Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1744 E. 2022/780 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1744
KARAR NO : 2022/780
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/06/2021
NUMARASI : 2021/264 E. – 2021/482 K.
DAVANIN KONUSU : Yargılamanın İadesi
Taraflar arasındaki yargılamanın iadesi davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle yargılamanın iadesi talebinin reddine dair verilen karara karşı, yargılamanın iadesini isteyen davacı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Yargılamanın iadesini isteyen davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki cari hesap sözleşmesinden kaynaklanan alacak ve cezai şartın tahsili amacıyla İstanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/302 Esas sayılı dosyasında davalı aleyhine dava açıldığını, mahkemece 07.05.2012 tarihinde davanın reddine karar verildiğini, temyiz başvurusunun 11.02.2014 tarihinde red edildiğini, müvekkilinin haklarını, hakimlerin hatalı kanaatleri sonucu haksız ve hileli olarak kaybetmesi nedeniyle Adalet Bakanlığına ve Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulduğunu, ilk derece mahkemesince yapılan yargılama esasında müvekkilince süresi içerisinde delil ve tanık bildirildiğini, toplanması istenilen delillerin tek tek belirtilmesine rağmen, mahkemece delillerin toplanmadığını ve tanıkların dinlenmediğini, tek bu hususun bile kararın bozulması için yeterli iken Yargıtayca hatalı değerlendirme sonucu davanın reddedildiğini, ilk derece mahkemesinde yapılan tahkikatta alınan bilirkişi raporunun eksik, hatalı ve açıkça yanlış olmasına rağmen, müvekkilince yeniden bilirkişi raporu alınması talebinin mahkemece gerekçe gösterilmeden reddedildiğini, müvekkilince sonradan yapılan araştırma sonucu, ilk derece mahkemesi hakimlerinden biri ile Yargıtay temyiz incelemesi yapan iki hakimin FETÖ terör örgütü soruşturmaları nedeniyle görevden el çektirildiklerinin anlaşıldığını, müvekkilinin haklı olduğu davasını neden kaybettiğini ancak 15 Temmuz darbe girişimi sonucu öğrendiğini, müvekkilinin ilk derece yargılaması ve Yargıtay incelemesine şaibe karışması nedeniyle, hukuk ve hakkaniyet ilkeleri gereği alacağına kavuşabilmesi için dosyanın yeniden açılması gerektiğini, müvekkilince Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru talebini inceleyen raportör hakiminde terör soruşturması nedeniyle görevden alınması nedeniyle verilen kararın adil ve tarafsız olduğu konusunda kuşkuya düşüldüğünü, bu hususun dahi yargılamanın iadesi için yeterli olduğunu, terör örgütü soruşturması kapsamında görevden alınan hakimlerin apaçık şekilde kabulle sonuçlanabilecek bir davada red kararı vermelerinin hakimlerin bağımsızlığı, doğruluğu ve tarafsızlığından kuşkuya düşülmesine neden olduğunu, gelinen aşamada verilen kararın tarafsız ve adil olmadığının anlaşıldığını, kararın gerekçeli yasa ve dosyadaki belgelere göre verilmesinin yanı sıra meşru ve objektif bir şekilde adaletten başka bir maksatla karar verilmemesi gerektirdiğini, ancak müvekkili hakkında verilen kararın bu koşulları taşımadığını ileri sürerek, yargılamanın iadesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, savunmasında özetle; davacının bir süre müvekkilinin acentesi olarak faaliyette bulunduğunu, sözleşmenin feshi üzerine hak ediş alacağı, portföy tazminatı, cezai şart alacağı ve yapılan giderlerin tahsili amacıyla alacak davası açıldığını, mahkemece davanın reddine ilişkin verilen kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, davacı tarafından davanın tarafları ve konusu ile bağlantısı olmayan bir kısım hakimlerin FETÖ soruşturmaları kapsamında görevden alınması gerekçesiyle bu tarihten çok önce verilen kararın sadece bu nedenle haksız olduğu iddiasıyla yargılamanın iadesini talep ettiğini, yargılamanın iadesi koşullarının HMK’nın 374 vd maddelerinde düzenlendiğini, başvuruda kanun maddesinde sınırlı şekilde sayılan yargılamanın iadesi sebeplerine dayanılmadığını, hangi sebebe dayanıldığını açık olarak belirtilmediğini, ileri sürülen iddia ve beyanlarla verilen karar arasında bir nedensellik bağı bulunmadığını, dava dosyasının incelenmesi ile FETÖ soruşturmaları arasında hiçbir somut bağ bulunmadığını, esasen davacı tarafından da kararla FETÖ soruşturmaları arasında hiçbir somut bağ kurulmadığını, bir kısım hakimler hakkında terör örgütü soruşturması yapılmasının yargılamanın iadesi sebebi olmadığını, mahkemece delillerin toplanarak bilirkişi incelemesi yapıldığını ve kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiğini, ilk yargılamada yeni delillerin toplanmaması ve tanıkların dinlenmemesine ilişkin kararın yerinde olduğunu ve kesinleşen yargılamada dikkate alınmayan delillerin yargılamanın iadesi yoluyla dikkate alınacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Davacı vekili yargılanmanın yenilenmesini talep eden talep dilekçesinde; eldeki dava dosyasında, Yargıtay içtihatları ile çelişki oluşturacak şekilde ilk derece mahkemesince bilirkişi raporunda acente tarafından tahsil edildiği ispatlanamayan prim alacakları üzerinden yapılan hesaplama kararı esas alınarak hüküm oluşturulmasını, ilk derecedeki yargılama aşamasında görevli bir hakimin, Yargıtay ilamında imzası bulanan bazı hakimlerin ve yine Anayasa mahkemesi raportörü bir hakimin, FETÖ/PYD suçlamasıyla tutuklanmış olmasını gerekçe göstermektedir.
Dava dosyasının yapılan incelemesinde; mahkememizin yargılamanın iadesine konu 2015/91 E – 2017/784 K sayılı, 06.06.2017 tarihli kararının kanun yollarından geçmek suretiyle kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Bu düzenlemeler dikkate alındığında davacı talebinin HMK 375/1- a hükmünde düzenlenen ‘Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması’ gerekçesine dayalı olarak yargılanmanın yenilenmesini talep ettiği anlaşılmıştır.HMK 377/1-a maddesi gereğince de davacı vekilince iddiaya dayanak olayların öğrenilmesi ile süre başlayacağından öğrenmeden itibaren 3 aylık süre içerisinde davanın açıldığı anlaşılmıştır.
İlk derece mahkemesinde kesinleşen kararı veren hakimin halen emekli olduğu, hakkında bir soruşturma olmadığı, yargılamaya katılan diğer hakimlerden D.B’nin bilirkişi inceleme ara kararı oluşturduğu, bilirkişi inceleme kararını oluşturan hakim ve diğer celselerde görev yapan diğer hakimlerin usuli nitelikte ara kararlar oluşturdukları, kararın Yargıtay incelemesinde görev alan hakimlerden davacının belirttiği M.U’nun Yargıtay ilamında isminin yer almadığı, internet açık kaynak araştırmasına göre ilamda ismi yer alan G.D hakkında soruşturma işlemi yapıldığı, ancak hakkında kesinleşmiş bir yargı kararının olup olmadığının bilinmediği, kaldı ki Yargıtay ilamının heyet olarak karara bağlandığı, yine Anayasa Mahkemesi kararlarının heyetçe karara bağlandığı, raportörün karar alma mercinde olmadığı gözetildiğinde davacının iddia ettiği eylemlerin ortaya çıkan kararlara etkisi bulunmadığı kanaatine varılarak davanın reddine…” gerekçesiyle yargılamanın iadesi talebinin reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı, yargılamanın iadesini isteyen davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
Mahkemece yapılan yargılamada, müvekkiline tanınan yasal süre içersinde delillerin, tanıkların bildirilerek toplanılması istenilen delillerin tek tek belirtilmesine rağmen mahkemece deliller toplanılmadan ve tanıklar dinlenmeden karar verildiğini, mahkemece alınan bilirkişi raporunun eksik ve hatalı olduğunu, müvekkilince süresinde yeniden rapor alınması talebinin gerekçe gösterilmeksizin reddedilmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, müvekkilince yapılan inceleme ve araştırma neticesinde, müvekkilin davasına bakan yerel mahkeme de hakimlerden birinin FETÖ soruşturması kapsamında görevden alındığının ve Yargıtay’da temyiz incelemesi yapan iki hakimi de aynı şekilde görevden alındığının öğrenildiğini, müvekkilinin açıkça haklı olduğu davasını neden kaybettiğini ancak 15 Temmuz darbe girişimi neticesinde aydınlığa kavuştuğunu, yapılan ilk derece incelemesi ve Yargıtay incelemesine şaibe karıştığını, müvekkilinin hakkaniyet ve adalet ilkeleri gereği hakkına kavuşabilmesi için dosyanın yeniden açılarak incelenmesi gerektiğinden bu davanın açıldığını, ancak mahkemece eksik incelemeye dayalı hatalı hüküm tesis edildiğini, müvekkilince Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuruyu inceleyen hakimin de FETÖ soruşturması kapsamında görevden alınmasının kuşkuyu artırdığını, açıklanın bu hususların hak ihlali olması ve kararın adil olduğunu gölgelemesi nedeniyle yargılamanın iadesi gerektiğini, hukuk düzeninde verilen kararın tarafsız ve adil olması gerektiğini, aksi halin adalete olan güveni sarsacağını, adil yargılama hakkının ulusal ve uluslararası belgelerle tanınan bir insan hakkı olduğunu, yargılanan kişinin, tarafsız ve bağımsız mahkemede yargılandığını hissetmesi, dürüst yargılandığına ilişkin tereddüde düşmemesinin bu hakkın ayrılmaz bir parçası olduğunu kararın dosya içeriği, deliller ve hukuka uygun verildiği konusunda kuşku oluşturmaması gerektiğini, ilk yargılamada verilen kararın yasal süresi içerisinde bildirilen tanıkların dinlenilmemesi ve delillerin toplanmaması nedeniyle hatalı olduğunu, rapora yönelik itirazın gerekçesiz şekilde reddedildiğini, yargılama, temyiz incelemesi ve bireysel başvuruda görev alan hakimlerin tarafsızlığından şüphe duyulacak bir durumun bulunmasının yargılamanın iadesi sebebi olduğunu, mahkemece buna rağmen yargılamanın iadesi talebinin haksız şekilde reddine karar verildiğini,
Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, HMK’nın 373 vd. maddeleri uyarınca yargılamanın yenilenmesi istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Dava dosyasının incelemesinde; davacının İstanbul 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/302 esas sayılı dosyasında acentelik sözleşmesinden kaynaklanan hak ediş ve diğer alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, cari hesap alacağı, iş yerine yapılan masraflar, hak ediş ve cezai şart alacağının tahsilini istediği görülmüştür. Davalı, taraflar arasında 2008 yılında düzenlenen fesih protokolü kapsamında sözleşmenin tasfiye edildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece fesih protokolü kapsamında davacının alacağının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, davacının temyiz istemi ve Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 11.07.2013 tarih ve 2012/12679 Esas, 2013/14642 Karar sayılı ilamıyla reddedilerek hüküm onanmış; karar düzeltme istemi de aynı Dairenin 11.02.2014 tarih ve 2013/18305 Esas, 2014/2352 Karar sayılı ilamıyla reddedilmiştir.Davacı, yargılamanın iadesi dilekçesinin ek-6’sında sunduğu dilekçe ile 10.12.2010 tarihli oturumunda sunduğu tanık ve delil dilekçesinin ilk derece mahkemesince yapılan yargılamada dikkate alınmadığını, delillerin toplanmadan verilen kararın Yargıtay’ın hatalı onaması sonucu kesinleştiğini, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra ilk derece yargılamasına katılan bir hakim ile Yargıtay incelemesini yapan bir üyenin ve Anayasa Mahkemesi’nde bireysel başvurusunu inceleyen raportör hakimin FETÖ -PDY terör örgütüne mensup olması nedeniyle, meslekten çıkarıldıklarını verilen kararın delillerin toplanmaması nedeniyle hukuktan uzak ve adil yargılama hakkının ihlal etmesi nedeniyle, yargılamanın iadesini talep etmiştir.6100 ayılı HMK’nın 374 ve devamı maddelerinde yargılamanın iadesinin, kesin olarak verilen veya kesinleşmiş hükümlere karşı istenebileceği belirtilmiş, 375. maddesinde iade sebepleri sınırlı olarak sayılmış, 377. maddesinde talep süresi düzenlenmiş, 378. maddesinde inceleyecek merci ve 379. maddesinde de istemin ön incelemesine ilişkin hükümlere yer verilmiştir. Yargılamanın iadesi kim tarafından istenirse istensin, aslında yeni bir dava niteliğindedir. Yargılamanın iadesini isteyen bu talep açısından davacı, kesinleşmiş hükmün diğer tarafı ise davalı olarak adlandırılmalıdır.
6100 Sayılı HMK’nın 375. Maddesinin 1.fıkrasının;
(a) bendinde, ” Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması”; (ç) bendinde, “Yargılama sırasında aleyhine hüküm verilen davalı tarafın elinde olmayan nedenlerle elde edilemeyen bir belgenin kararın verilmesinden sonra ele geçirilmiş olması”; (ğ) bendinde, “Karara esas alınan bir hükmün, kesinleşmiş başka bir hükümle ortadan kalkmış olması,”; (h) bendinde, “Lehine karar verilen tarafın karara tesir eden hileli bir davranışta bulunmuş olması,” şeklinde iade sebepleri gösterilmiştir. Yargılanmanın yenilenmesini talep eden talep dilekçesinde; öncelikle mahkemece yapılan yargılamada sunduğu delillerin toplanmadığını, tanıklarının dinlenmediğini ve hukuka aykırı şekilde düzenlenen bilirkişi raporuna yönelik itirazlarının, sonradan ortaya çıkan durum nedeniyle tarafsız bir şekilde yargılama yapmadıkları anlaşılan bir kısım hakimler tarafından dikkate alınmadığını ileri sürerek, yargılamanın iadesi talebinde bulunmuştur. Davacının bu iddiaları ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sırasında ileri sürülmüş ve mahkemece talep değerlendirilerek karar verilmiştir. Bu durumda bu iddiaların yargılamanın iadesi nedeni olmayacağı, somut olaya ilişkin yargı kararlarının HMK’nın 375.maddesinde gösterilen yargılamanın iadesi nedeni olan sonradan elde edilen belge niteliğinde olmadığı anlaşılmıştır. Yargılamanın iadesi davasında ilk yargılamada ileri sürülen ve değerlendirilen deliller ile bilirkişi raporuna yönelik itirazlar, yargılamanın iadesi nedeni olarak kabul edilemez. Davacının bir diğer iddiası ise, ilk derece mahkemesi ve Yargıtay’da karara katılan bir kısım hakimlerin terör örgütü soruşturması nedeniyle meslekten çıkarılmaları nedenine ilişkindir. Mahkemenin kanunlara uygun teşekkül etmemiş olması, yargılamanın iadesi sebebidir. Ancak somut olayda, yasada belirtilen koşulun gerçekleşmediği ve mahkemelerin kanuna uygun şekilde teşekkül ettiği anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesinde görev yapan bir hakim ile temyiz incelemesine katılan bir Yargıtay üyesinin ve bireysel başvuruyu inceleyen Anayasa Mahkemesi raportörünün, eldeki davaya yönelik somut bir eyleminin mevcut olduğu ileri sürülmemiştir. Bu kişilerin eylemleri ile yargılanmanın iadesini talep edenin savunma yapma, iddia ve delillerini ileri sürme imkanı verilmeyerek davanın reddi ile sonuçlanmasını sağlanması arasında dosyada hiç bir somut belge ve bilgi mevcut değildir. Dairemizce dosya kapsamı ve UYAP’ta bulunan belgelerin incelenmesinde yargılamanın iadesini gerektirir herhangi bir neden mevcudiyetinin kanıtlanmadığı kanaatine varılmıştır.
Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına; bakiye 21,40 TL istinaf karar harcının davacıdan tahsiline,
3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,
5-Karar kesinleştikten sonra dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan istinaf incelemesi sonucunda, 09.06.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU : HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın davacı vekiline tebliğ tarihinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.