun söz konusu olmadığını, davanın farklı olduğunu, Yargıtay 11. HD’nin emsal 2018/ 2145 Esas – 2019/3729 Karar sayılı, 13.05.2019 tarihli kararının da bu yönde olduğunu, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belerterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, 6102 sayılı TTK’ nın 553 vd. maddeleri uyarınca şirket yöneticisinin sorumluluğuna dayalı tazminat davasıdır. İlk derece mahkemesince yazılı gerekçe ile davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekilince, yasala süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, eldeki davada, davalının yöneticisi olduğu şirketten alacaklı olduğunu, alacağını şirketten tahsil edemediğini, dava dışı şirketin iflasına karar verildiğini, davalı yöneticinin kasıt ve ihmali ile şirketi kötü yöneterek iflasına sebebiyet verdiği gibi iflas halini de müvekkilinden gizlediğini, bu nedenle dava dışı müflis şirketten var olan ve tahsil edilemeyen alacağı nedeniyle uğradığı zararın davalı yöneticinin sorumluluğunda olduğunu belirterek, bu alacağın davalıdan tahsili ile müvekkiline verilmesini talep etmiştir. Davacı, davalıya karşı açmış olduğu davada, dava dilekçesindeki talebini 6102 sayılı TTK’nın 644/1-a maddesi uyarınca uygulanması gereken aynı Kanun’un 553-555. maddelerine dayandırmakla, yönetici aleyhine açılacak sorumluluk davası, doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik içerir. Yöneticinin, ortaklığın mal varlığını azaltan veya kötüleştiren yasa ve ana sözleşme hükümlerine aykırı davranışları, ortaklar ve alacaklıların dolaylı zarar görmesine yol açar. Yani davacının davalı yönetici tarafından dava dışı borçlu şirketin kötü yönetilmesi nedeniyle dava dışı müflis şirketin zarara uğratılması nedenine dayalı tazminat davasında, şirket yöneticisinin eylemleri nedeniyle uğranıldığı ileri sürülen zarar, şirket açısından doğrudan, davacı şirket alacaklısı açısından ise dolaylı zarar olup, dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın 555. (6762 sayılı TTK’nm 309.) maddesi hükmü gereğince hükmedilecek tazminatın şirkete verilmesinin talep edilmesi gerekmektedir. Buna göre davacının ileri sürdüğü zarar, kendisi yönünden dolaylı zarar olup aksi yöndeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Kaldı ki ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında işaret edildiği üzere, davalı şirket yöneticisi hakkında TTK’nın 553,556. maddelerine dayalı olarak sorumluluk davası açılmış ise de anılan 556. madde uyarınca zarara uğrayan şirketin iflası hâlinde pay sahiplerinin ve şirket alacaklılarının istemlerinin önce iflas idaresince ileri sürüleceği, iflas idaresi birinci fıkrada öngörülen davayı açmadığı takdirde her pay sahibi veya şirket alacaklısının mezkûr davayı ikame edebileceği, somut olayda iflas idaresine böyle bir başvuru yapılıp sonuç alınmadığının belgelenip kanıtlanmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca TTK’nın 555 ve 556. maddeleri kapsamında şirketin uğradığı zararın tazminini talep eden pay sahibi veya alacaklının tazminatın şirkete ödenmesini isteyebileceği, davacı tarafın ise zarara yönelik tazminatın müflis şirkete değil, kendisine ödenmesini talep ettiği anlaşıldığından, mahkemece verilen karara isabetli olup, aksi yöndeki davacı vekili istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı vekilince yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 3531.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 09.12.2021 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır. 09.12.2021