Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1734 E. 2022/1657 K. 08.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1734
KARAR NO: 2022/1657
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 29/04/2021
NUMARASI: 2019/237 E. – 2021/352 K.
DAVANIN KONUSU: Genel Kurul Kararının İptali ve Özel Denetçi Aatnması
Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali ve özel denetçi atanması davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine dair verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, dava dilekçesinde özetle; …’in davalı şirketin %21,70 oranında pay sahibi olduğunu ve kendisinin İstanbul 13. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2015/106 Esas 2015/195 Karar numaralı kararıyla vesayet altına alınmasına ve eşi …’in vasi olarak atanmasına karar verildiğini, adı geçen vasinin de davalı şirkette pay sahibi olduğunu, vasi …’in vesayet makamından herhangi bir izin almadan kısıtlı ortak …’i genel kurulda temsil etmesi ve adına oy kullanmasının usulsüz olduğunu …in davalı şirkette kendi payı ve kısıtlının payı ile birlikte %51,13 ‘lük payına sahipmiş gibi esas sözleşmeye aykırı olarak kendini tek başına yönetim kurulu başkanı olarak atama, ibra etme dahil ve diğer istediği tüm kararları aldırabilecek kudrete sahip konuma geldiğini, adına kendi lehine oy kullanarak yönetim kurul üyesi seçtirdiğini, kendisinin ibrasında oy kullanıldığını, temsil ve kullanılan oyun hukuka aykırı olduğunu, şirket hesaplarında yer alan olağan dışı masraf ve kalemlerin tespit edildiğini, bu hususların açıklığa kavuşturulmadan kaynaklanan hakların kullanılabilmesinin mümkün olmadığını, … adlı aile şirketinde müvekkili …’ın %10,32 oranında pay sahibi olduğunu, davalının 29.01.2019 tarihli genel kurulunun 2,3 ve 5 nolu kararlarının iptal edilmesi ve bağımsız denetçi atanmasının gerektiğini, müvekkili tarafından TTK’nın 437/1 fıkrasında yer alan belgelerden 2017-2018 mukayeseli gelir ve bilanço tabloları ve detaylı mizanın 28.01.2019 tarihinde davalı şirketten temin edilerek incelendiğini, yapılan inceleme sonucunda gayrimenkul kirası toplayan şirkette olağandışı masraf kalemlerine rastlanıldığını, müvekkili ve diğer ortak … tarafından başta oy kullanmak ve yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna gidilip gidilmemesi hakkında karar vermek üzere pay sahipliği haklarını kullanabilmesi için bağımsız denetçi atanmasına karar verilmesinin talep edildiğini, müvekkilinin ve diğer ortağın bu talebinin gerekçe gösterilmeksizin haksız olarak reddedildiğini, müvekkili ve diğer ortağın bununla birlikte faaliyet raporunu ve yönetim kurulunun ibrasına ilişkin olumsuz oy kullandığını, genel kurul toplantı tutanağına söz konusu kararlar için muhalefet şerhi düşüldüğünü, davalı şirketin 1997 tarihinde kurulduğunu, Eyüp Topçulardaki Üretmen İş Merkezinde yer alan bağımsız bölümleri kiraya vererek kazanç sağladığını, mali tablolarda olağan dışı masraf ve gider kalemleri tespit edildiğini, tek faaliyeti gayrimenkul kiralamak olan davalı şirket hesaplarında 11 adet çeşitli marka ve modellerde lüks araçların bulunduğunu, bu araçların yakıt, kasko, MTV, bakım, tamir ve sair tüm masraflarının davalı şirkete yansıtıldığının göründüğünü, bu masraf kaleminin davalı şirket karını düşürerek müvekkilinin zarara uğramasına sebep olduğunu, yönetim kurulu üyelerine ücret ödemesi yapmayan, üst düzey yönetici çalıştırmayan davalı şirketin, sadece temizlik ve büro işleri yürüten personellerine toplam 2.237.633 TL maaş ve 290.089,00 TL ikramiye ödediğini, davalı şirketin personelleri için toplam 3.067.073 TL gider yaptığını, personellere ödenen bu tutarın fahiş olduğunu, avukat gideri ve temsil masrafları adı altında ayrıca 308.284,00 TL ödeme yapıldığını, davalı şirketin 2018 yılına ait faaliyet raporu ve şirket finansal durumunu gösteren envanter, bilanço, gelir-gider tablolarını genel kurulun yapıldığı tarihten bir gün önce gönderildiğini, davalı şirketin müvekkilince yeterli inceleme yaparak ortaklıktan kaynaklanan haklarını kullanmasına fırsat tanınmadığını, usul ve yasaya aykırı olan iş bu faaliyet raporunun onay kararının iptal edilmesi gerektiğini, davalı şirket yönetim kurulu ibrası hakkında verilen 5 nolu kararda yönetim kurulu üyesi ortak …’in kendisi hakkında yapılan ibra oylamasında oy kullanmadığına ilişkin bir beyan bulunmadığını, oy çokluğu ile karar alındığı da tutanağa zaptedildiği, yönetim kurulu üyesi …’in kendi ibrasında oy kullanması mümkün olmamasına, vasisi olduğu … adına da vesayet makamından izin almamış olmasından dolayı vesayeten oy kullamaması gerekirken oy kullandığını, …’in … ve …’in toplamda %21,54 olumlu oyuna karşılık müvekkilinin ve …’ın toplam %24,97 olumsuz oyuna karşı reddedildiğini, …’in ibra kararının iptal edilmesi gerektiğini ileri sürerek, kısıtlı M…. adına kullanılan kısıtlı ortak … adına kullanılan oyların iptaline, davalı şirketin 29.01.2019 tarihli genel kurulunda alınan 2, 3 ve 5 no’lu kararların iptaline, TTK’nın 439.maddesi uyarınca bağımsız denetçi atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, savunmasında özetle; TTK’nın 448 maddesine göre davacının tespit edilecek uygun bir teminatı yatırması gerektiğini, davanın tamamen haksız ve dayanaksız olduğunu, şirketin bölünerek mallarının ortaklara dağıtılması yönündeki hukuka ve anonim ortaklık ilkelerine, ayrıca iyi niyet kuralına aykırı talebin kabul görmemesi nedeniyle manevi baskı yaratmaya yönelik bir dava olduğunu, özel denetçi talebinin TTK’nın 439.maddesine göre ancak sermayenin onda birine sahip ortak tarafından ileri sürülebileceğini, davacının … olan payının % 8 olduğundan bu maddeye dayanarak dava açma hakkı bulunmadığını, vesayetle ilgili yetkisizlik iddiasının da boşlukta olduğunu, izin alınması gereken hallerin TMK’nın 462.maddesinde tek tek sayıldığını, vasilerin temsil açısından tam yetkili olduğunu, kısıtlının birinci derecede yakınları (çocukları) varken, hiçbir hukuki yararı olmayan davacının bu hususu ileri sürmesinin iyiniyetten uzak olduğunu, alınan kararlarda bir usulsüzlük ve hukuka aykırılık bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ” … 29/01/2019 tarihli genel kurula ait hazirun cetveli incelendiğinde; …’in payının itibarı değerinin 119.350 TL olup toplantıya vasisi …’in katıldığını, …’ın payının itibarı değeri 91.576 TL, …’in payının itibarı değeri 63.478 TL , …’in payının itibarı değerinin 55.000 TL, …’in payının itibari değerinin 161.874,00 TL , …’ın payının itibari değerinin 45.787 TL olduğu, bu kişilerin toplantıya katıldığı, payının itibari değeri 12.935 TL olan …’ın toplantıya katılmadığı tespit edilmiştir. Toplam payın itibari değerinin 550.000 TL olduğu tespit edilmiştir. Davalı şirketin son sicil kaydında yönetim kurulunun …’den oluştuğu tespit edilmiştir. 29/01/2019 tarihli genel kurul toplantısının 2 nolu gündem maddesinde, yönetim kurulunun 2018 yılına ait faaliyet raporunun okunarak müzakere edildiği, davacının belgelerin zamanında incelemeye sunulmadığını, finansal durum, envanter, bilanço ve gelir- gider tablolarına itiraz dilekçesinin ekli olduğunu, Beyoğlu … Noterliğinin 02/07/2018 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesi ve e-postalar ile bilgi edinme hakkının kullanıldığını belirterek özel denetçi tayin edilmesinin istendiğini, yapılan oylamada 2018 yılına ait yönetim kurulu faaliyet raporunun oy çokluğu ile kabul edildiği, 3 nolu gündem maddesi ile de … ve …’ın olumlu oylarına karşılık diğer ortakların olumsuz oyu ile denetçi tayini talebi reddedilmiştir. 5 nolu gündem maddesi ile yönetim kurulu üyelerinin ibrasının görüşüldüğü, davacının söz alarak, haziruna itiraz ettiklerini, 03/04/2018 tarihli olağan genel kurul toplantısında yönetim kurulunun seçimi esas sözleşmeye aykırı olarak gerçekleştirildiğinden ve bu konuda İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2018/570 Esas sayılı dosyası ile dava açtıklarını, yönetim kurulunun seçimi ve faaliyetlerini onaylamadıklarını ifade ettiği yapılan oylamada … ve …’ın olumsuz oylarına karşılık yönetim kurulunun oy çokluğu ile ibra edildiği görülmüştür. İstanbul 13. Sulh Hukuk Mahkemesine ait 2015/106 Esas 2015/195 Karar nolu ilam incelendiğinde, …’in kısıtlandığı ve kendisine eşi …’in vasi olarak atandığı görülmüştür. Dosya içerisinde mevcut bulunan, şirket yönetim kurulunun 2019/3 nolu karar incelendiğinde, …’ın …’a hisse devri yaptığı bildirilerek şirket kayıtlarına tescilinin talep edildiği, …’ın şirkete karşı davalar açtığı, haksız ve dayanaksız iddialarda bulunduğu belirtilerek talebin reddi için önemli sebep teşkil ettiğini, TTK 493/5 maddesindeki prosedüre başvurulduğu takdirde TTK 493/1 ve 2. Fıkralarının uygulanacağının belirtilerek onay isteminin reddine karar verildiği bunun üzerine davacı tarafından İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/223 Esas nolu dosyası ile pay devrinin reddine ilişkin yönetim kurulu kararının yokluğunun tespiti için dava açtığı ve davanın derdest olduğu tespit edilmiştir.Davalı şirketin ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak rapor alınmıştır. İncelendiğinde, şirketin bilançolarına göre aktiflerinin 2017 ve 2018 yılında arttığı, 2018 yılında 2017 yılına göre %15,73 artarak 10.327.466,17 TL olduğu , öz kaynaklarının 2018 yılında bir önceki yıla göre %18,93 oranında arttığı, net satışlarında artma olduğu, satışların maliyetinde düşme olduğunu, dönem karının arttığını, davaya konu edilen giderlerin şirketin ana faaliyeti kapsamında yapılması gereken olağan giderler olarak kabul edilmesi gerektiğini, vasinin vesayet makamından ve denetim makamından izin almasını gerektiren durumların TMK 462 ve TMK 463 maddelerinde sayıldığını, genel kurula katılma ile ilgili bu maddelerde hüküm bulunmadığını, vasi kanuni temsilci olarak vasiliğine ilişkin belgeyi ibraz etmek suretiyle temsilci sıfatıyla hazirunda yer alabileceği, genel kurula katılabileceği ve oy kullanabileceği , TTK 436/2 Maddesine göre yönetim kurulu üyesinin kendi ibrasında oy kullanamayacağı, ancak bir başka pay sahibinin temsilcisi sıfatıyla oy kullanabileceği, TTK Madde 439 hükmüne göre özel denetçi talebinin genel kurulda reddi halinde sadece sermayenin onda birini (halka açık anonim ortaklıkta yirmide birini) oluşturan pay/pay sahiplerinin mahkemeden özel denetçi talep edebileceği, davacının şirketteki pay oranı %8,32 olmakla TTK 439 madde hükmündeki özel denetçi atanmasını talep şartları oluşmadığı, iptal sebepleri başlıklı TTK’nın 445 Maddesinde ” 446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.” denildiği, iptal davası açabilecek kişiler başlıklı TTK’nın 446. Maddesinde de ” Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, Yönetim kurulu, Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biri, iptal davası açabilir.” denildiği genel kurulun 2. Maddesinde davacının olumsuz oy verdiği ve itirazlarını/ muhalefetini Ek-1 nolu belge ile toplantı tutanağına eklettirdiği görülmüştür. Genel kurulun 2 nolu gündem maddesi ile 2018 yılına ait yönetim kurulu faaliyet raporu oy çokluğu ile kabul edilmiştir. Olumsuz oy verenler davalı ile davacının vekaleten oy verdiği …’tır. Bilirkişi raporuna davaya konu edilen giderler şirketin ana faaliyeti kapsamında yapılması gereken olağan giderlerdendir. Şirketin 2018 yıllarında aktifleri, özkaynakları, net satışları, karı artmış, satış maliyetleri ise azalmıştır. Bu maddenin iptali koşulları oluşmamıştır. 3 nolu maddesi denetçi tayini istemine ilişkin olup davacı ve …’ın olumlu oyuna karşılık diğerlerinin olumsuz oyları ile red edilmiştir. Bilgi alma ve inceleme başlıklı TTK’nın 437. Maddesinde de “Finansal tablolar, konsolide finansal tablolar, yönetim kurulunun yıllık faaliyet raporu, denetleme raporları ve yönetim kurulunun kâr dağıtım önerisi, genel kurulun toplantısından en az onbeş gün önce, şirketin merkez ve şubelerinde, pay sahiplerinin incelemesine hazır bulundurulur. Bunlardan finansal tablolar ve konsolide tablolar bir yıl süre ile merkezde ve şubelerde pay sahiplerinin bilgi edinmelerine açık tutulur. Her pay sahibi, gideri şirkete ait olmak üzere gelir tablosuyla bilançonun bir suretini isteyebilir. Pay sahibi genel kurulda, yönetim kurulundan, şirketin işleri; denetçilerden denetimin yapılma şekli ve sonuçları hakkında bilgi isteyebilir. Bilgi verme yükümü, 200 üncü madde çerçevesinde şirketin bağlı şirketlerini de kapsar. Verilecek bilgiler, hesap verme ve dürüstlük ilkeleri bakımından özenli ve gerçeğe uygun olmalıdır. Pay sahiplerinden herhangi birine bu sıfatı dolayısıyla genel kurul dışında bir konuda bilgi verilmişse, diğer bir pay sahibinin istemde bulunması üzerine, aynı bilgi, gündemle ilgili olmasa da aynı kapsam ve ayrıntıda verilir. Bu hâlde yönetim kurulu bu maddenin üçüncü fıkrasına dayanamaz. Bilgi verilmesi, sadece, istenilen bilgi verildiği takdirde şirket sırlarının açıklanacağı veya korunması gereken diğer şirket menfaatlerinin tehlikeye girebileceği gerekçesi ile reddedilebilir. Şirketin ticari defterleriyle yazışmalarının, pay sahibinin sorusunu ilgilendiren kısımlarının incelenebilmesi için, genel kurulun açık izni veya yönetim kurulunun bu hususta kararı gerekir. İzin alındığı takdirde inceleme bir uzman aracılığıyla da yapılabilir. Bilgi alma veya inceleme istemleri cevapsız bırakılan, haksız olarak reddedilen, ertelenen ve bu fıkra anlamında bilgi alamayan pay sahibi, reddi izleyen on gün içinde, diğer hâllerde de makul bir süre sonra şirketin merkezinin bulunduğu asliye ticaret mahkemesine başvurabilir. Başvuru basit yargılama usulüne göre incelenir. Mahkeme kararı, bilginin genel kurul dışında verilmesi talimatını ve bunun şeklini de içerebilir. Mahkeme kararı kesindir. Bilgi alma ve inceleme hakkı, esas sözleşmeyle ve şirket organlarından birinin kararıyla kaldırılamaz ve sınırlandırılamaz.” denildiği, özel denetim isteme hakkı – genel kurulun kabulü başlıklı TTK’nın 438. Maddesinde ” Her pay sahibi, pay sahipliği haklarının kullanılabilmesi için gerekli olduğu takdirde ve bilgi alma veya inceleme hakkı daha önce kullanılmışsa, belirli olayların özel bir denetimle açıklığa kavuşturulmasını, gündemde yer almasa bile genel kuruldan isteyebilir. Genel kurul istemi onaylarsa, şirket veya her bir pay sahibi otuz gün içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden bir özel denetçi atanmasını isteyebilir.” denildiği, genel kurulun reddi başlıklı TTK’nın 439. Maddesinde” Genel kurulun özel denetim istemini reddetmesi hâlinde, sermayenin en az onda birini, halka açık anonim şirketlerde yirmide birini oluşturan pay sahipleri veya paylarının itibarî değeri toplamı en az birmilyon Türk Lirası olan pay sahipleri üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinden özel denetçi atamasını isteyebilir. Dilekçe sahiplerinin, kurucuların veya şirket organlarının, kanunu veya esas sözleşmeyi ihlal ederek, şirketi veya pay sahiplerini zarara uğrattıklarını, ikna edici bir şekilde ortaya koymaları hâlinde özel denetçi atanır.” denilmektedir. Davacının 2 nolu gündem maddesi içeriğinden Beyoğlu … Noterliğinin 02/07/2018 tarihli … yevmiye nolu ihtarnamesi ve e-posta vasıtasıyla bilgi edinme hakkını kullandığı belirtilmektedir. TTK 437/2 fıkrasına göre bilgi edinme hakkının genel kurulda kullanılması ve bilgi edinme isteminin cevapsız bırakılması, red edilmesi ya da yeterince bilgi verilmemesi halinde 437/5 maddesi gereğince reddi izleyen 10 gün, diğer hallerde ise makul süre içinde bilgi edinme hakkının usulünce kullandırılması için Asliye Ticaret Mahkemesine dava açması, dava sonucunda edinilen ya da edinilemeyen bilgilere göre, belirli olayların özel bir denetimle açıklığa kavuşturulması için gündemde yer almasa bile genel kuruldan talepte bulunması gerekir.
Davacı bilgi edinme hakkını genel kurulda kullanmamış ve TTK 437/5 gereğince bilgi edinme hakkının kullandırılması için mahkemeye başvuru yapılmamıştır. Ayrıca TTK 439. Maddesine göre davacının payı sermayenin en az onda birini oluşturmamaktadır. Davacının Meliha’dan olduğu pay, şirket yönetim kulunca onaylanmamış, davacıda buna karşı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesinde de dava açmış, dava derdesttir. Dava tarihi itibari ile davacının payı %8,32 olduğundan şartları oluşmayan özel denetçi atanmasına yönelik davacının talebi reddedilmiştir. İptali talep edilen 5 nolu gündem maddesi yönetim kurulunun ibrasına ilişkindir. Davacı ve Meliha’nın olumsuz oyuna karşılık oy çokluğu ile ibra edilmiştir. Davacı muhalefetini tutanağa geçirtmemiştir. Oydan yoksunluk başlıklı TTK’nın 436/2 fıkrasında “Şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamaz.” denilmektedir. TTK’nın 436/2 maddesine aykırılık halinde , iptal hükümleri değil yokluk/ butlan hükümlerinin uygulanması gerektiğinden, alınan karara karşı muhalefet şerhi konulmasa da irdelenmesi gerekmektedir. Yönetim kurulu …, vasi sıfatı ile kendisince kullanılan … (%21,70 + %11,54 + %10) oyları ile oy çokluğu ile ibra edilmiştir. Red oyu kullananlar ise davacı ile Meliha’dır. (%8,32 + %16,65) Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2018/4050 Esas 2020/2455 Karar nolu ilamda da belirtildiği üzere “…5 nolu gündem maddesi ile bilanço ve finansal tabloların onaylanmasına karar verilmiştir. İptal nedeni olarak onay işleminin ibra sonucunu doğurduğu bu durumda yönetim kurulu üyelerinin oydan yoksunluğu ve yine yönetim kurulu üyesi Eda’nın babasına velayeten de oy kullanamayacağına dayanılmıştır. Ancak şirketin yönetim kurulu üyelerinin ibrası gündemin 6. Maddesinde ayrıca görüşüldüğünden bilanço ve finansal tabloların onaylanması işleminde oydan yoksunluk söz konusu edilemez. Gündemin 6. Maddesinde yönetim kurulunun ibrasına karar verilmiş Bölge Adliye Mahkemesince yönetim kurulu üyesi …’ın vasisi sıfatıyla ibra oylamasında oy kullanamayacağı bu nedenle ibra kararında yeterli nisabın sağlanamadığı gerekçesiyle ibra kararı iptal edilmiştir. TTK 436/2 maddesine göre “Oydan yoksunluk yönetim kurulu üyelerinin kendilerine ait paylardan doğan oy hakları ile sınırlı olup, başka bir ortağa vesayeten kullanılan oylar, oy yoksunluğu kapsamında sayılmamıştır.” denildiğini bu nedenle gündemin 5 nolu maddesi TTK 436/2 aykırılık taşımadığından yokluk/ butlan şartlarını taşımamaktadır. …” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF NEDENLERİ Davacı vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davalı şirketin yönetim kurulu üyesi ve hissedarı olan … ile bu ortağın vasisi olduğu diğer ortak M.Memduh Üretmen arasında menfaat çatışması bulunduğunu, mahkemece bu husus dikkate alınmadan karar verildiğini, zira …’in % 29,43 payla en büyük pay sahibi olduğunu, vasisi olduğu …’in % 21,70 pay sahibi olduğunu, …’in şirketin olumlu- olumsuz faaliyetlerinin sorumlusu olması sebebiyle menfaat çatışması bulunduğunu, …’in, … adına oy kullanarak bu sayede ibra kararı aldırabildiğini, menfaat çatışması varken …’in kendi ibrasında kısıtlı ortak adına oy kullanamayacağını, İstanbul Bölge Aliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 2017/1082 Esas, 2018/556 Karar sayılı Kararının da bu yönde olduğunu, mahkemenin gerekçesinde yer verdiği Yargıtay kararının oy çokluğu ile alındığını, bu sebeplerle …’in … adına kullandığı oylarının yok hükmünde sayılması gerektiğini, davalı şirketin tek gelir kaynağının kira gelirleri olduğunu, faaliyet konusunun da kira faaliyeti olduğunu, şirketteki fazla ve olağan dışı harcamaların mahkemece detaylı şekilde incelenmediğini davalı şirket fuzuli ve fahiş harcamalar yapmamış, şirket kaynakları şahsi amaçlar için kullanılmamış olsaydı, daha fazla kar elde edeceğini ve şirket ortaklarının haklarının zarar görmeyeceğini, bilirkişi raporunda bu hususun eksik incelendiğini, davalı tarafından 3.987.532,93 TL satış maliyeti olarak, 1.239.019,20 TL genel yönetim gideri olarak toplamda 5.226.552,13 TL gider yapılmışsa da raporda sadece 3.375.357,00 TL’lik kısım için açıklama yapıldığını, bilirkişi raporunda hiç değinilmeyen, hakkında herhangi bir açıklama yapılmayan ayrıca 1.851.195,13 TL’lik kısım bulunduğunu, bilirkişi heyetinin 1.851.195,13 TL’lik kısma hiç değinmeksizin davalı şirket tarafından yapılan harcamalarda hukuka aykırı bir yanın olmadığına kanaat getirmesinin hatalı olduğunu, mahkemece bu hatalı rapora binaen karar verilmesinin de doğru olmadığını, davacının şirkette dava tarihi itibariyle TTK’nın 439.maddesi uyarınca %10’dan fazla pay sahibi olduğunu, bu nedenle eldeki özel denetçi atanması davasını açma şartını haiz olduğunu, yönetim kurulu üyesi ve davalı ortağı …’in kendi menfaatine uygun pay devirlerini kabul edip pay defterine işlediğini, müvekkiline yapılan pay devirlerini dayanaksız olarak kabul etmediğini, anonim şirket ortağı olarak müvekkiline verilen hakları arama iradesinin engellenmesi amacıyla hareket edildiğini, hissedarlardan … tarafından … ile müvekkile aynı anda pay devri gerçekleştirilmiş ancak davalı şirket yönetim kurulunca kötü niyetli olarak haklarının kullanmasının engellenmesi için eşitlik ilkesine aykırı olarak …’ın pay devrinin kabul edilip müvekkiline pay devrinin kabul edilmediğini, davacının özel denetçi atanması davasını açma hakkının engellemesi için söz konusu %2’lik pay devrini pay defterine işlemediğini, bu sebeple, müvekkil tarafından davalı şirkete karşı İstanbul 20. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/223 Esas sayılı davasının açıldığını, bu dosyanın bekletici mesele yapılmamasının hatalı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, TTK’nın 445 ve devamı maddeleri uyarınca, davalı şirketin 29.01.2019 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında alınan 2,3 ve 5 numaralı kararların iptali ile TTK’nın 439.maddesi uyarınca özel denetçi atanması istemlerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davanın reddine karar verilmiş; bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davalı şirketin 29.01.2019 tarihli genel kurul toplantısında alınan 2,3 ve 5 numaralı kararların iptali talebinin reddine ilişkin istinaf incelemesinde; Davacı, dava konusu olan 29.01.2019 tarihli genel kurul toplantısında alınan 2, 3 ve 5 numaralı kararların iptalini istemiştir. Şirket ortaklarından …’in 119.350 TL(%21,70), …’in 161.874 TL (%29,43), davacı …’ın 45.785 TL (%8,32), …’ın 91.576 TL (%16,65), …’in 55.000 TL (%10,00), Hande Üretmen’in 63.478 TL (%11,54), …’ın 12.935 TL (%2,35) oranında şirkete hissedar oldukları, ortaklardan …’ın dava konusu toplantıya katılmadığı anlaşılmaktadır. Ticaret sicil kayıtlarından, dava konusu genel kurul tarihinde davalı şirketin yönetim kurulunun tek kişiden oluştuğu, bu kişinin de ortaklardan … olduğu görülmektedir. Gündemin 5 numaralı maddesi ile yönetim kurulu üyesi …, davacı ile dava dış ortak …’ın olumsuz oyuna karşılık diğer ortakların olumlu oyu ve kendisinin ortak M. … adına vasisi olarak kullandığı olumlu oyu sonucu oy çokluğu ile ibra edilmiştir. Dosya kapsamında bulunan İstanbul 13.Sulh Hukuk Mahkemesinin 26.02.2015 tarih ve 2015/106 Esas, 2015/195 Karar sayılı kararından; şirket ortağı ve aynı zamanda yönetim kurulu üyesi olan …’in, diğer ortak M. …’e vasi olarak atandığı, genel kurulda oy kullanma konusunda bir izin veya ek kararın dosyada bulunmadığı, dava konusu genel kurul toplantısının 5 numaralı gündem maddesinin yani kendi ibrasının oylanması sırasında diğer ortak kısıtlı … adına vasi sıfatıyla kendisi lehine oy kullandığı görülmektedir. TTK’nın 436/2.maddesi gereğince, şirket yönetim kurulu üyeleri ile yönetimde görevli imza yetkisine haiz kişiler yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamazlar. Bu hüküm emredici nitelikte olması nedeniyle bu madde hükmüne aykırı hareket edilmesi halinde kullanılan oylar geçersiz olacaktır. Bu durumda somut olayda … yönetim kurulu üye/üyelerinin ibrasında oy kullanamayacaktır. Bu noktada, yönetim kurulu üyesi, diğer yönetim kurulu üyesinin ibrasında oy kullanması mümkün olmamasına rağmen, kendi ibrasında vasi sıfatıyla kendi lehine veya vasi sıfatıyla diğer yönetim kurulu üyesinin ibrasında oy kullanıp kullanamayacağının ortaya konulması gerekmektedir. TMK’nın 426/2.maddesi gereğince, bir işte yasal temsilcinin menfaati ile kısıtlının menfaati çatışıyorsa, istek üzerine veya resen o işle sınırlı olmak üzere kısıtlıya temsil kayyımı atanabilir. TMK’nın 418.madesi gereğince de vasi atanacak kişinin menfaati ile kısıtlının menfaatinin çatışmaması zorunludur. TMK’nın 448. maddesi gereğince, vasi, vesayet altındaki kişiyi bütün hukuki işlemlerde temsil eder. TMK’nın 462 ve 463.maddelerindeki izin gerektiren haller ise saklıdır. Bu açıklamalara göre; şirket ortaklarından herhangi birisinin kısıtlanması halinde, vasi şirket ortağı değilse genel kurul toplantılarına katılarak oy kullanmasına engel bir durum yoktur. TTK’nın 436/2.bendinde, yönetim kurulu üyeleri kendi ibralarında ve diğer yönetim kurulu üyelerinin ibralarında oy kullanamayacakları düzenlenmiştir. Bu madde emredici nitelikte olduğuna göre yönetim kurulu üyesi ve vasi olan ortağın da yönetim kurulu üyesi olarak kendisinin ibrasında vasi olarak oy kullanamayacağı gibi yine diğer yönetim kurulu üyesinin de ibrasında vasi olarak oy kullanamayacaktır. Bu durumda somut olayda, yönetim kurulu üyesi olan vasi … ile kısıtlı ortak M. … arasında menfaat çatışması olduğunun kabulü gerekir. Bu nedenle, kısıtlı …, yönetim kurulu üyelerinin ibrasında ancak TMK 426/2.maddesi gereğince atanacak kayyım aracılığıyla oy kullanabilecektir. Bu durumda, yönetim kurulu üyesi ve ortak …’in kendi ibrasında diğer ortak … adına vasi sıfatıyla oy kullanması usul ve yasaya aykırı olduğundan ve bu geçersiz oy sayılmadığında olumlu oylar ibraya yeterli olmadığından, 19.01.2019 tarihli genel kurul toplantısında alınan 5. numaralı maddenin iptali gerekirken mahkemece bu madde yönünden davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Bu nedenle ilk derece mahkemesinin 5. maddeye ilişkin davanın reddi kararının kaldırılarak bu madde yönünden davanın kabulü ile 5.gündem maddesinin iptaline karar verilmesi gerekmiştir. Davacı tarafından, genel kurul toplantısında 2 ve 3 numaralı gündem maddesi ile alınan kararların da iptali istenmiştir. TTK’nın 445. maddesinde ”446. maddede belirtilen kişiler, kanun ve esas sözleşme hükümlerine özellikle dürtüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine karar tarihinden itibaren üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinde iptal davası açabilirler” hükmüne yer verilmiştir. TTK’nın 446. maddesinde ise iptal davası açabilecek kişiler sayılmış ve toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, toplantıda hazır bulunsun ya da bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın, çağrının usulüne uygun yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına veya oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, yönetim kurulu ve yönetim kurulu üyelerinden her birinin iptal davası açabileceği belirtilmiştir. Buna göre genel kurul kararlarına karşı iptal davası açılabilmesi için iptali istenen karara olumsuz oy vermenin dışında TTK’nın 446. maddesi gereğince muhalefet şerhinin de tutanağa geçirilmesi gerekmektedir. TTK’nın 446. maddesi genel kurul kararlarının iptalinin şartlarını ve usulünü düzenlemiş olup, anılan maddede toplantıda hazır bulunup karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirten pay sahibinin iptal davası açabileceği belirtilmiş olup bu husus dava şartıdır. Ayrıca, bir karara muhalefet olunması ve muhalefetin tutanağa geçirilmesi yolundaki dava şartının gerçekleşebilmesi için muhalefetin alınan karardan sonra tutanağa geçirilmesi gerekmedir. Bu durum, karara peşinen muhalefet olmaz şeklinde de açıklanabilir. Bu bilgilere göre somut olay incelendiğinde, davacı ortağın 2 ve 3 numaralı gündem maddelerine ilişkin olarak yukarıda belirtildiği şekilde bir muhalefet şerhinin bulunmadığı görülmekte olup davacı tarafından toplantıdan önce sunulan itiraz dilekçesi de bu bakımdan geçerli bir muhalefet şerhi olarak kabul edilemeyeceğinden, davacı vekilinin 2 ve 3 numaralı kararlara ilişkin iptal davası açma hakkı bulunmadığı anlaşılmış olup davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir. Kaldı ki, davacı, 3.madde ile reddedilen özel denetçi atanması talebinin reddi kararına karşı eldeki davada ayrıca TTK’nın 439.maddesi uyarınca özel denetçi atanmasını talep ettiğinden esasen 3.maddenin iptalini istemekte hukuki yararı da bulunmamaktadır. Ancak yukarıda belirtildiği üzere, muhalefet şerhinin bulunması dava şartı niteliğinde olduğundan, mahkemece, 2 ve 3 numaralı gündem maddeleri ile alınan kararların iptaline yönelik istemin dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken esastan reddine karar verilmesi hatalı olduğundan bu husustaki davacı istinaf sebepleri yerinde görülmemekle birlikte muhalefet şerhi bulunmadığı hususu re’sen nazara alınması gerektiğinden, anılan maddelere ilişkin ilk derece mahkemesinin davanın esastan reddi kararının da kaldırılarak, bu maddeler yönünden, davanın usulden reddine dair yeniden hüküm kurulması gerekmiştir. TTK’nın 439.maddesi uyarınca özel denetçi atanması isteminin reddi kararına ilişkin istinaf incelemesinde; Davacı eldeki davada ayrıca, TTK’nın 439.maddesi uyarınca özel denetçi atanmasına da karar verilmesini talep etmiştir. TTK’nın ”Özel denetim isteme” başlıklı 438.maddesi uyarınca, her pay sahibi, pay sahipliği haklarını kullanabilmesi için gerekli olduğu takdirde ve bilgi alma ve inceleme hakkı daha önce kullanılmışsa, belirli olayların özel denetimle açığa kavuşturulmasını, gündemde yer almasa bile genel kuruldan isteyebilir. Genel kurul bu istemi onaylarsa, şirket veya pay sahibi otuz gün içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden bir özel denetçi atanmasını isteyebilir. Aynı Yasanın 439.maddesine göre, genel kurulun özel denetim istemini reddetmesi hâlinde, sermayenin en az onda birini, halka açık anonim şirketlerde yirmide birini oluşturan pay sahipleri veya paylarının itibarî değeri toplamı en az birmilyon Türk Lirası olan pay sahipleri üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yer asliye ticaret mahkemesinden özel denetçi atamasını isteyebilir. Kanun’un 440. maddesi uyarınca da mahkeme, şirketi ve istem sahiplerini dinledikten sonra karar verir. Mahkemenin kararı kesindir. Somut olayda mahkemece, davacının özel denetçi atanması talebinin reddine karar verilmiştir. Davacı, dava konusu genel kurulda özel denetçi atanmasını talep etmiş, davacının talebi genel kurulca reddedilmiştir. TTK’nın 440/2. maddesi gereğince özel denetçi atanması talebi yönünde ilk derece mahkemesi tarafından verilen kararlar kesindir. Bu sebeple, özel denetçi tayinine ilişkin davanın reddi kararına ilişkin davacı istinaf isteminin HMK’nın 346 ve 352/1.b maddeleri uyarınca usulden reddine karar vermek gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, dosya üzerinden yapılan istinaf incelemesi sonucunda; HMK’nın 346 ve 352/1.b maddeleri uyarınca, davacı vekilinin özel denetçi tayinine ilişkin davanın reddi kararına karşı yaptığı istinaf başvurusunun usulden reddine; davacı vekilinin genel kurul kararının iptali davasının reddine ilişkin yaptığı istinaf başvurusunun HMK’nın 353.1.b.2 maddesi uyarınca kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının düzeltilmek üzere kaldırılarak davanın esası hakkında yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR: Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
A-Davacı vekilinin özel denetçi atanması talepli davanın reddine ilişkin istinaf başvurusunun HMK’nın 346 ve 352/1.b maddeleri uyarınca usulden reddine,
B-Davacı vekilinin genel kurul kararlarının iptali davasının reddine ilişkin yaptığı istinaf başvurusunun HMK’nın 353.1.b.2 maddesi uyarınca kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak esas hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davanın kısmen kabulü ile davalı şirketin 29.01.2019 tarihli olağan genel kurul toplantısında 5 numaralı gündem maddesi ile alınan yönetim kurulu üyelerinin ibrası ile ilgili kararın iptaline, 2- Gündemin 2 ve 3 numaralı maddeleri ile alınan genel kurul kararlarının iptali talebinin HMK’nın 115/2 ve TTK’nın 446.maddeleri uyarınca usulden reddine, 3- Alınması gerekli 80,70 TL haharçtan, peşin alınan 44,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 36,30 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına, 4-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL başvuru harcı ve 44,40 TL peşin harç giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, 5-Davacı tarafından harcanan bilirkişi ücreti, tebligat ve müzekkere gideri olmak üzere toplam 2.202,80 TL yargılama giderinin, tarafların davadaki haklılık durumuna göre 1/3 oranında belirlenen 734,30 TL’lik bölümünün davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, 6-Davalı tarafından yapılan 32,40 TL yargılama giderinin 2/3 oranında belirlenen 21,60 TL’lik bölümünün davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,7-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesaplanan 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,7- Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesaplanan 9.200,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,8- Taraflarca yatırılan ve artan gider avansının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine9-İstinaf aşamasındaki harç ve yargılama giderleri yönünden a)Davacı tarafından yatırılan 162,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına; davacı tarafından yatırılan 59,30 TL istinaf peşin karar harcının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,b)Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan 162,10 TL başvur harcı gideri ve 51,50 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 8-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 08.12.2022 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süreler içinde temyiz yolu açıktır.