Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2021/1717 E. 2021/1430 K. 25.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2021/1717
KARAR NO: 2021/1430
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/02/2021
NUMARASI: 2020/528 E. – 2021/147 K.
DAVANIN KONUSU:Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan Semenin Tenzili)
Taraflar arasında görülen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine yönelik verilen karara karşı davalılar vekillerinin ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurmaları üzerine dairemize gönderilmiş dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacılardan … ile davalı … A.Ş. arasında akdedilen taşınmaz satış vaadi sözleşmesiyle … Projesinden KDV hariç 470.000 $ bedelle 151 numaralı ve 96,35 brüt metrekareli Rezidans nitelikli bağımsız bölümün müvekkiline satılacağının kararlaştırıldığını, taşınmazın davalı … ile hukuki ve organik bağ olan diğer davalı … tarafından 03.09.2013 tarihinde devir edildiğini; davacı …’ın da aynı şekilde … ile akdedilen Beşiktaş … Noterliğinin 16/04/2011 tarih ve … yemiye nolu düzenleme şeklinde satış vaadi sözleşmesiyle KDV hariç 260.825 $ bedelle 56 numaralı 61 brüt metrekareli rezidans nitelikli bağımsız bölümün aldığını, taşınmazın 29.08.2013 tarihinde teslim edildiğini, davacıların taşınmazları işyeri olarak kullanmak amacıyla proje aşamasında, davalıların tanıtım broşürlerinde kendilerine gösterilen görseller ve şirketlerin satış temsilcilerinin anlatımları neticesinde almaya karar verdiklerini, alınan taşınmazların rezidans nitelikli iş yerleri olduğunu, müvekkillerinin inşaat işleriyle uğraşmamaları nedeniyle taşınmazların kiralama ve benzeri işlemlerinin gayrimenkul kiralama şirketleri tarafından gerçekleştirildiğini, taşınmazın sözleşmede belirtilen nitelik ve büyüklükte olmadığının kısa süre önce kiralama işlemlerini yapan şirketin uyarıları ile fark edildiğini, benzer nitelikteki taşınmaz teslim edilen kişilerce de davalılara karşı başka mahkemelerde davalar açıldığını, satım aşamasındaki görsel ve taahhütlerle müvekkillerinin iradelerinin fesada uğratılarak sözleşmede belirlenen nitelikleri taşımayan ve sözleşme ile kararlaştırılan alandan daha küçük yapıların teslim edildiğini, bu durumun da taşınmazın ekonomik değerini önemli ölçüde azalttığını, sözleşme ile yüklenilen miktarda taşınmazın teslim edilmemesinin davalıların ağır kusuru olduğunu, tanıtım ve broşür materyallerinde yer alan taşınmazın 96,35 m2 ve 61 m2’lerden çok küçük olduğunu, her iki davalının eksik miktar ve nitelikteki taşınmaz teslimi nedeniyle oluşan zarardan doğrudan sorumlu olduklarını ileri sürerek, şimdilik her bir davacı için ayrı ayrı 10.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine, yargılama harç ve giderleri ile vekâlet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın tüketici mahkemesinde açılması gerektiğini, tapu senedi ve sözleşmede taşınmazların ofis/işyeri olduğuna ilişkin bir ibare bulunmadığı, taşınmaz niteliğinin rezidans olarak gösterildiğini, davanın teslim tarihinden itibaren 5 yıl sonra açılması nedeniyle zamanaşımı ve hak düşürücü süre geçtikten sonra açılığını, süresi içinde muayene ve ayıp ihbarı yapılmadığını, taşınmazın satımının diğer davalı tarafından yapılması nedeniyle müvekkilinin husumet ehliyetinin bulunmadığını, kısmi dava açılmasında davacıların hukuki yararının bulunmadığını ileri sürerek, usul ve esas yönünden davanın reddini savunmuştur. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; satıma konu bağımsız bölümlerin rezidans niteliğinde olması nedeniyle davanın ticari dava olmadığı, tapu kaydında da taşınmazların mesken/konut olarak yazılı olduğu bu nedenle görevsiz mahkemede açılan davanın usulden reddi gerektiğini, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasında hukuki yarar bulunmadığı, davacılar vekilinin ihtiyari dava arkadaşlığına ilişkin HMK’nın 57 ve devamı maddelerine dayalı olarak eldeki davayı açmasına rağmen her iki davacının, ayrı sözleşmelerle farklı bağımsız bölüm satın almaları nedeniyle her iki davanın bir arada görülmesinde usul ekonomisi yönünden de herhangi bir uygunluk bulunmadığını, her iki konutta ayrı ayrı keşif yapılarak sözleşme şartlarının ayrı ayrı değerlendirilerek karar verilmesi gerektiğini, davacılar açısından, birlikte dava açılmasında hukuki yarar ve usule uyarlık bulunmadığından, davacıların davalarının tefriki gerektiğini, davanın nedenlerinin açıkça belirtilmemesi nedeniyle davacıların davayı aydınlatma yükümlülüğü bulunduğunu, davanın ayıp ihbar süreleri geçtikten ve zamanaşımı ile hakdüşürücü sürelerin geçmesinden sonra açıldığını savunarak, usul ve esas yönünden davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Ticari dava tanımı, 6102 sayılı TTK m.4’te gösterilmiştir. Buna göre, mutlak ticari davalar hariç olmak üzere, asliye ticaret mahkemelerinin görevli olması için, tarafların her ikisinin de tacir olması ve dava konusunun tarafların ticari işletmesine ilişkin olması gerekmektedir. Davacılardan …’ın tacir olmadığı, ticaret sicilde kaydının bulunmadığı gelen müzekkere cevabından anlaşılmış, dava konusuna esas teşkil eden otel konseptilnde olan rezidans niteliğindeki taşınmazı ticari işleri gereği ticari bir amaç için değil, yatırım amaçlı olarak almak istediği kanaatine varılmış, bu davacı yönünden mahkememizin görevli olmadığı kanaatine varılmıştır. Netice olarak açıklanan tüm gerekçelerle aşağıdaki şekilde mahkememizin görevli olmadığı, davacının bu taşınmazları kendi tüketimleri için değil, yatırım amaçlı aldıkları anlaşıldığından tüketici sıfatlarının da bulunmadığı kanaatiyle genel mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğu…” gerekçesiyle, göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddesi gereğince davanın usulden reddine, görevli mahkemenin İstanbul nöbetçi asliye hukuk mahkemesi olduğuna, karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekilleri tarafından ayrı ayrı istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı … A.Ş. vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince görevsizlik kararı verilerek, dosyanın görevli olarak gösterilen asliye hukuk mahkemesine gönderilmesine dair verilen kararın hatalı olduğunu, görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğunu, satışa konu bağımsız bölümün konut niteliğinde olduğunu, satış vaadi sözleşmesinin konusunu rezidans niteliğinde olan bölümün tapu kayıtlarında da konut olarak göründüğünü, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un tanımlar başlıklı 3. maddesinin birinci fıkrasının h bendinde sayılan; “Alışverişe konu olan; taşınır eşya, konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallar ile elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri her türlü gayri maddi mallar” bu kanun kapsamında tüketici mahkemesinin görev alanı kapsamında düzenlendiğini, davacı …’ın tacir olmaması nedeniyle görevli mahkemenin tüketici mahkemeleri olduğunu, ayrıca müvekkili yararına vekalet ücretine hükmedilmemesinin hatalı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının düzeltilerek dosyanın görevli tüketici mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … A.Ş. vekili, istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava konusu işlemin bağımsız bölüm satışından kaynaklanması ve davacının tacir olmaması nedeniyle görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğunu, taraflar arasında düzenlenen satış vaadi sözleşmesi ile bağımsız bölüm satıldığını, sözleşmede taşınmazın ofis veya iş yeri olduğuna ilişkin bir açıklama bulunmadığını, tapu kaydında taşınmazın rezidans olarak yer aldığını, bu nedenle görev itirazları doğrultusunda davanın tüketici mahkemesine gönderilmesi gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının düzeltilerek dosyanın tüketici mahkemesine gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taşınmaz satım vaadi sözleşmesi ile satılan taşınmazdaki ayıplar nedeniyle uğranılan zararların tazmini istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, davanın ticari dava niteliğinde olmadığı, görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş; bu karara karşı, davalılar vekilleri tarafından, yasal süreler içinde ayrı ayrı istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacılar vekilince satış vaadi sözleşmesinin ayıplı ifası nedeniyle davalılar aleyhine İstanbul 12.ATM’nin 2018/777 Esas sayılı dosyasında açılan davada mahkemece, davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddine karar verilmiş, davalılar vekilinin istinaf başvurusu üzerine Dairemizin 14.09.2020 tarih 2019/2654 Esas 2020/876 Karar sayılı ilamı ile aralarında mecburi dava arkadaşlığı bulunmayan davacılara ait davaların ayrılması, davacı … yönünden davanın ticari dava olmadığı, … yönünden ise tüketici işlemi bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi istenmiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucu davaların tefrikine karar verilerek, davacı … yönünden, davacının tacir olmadığı, dava konusu bağımsız bölümün otel konsepti olarak işletilecek rezidans niteliğinde olması nedeniyle, davacının ticari amaçla hareket etmediği, ancak yatırım amacıyla hareket edilmesi nedeniyle görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, davalılar vekillerince, görevli mahkemenin tüketici mahkemesi olduğu gerekçesiyle istinaf başvurusunda bulunulmuştur. TTK’nın 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlık konusu işin taraflarının her ikisinin birden ticari işletmesi ile ilgili olmalı (nispi ticari dava) ya da tarafların tacir olup olmadıklarına veya işin tarafların ticari işletmesiyle ilgili olup olmamasına bakılmaksızın, TTK veya diğer kanunlarda o davaya asliye ticaret mahkemesinde bakılacağı yönünde düzenlenme (mutlak ticari dava) olmalıdır. Somut uyuşmazlık satış vaadi sözleşmesinden kaynaklandığından, mutlak ticari dava söz konusu değildir. Dosya kapsamına göre, gerçek kişi olan davacının tacir olduğunu ispatlayan herhangi bir delil sunulmadığı görülmektedir. Bu nedenle davanın, nispi ticari dava tanımına da uymadığı anlaşılmaktadır. O halde somut uyuşmazlık ticari dava niteliğinde olmadığına dair ilk derece mahkemesi tespiti usule uygundur. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3. maddesine göre tüketici; ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, tüketici işlemi; mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder. Anılan Kanunun 73/1. maddesinde; “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” düzenlemesine yer verilmiştir. Yukarıdaki yasal tanıma göre, tüketici sayılabilecek kişinin mal ya da hizmeti ticari veya mesleki faaliyeti dışında, özel kullanım ya da tüketimi için satın alması gerekir. Mal ya da hizmetin bizzat kendi kullanımı ya da yararlanmasının amaçlanması halinde tüketiciden söz edilebilir. Buna göre bir mal veya hizmeti, kişisel ihtiyaçları dışında, belirli bir meslek icrası, belirli bir üretimde kullanma, yeniden satış, ticari olarak kullanma vs. gibi mesleki veya ticari amaçlarla satın alanların tüketici kabul edilmeyecekleri kuşkusuzdur. Somut olayda, satıma konu olduğu iddia edilen rezidansın mesleki veya bir amaçla alındığına dair herhangi bir iddia ve belge bulunmaması nedeniyle davacının tüketici olduğu ve yapılan işlemin tüketici işlemi olduğu kabul edilmelidir. Bu durumda davaya bakma görevi tüketici mahkemesine ait olduğundan, ilk derece mahkemesinin görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğuna dair tespiti isabetli değildir. Bu açıklamalara göre ilk derece mahkemesinin görevsiz olduğuna dair tespiti isabetli olmakla birlikte, görevli mahkemenin yanlış gösterildiği anlaşılmakla, ilk derece mahkemesi kararının gerekçe ve gönderilecek mahkeme yönünden düzeltilmesi gerekmiştir. Vekalet ücretine ve yargılama gidererine hangi mahkemece ne şekilde karar verileceğinin HMK’nın 331/2. maddesinde düzenlenmesi karşısında görevsizlik kararında vekalet ücretine hükmedilmemesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Somut olayda ilk derece mahkemesi görevsizlik kararı vermiş olup görevli mahkemeyi hatalı değerlendirdiğinden, HMK’nın 353/1.c. maddesinin değil, 353/1.b.2. maddesinin uygulanması gerekmektedir. Bu durumda, kararı veren ilk derece mahkemesince, dava dosyası Dairemizce kendisine gönderildikten sonra, HMK’nın 20. maddesi uyarınca işlem yapılacaktır. Açıklanan bu gerekçelerle, davalılar vekillerinin istinaf başvurusun kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca, istinafa konu ilk derece mahkemesi kararının düzeltilerek Dairemizce görev konusunda yeniden karar verilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; Davalılar vekillerinin istinaf başvuru nedenlerinin ayrı ayrı kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik kararının düzeltilmek üzere kaldırılarak Dairemizce yeniden karar verilmesine, bu doğrultuda; 1-TTK’nın 4/1.a. ve 5. maddeleri uyarınca, davaya bakma görevinin Tüketici Mahkemesine ait olması nedeniyle, kararı veren mahkemenin görevsizliğine, 2-Dava dosyasının, HMK’nın 20. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine; HMK’nın 20. maddesi uyarınca, iş bu kararın, kararı veren ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren yasal iki haftalık süre içinde başvuru halinde, dava dosyasının, kararı veren mahkeme tarafından görevli İstanbul Nöbetçi Tüketici Ticaret Mahkemesine gönderilmesine, 3-Harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine, 4-Davalılar tarafından yatırılan istinaf peşin karar harcının yatıran tarafa iadesine, 5-Davalılar tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların, görevli ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 25.11.2021 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a ve 362/1.c maddeleri uyarınca karar kesindir.